Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/16 E. 2023/3073 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/16
KARAR NO: 2023/3073
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/02/2021
NUMARASI: 2018/813 Esas – 2021/286 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili olan şirketin hizmet sahası önünde, davalı Maltepe Belediyesi adına müteahhitliğini yapan … Tic. A.Ş. isimli firmanın yapmış olduğu kaldırım çalışması sırasında müvekkili olan şirkete ait kablo ve güzergaha hasar verildiğini, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, verilmiş olan zarar nedeniyle, hem Maltepe Belediyesi’nin hemde diğer davalı … A.Ş.’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, şirket personelince hasar tespiti yapıldığını, hasar keşif tutarı formu ve malzeme işçilik cetveli düzenlendiğini, akabinde, kamusal hizmet niteliğinde olan iletişimin aksamaması adına zararın müteahhit firma tarafından zarar giderildiğini, sonuç olarak 6.603,75 TL alacağın, 16/02/2017 olan hasar tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizine hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili şirkete karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, davacının alacak iddialarını müvekkili şirkete yöneltemeyeceğini, taleplerinin reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin davacıyı zarara uğratan bir eyleminin ve işleminin bulunmadığını, davacının davasını hem kusur hem de zarar yönünden ispatla mükellef olduğunu, ancak dosyada yer alan belge ve bilgilerin bu hususları ispatlayacak yeterlilikte olmadığını, davalını her zaman tek taraflı olarak düzenlenebilen delillere dayanarak alacak talebi ileri sürdüğünü, bu zamana kadar davacıdan müvekkili şirkete oluşan zararla ilgili sözlü ya da yazılı bir talepte bulunulmadığını, bu hasar ile ilgili olarak gerek müvekkili şirket yönetiminden gerekse de şantiye sahasından yapmış oldukları araştırmalarda iddia konusu hasardan haberdar olan birine rastlanmadığını, davacı şirketin dava dışı ve tam ticari ünvanını veremediği bir şirket eliyle hasarın giderimini sağladığını ifade ettiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının hasarın ederinden çok daha fazla bir bedelle tazmin yoluna gittiğini ve kamu ve tekel gücüne dayanarak müvekkili şirketlerin zararını arttırdığını, bu eylem ve işleminde kötüniyetli olduğunu, talep edilen miktarın fahiş tutarda bir bedel olduğunu, gerçekten öncelikle davacının bir zarar gördüğünü ardından ise zararın giderimi için yapılan masrafı ispat etmesi gerektiğini, oysa davacının delilleri hasar keşif formu, işletme zarar tablosu, günlük şantiye defteri gibi delillerin tamamının tek taraflı ve her zaman düzenlenebilen belgeler olması hasebiyle delil olma vasfında olmadığını, bu nedenlerle açılan davanın reddini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “…1-Davanın KABULÜ ile, 6.603,75-TL maddi tazminatın 16/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, eldeki davada tazminatın koşullarının oluşmadığını, kök rapor ve ek rapor arasında çelişki bulunduğunu,hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, alacağa faiz işletilebilmesi için temerrüt koşullarının gerçekleşmiş olması gerektiğini beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız fiil nedenine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.TBK.m.49 uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Madde 50 uyarınca zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur.Yine ispat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Dosyada mevcut delil durumuna göre, ispat yükü kendisine düşen davacının iddiasını ispat etiği, davalının kusurlu eylemiyle zarara sebebiyet verdiği ve dava konusu olayda tazminat şartlarının oluştuğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Haksız fiillerde temerrüt tarihi, haksız fiilin meydana geldiği tarih olup, zarar sorumlusunun ayrıca ihbar ve ihtar edilmesine gerek yoktur. Taraflarca talep edilmesi halinde bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekir. Bu duruma göre İlk Derece Mahkemesince faiz başlangıç tarihi olarak haksız fiil tarihinin esas alınması usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince yaptırılan inceleme sonucunda düzenlenen 31/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporunun dosya kapsamındaki diğer delillerle örtüşmesine ve denetime elverişli olmasına, uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük görülmemesine göre davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 23/02/2021 tarih, 2018/813 Esas ve 2021/286 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 451,10 TL istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 112,75 TL’nin mahsubuyla bakiye 338,35 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2023