Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2675 E. 2023/2493 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2675
KARAR NO: 2023/2493
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2021
NUMARASI: 2019/150 Esas – 2021/680 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; … Ürünleri San ve Tic. Ltd. Şti’nin, … San.ve Tic. A.Ş. tarafından 3.kişinin borcu sebebiyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasından yazılan talimat ile Antalya … İcra Müdürlüğü’nün … Tal. Sayılı dosya ile 02.01.2017 tarihinde müvekkilinin malları üzerinde haciz uygulandığı, söz konusu mallar hacizli olması sebebiyle üzerinde tasarrufta bulunulmaması ve istihkak davasının kesinleşmesi ve malların teslimine kadar geçen sürede malların son kullanma tarihlerinin geçmesinden ve telef olmasından kaynaklı çok büyük maddi kaybının var olduğu, bunun yanında malların balık olması sebebiyle soğuk hava deposunda muhafazasını sağlamış olduğu, soğuk hava deposunun tüm giderlerinin yine davacı şirket tarafından faturalı olarak ödendiği, haksız haciz sebebiyle davacı şirketin uğradığı zararların tahsili amacı ile iş bu dava açıldığını, haksız haciz sebebiyle müvekkilin mahcuzların muhafazası amacıyla ödediği depo bedeli ve mahcuzların son kullanma tarihinin geçerek telef olması sebebi ile uğradığı zararın tanzimi olarak şimdilik 100.000,00 TL nin haciz tarihinden itibaren uygulanacak ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı yan dava dilekçesinde davaya konu mahcuzların haciz tarihini 02/01/2017 olarak beyan etmiş olduğunu, kesinleşen istihkak davası gerekçeli kararında da haciz tarihi olarak 02/01/2017 kabul edilmiş olduğunu, bu hususun sehven yanlış yazıldığı kanaatinde olduklarını çünkü ilgili haciz zabıtlarından da anlaşılacağı üzere uyuşmazlığa konu fiili haciz tarihi 02/01/2018 tarihi olduğunu, her ne kadar bu durumun maddi hatadan kaynaklandığı aşikar olsa da haciz tarihinin 2017 yılı olarak kabulü halinde zaman aşımı itirazlarının olacağını, zira haksız fiil zaman aşımı zararın ve yükümlünün öğrenildiği tarihiden itibaren iki yıl olduğunu, istihkak iddiası zaten haczedilen malın borçluya ait olmadığı yönünde bir iddia olup , haksız fiil zamanaşımının başlangıç tarihinin haciz tarihi olarak kabulü gerektiği, davacı tarafın, iddia etmiş olduğu hususları ispat yükü altında olduğu, dava dilekçesinde delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin hiçbiri usul kuralları çerçevesinde iddia edilen vakayı ispata elverişli araçlar olmadığını kaldı ki davacı tarafça ikama edilen iş bu dava haksız ve kötü niyetli olduğunu, reddi gerektiğini, davalı şirketin 02/01/2018 tarihli haciz tutanağında görüleceği üzere dava dışı … Tic. Ltd. Şti ‘den alacığını tahsil etmek amacıyla altın kale mahallesi … sokak No:.. ad.cesinde borçlu şirket logolu ürünlerin tespiti ve haciz mahallinde bulunanlar arasında organik bağı gösterir emarelerin varlığı üzerine haciz tatbik edildiği, davacı şirket vekilinin istihkak iddiasında bulunduğu “… haciz yapılması halinde, yediemin olarak şirket yetkilisi …’e teslimini kabul ediyoruz.” Şeklinde beyanları üzerine mahcuz mallar davacı şirket yetkilisine yediemin olarak teslim edildiği yine haciz tutanağında görüldüğü üzere, davacı şirket yetkilisinin yedieminliğin hukuki ve cezai sorumluluğunu anladığını beyanla yedieminliğini kabul etmiş olduğunu, yediemin ücreti talebinde bulunmamış olduğunu, bilahare 12/01/2018 tarihinde ise davacı adresine mahcuz malların kıymetinin bilirkişi marifeti ile belirlenmesi için gidilmiş olduğunu, tutanaktan görüleceği üzere, mahcuz evsafının değiştirilerek malların paketlenme yapılmamış halde koliler içine döküldüğü tespit edilmiş olduğunu, mahcuzlar bozuldu ise, davacının vaktinden evvel satış talep etme hakkını kullanmayarak, davacının kendi kusuru ile bozulmaya sebebiyet verdiğini, teslim aldığı ürünlerden son kullanma tarihleri dolmayan ürünleri keyfiyete göre imha edilen ürünlerin mahcuzlar olduğu ispata muhtaç olduğunu, imha ettirdiği haciz sırasında yedieminlik ücret talebi olmadığını, ayrıca muhafaza için depo bedeli ödendiğinin ispata muhtaç olduğunu, kabul manasına gelmekle birlikte hacizli malların yediemin ücretinin ancak muhafaza yapılan icra dosyasından istenebileceği, kabul manasına gelmemekle birlikte haksız haciz iddiasıyla maddi tazminat talebinde uygulanacak faizin yasal faiz olduğu hususları gözetilerek, ikame edilen iş bu haksız mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Somut olayda davacıya ait deniz ürünü niteliğindeki malların dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin davalıya olan borçları için davacının malları haczedilmiş, davacı tarafından istihkak iddiasında bulunulmuş ve istihkak davası kabul edilip davacı lehine sonuçlandığı, mahcuzların yedieminliği davacı şirket yetkilisine bırakılmış ise de 15/01/2018 tarihinde yedieminlikten istifa edildiği, istifaya rağmen malların davalı tarafından teslim alınmadığı, davacı tarafından muhafaza edildiği, muhafaza için davacının 25.271,32 TL ödeme yaptığı anlaşılmıştır. İstihkak davası ile hacze konu malların davacı tarafa ait olduğunun tespit edilmekle davalının haczinin haksız olduğu ilgili mahkeme kararı ile tespit edilmiştir. Haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları bütün zararlardan alacaklı sorumludur. Davalı tarafından hacze konu malların son tüketim tarihlerinin geçmesi sebebiyle bozulması ve imha edilmesinden vaktinden evvel satış talep etmeyen davacının İİK. 113. maddesine göre sorumlu olduğu iddia edilmiş ise de, İİK 113. maddesinde ” Alacaklı talep etmeden evvel borçlunun talebiyle de satış yapılabilir.” hükmü düzenlenmiş olup ilgili maddede vaktinden evvel satış talep etme hakkının borçluya tanındığı, davacının ise icra dosyasında borçlu sıfatının olmadığı, istihkak iddiasında bulunan 3. kişi olduğu dolayısıyla satış talep etme hakkının olmadığı görülmüştür. Kaldı ki İİK’nun 99. maddesinde haczedilen malın borçlunun elinde olmayıp istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin elinde bulunması halinde haczedilen malın satışının yapılamayacağı hükmü karşısında mahcuzların vaktinden evvel satışının istenmemesinde davacıya kusur yükletilmesi mümkün değildir. Ayrıca hacizli mal üçüncü kişinin elindeyken haczedilmiş ve üçüncü kişi istihkak iddiasında bulunmuş ise icra mahkemesinin kararı olmadan satış yapılamayacaktır. Türkiye Barolar Birliği Dergisinin 2020 yılı 151 sayılı Borçlunun Talebiyle Satış isimli makalesinin 254. sayfasında da aynı husus işaret edilmiştir. Dolayısıyla davacının müterafik kusurundan bahsedilemeyecektir. Davacı tarafından haciz esnasında kabul edilen yedieminlikten ilerleyen aşamada istifa edildiğinden hukuka aykırı olarak haczedilen malların muhafazası için davacının depolama ücreti ödemesi beklenemeyeceğinden, mahcuzları muhafaza etme yükümlülüğü malları hukuka aykırı olarak haczettiren davalıya ait olduğundan malları teslim almayarak zararın artmasında davacının müterafik (ortak) kusuru bulunmamaktadır ve haksız haciz nedeniyle oluşan zarar miktarından BK’nın 43 ve 44. maddeleri gereğince uygun miktarda indirim yapılmasına gerek yoktur (Yargıtay HGK 2017/4-1502 E., 2020/753 Karar Sayılı Kararı). Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ve dosya kapsamı doğrultusunda davacı tarafın gerçek zararı, haczedilen malların davacıya teslim edildiği tarihteki değeri olduğundan bilirkişi tarafından teslim tarihine göre hesaplanan bedel dikkate alınarak ve bu miktara malların davacıya teslim edildiği tarihten itibaren avans faizi işletilerek (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2016/10865 E., 2019/906K. Sayılı Kararı) tazminattan indirim yapılmaksızın ve haciz tarihi sebebiyle davalı tarafın zamanaşımı itirazı da reddedilerek davanın kabulüne ……177.969,67 TL tazminatın hacze konu malların davacıya teslim tarihi olan 17/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde;Dava konusu malların İİK’nun ilgili hükümlerine aykırı olarak haczedildiğini, hukuka aykırı haciz kararının alınmasında müvekkilinin değil icra müdürlüğünün sorumluluğu bulunduğunu çünkü somut olayda İİK m.99 hükmü uygulanması gerekirken, dava konusu mallar borçlu şirket nezdinde haczedilmiş gibi İİK m.97 hükmünün uygulanmasına karar verildiğini, davacı şirket yetkilisinin yediemin değişikliği talebinin icra müdürlüğü tarafından kabul edilmesinden sonra, davacının hacizli malları muhafaza etme ve dolayısıyla soğuk hava deposunda saklama sorumluluğu ve yetkisi bulunmadığını, bu nedenle, davacının görevi ve yetkisi olmadığı halde (müvekkilin zararına olacak şekilde) soğuk hava deposuna ödediği bedelden müvekkilinin sorumlu tutulması hukuka aykırı olduğunu, cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, davacının kusuru meydana gelen zararın asıl nedeni olduğundan, müvekkilinin tazminat sorumluluğu bulunmadığını,kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının kusurunun müvekkil şirketin eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını kesen yoğunluğa ulaşmadığı kabul edilse dahi, ortak kusurunun bulunması nedeniyle kusur derecesi belirlenerek tazminattan indirim yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının telef olduğunu iddia ettiği malların bedelini talep edebileceği kabul edilse dahi, malların teslim tarihi değil, haciz tarihi itibariyle tespit edilen bedelinin esas alınması gerektiğini, davacının ıslah dilekçesine konu taleplerinin zaman aşımına uğradığını, dosya kapsamında hazırlanan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, davacının yediemin olarak kendisine bırakılan hacizli ürünler ile depoda muhafaza edilen ve imha edilen ürünlerin aynı ürünler olduğunu ispat edemediğini beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız haciz sebebiyle maddi tazminat talebine ilişkindir. Haciz işleminin, borçlu olmadığını bildiği kişi veya borçluya ait olmadığını bildiği eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur. Haksız takip ve haciz, haksız fiil niteliğindedir. Uyuşmazlığa, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nun 50. maddesi uygulanmalıdır. Belirtilen hükümler gereğince; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olup zararın kanıtlanması davacı tarafa, hükmedilecek tazminatın miktarının belirlenmesi ise hakime aittir (Yargıtay 4 HD’nin 2021/17980 E. – 2022/9874 K. Sayılı ilamı). Haciz isteminin dayanağının bir hak veya alacak olması ve haciz tarihinde mevcut bulunması gerekir. Aksi halde, haksız bir haciz ve buna bağlı olarak da sorumluluk söz konusudur. Eylem ile zararlı sonuç arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerek ve yeterlidir. Haciz isteyen alacaklı haksız çıktığı takdirde, borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan kusursuz olarak sorumludur. (Yargıtay 4 HD’nin 2016/14413 E. – 2019/483 K. Sayılı ilamı). Dosya içeriğinden; İstanbul Anadolu 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/18 E. Ve 2018/1012 K. Sayılı dosyasında davacının istihkak iddiaları davanın kabulü ile sonuçlanmış ve karar kesinleşmiştir. Bu haliyle, mahcuz malların davacıya ait olduğu tartışmasızdır. Somut olayda, yapılan haciz ve muhafaza işlemlerinin hukuka aykırılığı ve bu işlemlere konu malların davacıya ait olduğu kesinleşmiş mahkeme kararı ile saptanmasına, İstanbul Anadolu … İcra Müd. Tarafından davalı alacaklıya muhtıra çıkarılarak yediemin temini ve yediemin ücretinin yatırılması istenmesine karşın davalının yediemin temin etmemesine ayrıca yediemin ücretini de yatırmamasına, bu sebeple olayda davacının müterafik kusurunun bulunmamasına göre davalı vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 4. Hukuk dairesinin 2016/9728 esas- 2018/7567 karar sayılı emsal ilamı) Dosyada mevcut bilgi ve belgelerden, davacının istihkak iddiasında bulunduğu malların tamamının faturalı olduğu, usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerde yer aldığı ve ödemelerinin banka kanalı ile yapıldığı, mahcuzların haciz tarihi ile teslim tarihi arasında 19 ay 6 gün geçtiği, teslim tarihinde malların birçoğunun son kullanma tarihinin geçtiği, haciz tutanağında da belirtildiği üzere son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin 15.08.2019 tarihinde imha edilen ürünler olduğu, yasal olarak da imha edilmesi gerektiği, 17.07.2019 tarihli resmi teslim tutanağı ile mahcuzların davacıya iade edildiği buna göre davacının kendisine bırakılan hacizli ürünler ile depoda muhafaza edilen ve imha edilen ürünlerin aynı ürünler olduğunu ve maddi zararını ispat etmiş olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. 6098 sayılı yasanın 72. maddesine göre, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Dosya kapsamına göre haczedilen malların davacıya 17/7/2019 tarihinde teslim edildiği, davacının zarar miktarını en geç bu tarih itibariyle öğrenmiş sayılacağı, ıslah dilekçesinin ise iki yıllık süre dolmadan 18/6/2021 tarihinde sunulduğu, gerçek zarar miktarının bu tarih itibariyle belirli hale geldiği anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince yaptırılan inceleme sonucunda düzenlenen alanında uzman bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 10/06/2021 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamındaki diğer delillerle örtüşmesine ve denetime elverişli olmasına, zarar miktarının 02/01/2018 tarihli Haciz tutanağı ve 2019 tarihinde imha edilen ürünlerin 2019 yılı ortalama fiyatları(İstanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB) Su Ürünleri Hal fiyatları ile piyasa fiyatları) esas alınarak tespit edilmiş olmasına,raporda son kullanma tarihi geçmemiş ürünlerin hesaplamaya dahil edilmemesine, uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin tespitin hükme esas alınmasında bir usulsüzlük görülmemesine göre davalı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/150 Esas ve 2021/680 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 12.157,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 3.039,28 TL’nin mahsubuyla bakiye 9.117,82 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/09/2023