Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2782 E. 2023/1610 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2782
KARAR NO: 2023/1610
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2019
NUMARASI: 2018/777 Esas – 2019/1010 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil şirket tarafından daha önce … A.Ş. aleyhine posta tekelini ihlal dolayısıyla İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E. 2017/1195 sayılı dosyası üzerinden dava açıldığnıı, ayrıca aynı şirket yetkilileri hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/189166 Sor. No’lu dosyası üzerinden yapılan şikayet üzerine başlatılan tahkikat halen devam etmekte olduğunu, şimdi ise posta tekeline aykırı gönderileri dağıttığı tespit olunan şu an için tespit edilen 3 adet gönderi sebebiyle davalı şirket aleyhine iş bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, 6475 Sayılı Posta Hizmetleri Kanununun posta tekel hakkını düzenleyen ilgili maddelerine aykırı faaliyet gösteren davalı şirketin, dava neticesinde tespit edilebilecek başkaca firmalara ait posta tekeline tabi gönderilerin kabulü, taşınması, dağıtımı vs. işlemlerin yapılması sebebiyle, bu kapsamdaki tüm gönderilere ilişkin olarak, müvekkil şirket nezdinde belirlenen ücret tarifesindeki posta ücretinin on katı tutarında tazminata hükmedilerek, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 69.00 TL’nin, ihlal tarihinden itibaren saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 69.00 TL’nin, ihlal tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tamamının, davalıdan tahsiline, dayalının 6475 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren posta tekeline aykırı faaliyet göstererek kabul, dağıtım, taşıma işini yaptıkları tarafımızca belirlenemeyen dava dışı diğer firmalann ticaret unvanlarının ve bu firmalara ait gönderilerin gerçek adedinin ticari kayıt ve defterlerin incelenmesi suretiyle bilirkişi marifetiyle tespitine, murazanın meni ile müdahalenin önlenmesine, davalının posta lekelini ihlal eden faaliyetlerinin davada verilecek kararın kesinleşmesine kadar ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, bilahare bu faaliyetlerin dava ile tamamen durdurulmasına, huzurdaki dava ile konusu ve maddi olayı aynı olan İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2017/1195 sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin posta tekelini ihlal eden herhangi bir davranışının bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle davacının haberleşme niteliğinde gönderiler olduğunun ispatlaması gerektiğini, bu ispatın mevzuat gereğince beyanlarla değil ancak kurum tarafından yapılması ve mahkeme kararı ile olması gerektiği karşısında herhangi bir delilin sunulamadığını, davacı şirketin tarafların 3. kişilere ticari defter ve belgelerin incelenmesi talebinin 6100 sayılı yasaya göre hukuka aykırı olup talebin reddi gerektiğini, Anayasa’da açıkca aykırı olan sözleşmenin gecici 8 maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını ve başvuru hakkında bir karar verilene kadar başvurunun bekletici mesele yapılması gerektiği, davacı şirketin mahkemeler vasıtasıyla yaptırmış olduğu herhangi bir tespit olmadığını, ticari defter ve belgelerde tespit edilebilecek gönderilen posta tekelini ihlal eden gönderi olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “…Dava; Davalının posta tekeline aykırı faaliyette bulunduğu iddiasına dayalı olarak müdahalenin meni ile maddi tazminat istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu 9. ATM 2017/1195 sayılı dosyası ile Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/ 26 sayılı değişik iş dosyası UYAP üzerinden celp edilmiştir.Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’na yazı yazılarak taraf dilekçeleri de eklenmek suretiyle dava konusu uyuşmazlıkla ilgili yönetmelik çerçevesinde kurum nezdinde herhangi bir tespit yahut çalışmanın yapılıp yapılmadığı sorulmuş, yazı cevapları dosyamız arasına alınmıştır. Mahkememizce alanında uzman bilirkişi …’dan alınan 09/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Dava konusu olayda ispat yükü davacı şirkete ait olup davacının, kendisine ait olduğunu iddia ettiği posta tekelinin davalı tarafından kırıldığına (ihlal edildiği) ilişkin iddialarının ispata muhtaç bulunduğu anlaşıldığı, idari para cezası, kabahat niteliğindeki fiiller için bakanlıklar, belediyeler, kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi idarenin içinde yer alan kurumlar tarafından verilir. İdari para cezalarına Örnek olarak Trafik cezalaların imar para cezaları, Kabahatler Kanunu’nda sayılan fiiller için verilen para cezalan, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilen para cezalan sayılabileceği, bir hukuk kuralının yeni bir kural işlemini idari makamlara, sübjektif bir durum ya da belli bir kişiye yine kanunlarda gösterilen kurallara uygun olarak tek yanlı icrai işlemdir. Yasal bir tanımı olmayan, idari işlemin nitelikleri öğreti ve idari yargı kararlarıyla belirlenmektedir. Buna göre, bir tasarruf veya kararın idari işlem sayılabilmesi için bunun bir kamu kurumunca ya da idare örgütü içinde yer alan bir idari makamca verilmiş olması ve idarenin idare hukuku alanında gördüğü idari faaliyetlerle ilgili bulunması gerekir. İdarenin tazmin sorumluluğunun doğabilmesi için, zarar ile idare davranışı arasında illiyet bağının var olması gerekir. Diğer bir deyişle sebep sonuç ilişkisi bulunması gerekir. Hukuk devleti ilkesinin gereklerinden birisi de idarenin işlem ve eylemlerinin yargı organları tarafında denetlemesidir. Eğer idarenin işlem ve eylemleri kısmide olsa hukuk denetimi dışına bırakılırsa hukuk düzeni zedelereceğ, davacı şirket, özel hukuk kurallarına göre kurulmuş bir Anonim Şirkettir. Davacı şirket sermayesinin Hazineye ait olması davacı şirkete kamu yönetimine (idaresine) dahil bir kamu kurumu niteliği kazandırmayacağından davacı şirketin davalının idari para cezasından hareketle kıyasen yapmış olduğu tazminat talebinin kanuni ve akdi dayanaktan yoksun olduğu,düşünülmekte olduğu sonuç olark: dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucu; davalı şirket, 6475 sayılı yasarım m.6/1.e hükmünde tanımlanan Haberleşme Gönderisinin sevk ve teslim işini devletçe verilen izinle gerçekleştirmekte olmakla öziirı önceliği ilkesine göre davalı şirketin davacı şirkete 6475 sayılı yasa ile kısmi olarak verilen posta tekelini ihlal etmediği, 6475 ve 5584 sayılı yasaya muhalefet etmediği, davacı şirketin zararına sebebiyet vermediğini …” mütalaa ettiği anlaşılmıştır. Huzurdaki davada uyuşmazlığın; Davalının posta tekeline aykırı faaliyette bulunup bulunmadığı, bulunmuş ise davacının bu nedenle zarara uğrayıp uğramadığı, davacı yanın müdahalenin meni ile gönderi ücretinin on katı tutarındaki gönderi tazminatının şimdilik 69 TL’sinin avans faizi ile tahsili istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda uyuşmazlığa tatbiki gereken 6475 sayılı Kanun ve 5584 sayılı Kanun kapsamında, posta tekelinin ihlal edilip edilmediği, ihlal edilmiş ise gönderilerin davalı tarafından kabul edilip taşınıp taşınmadığı, yasaya muhalefet edilip edilmediği, yasa ile görevlendirilmiş davacı kurumun zararına sebebiyet verilip verilmediği, verilmiş ise zararın miktarının tespiti amacı ile iddia, savunma, deliller, davalı ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmak sureti ile bilirkişi incelemesi yapılmış olup 6475 sayılı Kanun kapsamında davacı kurumun hizmet ve faaliyetleri düzenleme konusunun yapıldığı, 5584 sayılı Posta Tekelini düzenleyen Kanunun 1. maddesinde; “Açık ve kapalı mektuplar, kartlar, gazetelerle ve belli zamanlarda çıkan dergiler, kitaplar, her türlü basılmış kitaplar, küçük paketler, değer konulmuş mektuplar ve kutular, değer konulmuş veya konulmamış posta kolileri ve tebliğ kağıtları kabul etmek, taşımak ve dağıtmakla” PTT İdaresinin görevli kılındığı, 2. maddesinde ise açık ve kapalı mektuplar ile üzerlerinde haberleşme mahiyetinde yazı bulunan kartlar Posta Tekeli olarak kabul edilmiş, Posta Tüzüğünün 10. Maddesinde mektup tanımı yapılarak zarf içinde bulunup bulunmamalarının niteliklerini değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Posta Tekelline konu şeylerin PTT dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından kabul, taşıma ve dağıtımı yasaklandığı, 5584 sayılı yasanın 59. maddesi uyarınca tekele aykırılığın idari para cezası ile cezalandırılacağının düzenlendiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte dosyada mübrez Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun belgeleri tetkik edildiğinde görüldüğü üzere davalı şirketin 6475 sayılı Kanunun 6/1-e madde hükmünde tanımlanan haberleşme gönderisinin sevk ve teslim işini yaptığı, posta sektöründe Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumundan posta hizmetleri yetki belgesi olan şirket sayısının davacı PTT ile davalı şirket dahil 39 adet olduğu, davalı şirketin ise 6475 sayılı Kanunun 6/1-e maddesinde tanımlanan haberleşme gönderisinin sevk ve teslim işini devletçe verilen izinle gerçekleştirmekte olmakla posta tekelinin ihlal edildiğini kabul etmenin mümkün olamayacağı, bu hali ile somut olayda davalı yanın kusurlu bir eyleminden bahsedilemeyeceği anlaşılmakla, tazminat talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla; sübut bulmayan davanın reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen kararın kesin olmadığını, Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay Kararları doğrultusunda müvekkili şirket’in Posta Tekeli hakkına sahip olduğunu ancak bilirkişilerce davalıların ihlal teşkil eden eylemlerinin tespitine dair bir inceleme yapılmaksızın yanlış değerlendirme yapıldığını, aynı taleple Posta Tekeli ihlali sebebiyle … A.Ş. Aleyhinde açtığı Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1195E. Sayılı dosyada sulh yoluna gidildiğini, davalının anılan sigorta şirketinin gönderilerinin taşıyıcısı olduğunu ve şimdilik 3 adet tekele tabi gönderiyi taşıdığı gönderilerin iki tanesinin konu kısmında “… numaralı kredi kartı Öden”, “… numaralı Kredi Kartı Öden” yazmaktadır. Diğerinde ise isim soy isim yazdığını, üçü de mektup şeklinde beyaz zarflar olduğundan, üç gönderinin posta tekeli kapsamında olup davalının posta tekeline aykırı faaliyette bulunduğundan mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız fiil sebebiyle maddi tazminat ve meni muaraza ile müdahalenin önlenmesi istemine ilişkindir.Maddi tazminat davası yönünden yapılan incelemede;29906 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6773 sayılı kanunun 41. maddesi ile değişik HMK’nın 341/2. maddesi gereğince miktar ve değeri 3.000,00 TL’yi geçmeyen mal varlığına ilişkin davalar kesin olup, hüküm tarihi itibariyle kesinlik sınırı 4.400,00 TL’ye çıkartılmıştır.Bu durumda, davacı vekilinin istinaf talebine konu olan dava konusu miktar 69,00 TL olup miktar itibariyle kesin nitelikte olduğundan verilen karara karşı yasa yolu kapalı bulunmaktadır.Meni muaraza ile müdahalenin önlenmesi yönünden yapılan incelemede;Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici sebeplerle, İlk Derece Mahkemesince yaptırılan inceleme sonucunda alanında uzman bilirkişi heyeti tarafından mahallinde keşif icra edilmek suretiyle tanzim edilen 21.02.2020 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamındaki diğer delillerle örtüşmesine ve denetime elverişli olmasına, uzman bilirkişi raporunda belirtilen tespitlerin hükme esas alınmasında bir usulsüzlük görülmemesine, ilk derece mahkemesi kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından, yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf istemi yerinde değildir. Maddi tazminat talebinin kabulüne ilişkin hükmün, ilk derece mahkemesi kararının verildiği tarih itibarı ile öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığı, maddi tazminat yönünden ilk derece mahkemesince verilen kararın kesin nitelikte olduğu, dolayısıyla istinaf edilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2., 346/1. ve 352/1-b. maddeleri gereğince reddine karar verilmesi gerekmişir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesinin meni muaraza ile müdahalenin önlenmesine yönelik kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu, anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2., 346/1. ve 352/1-b. maddeleri gereğince REDDİNE,2- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2019 tarih, 2018/777 Esas – 2019/1010 Karar sayılı kararının meni muaraza ile müdahalenin önlenmesine yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubuyla bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/05/2023