Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1968 E. 2023/1032 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1968
KARAR NO: 2023/1032
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2021
NUMARASI: 2017/511 – 2021/237
DAVANIN KONUSU: Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Sebebiyle Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi, Davacı vekili dava dilekçesinde; … gazetesinin 01/07/2014 tarihli nüshasında ve www…com.tr internet sitesinde yayınlanan “…” ana başlıklı ve “…” alt başlığı ile devam eden haberin davacıların ticari itibarlarına saldırı teşkil ettiğini, 17 Aralık 2013 yılında başlatılan operasyonlarda pek çok önemli kişiyi etkileyen operasyonların ardından devlet içerisinde devlet dışı yapılanmaların varlığı ile karşı karşıya kalındığını, bu süreçte gerçekliği şüpheli pek çok ses kaydıyla somut kanıtlara dayanılmaksızın insanlar ve kurumların suçlu addedilmeye çalışıldığını, medya organlarının kaos ortamını adeta alevlendirdiğini, dava konusu haberde gerçek dışı bilgiler eşliğinde verilen “…” şeklindeki ifadelerin davacılara ait …-… grubunun sahibi konusunda tereddüt yaratarak davacıların kamuoyu nezdinde iktidar güdümlü yayın yapan medya organları ve kişiler olarak algılanmalarına sebebiyet verdiğini, dolayısıyla davacıların ticari itibarlarını ve marka değerlerini zedeleyen asılsız gerçek dışı bir yayın olduğunu, davacı şirketin herhangi bir kurum ya da kişinin güdümünde olmayıp her daim tarafsız ve objektif bir yayıncılık yaptığını, davacıların iktidar tarafından kullanıldığı algısının kamuoyunda oluşturulmaya çalışılması veya buna vesile olunmasının da gazetecilik etiği ve ilkeleri ile basın ahlak ve meslek ilkelerine de açıkça aykırı olduğunu, davacıların ticari itibarına saldırı teşkil eden haberin doğrudan manevi zarar yaratan bilinçli ve kasıtlı bir haksız fiil teşkil ettiğini, dava konusu 01.07.2014 tarihli nüshada yer alan haberle ilgili İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2014/990 D.İş sayılı kararı ile tekzip ve erişimin engellenmesi talebinin kabul edildiğini, söz konusu karara, karşı tarafça yapılan itiraz neticesinde İstanbul 1.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2014/1633 D.iş sayılı karar ile itirazın reddedilerek tekzip ve erişim engeli talebinin kabulü kararının kesinleştiğini, bu sebeplerle davacılar lehine ayrı ayrı 25.000,00-TL’den toplam 50.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, dava konusu yayınların hukuka aykırılıklarının tespitine ve kararın … Gazetesi’nde ve tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacılar habere konu ses kayıtlarının gerçek olup olmadığının bilinmediğini, davacı ile ilgili sair basın kuruluşlarında da pek çok haber yapıldığını, dava konusu haberin güncel ve haber değeri olan bir haber olduğunu, haberde davacı yana hakaret edilmediğini, eleştirel bir bakış açısıyla basını ve ifade özgürlüğü sınırları dahilinde kamu yararı saikiyle meslek ilkelerine uygun habercilik yahpıldığını, haberde basının; “…” şeklindeki görevlerinin yerine getirildiğini, basına somut gerçeği araştırma görevi yüklenmediğini,“…” tabirinin müvekkili gazete tarafından ortaya çıkartılmış bir tabir olmayıp sair basın kuruluşlarında da birçok haberde zikredildiğini, haberde “…” denilmesinin kişilik hakkı ihlaline sebep olmadığını, doğrudan ya da dolaylı olarak davacılara bir suçlama yöneltilmediğini, d yazılan yazıların hiç birinde davacıya hakaret kastı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Somut olaya gelindiğinde; dava konusu olan 01/07/2017 tarihli … gazetesinin dava konusu edilen “…” başlığıyla yayınlanan yazı bütün olarak değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde eleştirel mahiyette ifadelere yer verildiği, yazının Basın ve İfade özgürlüğü kapsamında kaldığı, AİHS m.10 ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve davacı tarafın kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davanın reddine… ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu haberin gerçek dışı bilgilere dayalı olarak haksız ve kasıtlı bir şekilde kamuoyunu müvekkilleri aleyhine provoke etmek amacıyla hazırlandığını, …’nun satın alınabilmesi için havuz oluşturulduğu iddiasının çirkin ve mesnetsiz olduğunu ve ispatlanamadığını, hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan ve müvekkillerini “…” ifadesiyle usulsüz bir işlemin parçasıymış gibi gösteren bu yayında fetö terör örgütü tarafından kurgulanan ve internete yüklenen bir telefon kaydına dayanılarak müvekkillerinin ticari itibarına zarar verildiğini ve haber verme hakkının hukuka uygun biçimde kullanılmadığını, eleştirinin ancak gerçek olgular üzerinden yapılabileceğini, isnatlar tamamen gerçek dışı olduğundan yayının ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat talebine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu sebeple ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Davaya konuhaber başlığının “…” şeklinde olduğu, haber içeriğinde ise; “…” ifadelerine yer verildiği, “…” alt başlığı altında ise ,”… ifadelerinin kullanıldığı görülmektedir. Davalı gazetenin 01/07/2014 tarihli nüshasında ve internet sitesinde yayınlanan haberle ilgili olarak İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2014/990 D.İş sayılı kararıyla tekzip ve erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının iddialarını maddi olguya dayandırmadığı, haberin verilmesinde kamu yararının amaçlanmadığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olmadığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu, haber yapılırken objektif sınırlar içinde kalınmadığı, bu haliyle yapılan yayınla basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı ve doğrudan davacıların kişilik hakları ve bu kapsamda ticari itibarına saldırının amaçlandığı anlaşılmaktadır (Aynı doğrultuda dairemizin 2020/280 E-2022/14 K. Sayılı ilamı). 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Somut olayda; davalı … ise davalı … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olup yayınlar sebebiyle sorumluluğu söz konusudur. Açıklanan sebeplerle manevi tazminat şartları oluştuğundan 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi gereğince, haberin içeriği, davacılar üzerindeki etkisi, tarafların sosyal ekonomik durumları, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacılar lehine uygun bir miktar tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeplerle davacılar vekilinin istinaf talebinin bu yönden kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.Davacılar vekili her ne kadar kararın yayınlanmasını da talep etmiş ise de haberin üzerinden geçen zaman ve haberin güncelliğini yitirmiş olması dikkate alındığında bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davanın kımen kabulü ile her bir davacı için ayrı ayrı 15.000,00 TL’nin 01.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, yayın talebinin reddine karar verilmesi yönünde yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/511 E. – 2021/237 K sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu kapsamda; 2- Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile her bir davacı için ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın 01.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3- Davacının yayın talebinin yasal koşulları oluşmadığından Reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.049,30 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 853,88 TL’nin mahsubuyla bakiye 1.195,42 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b-Davacı tarafça yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 1.195,42 TL peşin harç, 30,80 TL vekalet harcı ile müzekkere, posta ve tebligat gideri 569,00 TL olmak üzere toplam 1.822,42 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 1.093,45 TL’sinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, bakiye giderin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4/c-Davalılar tarafından yapılan 34,80 TL vekalet harcının yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 13,92 TL’sinin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalılara verilmesine, bakiye giderin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacı ….’ye verilmesine, 4/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacı …. ‘ye verilmesine, 4/f-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 10/(2). ve 13/(2). maddelerine göre reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı …’den tahsiliyle davalılara verilmesine, 4/g-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 10/(2). ve 13/(2). maddelerine göre reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı ….’den tahsiliyle davalılara verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacılar tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 86,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 248,10 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, 5/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/03/2023