Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/292 E. 2022/2345 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/292
KARAR NO: 2022/2345
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2020
NUMARASI: 2018/1460 Esas – 2020/357 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde;müvekkili … ile davalı … firması arasında yıllardır süregelen bir ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişkinin kapsamı üretici firma konumunda olan …’dan lens ürünlerinin tedarik edilmesi şeklinde olduğunu, 28886 sayılı Optisyenlik Müesseseleri Hakkında Yönetmelik uyarınca, optisyenlik müessesesinde reçetesiz her türlü kontak lens satılmasını ve tavsiye edilmesinin dahi yasaklandığını, Sağlık Bakanlığı, reçetelerde optik ürünlerin marka ve modelinin gösterilmesini dahi yasak olduğu ortada iken, kontak lenslerin de buna dahil olduğuna ilişkin yayımladığı bir genelge ile konuyu düzenleme altına aldığını, 5193 sayılı Kanuna bağlı Optisyenlik Müesseseleri Hakkında Yönetmeliğin 25. maddesine göre, reçetesiz kontak lens satışı ve 24’üncü maddeye aykırı tanıtım ve reklam yapılmasının yasak olduğu, Optisyenlik Hakkında Kanun’a göre, kontak lens ancak ve ancak reçete ile satılabildiği, 29001 sayılı Tıbbi Cihaz Satış Reklam ve Tanıtım Yönetmeliği’ne göre; kontak lenslerin optisyenlik müesseseleri haricinde satılamayacağı,davalı …un 29001 sayılı yönetmeliğe aykırı olarak kontakt lens ürünlerinin reklam, tanıtım ve pazarlamasını yapmaya başladığını, basiretli bir tacir olarak hareket etme yükümlülüğüne aykırı olarak politika geliştiren ve bunu devamlı bir şekilde yapmaya devam eden …’a karşın, yetkili kurumlara başvurular yapılmış olup, …’un uyguladığı kampanyalarla ilgili 09.05.2017 tarihinde TİTCK’nin vermiş olduğu 26944 sayılı karar ile 29001 sayılı yönetmeliğe aykırı hareket ettiği, bu karara binaen,müvekkilinin konu ile ilgili bir idari yaptırım kararını …com adlı internet sitesinde paylaşarak hukuki yorumlarda bulunup sadece malumun ilanını bildirmesine rağmen, bundan dolayı, davalının haksız ve mesnetsiz iddialarla zarara uğradığını iddia ederek İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2017/976E. Sayılı dosyayı derdest ettiğini ve davanın halen görüldüğünü, bu dava ile ilgili … Kontakt yetkilisi olarak müvekkili …nin, neticesi takipsizlikle biten 2017/140094 soruşturma numarası ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nda tahkikata uğradığını, İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliğine 2018/4674 D.İş sayılı dosyayla itirazda bulunulmasına rağmen itirazın kesin olarak reddedildiğini, müvekkillerinin ticari itibarlarının zedelenmesi manevi tazminat talebini haklı kıldığını, …un sahip olduğu hakim durumunu kötüye kullanarak, müvekkillerine karşı sistematik bir yıldırma ve baskı politikası geliştirerek, yasal olmasa da her yoldan kar elde etme amacını ve hedeflerini her şekilde tutturmayı amaçladığından, sektörde kendisine yerli firmalar arasında en büyük rakip olarak gördüğü müvekkil şirketler ve müvekkil ortakları, piyasada karalama ve kötüleme yoluyla rekabet edemez hale getirip, pasifize etmeyi amaçladığını belirterek … Tic. A.Ş adına 250.000 TL, … adına 50.000 TL, … adına 100.000 TL ve … adına 100.000 TL manevi tazminatın saldırının gerçekleştiği tarihten itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; İşbu dava, davacıların haksız yere savcılığa şikayet edildiği ve bu nedenle kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasına ve bu kapsamda Türk Borçlar Kanunu (TBK) 58’inci maddesine dayandığını, müvekkili tarafından … Tic. A.Ş. hakkında savcılığa yapılan bir şikayet olmadığını, bu nedenle, husumet yokluğundan davanın … Tic. A.Ş. yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, … ve …’un taraf sıfatı bulunmadığını, Savcılığa yapılan şikayetlerin … Ltd. Şti. hakkında olduğunu, müvekkili tarafından açılan dava ve yapılan şikayetlerin tamamının gerçek olgulara, mahkemelerce verilen kararlara ve hukuki delillere dayanıp hak arama özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… davalının anayasal bir hak olan şikayet ve hak arama özgürlüğü çerçevesinde hareket ettiği, bu özgürlüğün aşılıp davacıların kişilik haklarına saldırı mahiyetinde, zarar vermeye yönelik hareket ettiğine dair bir kanaat Mahkememizde oluşmadığından davanın reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, açmış oldukları davada manevi tazminatın koşullarının oluştuğunu beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan tazminat davasıdır. Dairemizin bir çok kararında vurgulandığı üzere; hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde;“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasa’nın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercii veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olmayacaktır. Bu doğrultuda, iddia ve savunma hakkının üstünlüğü ilkesi gereğince, tarafların veya avukatlarının sundukları dilekçeler, deliller veya yaptıkları açıklamalar iddia ve savunma sınırlarını aşmadığı takdirde, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi (TBK’nın 58. maddesi) kapsamında değerlendirilemeyecek ve haksız eylem olarak nitelendirilemeyecektir. Somut olayda, davalının davacı taraf hakkında haksız rekabet yaptığı ve gerçek dışı yazılar yazdığı iddiasıyla birtakım isnatlarda bulunduğu, bu isnatların soruşturma konusu ile ilgili olduğu, taraflar hakkında yürütülen soruşturmaların takipsizlikle sonuçlandığı, bu kapsamda davaya konu isnatların iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı, orantılılık ve ölçülülük koşulunun ihlal edilmediği, iddia ve savunma sınırlarının aşılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda İlk Derece Mahkemesi kararı doğrudur. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/1460 Esas – 2020/357 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik davacılar vekilinin istinaf isteminin HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca davacılardan alınması gerekli 242,10-TL istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 8.540,00-TL den mahsubuna, kalan 8.297,90-TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/10/2022