Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/981 E. 2021/1169 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/981
KARAR NO: 2021/1169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/01/2021
NUMARASI: 2020/725 Esas – 2021/20 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı gazetenin internet sitesinde 04/10/2019 tarihli yayınlanan “…” başlıklı yazı yayınlandığını, yazı içeriğinde müvekkili şirkete devletin taşınmaz mallarının parasının ve kaynaklarının hukuksuz olarak aktarıldığı, bunu yaparken kimseye yapılmayan ayrıcalıklarının tanındığı algısının oluşturulduğunu, yazı ile hedeflenen unsurun bilgi vermek ve haber yapmak olmadığını, müvekkillerinin itibarının yalan haberlerle halkın gözünden düşürmenin amaçlandığını, iftira ve karalamanın özgür ifade biçimi olmadığını, davalı tarafça yapılan haber ile müvekkillerinin kişilik haklarının çiğnenerek saygınlığına zarar verildiğini beyan etmekle, … için 40.000,00 TL, … için 30.000,00 TL, … için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 100.0000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin bir basın organı olduğunu ve üstlendiği misyon gereği kamuoyunu bilgilendirme görevini üstlendiğini, dava konusu edilen 04/10/2019 tarihli haberde ülke içinde siyasiler tarafından alınan kararları, bu kararların ülkeye ne gibi faydaları olabileceği hususunda kamuoyu bilgilendirme görevi ile hareket ettiğini, metnin tamamı dikkate alındığında ise haberde sadece kamuoyuna çıkarılan özel kararname hakkında bilgi verildiğini, Cumhurbaşkanı özel kararnamesi ile Cumhurbaşkanı …ın damadı davacı … ve dünürü davacı …’ın ortağı olduğu davacı …’ın faaaliyet alanının özel endüstri bölgesi ilan edilen bölgeler arasında yer aldığı gerçeği karşısında haber değeri olan ve Resmi Gazetede yayınlanan bu bilginin haber kanalı olan basın mensubu müvekkili şirketçe haber yapılarak kamuoyunun bilgisine sunulmasında hukuka aykırı bir durumun olmadığını, yine mevcut haber içeriğinde davacının iddiasının aksine kişi kurum veya kuruluşlara yönelik bir hareket mevcut olmadığı gibi gerçeğe aykırı bir ibare de mevcut olmadığını, beyan edilen sebeplerle davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “… eldeki davanın ticari dava olduğu ve Türk Ticaret Kanunu ile 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu hükümleri nazara alındığında ticari davalarda dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu anlaşılmakla, manevi tazminat istemine ilişkin olan eldeki davada davacı tarafça dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından, dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine… ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; davanın TTK 4. Maddesinde sayılan davalardan olmadığını,dosyanın geldiği aşama, dava açıldıktan sonra asliye hukuk mahkemesinde gerçekleşen ön inceleme duruşmasında sulh olmayacaklarına dair irade uyuşması dikkate alındığında davanın usulden reddi kararının hatalı olduğunu beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İstinaf sebepleriyle bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava, yayın yoluyla davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğuna ilişkin manevi tazminat istemine yöneliktir. Uyuşmazlık, davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı hususundadır. 18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi ile; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” ve geçici 12. maddesi ile de “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.” düzenlemesi getirilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile eklenen 18/A maddesinin 2. fıkrasında; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bu yasal düzenlemeler gereğince 01/01/2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurup anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir. Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk hükümlerinin uygulanabilmesi için taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava olması gerekir. Ancak, HMK 110 md. belirtilen davaların yığılması şeklinde yayın talebi,yayınların kaldırılması vs talebinin olması halinde arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olmadığı, Yargıtay 11.HD.04/11/2020 gün ve 2019/3611E -2020/4743K sayılı ilamı ve Yargıtay 11.HD.09/12/2020 gün ve 2020/933E-2020/5076K sayılı ilamlarıyla açıklanmıştır. Yine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada görevsizlik kararı verilip Asliye Ticaret Mahkemesinde davanın görülmeye başlanılmasından önce arabuluculuğa resen davacı tarafça başvurulması ve anlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulması halinde de Yargıtay 17. HD nin 04/02/2021 gün ve 2020/3187E- 2021/762K sayılı ilamında açıklandığı üzere istisnai olarak tekrar arabuluculuğa başvurması gerekmeyeceği belirtilmiştir. Ticari dava ile ilgili düzenleme TTK’nun 4. maddesinde yapılmıştır. TTK’nun 4/1 maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.Somut olaya gelince; davacılardan … A.Ş ile davalı … A.Ş tacirdir ve dava tarafların ticari işletmeleriyle ilgilidir. Bu durumda bu taraflar yönünden dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunludur. Ayrıca ticari davalarda şirket adına dava açma hakkı şirket tüzel kişiliğine aittir. Anonim şirketlerde ortakların dava açma sıfatı bulunmamaktadır. Davacılardan … şirketin temsilcisi olup, şirket adına dava açma hakkına sahiptir. Bunun yanında ayrıca kendi şahsi kişiliğine karşı saldırıda bulunulduğunu belirterek ihtiyari dava arkadaşı olarak da davasını açmıştır. Aynı yayında şirket ortaklarının şahsına yönelikte eylemde de bulunması halinde kendilerinin de kişilik haklarına saldırı bulunulduğu gerekçesiyle ayrıca Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açabilecekleri gibi davanın usul ekonomisi ve gerçeğin daha iyi ortaya çıkması, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasının sağlanması için HMK 57.md kapsamında ihtiyari dava arkadaşı olarak birlikte de aynı mahkemede dava da açabilirler. Bu bilgiler ışığında; davacılardan … A.Ş ile davalı … A.Ş tacir olduğundan ve dava da mutlak ticari dava olduğundan davanın ticaret mahkemesinde görülmesi doğrudur ve zorunlu arabuluculuğa tabidir.Gerçek kişi olan diğer davacılar yönünden ise davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan davanın usul ekonomisi ve gerçeğin daha iyi ortaya çıkması, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasının sağlaması için Asliye Ticaret Mahkemesinde birlikte görülmesinde bir yanlışlık yoktur. Ancak gerçek kişi olan davacılar yönünden dava ticari dava olmadığından arabuluculuğa başvurmak zorunlu değildir. Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişi tacir olsa da buradaki şirket, şahıs şirketi değil anonim şirkettir ve şirketin tüzel kişiliği vardır ve de dava açma hakkı şirket tüzel kişiliğine aittir. Bu durumda gerçek kişi olan davacılar … ve … yönünden kendi şahsına ilişkin kişilik haklarına da saldırıldığı iddiasıyla ilgili açılan davaya devam edilip davanın esastan sonuçlandırılması gerekirken yazılı olduğu şekilde tüm davacılar yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine kararı verilmesi doğru olmamıştır. Buna göre; davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın esası ve diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin hükmün HMK’ nın 353/1-a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve belirtilen eksiklikler tamamlanıp yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2020/725 Esas – 2021/20 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın açıklanan hususlar kapsamında yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine İADESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan toplam 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde yatıranlara İADESİNE, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 3. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, HMK. m.353/1-a.4 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.03/06/2021