Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1261 E. 2023/3404 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1261
KARAR NO: 2023/3404
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/01/2022
NUMARASI: 2021/326 Esas – 2022/67 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; … Gazetesi yazarı …’ın, 03 Mart 2021 ve 05 Mart 2021 tarihli … Gazetesi’ndeki köşe yazılarında, müvekkili şirketin manevi kişiliğine, kamuoyundaki saygınlığına karşı iftira ve yalanlarla saldırıda bulunduğunu, 03 Mart 2021 tarihli “…’’te başlıklı yazısında, müvekkilinin … yayın platformunun 52. Kanalında yayına başlaması üzerine “örtülü ödenekten 500 bin dolar verildiği ve bunun … Partisi’ni güçlendirmek amaçlı olduğu” yalanını ileri sürdüğünü ancak bu giderlerin halk tarafından yapılan yardımlarla karşılandığını beyan etmekle, müvekkilinin uğradığı ağır manevi zararın bir nebze olsun karşılanması bakımından, 40.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği 03/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu haberin yayınlandığı … Gazetesi, habercilik alanında öncü gazetelerden olup medya dünyasında tanınan, haberciliğin esaslarını hakkıyla yerine getiren, Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan ve Anayasa ile koruma altına alınmış basın özgürlüğü çerçevesinde Türkiye’de kamuyu ilgilendiren haberleri yayınladığını, davacı tarafından müvekkillerine yöneltilen işbu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, müvekkili … tarafından kaleme alınan yazıların kesinlikle herhangi bir kişi ve kurumu hedef alma gayesi taşımadığını, kaldı ki; 03/03/2021 tarihinde yayımlanan yazıda da davacının yakınma konusu ettiği ibarelerin söylenti, iddia olduğunu açıkça ifade ettiğini, 05/03/2021 tarihli yazıda da bu hususu açıkça dile getirdiğini hatta bu hususun yazının çok küçük bir kısmında yer aldığını, bu kadar ciddi bir tepki gösterilmesinin de yersiz olduğunu ifade ettiğini, müvekkilinin bu yazıyı kaleme alırken her normal vatandaşın aklına gelebilecek bir konu hakkında iddia ve söylentileri belirttiğini, bir gazeteci olarak bu hususta edindiği bilgiler ve söylentilerden yola çıkarak bu yazıyı kaleme aldığını, davacı tarafın dava dilekçesinde her ne kadar bir gazetecinin görevinin gerçeği araştırmak olduğunu iddia etmiş olsa da bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz bir iddia olduğunu, şöyle ki; bir gazetecinin görevinin gerçeği araştırmak olmadığını, bir habercinin haber yaparken olayın maddi gerçekliğini araştırmasının beklenemeyeceğini, davacı yanın iddia ettiği gibi kişilik hakkı ihlaline sebebiyet veren bir haber var olmadığını, müvekkili yayıncı kuruluşun görünürde gerçekliğe uygun haberi, yayıncılık ilkeleri, AİHS, Anayasa ve Basın Kanunu çerçevesinde yayınlamış ve bu minvalde gerek Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına gerekse basın ve ifade hürriyetinin sınırlarına riayet ettiği aşikar olup tüm bu beyanlarla davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Somut olaya gelince; … Gazetesi yazarı … tarafından kaleme alınan 03/03/2021 tarihli “…’’te başlıklı yazı içeriğinde; “Partinin iki yayın organı var. Gazete olarak … Televizyon kanalı olarak …’ın günlük satış rakamı sadece 1.800 dolaylarında. … derseniz, medya piyasasında herhangi bir ağırlığı yok. … Partisi parası olmayan, çalışanlarına ödeme yapmakta bile zorlanan bir parti… Türkiye 1 Mart Pazartesi gününden başlayarak yeni bir sürprize tanık oldu! …, … kanalda yayına başladı. Bizim bildiğimiz kadarıyla …’e girişin ve sürekli yer sahibi olmanın yıllık ücreti 500 bin dolar. Arkasında güçlü sermayeler ve holdingler olan yayın kuruluşları bu parayı elbette verebilir de … Partisi’nin (ya da … yönetiminin) nereden ve nasıl bulduğu merak konusu. Arkalarında hiçbir büyük ekonomik gücün yer almadığı …, …, … gibi kanallar bu yıllık aidatı ödemede büyük zorluklarla karşılaşırken, demek ki … Partisi parayı bir yerlerden bulmuş! Yardım kampanyasıyla bulduklarını söylüyorlar. Elin ağzı torba değil ki büzesin, öbür yanda ise ortaya bir sürü söylenti çıkıyor. O kadar ki, bazıları bu 500 bin doların …’a … Partisi güçlensin diye örtülü ödenekten verildiğini ve …’e o yolla ödeme yapıldığını bile iddia ediyor. “05/03/2021 tarihli “Örtülü Ödenek Açıklaması” başlıklı yazı içeriğinde ise; “Sevgili okurlarım, bizim gazetede 3 Mart günü çıkan yazımın başlığı “…’te” idi. O yazımda iki konuya değinmiştim. Biri, söz konusu partinin …’e girmesi için gereken (ve yıllık aidat bedeli olan) 500 bin dolar konusu idi. Türk siyasetinde binde bir’lik oy oranına sahip olan bir partinin bu parayı bulması benim gibi çok sayıda insanı da düşündürmüş, kafalarda soru işaretleri bırakmıştı… Ben yazımda örtülü ödenek konusunda sadece bir söylenti ve iddiadan söz ediyorum. Bu iki sözcüğü de özellikle kullanıyorum. Demek ki bizim gazeteyle birlikte beni de mahkemeye verip sırf bu yüzden hesap soracaklarmış!” şeklinde haberler yapıldığı, düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırlarını aştığı, yayında yer alan isnadların küçük düşürücü nitelikte, ağır ve rencide edici olduğu, iddiaların maddi olgulara dayanmadığı, olgu isnadı biçiminde kesin yargı içeren bu haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi, davalı tarafça habere dayanak yapılan belgeler dosyaya sunulmamış olup bu itibarla doğrudan davacının ticari itibarı zedeler şekilde doğrudan kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bulunduğu anlaşılmaktadır. … Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde haberin yapılmasında basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı, haberde geçen iddiaya yönelik dosya kapsamında herhangi bir delil ya da emare bulunmadığı ve iddianın maddi olgulara dayanmadığı, gerçeklik şartını yerine getirmeyen ifadelerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, kullanılan ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile; 15.000,00 TL manevi tazminatın haberin yayınlandığı 03/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Kişilik haklarının ihlal edildiğini, hükmedilen tazminat tutarının az olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu haberde basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarının aşılmadığını, kişilik haklarına herhangi bir saldırı yapılmadığını, hükmedilen tazminat tutarı fahiş olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarına yapılan saldırı sebebiyle tazminat davasıdır. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu sebeple ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; Hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince; Dava konusu haberlerde yer alan isnadın dayanağının bulunmadığı ve görünür gerçekliğe uygun olmadığı, bu haliyle davacının kişilik haklarının hedef alındığı ve basın özgürlüğünden bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede kişilik haklarına saldırılan davacı lehine manevi tazminat şartları oluşmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2022 tarih, 2021/326 Esas 2022/67 Karar sayılı kararına yönelik taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 80,70 TL’nin mahsubuyla bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalı yönünden alınması gereken 1.024,65‬ TL nispi istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 256,16‬ TL’nin mahsubuyla bakiye 768,49‬ TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2023