Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2007 E. 2021/2254 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/2007
KARAR NO : 2021/2254
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2021
NUMARASI : 2020/275 Esas- 2021/85 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; Müvekkili … A.Ş’nin, … Gazetesi yayın sahibi, müvekkili …’ın da şirketin imtiyaz sahibi olduğunu, davalı şirketin ise … Gazetesinin yayın sahibi, davalı şahısların da bu şirketin yönetim kurulu müşterek başkanları olduklarını, 01/11/2016 tarihinde … gazetesinde manşetten verilen “…” başlıklı haber içeriğinde, yine manşetten ve “…” başlığı ile müvekkili …’ın fotoğrafının da kullanıldığı asılsız bir haber yapıldığını, bu haberle müvekkillerinin itibar ve saygınlığına açıkça saldırıda bulunulduğunu, müvekkillerini terör örgütü ile aynı kefeye konularak ağır suçlamalarda bulunulduğunu belirterek, müvekkilleri için ayrı ayrı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL’nin yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; haberde davacı şirketin, doğrudan veya dolaylı olarak hedeflenmediğini, kişilik haklarına saldırı diye nitelenebilecek bir isnat yapılmadığını, bu nedenle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davalı …’ın gazetenin sahip ya da yönetim kurulu başkanı olmadığını, bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığını, hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, oldukları iddiasıyla ava konusu haberin. Davacılar hakkında değil, FETÖ ve PKK’ya destek oldukları iddiasıyla “… Gazetesi Çalışanlarına” yapılan operasyon hakkında olduğunu, haberde davacı …’ın nerede olduğu yönünde kamuoyunda oluşan merakın giderilmesi dışında, ne ona ne de gazeteye bir saldırı veya haksız olarak nitelendirilebilecek bir isnatta bulunulmadığını, istenilen tazminatın fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk Derece Mahkemesince; “… davanın, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm delillerin toplandığı, gelen yazı cevaplarının dosyamız içerisine alındığı, davaya konu somut olayda, başlatılan bir soruşturma hakkında kimi bilgilerin kamuoyu ile paylaşıldığı anlaşılmış ise de, basının okuyucunun ilgisini çekmek amacıyla çarpıcı ifadeler kullanmasının gazetecilik tekniği gereği olduğu ve bu durumun bir haberi başlı başına hukuka aykırı hale getirmeyeceği, kaldı ki gazete manşetinde kullanılan ifadenin davacılar ile ilgili olmadığı, ayrıca davacılar hakkındaki gazetenin birinci sayfasında dile getirilmiş kimi iddialar hakkında da yayın tarihinden sonra, anılan iddialar ile ilgili soruşturma başlatıldığı ve bu hususun kamuoyu tarafından da bilinmekte olduğu, bu nedenlerle de davacılar hakkındaki haberin görünür gerçekliğe uygun olduğu, haberin veriliş biçimi yönünden de özle biçim arasında ölçülülük bulunduğu ve ayrıca kullanılan ifadelerin de davacıların kişilik haklarına zarar verecek nitelikte olmadığı, bu haliyle de davaya konu haberin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, davalılar … San. Ve Ticaret A.Ş. ile … yönünden açılan davanın esastan reddine, ayrıca her ne kadar … yönünden de dava açılmış ise de, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı istemli davalarda husumetin kimlere yöneltilebileceğinin Basın Kanunu’nun 13. maddesinde gösterildiği, davalılardan …’ın Basın Kanunu’nun 13. Maddesindeki husumet yöneltilecek kişilerden olmadığı anlaşıldığından, … bakımından açılan davanın da pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine….” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; kararın hukuka aykırı olduğunu, … Gazetesi’ nin 01/11/2016 tarihli nüshasının ilk sayfasında ‘…’ nün patronu da kaçak’ başlıklı haberin verildiğini, haberin sunumunda müvekkili …’ ın fotoğrafı kullanılarak hedef gösterildiği ve kişilik haklarının zedelenmesine neden olunduğunu, haber verme hakkının sınırsız olmadığını, müvekkillerinin içeriği ne olursa olsun istemedikleri bir grubun / sıfatın veya durumun içine sokulması ve onun ile anılmaya zorlanmasının şeref ve saygınlığın ihlali olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olaya gelince; 01/11/2016 tarihli gazete nüshasında “fetö ve pkk ya verdiği destek nedeniyle terörün kalesi haline gelen …Gazetesi’ nin yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı…” başlığıyla manşetten haber yapıldığı aynı nüshada; “…” Başlığıyla verilen haberde “fetönün darbeye kalkıştığı … de bulunduğu yeri deşifre eden… Gazetesi’ nin patronu …, Haziran ayından bu yana yurtdışında bulunuyor. …’ ın ailesi birlikte Fransa’ ya yerleştiği belirtiliyor.” ifadelerinin yer aldığı görülmektedir. Dava dilekçesinde, davacılara ait gazetede …olduğu öğrenilerek haber yapıldığı ve bu haberin özel haber niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe teşebbüsünün gerçekleştirildiği, aynı gün davacı şirkete ait ve diğer davalının imtiyaz sahibi olduğu gazetede …. haber olarak verildiği, davaya konu davalı şirkete ait … Gazetesindeki haberde ise “Terörün Kalesine Operasyon” ifadesinin dava dışı … Gazetesi için kullanıldığı, davacı …’ a ilişkin yapılan haberde kullanılan ifadelerin ise basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, basının haber verme hakkı, toplumun da haber alma hakkının bulunduğu, güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek aktarıldığı, haberin yayın tarihi itibari ile kamu yararının ve toplumsal ilginin bulunduğu, güncelliğini koruduğu, yayında özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, haberde yer verilen ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’ nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/275 Esas – 2021/85 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik davacıların istinaf başvurularının HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,5-HMK’nın 359. Maddesinin 3. fıkrası gereği karar kesin nitelikte olduğundan kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,HMK. m. 353/1-b.1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021