Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1054 E. 2023/3179 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1054
KARAR NO: 2023/3179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/01/2022
NUMARASI: 2021/43 Esas – 2022/33 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı şirket vekilleri tarafından borçlu ve dava dışı … Ticaret Ltd. Şti. aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasından alınan talimatla Çerkezköy İcra Dairesinin … talimat dosyası ile müvekkili şirketin … Cad. No:.. … Çerkezköy Tekirdağ adresinde 11/05/2016 tarihinde yapılan hacizde müvekkili şirket ortağı …’ın istihkak iddiasında bulunarak borçlu ve dava dışı … Tic. Ltd. Şirketi ile hiçbir ortaklık ilişkisinin olmadığını belirtmişse de haciz tatbik edildiğini, yaşanan bu haksız haciz nedeniyle müvekkilinin 12/05/2016 tarihindeki kredi taleplerinin reddedildiğini beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız haciz tarihi olan 11/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile beraber 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminat hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Borçlunun mal ve haklarının gerek borçlunun elinde, gerek borçlu ile 3. kişinin birlikte ellerinde ve gerek ise 3. kişinin elinde haczedilebileceğinin İİK m. 96 vd. Hükümlerinde öngörüldüğünü, somut olayda İcra ve İflas Kanunu’nda öngörüldüğü gibi haciz ve muhafaza işlemi uygulandığını ve üçüncü kişinin istihkak iddiasının tutanağa geçirildiğini, taraflarınca istihkak iddiasına itiraz edidiğini, İcra Müdürlüğünce dosyanın İİK mad. 97 mucibinde İcra Hukuk Mahkemesine gönderildiğini ileri sürerek usul ve yasaya aykırı, kötüniyetle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, 94.935,49 TL maddi tazminatın 11/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat isteminin reddine, ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Haczin takip hukukuna uygun olarak yapıldığını, bu hususun icra mahkemesi kararıyla sabit olduğunu haksız hacizden söz edilemeyeceğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, iddia olunan zararın hacizden kaynaklanmadığını, zararın usulüne uygun ispat edilmediğini, zararda davacının da kusurunun bulunduğunu tazminat koşullarının bulunmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız haciz iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. Haksız takip ve haciz, haksız fiil niteliğindedir.Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri 6098 sayılı yasanın 49-76 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre; Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz. Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz. Somut olayda davacı İcra takibinin tarafı değildir. Davacının malları, takip borçlusuna ait olduğundan bahisle haczedilmiştir. Davacı tarafından açılan istihkak davası kabul edilerek malların takip borçlusuna değil de davacıya ait olduğu belirlenmiş ve haciz kaldırılmıştır. Bu durumda haczin haksız olduğu sabittir. Davalı her ne kadar takip hukukuna uygun olarak muhafaza eyleminin gerçekleştiğini bunda kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ileri sürmüş ise de zarar takip hukukuna uygun ifa edilen muhafaza işleminden değil, doğrudan haksız haciz (haksız fiil) eyleminden kaynaklanmaktadır. Muhafaza işleminin İİK m 97 hükmüne uygun olması haczi haklı hale getirmez. Uyuşmazlığa, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nun 50. maddesi uygulanmalıdır. Belirtilen hükümler uyarınca; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olup zararın kanıtlanması davacı tarafa, hükmedilecek tazminatın miktarının belirlenmesi ise hakime aittir. Buna göre; Davacı, iş yerinde gerçekleşen haciz sebebiyle 250 Ton saf alüminyum külçe sipariş sözleşmesini 11/05/2016 tarihinde fabrikaya gelen haciz yüzünden tedarikçi tarafından fesih edildiğini ileri sürerek bu sebeple uğradığı zararı talep etmiştir. Dosya kapsamından ; davacının 29.04.2016 tarihinde 120 gün vadeli 250 ton alüminyum külçe sipariş ettiği, 11. 05.2016 tarihinde (Haczin gerçekleştiği gün) davacıya sevk edilen 19.444 kg alüminyum külçenin iş yerinde haciz gerçekleştiğinin görülmesi üzerine tedarikçi firma tarafından teslim edilmeden geri çağrıldığı ve haciz sebebiyle tüm vadeli siparişin tedarikçi firma tarafından iptal edildiği anlaşılmaktadır. Somut olayın özelliğine göre davacının vadeli ham madde tedariki haciz sebebiyle iptal olmuştur. Davacının dosya kapsamına yansıyan gerçek zararı; İptal tarihindeki piyasa verilerine göre iptal edilen sözleşme şartlarında yeni mal tedariki maliyeti ile iptal olunan sipariş maliyeti arasındaki farktan ibarettir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kar kaybı olarak hesaplama yapılmışsa da haczin, davacının ticari faaliyetlerinin sona ermesine yol açmadığı göz önüne alındığında hesaplama yöntemi gerçek zarar ilkesine uygun değildir. Mahkemece, belirtilen şekilde davacının gerçek zararının konusunda uzman bilirkişiden rapor almak suretiyle belirlenmesi gerekirken somut olayın özelliklerine uygun olmayan raporun hükme esas alınması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince sair yönler incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıdaki eksiklikler gereğince yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan sebeplerle KABULÜ ile, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/01/2022 tarih, 2021/43 Esas – 2022/33 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine iadesine,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/1/g maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2023