Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/111 E. 2023/1947 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/111
KARAR NO: 2023/1947
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2021
NUMARASI: 2021/141 Esas – 2021/651 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı şirket’in 1946 yılından beri faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, davalı … Tic. Ltd. Şti’nin www…net internet sitesinin sahibi olduğunu, davalının sahibi olduğunu, internet sitesinde yayınlanan içeriklerden sorumlu olduğunu, davalı tarafından 24/09/2019, 01/10/2019, 24/10/2019 tarihlerinde davacı şirket aleyhine mesnetsiz, gerçek dışı ve olumsuz algı oluşturma amacı güden kötü niyetli ifadelere yer verilerek davacı şirketin kişilik haklarının ihlal edildiğini, ilgili haberlerin hiçbir somut gerçeklik ve dayanak içermediğini, davacı şirketin kamoyu nezdindeki saygınlığı ve ticari itibarının zedelendiğini beyanla, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesi talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davanın haksız olarak açıldığını, haber metninden de anlışılacağı üzere dava konusu haberde davacı şirkette çalışan işçilerle röportaj yapıldığını, bunun üzerine ilgili haberin yapıldığını, dava konusu haberin davacı şirketin kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olmadığını, hukuka uygunluk sınırları içinde olduğunu, bu durumların haber yapılmasının amacının kişilik haklarının ihlal edilmesi değil, iş yerlerinin iş sağlığı ve güvenliğine yönelik tedbirlerin ve önlemlerin alınmasının sağlanması olduğunu beyanla, haksız davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; Bakırköy 4.SCM 2019/3513 D.İş ve 2019/5567 D.İş sayılı dosyaları ile davalıya ait internet sayfasına erişimin engellenmesi kararı veriliği görülmekle; 24/09/2019- 01/10/2019- 24/10/2019 tarihli haberlere ilişkin internet sayfa görüntülerinin dosya arasında olduğu, Davacı tarafından haber metninde bahsi geçen ihtarname dosyaya ibraz edilmiş, davacı yan yine dava dilekçesinde değişik gerekçelerle işten ayrılanların sayısının 25 kişi olduğuna yönelik beyanda bulunmakla ,yine davacı şirket nezdinde yaşanılan iş kazalarına yönelik davacı taraf bir personelinin iş kazası geçiridği ancak haberde anlatıldığı şekilde olayın cereyan etmediğini beyan etmiştir. “Bu açıklamalardan sonra, denilebilir ki, basın özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için haberin gerçeğe uygun olması, gerçeğe uygun yayımın haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bir yayımın hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi ancak açıklanan bütün bu koşulların birlikte varlığı halinde mümkündür. Yapılan bir yayım bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır” ilkesi gereği dava konusu uyuşmazlığa konu haberler ayrı ayrı incelendiğinde her üç haberin de görünür gerçeğe uygun olduğu ,haber niteliği taşıdığı ve de ölçülülük ilkesine uygun olduğu kanaati ile davanın reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat şartları oluşmasına rağmen davanın reddine dair kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; Toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu sebeple ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu yayının eleştiri sınırlarını aşmadığı, özle biçin ararsındaki dengenin bozulmadığı, basın özgürlüğü kapsamında kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmış olup bu durumda ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur. Bu sebeplerle davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/07/2021 tarih, 2021/141 Esas – 2021/651 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 86,00 TL’nin mahsubuyla bakiye 93,9‬0 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2023