Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2163 E. 2023/949 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2163
KARAR NO: 2023/949
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/12/2020
NUMARASI: 2018/546 Esas – 2020/853 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … Gazetesinin 13/03/2014 tarihli nüshasının 12 ve 13. Sayfalarında yer alan “…” şeklindeki ifadelerin yer aldığını,bu ifadelerin müvekkilleri tarafından tamamen asılsız, gerçek dışı, hakaret, iftira ve bunlardan öte suç isnadı teşkil ettiğini ve bu yayında müvekkillerinin kişilik haklarına açık ve ağır saldırıda bulunulduğunu, bu ifadelerin tamamının gerçek dışı olduğunu, hiçbir somut ve resmi dayanağının olmadığını, tamamen iftira olduğunu ileri sürerek, her bir davacı için ayrı ayrı 50.000.-TL olmak üzere toplam 100.000.-TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davalı …’ nun yayın tarihinde davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığını yürütmediği bu nedenle pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı açıklanarak usulü itirazda bulunulduğu, esas yönünden davacılara yönelik iddiaların görünen gerçekler çerçevesinde hukuka uygun olarak okuyucu ile paylaşıldığı, manevi tazminat şartlarının bulunmadığı, istenilen tazminat miktarının da yüksek olduğu açıklanmış davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” … Otel ile … Ailesine yöneltilen beyanlar … esnasında … Oteli revire çevirdikleri yönündedir. Ancak davacı vekili tarafından da dilekçesinde belirtildiği üzere olaylar esnasında can havli ile otele sığınan insanların varlığı kabul edilmekle artık bu husus kamuya mal olmuş bir bilgi niteliği taşıdığı anlaşılmış ve … gazetesinde yer verilen bu ibare habercilik sınırları içerisinde değerlendirilmiştir. Bu nedenle bu haber metninden kaynaklı olarak davacıların kişilik haklarının zedelendiğinden söz edilmesi mahkememizce mümkün görülmemiştir. Bunlara ek olarak … esnasında gösterilere katılan ya da katılmaksızın yoldan geçen insanların polisin toplumsal olaylara müdahale ettiği esnada kullandığı biber gazı vb. Ekipmandan etkilenerek otele sığındığı davacılar vekilinin dava dilekçesinin beşinci sayfasında da belirtilmiştir. Ancak gazete haberinde davacıların … Otel’i revire çevirdiği yönündeki haber metni davacıların kişilik haklarını ihlal etmesi mahkememizce mümkün görülmemiştir. Bilakis bir insanın can havli ile bir başka yere sığınması durumunda o insana yöneltilecek insani yardım, sığınan kişilerin o anki cezai sorumluluğunun tespitinden daha öncelikli bir konuma sahiptir. Bu nedenle her ne kadar davacılar vekilince otelin revire çevrilmediği ve bu haber metninin gerçeğe aykırı olduğu ile kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı iddia edilse de metnin bu kısmı itibariyle de kişilik haklarına saldırı vasfı taşıdığı mahkememizce kabul edilmemiştir. Diğer yandan haber metninde … Ailesi ibaresinin kullanıldığı fakat davacı …’un adının bizzat geçirilmediği anlaşılmakla, davacı …’un doğrudan şahsına yöneltilmiş bir beyan da görülememiş olup; … ailesinin Türkiye genelinde ticari, kültürel ve/veya birçok alanda bilinirliği yüksek bir aile olması nedeni ile de doğrudan davacı …’a yöneltilmiş bir beyan olduğunun kabulü mahkememizce doğru bulunmamıştır. Mahkememizce yukarıda izah olunan gerekçeler ile davacıların davaya konu gazete haberi ile kişilik haklarının zedelendiğine dair bir kanaat mahkememizde oluşmamakla, davacıların manevi tazminat davalarının ayrı ayrı reddine ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Tümden reddedilen davada nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yayın talebi hakkında karar verilmemesinin hatalı olduğunu, aynı olayla ilgili yargıtay denetimden geçen karara aykırı hüküm verildiğini, haberin gerçek olmadığını, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kalmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Haber tarihinin 13 Mart 2014 olduğu, haber başlığının … olduğu, haberin … olaylarında yaralanan …’ın cenazesine ilişkin olduğu, … alt başlığında “…” ifadelerin davaya konu edildiği, haber bütünlüğünde …, …, … ve …in …nin arkasındaki güçler olarak tekrar ortaya çıktığının haberleştirildiği, davacıların haberi yapılan güncel cenaze törenine ilişkin herhangi bir dahlinin dosya kapsamından tespit olunmadığı, haberin bu yönüyle gerçek olmadığı gibi görünürde dahi böyle bir gerçeklik bulunmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan … olaylarında … Otelin revire çevrildiği yönündeki iddialarının aynı gazetenin 27/06/2013 tarihli nüshasında yayınlandığı ve dava konusu edildiği, Dairemizin 2020/553 Esas – 2020/481 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere davalı tarafından anlık görüntünün doğruluğunun ve gerçekliğinin soruşturulmasının beklenemeyeceğinden bahisle görünür gerçekliğin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı hususunun belirtildiği, eldeki davada ise aradan geçen zaman ve olayların meydana geliş biçimine göre isnadın doğru olmadığının belirlendiği gözetildiğinde 13 Mart 2014 tarihli dava konusu haberin davacılara ilişkin kısmının gerçek olmadığı, haberin bu haliyle basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kalmadığı davacıların kişilik haklarının ihlal edildiği anlaşılmıştır. Basın Kanununun Hukukî sorumluluk başlıklı 13. maddesine göre; Basılmış eserler veya internet haber siteleri yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu hüküm, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanır. Tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne surette olursa olsun devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alan, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde üst yönetici, bu fiil sebebiyle hükmedilecek tazminattan birinci ve ikinci fıkrada sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Somut olayda davaya konu haber tarihinde yayın sahibi A.Ş.nin yönetim Kurulu Başkanı davalılardan … olup bilahare yönetim kurulu başkanlığının istifasının kabulü ile başkanlığa davalı …nun getirildiği, Basın Kanunun 13. maddesinin son fıkrasında belirtildiği gibi zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesinin bu aşamada söz konusu olmadığı anlaşılmakla dava tarihinde davalı olarak gösterilen … husumet düşmediği anlaşılmıştır. Haberde geçen … ailesi ve sermaye patronu ifadelerinden yayın tarihinde ortalama bir insanın doğrudan davacı gerçek kişiyi anlayacağı gözetilerek matufiyetin bulunduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerle davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulüne, HMK 353/1-b-2 gereğince yeniden esas hakkında davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, diğer davalılara karşı açılan davanın kısmen kabulü ile davacılar için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın … dışındaki davalılardan 13.03.2014 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiliyle davacılara verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, haber tarihinin üzerinden uzunca bir zamanın geçtiği gözetilerek yayın talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/12/2020 tarih 2018/546 Esas – 2020/853 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu kapsamda; 2- Davalı … hakkında açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE, 3- Davalılar … ile … yönünden açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE; davacılar için ayrı ayrı 10.000,00’er TL manevi tazminatın 13.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ile …’tan müteselsilen tahsiliyle ayrı ayrı davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 4- Haber tarihinin üzerinden uzunca bir zaman geçtiği gözetilerek yayın talebinin REDDİNE, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.366,20 TL nispi karar ve ilam harcının peşin yatırılan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 341,55 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 5/b- Davacı tarafından yatırılan 1.366,20 TL peşin harç, 27,70 TL başvurma harcının davalılar … ile …’tan tahsiliyle davacılara verilmesine, 5/c- Davacılar tarafından yapılan 589,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre 117,90 TL’sinin davalılar … ile …’tan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 5/d- Bir kısım davalı … tarafından karşılanan 200,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre 160,00 TL sinin davacılardan tahsiliyle adı geçen davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10. ve 13/(2). maddeleri gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılar … A.Ş. ile …’tan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, 5/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/(2). maddesi gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan tahsiliyle davalı …’ya verilmesine, 5/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10. ve 13/(2). maddeleri gereğince reddedilen manevi tazminat yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalılar … ile …’a verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 60,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 212,60 TL yargılama giderinin davalılar … ile …’tan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, 6/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/03/2023