Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1839 E. 2023/752 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1839
KARAR NO: 2023/752
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2020
NUMARASI: 2018/103 Esas – 2020/561 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı tarafça, müvekkili şirket aleyhine Burdur 1. Organize Sanayi Bölgesi’nin Yönetim Kuruluna ait 2019/27 no.lu 20.01.2017 tarihli kararına müsteniden alacak sebebi Burdur OSB’ nin günü geçmiş Elektrik, Doğalgaz, Altyapı Katılım Bedeli, Aidat ve benzeri alacak faturaları olarak belirterek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamlı icra takibi başlatılmış olduğunu, ancak müvekkili şirketin davalı tarafa borçlu olmadığını; Müvekkili şirketin finansal kiralama faaliyeti gösteren bir şirket olup 6361 Sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince, kiracının seçimi ve talebi üzerine 3. şahıslardan veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka surette temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında kiracıya bırakmakta ve bu amaçla kiracı ile aralarında finansal kiralama sözleşmesi akdolunmakta olduğunu, bu çerçevede müvekkili şirket ile dava dışı müflis … Nak. San. Tic. A.Ş. arasında İzmir … Noterliğinden düzenleme şeklinde tanzim olunan 21.06.2007 tarihli ve … yevmiye no.lu finansal kiralama sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, bu sözleşme ile Burdur Organize Sanayi Bölgesinde mukim bulunan Burdur ili, Merkez İlçesi, … Mahallesi, … ada … parselde kayıtlı taşınmazın müvekkili şirket tarafından dava dışı bu şirkete kiralanarak teslim edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin söz konusu taşınmazın yalnızca finansmanını sağlamış olup kullanma ve semerelerinden yararlanma hakkı bulunmadığını, finansal kiralama konusu malın mülkiyetinin, kira bedeline karşı bir teminat olarak müvekkili şirkette kalmış olduğunu; Müvekkil şirketin finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının tahsili için dava dışı … ile akdettiği protokol gereğince, finansal kiralama sözleşmesi ile müflis firmaya kiralamış bulunduğu davalı … sınırları içerisinde bulunan taşınmazı, müflis … Nak. San. Ve Tie. A Ş adına iflas masasına devre hazır olduklarını, ancak söz konusu taşınmazın kaydına davalı tarafından açılan Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/124 Esas sayılı dosyasından konulan ihtiyati tedbir sebebiyle devir işlemi yapılamadığını, davacının gayrimenkulun üçüncü kişilere satışını veya iflas masasına devrini engellediğini; Müvekkili şirketin 4562 sayılı kanun gereğince katılımcı sıfatına haiz olmadığından takip konusu borçlardan sorumlu olmadığını, bu kanunun 12., 13. ve maddeleri gereğince altyapı katılım bedellerinin ve yönetim aidatlarının katılımcılar tarafından karşılanacağının hüküm altına alındığını, müvekkili şirketin hukuken bu borçlardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını; Ayrıca, davalının müvekkili şirket aleyhine başlatmış olduğu takibin müstenidi kararda “30/06/2011 tarihinden 20/11/2017’e kadar” alacaklar belirtildiğinden kabul anlamına gelmemekle alacakların zaman aşımına uğramış olduğunu; Davalının kötü niyetli olup müvekkili şirket zararına gelir elde çalışmakta olduğunu, söz konusu borçlardan müvekkili şirketin hukuken sorumlu olmadığını davalı tarafın da çok iyi bilmekte olduğunu, bu sebeple aynı alacak için farklı zamanlarda şirketleri aleyhinde başlattığı yasal takiplerden sonuç alamadığını, davalı tarafın ilk önce Burdur İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından müvekkili şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin hem borca hemde icra dairesinin yetkisine itiraz etmesi üzerine davalının Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/234 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtığı, mahkemece takibin yetkili icra dairesinde yapılmaması ve geçerli bir icra takibi bulunmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın kesinleştiğini, bunun üzerine davalının, müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip yaptığını, müvekkili şirketin itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının itirazın iptali yada itirazın kaldırılması için dava açarak olumlu bir karar alması gerekirken müvekkili şirket aleyhine bu defa ilamlı icra yoluna başvurarak dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının açıldığını, müvekkili şirketin söz konusu bu icra takip dosyası sebebiyle davalı yana borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini davalının alacağın %20’ sinden az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; Tapu kaydında görüleceği üzere, davacı tarafın taşınmazı 06.07.2007 tarihinde satın almış olup belirtilen tarihten beri de nizasız ve fasılasız kullandığını; Bu alım satımı takiben taşınmazın dava dışı … A.Ş ye finansal kiralama sözleşmesi ile kiralanmış olduğunu, ancak davacı tarafın, söz konusu sözleşmeyi, İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/188 Esas, 2009/600 Karar ve 13.10.2009 tarihli kararı ile feshettirmiş olduğunu, dolayısı ile davacı iddialarının aksine kira sözleşmesi söz konusu olmayıp davacı tarafın malik sıfatını sürdürmekte olduğunu; Burdur İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası ile birikmiş OSB Yönetim aidatlarının tahsili hususunda yapmış oldukları takipte, davacı tarafça itiraz edilmeksizin ödemenin yapıldığını; 2016 yılına kadar tekrar hiç ödeme yapılmadığı için birikmiş OSB Yönetim aidatlarının ödenmesi hususunda Burdur İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yanlışlıkla ilamsız takip yapılmış olduğu, davacı tarafın yetki itirazında bulunduğunu, bunun üzerine Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/234 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, mahkemece yetkisizlik kararı ile birlikte davanın reddine karar verildiğini; Yetkisizlik kararının kabulü ile bu defa dosyanın yetkili İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip için İstanbul’a gönderilmiş olduğunu, davacı tarafın söz konusu takibe yine itiraz etmiş olduğunu, bunun üzerine OSB Kanunun 16. Maddesi gereğince İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibinden, borçlu taraf hakkında ilamlı takip yapmak üzere vazgeçilmiş olduğunu; Takip işleminden vazgeçildikten sonra İstanbul … İcra Müdürlüğü nün … Esas sayılı dosyası borçlu taraf hakkında ilamlı icra takibinde bulunulmuş olduğunu, davacı tarafın yine İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/1016 esas sayılı dosyası ile tedbir talepli olarak takibin iptali hususunda dava açmış olduğunu, mahkeme tarafından iki defa tedbir talebinin reddine karar verilerek takibin devamının sağlandığını, davacı tarafın tedbir kararı alamayınca bu defa iş bu menfi tespit davasını açtığını; Öncelikle Yönetim Kuruluna ait 2019/27 no.lu 20.01.2017 tarihli kararı ile OSB kanunun 16. Maddesi gereğince takip başlatılmış olup, alınan kararın genel bir karar olduğunu, bu kararda alacak kalemlerinin hepsinin olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü nün … Esas sayılı dosyasında takibe eklenen belgelerden alacağın yönetim aidatı ile ihtilafında bir sorun olmadığını; Davacı tarafça taşınmazın dava dışı … A.Ş ye finansal kiralama sözleşmesi ile kiralanmış olduğunu, ancak davacı tarafın, söz konusu sözleşmeyi, İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/188 Esas, 2009/600 Karar ve 13.10.2009 tarihli kararı ile feshettirmiş olduğunu, taşınmazın tapu kaydına göre davacı taraf adına kayıtlı olduğunun açıkça görülmekte olduğunu, davacı yanın aksine iddia ve itirazlarının yerinde olmadığını; Davacı tarafça dava dışı şirket ile arasındaki finansal kiralama sözleşmesi feshettirildiğinden davacı malik dışında katılımcı bir şirket ve katılımcının bulunmadığını, davacı tarafın OSB kanunun 3. Maddesi hükmü gereğince katılımcı sıfatını kazanmış olduğu ve halende devam ettiğini; OSB kanunun 16.maddesi gereğince yönetim aidatlarının katılımcılar tarafından karşılanacağını; Alacağın yönetim aidatı olduğunu, Borçlar Kanunun 147. Maddesi kapsamında bir alacak ve ihtilaf söz konusu olmadığını, genel zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının itirazen kaldırılmasını, davacı tarafın dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak kaybıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 27/03/2018 tarihli 2017/1016 Esas 2018/327 Karar sayılı kararı incelendiğinde; dosyamız davacısının davacı olduğu, dosyamız davalısının davalı olduğu, davanın icra emrine itiraz davası olduğu, yapılan yargılama sonunda; ” İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı İcra dosyasının incelenmesinde, davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine ilamlı icra takibi yapıldığı ve borçluya icra emri gönderildiği, alacaklı tarafın takipte Burdur 1. Organize Sanayi Bölgesi yönetim kurulu kararına dayanılarak icra takibi yaptığının görülmüş olduğu, İİK.nun 38 maddesinde ilamlı icra takibi yapılması için mahkeme ilamı veya ilam niteliğinde bir belgeye dayanmasının gerektiği, takip yapılan belgenin 4562 sayılı kanunun 16. maddesinde tarif edilen yönetim aidatı olmadığı ve ilamlı icra takibi yapılamayacağı anlaşıldığından davacının davası yerinde görülmüş, kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıya çıkan icra emrinin iptaline karar verildiği, dosyanın Yargıtay aşamasından geçerek 17.12.2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.Davamız, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasından dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası olmakla ve Yargıtay incelemesinden geçerek 17.12.2019 tarihinde kesinleşen İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 27/03/2018 tarihli 2017/1016 Esas 2018/327 Karar sayılı ilamı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasından çıkarılan icra emrinin iptal edildiği anlaşılmakla eldeki davamızın konusuz kaldığı sonuç ve kanaatine ulaşılmış, bu sebeple “Davanın Konusuz Kalması sebebiyle Karar Verilmesine Yer Olmadığına” dair karar verilmiştir.Davacı tarafça kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de; Dava konusu icra takibinde çıkartılan icra emrinin yukarıda incelenen İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile “İİK.nun 38 maddesinde ilamlı icra takibi yapılması için mahkeme ilamı veya ilam niteliğinde bir belgeye dayanılmasının gerektiği, takip yapılan belgenin 4562 sayılı kanunun 16. maddesinde tarif edilen yönetim aidatı olmadığı ve ilamlı icra takibi yapılamayacağı” gerekçesiyle iptaline karar verildiği anlaşılmakla ve dava konusu icra takibinin haksız ve kötü niyetli yapıldığı hususunda mahkememizde de bir kanaat oluşmadığından talebin reddine karar verilmiştir.Davalı tarafça da kötü niyet tazminat talebinde bulunulmuş ise de; Dava konusu icra takibinde çıkartılan icra emrinin iptal edildiği anlaşılmakla ve bu sebeple davanın konusuz kaldığı, davalının iş bu davanın açılmasına sebebiyet verdiği kanaatine ulaşılmakla talebin reddine karar verilmiştir.Davalının alacak talebinde bulunduğu dava konusu icra takip dosyasında çıkartılan icra emrinin iptal edildiği anlaşılmakla ve bu sebeple davanın konusuz kaldığı, davalının iş bu davanın açılmasına sebebiyet verdiği kanaatine ulaşılmakla davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı yana yükletilmesine, ayrıca davacı lehine vekalet ücretine karar verilmiştir. ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesinde; Yapılan takibin kötü niyetli olduğundan bahisle kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili verdiği istinaf dilekçesinde; Davanın icra emrinin iptali kararı sonucu konusuz kaldığından bahisle karar verilmediğini oysa icra hukuk mahkemesince sadece icra emrinin iptaline karar verildiğini, davacının borcu olmadığı yönünde bir tespit bulunmadığını, iş bu dosya kapsamından alınan bilirkişi raporuyla davacının borçlu olduğunun belirlendiğini, bu nedenle davacı lehine yargılama giderine hükmolunmasının hatalı olduğunu, vekalet ücretinin nispi değil maktu olması gerektiğini, icra takibine karşı icra mahkemesinde dava açan davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; İİK 72. maddesi kapsamında açılan menfi tespit davasıdır. Yapılan yargılama sonunda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karar; İcra takibindeki icra emrinin İcra Mahkemesince iptal edilmiş olmasına dayandırılmıştır. İcra Mahkemesinde alacağın varlığına ilişkin bir yargılama yapılmadığı gibi bu hususta bir karar da verilmemiştir. İcra mahkemesi iptal gerekçesi alacak sebebine göre ilamlı takip yapılamayacak olmasıdır. İş bu davanın konusu ise takibe konu edilen alacak sebebiyle davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığıdır. Son duruşmada davacı vekili, önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, davamızın kabulüne karar verilsin demiş, davalı vekili; önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, icra hukuku mahkemesinin kararı icra emrinin iptaline yöneliktir, dosyada alınan bilirkişi raporuna göre davacı tarafın borcunun bulunduğu sabittir, bu sebeple davanın reddine karar verilsin, demiştir. Bu durumda taraflar arasındaki çekişme konusu devam etmekte ve icra mahkemesinin icra emrini iptal kararıyla son bulmamaktadır. Eldeki dava takibe yönelik itirazın iptali davası olmayıp takipten bağımsız, icra takibinden önce yahut takipten sonra açılabilen ve genel hükümlere göre alacağın varlığı yahut yokluğunun tespit edilmesi gereken menfi tespit davasıdır. Mahkemece davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu durumu belirlenerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince sair yönler incelenmeksizin taraf vekillerinin istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıdaki eksiklikler gereğince yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Taraf vekillerinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan sebeplerle KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/10/2020 tarih, 2018/103 Esas – 2020/561 karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine iadesine,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/ ve 362/1/g maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/03/2023