Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1793 E. 2023/579 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1793
KARAR NO: 2023/579
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2021
NUMARASI: 2018/1056 – 2021/395
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin 2007 yılından bu yana İstanbul … Bayiliği yaptığını, davalı yanın müvekkil şirketten … plakalı aracı satın aldığını, söz konusu aracın motorunun arıza yapması sebebiyle davalı yan tarafından araç değişikliği istendiğini, bu hususun yetkili firma olan …’la görüşülmesinde arızanın onarımının yapılabileceği bilgisinin alındığını, gerekli işlemler yapılmak istenmişse de davalı yanın olumsuz döndüğünü, davalı yanın, kullanmış olduğu aracın arkasına firmamızın ismini kullanarak “…, Adı:… Transit, Hastalığı: Kanser, Sebebi: … oto Tedavisi: yok ” gibi ibareler kullanmış olduğunu, davalı yanın işbu pankartı aracının arkasına yazması ve diğer bayilere giderek firmamızı kötülemesinin müvekkili firmanın ticari itibarını zedelediğini açıkça kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini, davalı yanın müvekkili firmanın ismini kullanmak suretiyle ticari itibarına yönelik gerçeğe aykırı ve küçük düşürücü ithamlarının müvekkili firmaya yönelik açık bir saldırı olduğunu, müvekkili firmanın ekonomik itibarının düşürülmek istendiğini, beyanla müvekkili şirketin kişilik haklarına saldırı neticesinde haksız rekabet koşullarının oluştuğunun tespiti, davalının dürüstlük kuralına aykırı haksız fiili sebebiyle müvekkili firmanın zarar ve ekonomik itibar kaybına ilişkin fazlaya ilişkin hakların saklı kalarak şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin … Taşdelen Bayisinden 24.10.2013 tarihinde … plaka nolu … Transit model araç satın aldığını, bahse konu aracın 20.000 kilometrede garantisi devam ederken arızalandığını, yetkili servise götürüldüğünde yağ yaktığının tespit edildiğini, bu tespit sonrasında davacı tarafından araçta yazılım hatası olduğu söylenerek yeni yazılım yüklendiğini, bu işlemden sonra aracın tekrar arıza vermesi üzerine davacı servise götürüldüğünü bu sefer aracın yağ pompasının değiştirildiğini, kontrol süresi dolmadan yağ lambasının tekrar yanması üzerine aracın yetkili servise götürüldüğünde bu seferde külbütör kapağının değiştirildiğini, bu işlemden kısa bir süre sonra aracın tekrar arıza vermesi üzerine yetkili servise gidildiğini ve tekrar yazılım yükleme işleminin yapıldığını, yapılan tüm işlemlere rağmen araçtaki ayıbın giderilememesi üzerine müvekkilinin aracın misliyle değiştirilmesini teklif ettiyse de davacı tarafından kabul edilmediğini, bu hal üzerine müvekkilinin …’a başvurduğunu ve yetkili servis tarafından aracın motorunun değiştirildiğini, müvekkilinin aracın motorunun ücretsiz değiştirilmesi teklifinin mağduriyetinin daha da artmaması amacıyla kabul ettiğini, değişime rağmen araçtaki ayıbın giderilemediğini, aracın satın alındığı 24.10.2013 tarihinden bugüne kadar 6 yıllık süre geçmiş olmasına rağmen araçtaki arızanın giderilemediğini, bu süreçte müvekkilinin hem maddi hem dc manevi zarara uğradığını hali hazırda da iş bu zararın devam ettiğini, müvekkilinin haklı eleştirisinin özünde ekonomik bir menfaat ya da gelir elde etme amacıyla değil, aksine uzun yıllar süren ve hala devam etmekte olan mağduriyetinin giderilmemesinden kaynaklanan sitem olduğunu, davacının maddi zarara uğradığına dair dosyada herhangi bir delil söz konusu olmadığını, beyanla haksız davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Davalının davacıdan araç satın aldığı, teknik bilirkişi raporunda belirlendiği üzere aracın garanti süresi içerisinde arızalandığı, uzun süre boyunca yapılan tamirler neticesinde de arızanın giderilemediği, bunun üzerine davalı tarafından aracın arkasına “…, Adı:… Transit, Hastalığı: Kanser, Sebebi: … oto Tedavisi: yok ” şeklinde yazı yazdığı, davalının bu yazıyı yazması sebebiyle davacının maddi zarara uğradığının ispatlanamadığı, kaldı ki davalının bu eyleminin haksız fiil teşkil edecek nitelikte olmadığı, araçtaki tamir işlemleri dikkate alındığında davacının bu yazısının eleştiri kapsamında olduğu kanaatine varılmış, davanın reddine ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Tazminat koşullarının oluştuğunu, ilk derece mahkemesince alınan raporun yeterli olmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Kişilik Haklarının ihlali ve haksız rekabet hükümlerine dayalı tazminat davasıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi gereğince kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat talep edebilir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Ancak belirtmek gerekir ki ifade açıklama özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu Paylaşımda davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. İfade özgürlüğünün sınırı, kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkıdır. Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken öncelikle dava konusu yazının davacıya ilişkin bölümünün, kamuoyunu ilgilendiren ve kamunun yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığına bakılmalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olayda; Davaya konu açıklamalarda davalı tarafından davacı hakkında sarf edilen “…, Adı:… Transit, Hastalığı: Kanser, Sebebi: … oto Tedavisi: yok “şeklindeki söz ve ifadelerinin, davalının aracında arıza meydana gelmesi neticesinde kullanıldığı, arıza olayını anlatmaya yönelik olduğu, hoşa gitmeyen incitici söz niteliğinde olduğu, hakaret boyutuna ulaşmadığı, düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırları kapsamında kaldığı, haksız rekabet kapsamında olmadığı anlaşılmaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/03/2021 tarih, 2018/1056 Esas – 2021/395 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubuyla bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/02/2023