Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2199 E. 2023/1085 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2199
KARAR NO: 2023/1085
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2021
NUMARASI: 2016/1265 Esas – 2021/161 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkilinin üretimde aktif olarak kullandığı makine ve ekipmanlar üzerine 25/04/2008 tarihinde haciz ve 17/06/2008 tarihinde muhafaza işlemi gerçekleştirdiğini, söz konusu haciz muhafaza işlemlerinin Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … Tal. dosyası ile yapıldığını, icra dosyasının borçlusunun dava dışı … Tic. Ltd. Şti. olmasına rağmen haciz ve muhafaza işlemlerinin müvekkilinin adresinde usulsüz ve hukuka aykırı bir şekilde gerçekleştiğini, akabinde İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2008/836 Esas sayılı dosyası ile istihkak davası açıldığını, mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan temyiz incelemesi sonucunda kararın bozulduğunu, mahkememin Yargıtay kararına uyarak 2015/699 E-2015/1029 K. Sayılı kararı ile 18/09/2015 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, satılan menkullerin değerlerine ilişkin ve icra inkar tazminatı ve faiz talebine ilişkin kararın taraflarınca temyiz edildiğini, dosyanın halen Yargıtay’da olduğunu, davanın istihkak iddiası ile alakalı kısmının kesinleştiğini, müvekkili firma ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında hiç bir ticari ilişki bulunmadığını, davalı tarafından üretim bandında kullanılan ve elzem olan makinalara yapılan haciz ile müvekkilinin zor duruma düştüğünü, tüm ticari organizasyonunun sekteye uğradığını, ticari itibarının zedelendiğini ve müşterilerini kaybettiklerini, 2010 yılı itibari ile ticari faaliyetlerinin fiili olarak durduğunu ve 2011 yılında tasfiye sürecine girdiklerini, çalışan işçilerini kaybettiklerini, yapılan haciz sebebiyle kazanç kayıplarının olduğunu, 2008 yılına kadar devamlı surette bir büyüme ivmesi kazanmış iken haksız haciz muhafaza ve satış işlemi sonucunda büyümenin son bulduğunu, 2008 yılına kadar devam eden ticari faaliyetin bu güne kadar devam edememesinin ve normalde elde edeceği üretim/kar rakamlarını elde edememesinin tek sebebinin davalı tarafından yapılan haksız haciz ve muhafaza işlemleri olduğunu, bu sebeple yaşanan kazanç kaybının davalı tarafından tazmini gerektiğini, icra müdürlüğünün makineler için belirlediği değerin çok düşük olduğunu, düşük değerde satıldığını, gerçek değer ile satış yapılan değeri arasındaki farkın ticari faizi ile beraber ödenmesi gerektiğini, istihkak davasına konu olan haciz işlemlerinin 2008 yılında yapıldığını, İstanbul 11.İcra Mahkemesinin 18/09/2018 tarihli hükmünde dahi kötü niyet tazminatı ile satışı yapılan menkullerin bedeline faiz işletilmesine karar verilmediğini, bu anlamda istihkak davasındaki talepleriyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla munzam zarar taleplerinin bulunduğunu, müvekkili firmanın piyasada batık şirket durumuna düştüğünü, gerek müşterileri gerekse işçileri gözünde hacze uğramış borcunu ödeyemez şirket durumuna geldiğini, ana müşterileri olan ve üretimin %90’ının lehine yapıldığı …Ltd.Şti.ile …Ltd.Şti.nin kaybedildiğini, birçok işçinin maaşlarını alamayacağını düşünerek işten ayrıldığını, bu şekilde üretimin aksadığını, belirterek HMK 107 maddesi gereğince belirsiz alacak olarak açtıkları davada şimdilik 400.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın zaman aşımına uğradığını, hacizli malların satılmasında müvekkiline atf-ı kabil bir kusur bulunmadığını, mahkeme kararı gereğince işlem yapıldığını, hacizli malların satış bedelinin 14.700,00 TL olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının talep edebileceği azami zarar tutarının da bu miktarla sınırlı olması gerektiğini, manevi tazminat talebinin yersiz olduğunu, yapılan haciz ve sonrasındaki satışın mahkemece verilen kararın uygulanmasından ibaret olduğunu, Yargıtay kararları gereğince da haczin kasten zarar verme amacıyla yapılmamış olduğunun anlaşıldığı veya haczin haksız olduğu anlaşılsa dahi davalının kusurunun bulunmadığı durumlarda manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığının sabit olduğunu, haksız hacizlerde manevi tazminat için kusur arandığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “… Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanları ile, davacının işyerinde davalının alacaklısı olduğu icra takip dosyası nedeniyle haciz ve muhafaza işlemi uygulandığı, davacının üretimde kullandığı 14 adet birbirinden bağımsız farklı ürünler üreten makine ve ekipmanlarının haciz, muhafaza ve sonrasında satışının yapıldığı davacının takip dosyasının borçlusu olmayıp 3.kişi durumunda bulunduğu ve açtığı istihkak davasının ilk önce reddedilip, daha sonra kabul ile sonuçlandığı, bu arada haciz ve muhafaza altına alınan malların satılmış olmasından ötürü icra mahkemesince bedele hükmedildiği, tazminat ve faize yönelik bir karar verilmediğinden icra mahkemesi kararının tekrar bozulduğu ve halen yargılamanın sürdüğü anlaşılmıştır. Davacının mahkememizde açtığı maddi tazminat davasının konularından bir tanesi de munzam zarar adı altında icra mahkemesince karara bağlanmayan kötü niyet tazminatı ve faize ilişkin taleptir. Davacı vekili, icra mahkemesi dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla bu yönde talepte bulunmuştur. İcra mahkemesinin son kararı da bu hususlarda olumlu-olumsuz bir karar verilmediğinden Yargıtay 8.Hukuk Dairesi tarafından karar verilmek üzere bozulmuş ve halen yargılaması devam etmektedir. Bir başka mahkemedeki davanın konusunu teşkil eden istihkak davası içinde talep edilip karara bağlanacak bir hususun mahkememizden munzam zarar adı altında da talep edilmesi mümkün görülmediğinden davacının bu talebinin reddine karar verilmiştir. Davacının bir diğer maddi zarar talebi ise haciz ve muhafaza altına alınan makinelerin gerçek değerinin altında bir bedelle satılmış olması nedeniyle aradaki farkın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarıyla makinelerin satış tarihindeki değeri 12.425,34 TL.olarak belirlenmiş olup makinelerin 14.700 TL.bedelle satılmış olması karşısında davacının bu talebinin de yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Davacı maddi zarar adı altında son olarak kazanç kaybı talebinde bulunmuş olup, bilirkişi heyetince davacının 2 yıllık kar kaybı hesabı yapılmıştır. Alınan bilirkişi raporları ve sunulan delillerle davacının haciz tarihi itibariyle ekonomik olarak haciz ve satışı yapılan makinelerin yerine derhal yenilerini alabilecek durumda olmasına rağmen bunu yapmadığı, şirketin haciz öncesi 3 yıllık mali verilerine göre düzenli büyüme gösteren bir şirket olmadığı, salt haciz ve muhafaza işlemine dayalı olarak şirket işlerinin sekteye uğradığı ve bu nedenle tasfiyeye girildiği iddialarının da dosyada sübut bulmadığı, davacının bu iddialarını ispatlayamadığı sonucuna varılmış, ancak haciz ve satışı yapılan makinelerin davacının tüm makinelerine oranla %35’e tekabül ettiği, bir sürede olsa eksik makine ile çalışmak durumunda kalması nedeniyle kazanç kaybına uğrayacağı kabul edilmiş, bu süre mahkememizce 3 ay olarak taktir edilmek suretiyle bilirkişiler tarafından 2 yıl için belirlenen 13.962,19 TL.esas salınarak 3 ay karşılığı 1.745,27 Tl.kar kaybının davalıdan tahsiline davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir. Davacının bir diğer talebi ise manevi tazminat olup davacı haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini, bu durumun piyasada duyulduğunu, bu yüzden müşteri kaybettiğini(özellikle ana müşterileri … ve …) pek çok işçinin işten çaktığını ileri sürmüştür. Dinlenen tanıklar haciz sonrasında fabrikanın faaliyetlerinin durma noktasına geldiğini, daha önce işveren firmaların verdikleri işin yapılmayacağını düşünerek iş vermez olduklarını, davacının işçi çıkarmak zorunda kaldığını beyan etmişlerdir. Tanık … firmasının o dönem çalışanı olduğunu, her gün fason atölyelerini dolaştığını ve firmaların durumunu çalıştığı şirkete bildirdiğini, davacı şirkete haciz işlemi uygulandığı bilgisinden sonra … firmasının davacı şirkete bir daha iş vermediğini başkaca firmaların da aynı uygulamayı yapıp yapmadığını bilmediğini ifade etmiştir. Haciz uygulaması nedeniyle hacze muhatap olan kişinin borcuna sadık olmayan kişi konumuna düşeceği, iş çevresinde ticari itibarının zedeleneceği, kişilik haklarının zarar göreceği kuşkusuzdur. Haksız yere uygulanan hacizden kaynaklanan manevi tazminat davalarında davacının manevi zararının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Davacının zararını kanıtlamasına gerek olmaz. Nitekim İcra Hukuk Mahkemesinin kararıyla davalı tarafın talebiyle uygulanan haciz ve muhafaza işleminin haksızlığı saptanmış durumdadır. Bu durumda davalının kusurlu eylemi nedeniyle bir miktar manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmış, hükmedilecek manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığı gibi ortaya çıkan manevi acıyıda gidermesi gerektiği gözetilerek olayın meydana geldiği tarih, tarafların durumları da göz önünde bulundurularak…1-Davanın maddi tazminat talebi yönünden kısmen kabulüne, 1.745,27 TL.kar kaybının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine, 2-Davacı tarafın manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 25.000 TL.manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine,…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece hükme esas alınan kök ve ek raporlarda haksız haciz sebebiyle ticari kaybın hesaplanması için sunmuş oldukları belgelerin bilirkişiler tarafından yeterince değerlendirilmediğini, munzam zarar konusunda icra hukuk mahkemesinde ticari temerrüt faizin hesaplanmayacağını, yasal faiz hesaplanacağından bu davada farkın talep edildiğinden mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın zaman aşımına uğradığına dair cevap dilekçelerinde belirtilmesine rağmen mahkemece reddedildiğini, haciz ile davacının tasfiyeye girmesinin bir ilgisinin olmadığının alınan bilirkişi raporlarıyla tespit edilmesine ve hacizden sonra davacının yeni makine alabilecek durumda olmasına rağmen almaması sebebiyle kar kaybı sebebiyle maddi tazminat talebi ve munzam zarar talebinin haksız olduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmamasına rağmen kısmen kabulüne dair mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız haciz sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.Zaman aşımı yönünden yapılan incelemede; 29.11.2016 tarihinde davanın açıldığı, haczin 25.04.2008 uygulandığı, İstanbul 11. İcra hukuk mahkemesinin 2008/836 esas sayılı dosyasında istihkak davasının açıldığı, davanın reddine dair kararın Yargıtayca bozulması üzerine 2015/699 esas üzerinden yargılamaya devam edildiği ve bu kez davanın kabulüne karar verilmekle birlikte, dava konusu menkullerin ihale edildiği anlaşılmakla satış tutarı olan 14.700 TL.nin davalı alacaklıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ilişkin Mahkemenin 18/09/2015 tarihli bu kararının taraflarca temyiz edilmekle Yargıtay 8 Hukuk Dairesinin 2016/5403 E. 2018/1488 K.sayılı kararı ile davalı tarafın temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, iş bu davanın 29.11.2016 tarihinde açmasına göre zaman aşımının dolmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin zaman aşımına dair istinaf sebepleri yerinde değildir.Maddi tazminat davası yönünden yapılan incelemede;Davacı vekili 5.368,73 TL yönünden maddi tazminat talebinde bulunmuş ilk derece mahkemesince 1.745,27 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olup işbu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.29906 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6773 sayılı kanunun 41. maddesi ile değişik HMK’nın 341/2 madde hükmü gereğince miktar ve değeri 3.000,00 TL’yi geçmeyen mal varlığına ilişkin davalar kesin olup, hüküm tarihi itibariyle kesinlik sınırı 5.880,00 TL’ye çıkartılmıştır.Bu durumda, davalı vekilinin maddi tazminat yönünden istinaf talebine konu olan ve kabule ilişkin bulunan 1.745,27 TL, kesinlik sınırı altında olup, yasa yolu kapalı bulunmaktadır.İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/1633 esas sayılı dosyasında kötü niyet tazminatı ve faiz yönünden derdestlik bulunduğu, davacının munzam zarar talebinin bu alacak kalemleri dışında ispat edilemediği anlaşıldığından mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, reddedilen bu alacak kalemine ilişkin maddi tazminat miktarı yönünden davacı vekilinin istinaf istemi yerinde değilidir. Bu sebeple davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Manevi tazminat yönünden yapılan incelemede;Haksız hacze dayalı manevi tazminat istemi 6098 sayılı TBK’nun 58. maddesinden kaynaklanan bir sorumluluk olup, kusura dayanan bir sorumluluk türüdür. Haciz işleminin borçlu olmadığını bildiği kişiye veya borçluya ait olmadığını bildiği eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur. Haksız haciz sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötüniyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir (Aynı doğrultuda Yargıtay 4. HD nin 06.07.2020 gün ve 2019/2535 E -2020/2544 K sayılı ilamı).Eldeki davada davacının mallarının haczedilip satılmasından zararının oluştuğu ancak davalının davacıya yönelik haciz işlemini gerçekleştirilmesinde davalının ağır kusurlu ve kötü niyetli olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği anlaşıldığından manevi tazminat şartları gerçekleşmemiş olup mahkemece manevi tazminat talebinin kısmen kabulü doğru olmamıştır. Bu yönden davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.Yukarıda açıklanan hususlar gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, maddi tazminat yönünden ilk derece mahkemesince verilen kararın kesin nitelikte olduğu, dolayısıyla istinaf edilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2., 346/1. ve 352/1-b. maddeleri gereğince reddine, manevi tazminat talebi yönünden ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının ise reddi yönünden yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2., 346/1. ve 352/1-b. maddeleri gereğince REDDİNE,3- Davalı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/03/2021 tarihli 2016/1265 Esas – 2021/161 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu kapsamda;4- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, 1.745,27 TL kar kaybına yönelik alacağın davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin REDDİNE, 5- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat talebinin REDDİNE, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 10.246,50 TL’den mahsubuyla fazla alınan 10.066,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 6/b-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 179,90 TL peşin harç, 639,30 TL tebligat ve müzekkere gideri, 8.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.548,40 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 27,77 TL’sinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6/c-Davalı tarafından yapılan toplam 150,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 149,56 TL’sinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 6/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden 1.745,27 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre reddedilen maddi tazminat talebi yönünden 1.745,27 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/f-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/(3). maddesine göre reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-Davalının istinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,7/b-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 9.820,00 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 9.640,10 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 7/c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 7/d-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 36,10 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 198,20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,7/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 05/04/2023