Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/435 E. 2022/2600 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/435
KARAR NO: 2022/2600
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2020
NUMARASI: 2017/257 Esas – 2020/765 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin demir ticareti ile iştigal ettiğini, ticari faaliyetleri sonucu mal vermiş olduğu müşterisi … İnşaat A.Ş.’den alacaklarını tahsil edemediğini, bu nedenle bu şirket hakkında çeşitli icra dairelerinde kambiyo takibine dayalı muhtelif icra takipleri başlattığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki sıra cetveline ilişkin davalı tarafından İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/61 esas sayılı dosyası ile itiraz edilerek dava açıldığını, müvekkilinin bu dava nedeniyle maddi ve manevi mağduriyetler yaşadığını,davalının açmış olduğu işbu haksız, mesnetsiz itham ve iddialar nedeniyle icra dosyasındaki alacaklarını bir an önce tahsil etmek amacıyla, icra dosyasına 2.900.000.-TL tutarlı teminat mektubu verildiğini, bu teminat mektubunun çözülmesi için gereken üç aylık komisyonun 2.537,50.-TL olduğunu, manevi tazminat yönünden ise, davalı, açmış olduğu dava dilekçesinde “…İşbu derece kararına ve sıra cetveline, davalının 1. Sırada alacaklı olarak gösterilmesine, dosyaya konu alacağın ve miktarının muvazaalı olması sebebiyle itiraz ediyoruz…”,“…Olayımızda davalı ve borçlunun, mal kaçırmak amacıyla hareket ettikleri, müvekkilin doğan ve muaccel alacaklarına kavuşmasını engellemek amaçlı olarak davrandıkları iddiasındayız…”,“…Davalı ve dava dışı 3. Şahıs borçlu ortaklaşa hareket ederek müvekkili alacağını tahsil etmesini engellemek maksat ve amacıyla ve muvazaalı olarak senet hazırlamışlar, bunları icra takibine ve akabinde taşınmaza 1. Sıradan haciz koyarak muvazaalı alacağı ortaya çıkarmışlardır…”, “… olayımızda davalı ile dava dışı 3. Şahıs borçlu, fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek hiçbir dayanağı olmayan büyük miktarlı borç ortaya çıkarmışlardır. Bu olaydan doğrudan müvekkil zarar görmektedir…” şeklindeki beyanlarla açıkça müvekkilini yolsuzlukla suçladığını ve yakışıksız ithamlarda bulunduğunu, müvekkilinin itibarını aşağılayan yazılı beyanlar olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.537,50 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı … Tic. A.Ş.’den olan alacağının tahsili için Ankara … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyaları ile 27/12/2012 tarihinde icra takipleri yaptığını, takiplerin kesinleşmesi üzerine borçlunun adına kayıtlı taşınmazları üzerine haciz konulduğunu, taşınmazların toplam olarak 2.715.207,21 TL bedelle ihale edildiğini, ihalenin kesinleşmesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında sıra cetveli düzenlenerek taraflarına tebliğ edildiğini, İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/61 esas sayılı dosyası üzerinden sıra cetveline itiraz davası açıldığını, İK. nun 142. Maddesindeki açık yasal düzenleme karşısında, davalının, sıra cetveline karşı açtıkları davanın hukuki dayanağının bulunmadığı yönündeki iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığını,Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da kabul edildiği üzere, kambiyo senetlerinin her zaman düzenlenmesi mümkün belgelerden olması ve senedin verilmesini gerektiren bir hukuki ilişki yaşanmışsa bunun yasal delillerle ortaya konulup ispatlanması gerektiğinden, muvazaa iddiası ileri sürülerek dava açtıklarını, müvekkilinin hak arama özgürlüğü çerçevesinde yasa ile belirlenen dava açma hakkını kullandığını, davacının sıra cetveline konu edilen paranın tamamını tahsil etmesi nedeniyle olayda maddi ve manevi bir zararının oluşmadığını savunarak haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Mahkememizce bekletici mesele yapılan İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/61 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, bu dosyadan alınan 26/10/2015 tarihli mali bilirkişi raporuna göre davacı şirketin defterlerinin incelenmesi neticesinde o dosyada davaya konu çeklerin ticari ilişki kapsamında alındığı ve kayıtlarına işlendiğinin tespit edilmesi neticesinde muvazaalı bir durumun olmadığı rapor edilmiş olup mahkemesince de rapor hükme elverişli bulunarak davanın reddine dair verilen karar aşamalardan geçerek 03/07/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı vekilince dosyaya sunulan 13/03/2015 tarihli ödeme dekontuna göre davacı şirket tarafından 2.900.000 TL bedelli teminat mektubu için 2537,50 TL’nin ödendiği mahkememizce tespit edilmiştir. Davalı tarafça açılan sıra cetveline itiraz davasının yukarıda açıklanan gerekçeyle reddedilmesi nedeniyle davalı şirketin bu davayı haksız olarak açtığı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmekle davacının ödediği komisyon bedeli talep edebileceği kanaatine varılarak 2.537,50 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davalı şirket, aşamalardan geçerek kesinleşen ve reddedilen davası nedeniyle haksız surette davacının alacağına geç kavuşmasına neden olmuş olup davacının bu dava sürecinde de kullandığı beyanlarda davacı şirket tüzel kişiliğine karşı çeşitli ithamlarda bulunmuş, haklı alacağı nedeniyle mahkeme süreci ile uğraşmak zorunda kaldığından şirket tüzel kişiliğinin manevi itibarına zarar verildiği kanaatine varılmakla 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişin talebin reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla müvekkilinin hak arama özgürlüğü çerçevesinde yasa ile belirlenen dava açma hakkını kullandığını, eldeki davada maddi ve manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; haksız fiil iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dairemizin bir çok kararında vurgulandığı üzere; hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde;“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasa’nın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercii veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olmayacaktır. İİK’nın 142. maddesinde, “Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Sıra cetveline itiraz davaları kural olarak sıra cetveline giren ya da girme hakkı bulunduğu halde sıra cetveline alınmayan alacaklılar tarafından aynı iştirak derecesi ya da üst sırada bulunup kendilerine pay ayrılan alacaklılara karşı açılır. Bir diğer ifade ile bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunan alacaklının, sıra cetvelinin iptalini istemekte de hukuki yararı vardır.(Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/3214 Esas-2022/2690 Karar sayılı emsal ilamı) Somut olayda, davalının davacı hakkında “…İşbu derece kararına ve sıra cetveline, davalının 1. Sırada alacaklı olarak gösterilmesine, dosyaya konu alacağın ve miktarının muvazaalı olması sebebiyle itiraz ediyoruz…”,“…Olayımızda davalı ve borçlunun, mal kaçırmak amacıyla hareket ettikleri, müvekkilin doğan ve muaccel alacaklarına kavuşmasını engellemek amaçlı olarak davrandıkları iddiasındayız…”,“…Davalı ve dava dışı 3. Şahıs borçlu ortaklaşa hareket ederek müvekkili alacağını tahsil etmesini engellemek maksat ve amacıyla ve muvazaalı olarak senet hazırlamışlar, bunları icra takibine ve akabinde taşınmaza 1. Sıradan haciz koyarak muvazaalı alacağı ortaya çıkarmışlardır…”, “… olayımızda davalı ile dava dışı 3. Şahıs borçlu, fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek hiçbir dayanağı olmayan büyük miktarlı borç ortaya çıkarmışlardır. Bu olaydan doğrudan müvekkil zarar görmektedir…” şeklinde birtakım beyanlarda bulunduğu, bu beyanların sıra cetveline itiraz davasının konusu ile ilgili olduğu, bu kapsamda davalının ifadesinde yer alan ifadelerin iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı, orantılılık ve ölçülülük koşulunun ihlal edilmediği, iddia ve savunma sınırlarının aşılmadığı, davalının İİK’nın 142. Maddesi uyarınca sıra cetveline itiraz davası açmakta hukuki yararı bulunduğu, dosyada mevcut bilgi ve belgelerden davalının iş bu davayı kötüniyetli olarak ikame ettiğinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır.Buna göre; yukarıdaki ilkeler nazara alındığında şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-b/2 hükmü gereğince kaldırılmasına, davanın reddine yönelik yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/257 Esas – 2020/765 Karar sayılı mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b/2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, yeniden hüküm oluşturularak;1-Davanın REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 897,21-TL harçtan mahsubu ile bakiye 816,51-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Yargılama sırasında gider avansı yatırılması halinde arta kalan kısmın yatıran tarafa iadesine, B- İstinaf incelemesi bakımından; 1-Davalı tarafından peşin yatırılan 154,81-TL ve 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, istem halinde kendisine iadesine, 2-Dosya üzerinden inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf aşamasında istinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin takdiren üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/11/2022