Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1789 E. 2021/1751 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1789
KARAR NO: 2021/1751
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/02/2021
NUMARASI: 2018/915 Esas – 2021/126 Karar
DAVA: İtirazın İptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAH.2018/952 E. DOSYASI;
DAVA: İtirazın İptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAH. 2018/1132 E. DOSYASI;
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı vekili 12/03/2018 tarihinde … Mahallesi, … Taksim Cad, No:… Beyoğlu İstanbul adresinde davalılar tarafından yapılan alt yapı çalışması sırasında müvekkili şirkete ait tesislere hasar verildiğini, hasar nedeniyle uğranılan zararın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalı borçlular borca ve icra takibine itiraz ettiğini, borçluların itirazının haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirkete karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, dolayısıyla davacı, alacak iddialarını müvekkili şirkete yöneltemeyeceğini, taleplerin reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davalıyı zarara uğratan bir eylemi ve işlemi bulunmadığını, davacı davasını hem kusur hem de zarar yönünden ispatla mükellef olduğnu ancak dosyada yer alan belge ve bilgiler bu hususları ispatlayacak yeterlilikte olmadığını, davalı her zaman tek taraflı olarak düzenlenebilen delillere dayanarak alacak talebi ileri sürdüğünü, bu zamana kadar davacıdan müvekkil şirketlere oluşan zararla ilgili sözlü ya da yazılı bir talepte bulunulmadığını, bu hasar ile ilgili olarak gerek müvekkil şirket yönetiminden gerekse de şantiye sahasından yapmış olduğumu araştırmada, iddia konusu hasardan haberdar olan birine rastlanmadığını, davacı şirket dava dışı bir şirket eliyle hasarın giderimini sağladığınt ifade ettiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının hasarın ederinden çok daha fazla bir bedelle tazmin yoluna gittiğini ve kamu ve tekel gücüne dayanarak müvekkil şirketlerin zararını arttırdığını, bu eylem ve işleminde kötü niyetli olduğunu düşündüklerini, talep edilen miktarın fahiş tutarda bir bedel olduğunu, gerçekten öncelikle davacının bir zarar gördüğünü ardından ise zararın giderimi için yapılan masrafı ispat etmesi gerektiğini, oysa davacının delilleri hasar keşif formu, işletme zarar tablosu, günlük şantiye defteri gibi delillerin tamamı tek taraflı ve her zaman düzeni ene bilen belgeler olması hasebiyle delil olma vasfinda olmadığını, bu delilleri kabul etmediklerini, öncelikle husumet yokluğundan müvekkil şirket yönünden davanın reddine, aksi halde haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine, yargılama ve vekalet ücretlinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İst. 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/952 Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; 10/03/2018 tarihinde … Mah. … Cad. No:… Beyoğlu/İSTANBUL adresinde davalılar tarafından yapılan alt yapı çalışması sırasında davacı şirkete ait tesislere hasar verildiğini, hasar nedeniyle uğranılan zararın tahsili amacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takipi yapıldığını, davalıların borca ve icra takibine itiraz ettiğini, itirazın haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek borçluların itirazının iptaline ve hükmolunacak meblağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirkete açılan davanın öncelikle husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının alacak iddialarını davalı şirkete yöneltemeyeceğini, davalı şirketin davacıyı zarara uğratacak herhangi bir eylemi ve işleminin bulunmadığını, bu zamana kadar davacı taraftan davalı tarafına oluşan zararlarla sözlü ya da yazılı bir talepte bulunulmadığını, gerek davalı şirket yönetimi gerekse de şantiye sahasında yapmış oldukları araştırma sonucunda iddia konusu hasardan haberdar olan birine rastlamadıklarını, talep edilen miktarın fahiş tutarda bir bedel olduğunu, davacının bir zarar gördüğünü ve ardından ise zararın giderimi için yapılan masrafı ispat etmesinin gerektiğini belirterek öncelikle husumet yokluğu sebebiyle davalı şirket yönünden davanın reddine, mahkeme aksi kanatte ise haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İst. 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1132 Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; 08/02/2018 tarihinde … Mah. … Cad. No. … … Bankası önü Beyoğlu/İST’da yapılan kazı çalışmasında davacının tesislerine hasar verildiğini, hasar nedeniyle uğranılan zararın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas dosyası ile takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu itirazın haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, davalılar aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tek taraflı bir şekilde oluşturduğu tutanaklar dışında iddia edilen hasarın davalı şirkete ait bir çalışmadan ve davalı şirketin sorumluluğundan kaynaklandığına dair dosya kapsamında somut hiçbir delil bulunmadığını, davalı şirketin belirtilen tarihte ve belirtilen adreste herhangi bir çalışması ve bu çalışmadan kaynaklanan kasti ya da ihmali kusurlu bir eyleminin mevcut olmadığını, davacı şirketin teknik personeli tarafından tek taraflı olarak oluşturulmuş bu tutanakların herhangi bir delil niteliğinin mevcut olmadığnı, davacı tarafından mahkeme aracılığı ile hasarı doğuran eylem ve zarara dair delil tespitinin yaptırılmadığını belirterek; davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… davalı şirket tarafından yapılan kazı çalışması sırasında davacı kurumun yeraltı kablolarına zarar verildiği, davacı kurumun verilen zarardan davalı şirketin sorumlu olduğunu iddia ederek ilamsız icra takibine giriştiği, davalı tarafından yasal sürede itirazla takibin durması üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı alt yapı işini ihale eden kurum ve asıl işveren konumunda olması nedeniyle meydana gelen zararın gerçekleşmesine neden olan sözleşmesel ilişkinin tarafı konumundadır. Bu nedenle meydana gelen zarardan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’da ki haksız fiil hükümlerine göre hukuken sorumludur. Dosyaya sunulan deliller ve bilirkişi raporları incelendiğinde davalıların işçilerinin söz konusu haksız fiili gerçekleştirdiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Davacının meydana gelen zarardan müterafik sorumluluğunun ve kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti ve davalıdan talep ettiği tazminat miktarının tespiti için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir, alınan kök rapora karşı yapılan itirazlar nedeniyle ek rapor alınmış olup davalıların hasarın oluşumunda kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Asıl ve birleşen İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1132 E ve İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/952 E dosyaları yönünden ek rapor baz alınarak mahkememizce hesaplamalar yapılarak davacının asıl dava yönünden 1.250,00TL asıl alacak 35,86TL işlemiş faiz; birleşen 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1132 E, 1.118,86TL asıl alacak ve 40,83TL işlemiş faiz; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/952 E 618,38TLasıl alacak ve17,99TL işlemiş faiz alacaklı olduğunu ispatladığı anlaşılmakla asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile birleşen davalar yönünden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Alacağın likit olmaması ve yargılama esnasında yapılan bilirkişi incelemesi ile gerçek zararın tespit edilmesi nedeniyle davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir….” “…Asıl dava yönünden; Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılmış olan itirazın kısmen iptali ile takibin 1.250,00 TL asıl alacak ve 35,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.285,86 TL üzerinden devamına, Birleşen İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1132 Esas sayılı dosyası yönünden; Davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılmış olan itirazın iptali ile takibin 1.118,86 TL asıl alacak ve 40,83 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.159,69 TL üzerinden devamına,Birleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/952 Esas sayılı dosyası yönünden; Davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılmış olan itirazın iptali ile takibin 618,38 TL asıl alacak ve 17,99 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 636,37 TL üzerinden devamına, Asıl ve birleşen dosyalar yönünden asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9,00 yasal faiz işletilmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine, …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Alacağın likit olduğunu ve icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğunu, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Talep edilen ceza bedelinin hukuki dayanığının bulunmadığını, eleman çalıştırma bedeli, montaj ve araç çalıştırma bedellerinin uğranılan zarar niteliğine haiz olmadığını ve alacağın likit olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava ve birleşen dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Yerel mahkeme tarafından hükmün verildiği tarih itibarı ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 341/2. maddesinde; “Miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nun Ek 1. Maddesinin 1. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2021 yılı için HMK’nun 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 5.880,00-TL. olmuştur. Dava ve birleşen dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, asıl dava değeri 1.289,62-TL, birleşen dava 1.159,69-TL ve diğer birleşen dava değeri 636,37-TL’dir. İlk derece mahkemesi kararı kesin olması nedeniyle, HMK.m.346/1 hükmü uyarınca, miktar itibariyle ret kararının mahkemesince verilmesi gerekli ise de; temyiz (istinaf) merciine de aynı yetkinin tanıdığı 01/06/1990 gün ve 1989/03 – 1990/04 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilmek suretiyle, asıl ve birleşen davalarda taraf vekillerinin istinaf dilekçesinin kararın kesin olması nedeniyle talebin HMK’nın 352/1-b, 341/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Asıl ve birleşen davalarda taraf vekillerinin istinaf istemlerinin İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/915 Esas – 2021/126 Karar sayılı mahkeme kararının miktar itibariyle kesin nitelikte olması sebebiyle HMK. 341/2 ve HMK. 352/1-b maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE, 2-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının istek halinde kendilerine iadesine, 3-Yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-Karardan birer suretinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, HMK 341/2, 346, 352 ve 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/09/2021