Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2274 E. 2023/1123 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2274
KARAR NO: 2023/1123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2021
NUMARASI: 2016/1269 Esas – 2021/391 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı bankaya borcu ve herhangi bir borçtan sorumluluğu olmadığı halde davalının hakkında icra takibi başlatıp haciz işlemleri uyguladığını, bankanın yürütülmekte olan hakısz icra takibinin devamında ısrar edilmesi nedeni ile olayda davalı bankanın ağır kusurlu olduğunu ve uygulanan işlemlerin müvekkili aleyhine manevi zarar oluşturduğunu belirterek 100.000-TL manvi tazminatın 17/02/2016 tarihinden itibaren yasal faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Yapılan işlemlerde usule ve yasaya aykırılık teşkil eden bir husus olduğunda bunun sorumluluğu işlemi yapan icra müdürlüğünde olduğunu, davacının 100.000-TL manevi tazminat talebini gerektirir bir kişilik hakkı ihlaninin söz konusu olmadığını, geri dönülemeyecek veya telafisi mümkün olmayan bir zararın bulunmadığını belirterek davasının reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; ” Davalı bankanın takibe konu alacağının, 15/02/2011 tarihli sözleşmeden sonra kullandırılan kredilerden kaynaklandığının bilirkişi tarafından tespit edildiği ve davalı bankanın alacağının dayanağı genel kredi sözleşmesinde, davacının kefalet imzasının bulunmadığı anlaşıldığından, davalı tarafından gerekli özen ve itina gösterilmeden davacı aleyhine takip başlatıldığı, davacının imzalamadığı bir sözleşme için borçlu duruma düşmesi, bunun da ötesinde hakkında takip başlatılması ve davacının mevduatına haciz konulması ile icra takibinin ve yapılan haciz işleminin haksız olduğu, davacı hakkında yapılan haksız icra takibi ve haciz işleminin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı kanaatine varıldığı, bu nedenle manevi tazminatın tüm hususları da göz önünde bulundurularak, davacının davasının kısmen kabulü ile, takdiren 5.000-TL. manevi tazminatın, 17/02/2016 haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Hükmolunan manevi tazminatın düşük olduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacının takibe konu 2003 tarihli sözleşme nedeniyle sorumlu olduğu alacak bulunduğunu, bilirkişi ve mahkeme tarafından 2011 tarihli sözleşmede sorumluluğu bulunmadığı yönünde yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, manevi tazminat koşullarının bulunmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır Dava; Haksız haciz sebebiyle tazminat davasıdır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde ve hukukun uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemesine, takibe konu alacağın 2011 tarihli davacının sorumluluğunun bulunmadığı sözleşmeden kaynaklanan kredi alacağına ilişkin olmasına, dosya kapsamından davacının imzası olan sözleşme kapsamında çek yaprağı sebebiyle gayri nakdi kredi sorumluluğunun sabit olmamasına, davacı hakkında fiilen uygulanan haczin bilahare fek edilmiş olsa dahi davacının davacının haksız haciz işleminden zarar görmesine, davalı bankanın tacir olarak basiretli davranması gerekirken dosya kapsamına göre davacı hakkında fiilen uygulanan haciz işleminde bankanın özensiz, haksız ve kötü niyetli olmasına göre manevi tazminat koşullarının bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin bu yönde ki istinaf istemi yerinde değildir. 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda; Olayın meydana geliş biçimi, davalının eylemi, eylemin davacı üzerindeki etkisi, olay tarihi, uygulanan haczin fekkinin kısa sürede gerçekleşmiş olması ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/05/2021 tarih, 2016/1269 Esas – 2021/391 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubuyla bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341,55 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL maktu ve 26,10 TL nispi harcın mahsubuyla bakiye 256,15 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/04/2023