Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2977 E. 2023/2051 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2977
KARAR NO: 2023/2051
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2021
NUMARASI: 2016/427 Esas – 2021/532 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı şirketin, dava dışı … Ticaret Ltd Şti hakkında Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibine giriştiğini, Bursa … İcra Müdürlüğü’nün Bakırköy … İcra Dairesi’ne tevzi olunan 10/10/2013 tarihli talimat müzekkeresinde daha önce Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyası üzerinden haczi yapılan ve 12/12/2012 tarihinde haczedilip yedi emin olarak bırakılan 3 adet … marka yeşil renkli (biri … seri nolu diğerlerinde seri no sökük olduğundan tespit edilemeyen ) örgü makinelerinin borçlu … Ltd. Şti’nin “… mah. … Cad. … sokak No: … … Güneşli/İstanbul ” adresinde tespit edilmesi halinde muhafaza altına alınmasının istendiğini, ancak muhafaza işleminin icra dosyasının borçlusunun adresinde değil 3. kişi olan müvekkili şirketin adresinde ve haciz konusu olmadığı için muhafazası talep edilmeyen taşınır mallar hakkında infaz edildiğini, haksız haciz yapıldığından dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, makineleri geri almak üzere teminat yatırıldığını, yeddiemin ücreti, memur yolluğu ve nakliye ücreti ödendiğini, makineleri kullanamadığı için zarara uğradığını, yatırılan teminat bedelinin kullanılamaması sebebiyle zarar oluştuğunu belirterek HMK’ nun 107. maddesi gereğince toplam 8.721,00-TL maddi tazminat ve ticari itibar kaybı sebebiyle 50.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesini, makinelerin geri alınması için yapılan masraflar, makinaların kullanılamaması sebebiyle oluşan maddi tazminat ve manevi tazminata haksız eylem tarihinden itibaren, yatırılan teminatın kullanılamaması sebebiyle talep edilen tazminata teminatın yatırıldığı tarihten itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep etmiş ve talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat yönünden toplam talebini 148.502,56-TL ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Haksız hacizden kanaklı tazminat talebine ilişkin iş bu davanın çözümünde Ticaret Mahkemesi’nin değil Asliye Hukuk mahkemesi’nin görevli olduğunu beyanla mahkemenin görevine itiraz ettiği, maddi tazminata ilişkin davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davanın BK 72 md deki 1 yıllık zaman aşımı süresi içinde açılmadığını, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, davacının uğradığı zararı somut delillerle ispatlaması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Davacının makinelerin kendisine ait olduğunu beyan etmesine rağmen ve farklı bir adreste olmasına rağmen kesinleşmiş karar ile davacıya ait olduğu anlaşılan makinelerin davalı talebi ile haczettirilmesinin haksız işlem olduğu kabul edilmiş ve bu nedenle davacının uğradığı zararların davalı tarafından giderilmesi gerektiği kabul edilmiş bu kapsamda bilirkişiler kurulu tarafından hazırlanan 14.10.2020 tarihli rapora itibarla davacının iş yerinde davacı beyanı ve sgk kayıtları gözetilerek, üç vardiya çalışma yapıldığı ve resmi tatil ve Pazar günleri sayılmadan ve makinelerin üretim kapasitesi gözetilerek hesaplanan haciz süresince çalışmamadan kaynaklı zarar olarak, 127.081,11 TL Kabul edilmiş, davacı tarafça makinelerin teslimi için sunulan belgeler gözetilerek yapılan masraflar 3.159,00 TL kabul edilmiş, davacının makineleri teslim için teminat olarak yatırdığı 28.000,00 TL için paranın kullanılmamasından dolayı dava tarihine kadar olan kısmını talep edebileceği ve teminat tarihi ile dava tarihi arasında paranın mahrum kalınan kısmının avans faizi olduğu ve dava tarihine kadar 4.288,00 TL zarar olduğu kabul edilmiş ancak davacının haciz sırasında faturaları hemen sunmaması makinelerin üzerinde markasının açıkça yazmaması iş yerinde dava dışı borçluya ait ba bs formları bulunması ve cari hesap belgesi bulunması gözetilerek davalının bu durum karşısında yanıldığı kabul edilrek manevi tazminat yönünden davanın reddine karar verilmiş ve davacıya ait olduğu kesinleşen malların haczi sebebiyle tespit edilen zararlarda davalının yanılmasına yol açan sebepler de dikkate alınarak belirlenen zararda %40 oranında hakkaniyet indirimi yapılmış ve davadaki kabul oranına göre davacı lehine vekalet ücreti verildiğinden avukatlık sözleşmesi gereğince belirlenen vekalet ücretinin tahsili talebi kabul edilmemiş, davanın kısmen kabulüne, davacının haczedilen makinaları yediemin deposundan geri alabilmek için harcadığı masraflara karşılık 1.895,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, haczedilen makinaların kullanılmadığı 10/10/2013 – 26/05/2014 tarihleri arasına ilişkin davacının uğradığı zararlara karşılık 76.248,66 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının makinaların teslimi için teminat olarak yatırdığı 28.000,00 TL’nin kullanılmamasından dolayı parayı yatırdığı 23/05/2014 tarihinden dava tarihine kadar paranın kullanıl- mamasından dolayı oluşan zararlara karşılık 2.573,16 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin reddine, Fazlaya ilişkin istemin reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Sayın mahkemece davalının yanıldığı gerekçesiyle %40 oranında hakkaniyet indirimine gidilmesinin hatalı olduğunu, belge ile ispat edilmiş maddi zarar miktarında dahi hakkaniyet indirimine gidilmesinin izahının bulunmadığını, davanın dayanağının haksız fiil olduğunu, haksız fiil tarihi itibariyle faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken dava tarihi itibariyle faiz işletilmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin zararının ticari zarar olduğunu bu sebeple ticari faize (avans faizi) hükmedilmesi gerektiğini, davalının haciz işlemi sebebiyle müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini, bu sebeple manevi tazminat talebinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ve davalının açıkça kötü niyetli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Zamanaşımı defi ile ilgili bir karar verilmediğini, davanın kısmi dava olduğunu ve talep zamanaşımına uğradığından ıslahla artırılan bölüm için zamanaşımının işlemeye devam edeceğini, davacının haciz mahallinde yeddieminliği kabul etmediğini bu sebeple malların yeddiemin deposuna teslim edildiğini, bu durumun davacının kötü niyetini ispat ettiğini, yatırılan teminat kullanılamamasından kaynaklı oluşan zararın tazminine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, somut olayda maddi tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Haksız haciz sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacının istinaf talebine yönelik yapılan incelemede; Haksız takip ve haciz, haksız fiil niteliğindedir. Uyuşmazlığa, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nun 50. maddesi uygulanmalıdır. Belirtilen hükümler gereğince; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olup zararın kanıtlanması davacı tarafa, hükmedilecek tazminatın miktarının belirlenmesi ise hakime aittir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49. maddesi hükmünde açıklanan maddi zarar, fiilen gerçekleşen (eylemli) zarar ile kar kaybı zararını kapsar. Fiili zarar, malvarlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir çoğalmayı ifade eder. Oysa ki geleceğe yönelik kar kaybı zararında malvarlığının fiilden önceki durumu ile sonraki durumu arasında bir fark yoktur. Zararı doğuran fiil meydana gelmemiş olsa idi gelecekte malvarlığı çoğalacak idiyse ancak bu halde kar kaybı zararından söz edilebilir. Kar kaybı zararı malvarlığının fiilden sonraki durumu ile, çoğalma ihtimali gerçekleşmiş olsa idi ulaşabileceği varsayılan (farazi) durumu arasındaki fark göz önünde bulundurularak hesaplanır. Kural olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi hükmüne göre zararın kanıtlanması davacı tarafa, tazminat miktarının belirlenmesi ise hakime aittir. Hakim kar kaybı zararının miktarını belirlerken halin icaplarını ve kusurun ağırlığını (TBK 51. md), zararın azaltılması için davacı tarafın aldığı veya alması gereken tedbirleri (TBK 52. md) gözönünde tutmalı, olayların olağan akışına ve davacının aldığı veya alması gereken tedbirlere göre elde edilmesi kuvvetle mümkün görülen karı davacı tarafın zararı olarak kabul etmelidir. Somut olayda; İşçi sayısı, elektrik ve malzeme gideri ve kira bedeli gibi masraflar ile vergiler düşüldükten sonra haczedilen makinelerin üretimde kullanılamaması sebebiyle davacı şirketin uğradığı maddi zarar hesaplanmış olup, makineler üzerinde markanın açıkça yazmıyor olması ve davacı şirkete ait iş yerinde haciz anında dava dışı borçlu şirkete ait BA – BS formlarının ve cari hesap belgesinin bulunması ve davacının makinelere ilişkin faturaları muhafaza işlemi yapılırken hemen ibraz etmemesi sebebiyle davalının yanıldığı kabul edilerek maddi tazminat miktarında indirime gidilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde haksız eylem tarihinden itibaren avans faiz talep edilmesine rağmen kararda dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine hükmedilmiştir. Haksız eylemden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale gelir. Borçlunun temerrüdünün düzenlendiği 6098 sayılı TBK’nın 117. maddesine göre haksız eylemlerde eylemin işlendiği tarih itibariyle borçlunun temerrüde düşmüş olacağı düzenlenmiştir. Buna göre haksız eylemin (haksız haciz) gerçekleştiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekir. 3095 sayılı Yasa’nın 2/3. maddesi gereğince gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında haksız eylem dâhil her türlü nedenden kaynaklanan alacaklarda istek halinde T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans oranında temerrüt faizine hükmedilmesi zorunludur. Davanın niteliği, dosyanın içeriği, tarafların sıfatı ve yukarıda açıklanan hukuksal olgu dikkate alındığında haksız eylem tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Haksız hacze dayalı manevi tazminat istemi 818 sayılı BK.’nun 49. maddesinden (6098 sayılı TBK’nun 58. maddesi) kaynaklanan bir sorumluluk olup, kusura dayanan bir sorumluluk türüdür. Bu sebeple de takip (haciz) yaptıran kişi , takipte veya haciz işleminde kötü niyetli ve kusurlu olduğu olgusu gerçekleşmedikçe ve ağır bir zarar da doğmadıkça manevi tazminatla sorumlu tutulamaz (Emsal Yargıtay 4. HD nin 06.07.2020 gün ve 2019/2535 E -2020/2544 K sayılı ilamı). Somut olayda davalı şirketin haciz işleminde kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının istinaf talebine yönelik yapılan incelemede; Dava dilekçesinde 6100 sayılı HMK’ nun 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası açıldığı belirtilmiştir. Belirsiz alacak davası 6100 sayılı HMK.’nun 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddenin gerekçesinde de dava ile ilk dava tarihinde zaman aşımının kesileceği belirtilmiştir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi gereğince tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Dosya kapsamından, dava konusu haciz ve muhafaza işleminin 10/10/2013 tarihinde gerçekleştirildiği davanın ise 12/10/2015 tarihinde açıldığı, iki yıllık sürenin son günü Cumartesi gününe denk geldiğinde talebin zaman aşımına uğramadığı anlaşılmaktadır. Dava, belirsiz alacak davası olarak açıldığından talep artırım dilekçesiyle artırılan kısım da zaman aşımına uğramamıştır. Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2014/78 E. – 2014/76 K. Sayılı kararı ile haciz işleminin yok hükmünde olduğu tespit edilmiş olup, icra mahkemesi kararıyla makinelere konulan haczin haksız olduğu sabit olmuştur. Davalı, haksız haciz sebebiyle davacının uğradığı maddi zararı tazminle yükümlüdür. Haksız haciz sebebiyle davacı şirketin teminatı kullanamaması sebebiyle oluşan zararının maddi zarar olarak kabulü ile bu miktarların hüküm altına alınması hukuka uygundur. Bu sebeplerle davalı vekilinin istinaf istemi yerinde değildir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davanın kısmen kabulü yönünde yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinin REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinin KISMEN KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/06/2021 tarih 2016/427 Esas – 2021/532 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu kapsamda; 3-Davacının haczedilen makinaları yediemin deposundan geri alabilmek için harcadığı masraflara karşılık 1.895,40 TL’nin dava tarihinden (12/10/2015) itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Haczedilen makinaların kullanılmadığı 10/10/2013 – 26/05/2014 tarihleri arasına ilişkin davacının uğradığı zararlara karşılık 76.248,66 TL’nin 10/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacının makinaların teslimi için teminat olarak yatırdığı 28.000,00TL’nin kullanılmamasından dolayı parayı yatırdığı 23/05/2014 tarihinden dava tarihine kadar paranın kullanılmamasından dolayı oluşan zararlara karşılık 2.573,16 TL’nin dava tarihinden (12/10/2015) itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının REDDİNE, 7- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.513,79 TL nispi karar ve ilam harcının peşin yatırılan 4.371,85 TL harcın mahsubuyla bakiye 1.141,94 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/b- Davacı tarafından yapılan 59,10 TL başvuru harcı, 4.371,85 TL peşin harç olmak üzere toplam 4.435,05 TL harcın davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/c- Davacı tarafından sarf olunan 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 316,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.316,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 1.250,96 TL’sinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7/d- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre 12.914,76 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13/(2). maddelerine göre manevi tazminat yönünden 9.200,00 TL maktu ve maddi tazminat yönünden 10.845,60 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 8- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 8/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 8/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.513,79 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 1.438,30 TL’nin mahsubuyla bakiye 4.075,49 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 8/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, istinaf posta gideri davalı tarafından karşılandığından üzerinde bırakılmasına, 8/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 9- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 10- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/06/2023