Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/962 E. 2022/2926 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/962
KARAR NO: 2022/2926
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2019/165 – 2020/611
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket 01/01/2010 tarihinden itibaren Orhanlı Beldesi … Mahallesi … Caddesi No: … Tuzla/İstanbul adresinde kira sözleşmesi yaptıkları malik dava dışı …’dan 10 yıllığına kiralamış olduğu dükkan ve yanındaki açık alanda şömine imalat hizmetleri ile uğraştığını, belirtilen yerde uzun yıllar edindiği çevre sonucunda ticari faaliyet yürütmekte iken belediye ve zabıta tarafından mezkur alanda oluşan yeni imar durumu nedeniyle kamu yararına yol yapılacağının müvekkiline şifahi olarak bildirildiğini, yazılı bir tebligat yapılarak süre verilmediğini, şifahi bildirim sonucunda müvekkilinin kendisine başka kiralayacak bir dükkan arama hazırlığına giriştiğini ve dükkan içinde bulunan davaya konu ürünleri şirketin nakliye işlemleri tamamlanana kadar bekletilmek üzere dış alana taşıdığını ancak davalı şirketin iş makinesi ile gelerek, hiçbir bildirim, ihbar ve uyarı yapmadan 22/05/2018 tarihli ekli tutanak ve fotoğraflar ile sabit olan ürünleri kırarak, mala zarar vererek, yol yapım çalışmasının yapılacağı alana dolgu malzemesi olarak kullandığını, üzerine beton atıp konteyner koyduğunu ve müvekkiline zarar verdiğini, davalının bu faaliyetleri nedeni ile müvekkilinin uğradığı zarara ilişkin olarak şimdilik 15.000,00 TL tazminat bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu, Tuzla Belediye Başkanlığı’nın 09/11/2016 tarihli kararı ile İstanbul İli Tuzla İlçesi … Mah. … Cd. No: … sayılı yerdeki … yapı kimlik numaralı, mülkiyeti dava dışı …’ya ait bina için riskli yapı raporu tanzim ettiğini, raporun prosedüre uygun olarak kesinleştiğini, söz konusu riskli yapı tebliğinin ardından taşınmaz sakinlerinin binayı tahliye ettiğini, ardından ruhsat alınarak apartmanın inşaatına başlanabilmesi için aynı parsel üzerinde bulunan 37 ve 39 nolu taşınmazların elektrik ve doğal gaz bağlantılarının kesildiğini, ancak 37 numaralı ana yapının tamamen tahliyesinin sağlanmasına rağmen 39 nolu taşınmazda kiracı olarak bulunan davacıya yapının yıkılacağı, aynı parsel üzerinde yapılacak olan bir çalışmanın kendisi için tehlikeli olacağı defalarca bildirilmesine rağmen, davacının belediyenin, müvekkilinin ve mal sahibinin bildirim ve talimatlarına uymayarak taşınmazı tahliye etmediğini, söz konusu taşınmazın Tuzla Belediyesi başkanlığı Zabıta Müdürlüğünce, imar yolunu işgal etmesi sebebiyle yıkıldığını, dava konusu yapılan taşların davacının şömine işi yaptığı sırada arta kalan kırık ve değersiz taş parçaları olduğunu, davacının bunları toplayıp atmak zahmetine girmeden varsa sahibinden herhangi bir izin almadan adeta arsaya saçtığını, bunların ticari değeri kalmayan atıl durumdaki taş parçaları olduğunu, müvekkilinin inşaatın geç başlaması nedeni ile zarara uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; yıkım işleminin davalı tarafından değil belediye tarafından yapıldığı, tüm deliller bilirkişi raporu ve tanık beyanları dikkate alındığında yıkım işlemi öncesi davalıya gerek Tuzla Belediyesince gerek davalı tarafından işyerinin kentsel dönüşüme girmesi nedeniyle yıkılacağının ve boşaltılması gerektiğinin ihtar edildiği, buna rağmen davacı tarafça işyerinin boşaltılmadığı ve dava konusu hasara uğrayan taşların da yıkım öncesi ve yıkım sonrası davacı tarafından kaldırılmadığı ve tanık beyanlarına göre davacının bu işyerini uzun zamandır ofis olarak kullandığı ve şömine işi yapmadığı anlaşılmakla tanık beyanları ve bilirkişi raporlarına göre, davacının hasara uğradığını iddia ettiği taşların uzun zamandır dışarıda atılı vaziyette bulunduğu, renklerinin solduğu ve ekonomik bir değerinin bulunmadığı , davacının iddia etmiş olduğu gibi bir zararının oluşmadığı, oluşsa bile davalının oluşan bu zarardan sorumluluğunun bulunmadığı hasara uğradığı iddia olunan taşların uzun zamandır dışarıda olduğu bu taşların hasara uğramasında kendi kusur ve ihmalinin bulunduğu sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacıya ait malların belediyenin yıkım işlerinden değil davalının inşaat faaliyetlerinden zarar gördüğünü, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, müvekkilinin yıkım işlerinden şifahen bilgi sahibi olmakla beraber yıkımın zamanının müvekkiline usulüne uygun bildirilmediğini ve mülkiyeti müvekkiline ait eşyaya davalı tarafından haksız olarak zarar verildiğini, zarar gören taşların halı hazırda ekonomik değeri bulunmamakla beraber zarar görmese idi ekonomik değerlerinin olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; Haksız eylemden kaynaklanan maddi tazminat davasıdır. Alınan bilirkişi raporunda ; “Her iki ürün de şömine yapımında kullanılan taşlar arasındadır. Taşların ekonomik olarak değerleri kullanım yerlerine ve ebatlarına göre belirlenirler. Depolama sahalarında “palet üstü, kasa veya bundle” olarak isimlendirilen istifleme şeklinde muhafaza edilirler. Bu muhafaza şekli ile uzun süre değişen hava şartlarına karşı fiziksel olarak dayanırlar. Ayrıca “moloz, atık” olarak tabir edilen, ürün imalatı yapıldıktan sonra hiçbir kullanılabilir ölçülerde olmayan ve ölçülere kesilemeyen; imalat sırasında kırılıp dağılan ve bu sebeple çöp olarak hiçbir ekonomik değeri olmayan parçalar da vardır. Davacı vekili tarafından verilen olay tarihinde zarara uğrayan malların miktarlarına ve bedellerine ilişkin emsal teklif metinlerinde söz konusu taş miktarlarına ve değetlerine ait bedeller görülmektedir. Dosya kapsamında bulunan fotoğraflar incelendiğinde, dava konusu taşların kırılmış, parçalı renk değiştirmiş parçalar olduğu görülmektedir. Tanık beyanları ile birlikte arz olunan olgular dikkate alındığında söz konusu taşların ekonomik değerinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte sayın mahkemece davacı taraf iddiasına itibar edilmesi halinde söz konusu taş bedellerinin dosya kapsamında bulunan tekliflerden yaklaşık %15 daha aşağı olması gereği kanaatine varılmış olup bu durumda toplam tutar (19.095×0,85)-16.230,75 TL olacaktır.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Dosya kapsamından; davacının kiracı olarak bulunduğu binanın 17.05.2018 tarihinde yıkıldığı, davacıya ait ve yıkılan binanın dışında arazide bulunan şömine yapımında kullanıldığı söylenen taşlara ise 22.05.2018 tarihinde zarar verildiğinin iddia edildiği, davacı tarafından taşların sağlam haline ilişkin herhangi bir ticari kayıt sunulmadığı, hasar iddiasından sonra davacı tarafından tutulan tutanak ve çekilen fotoğrafların taşların hasarsız haline ilişkin olmadığı, bilirkişi raporuna göre arazideki taşların uygun bir biçimde istiflenip muhafaza altına alındığından tüm tanık beyanlarına göre söz edilemeyeceği, bilirkişi tespitinin aksi yönünde taşların ekonomik değere sahip olduğu yönünde dosyada başka bir delil bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerine göre ; Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.Bu durumda davanın reddine karar verilmesi kanuna uygun olup davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/11/2020 tarih, 2019/165 Esas – 2020/611 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcın mahsubu ile kalan 21,40-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/12/2022