Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/164 E. 2022/1853 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/164
KARAR NO: 2022/1853
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2020
NUMARASI: 2017/866 – 2020/551
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili … Otomotiv ile … Bankası A.Ş. arasında doğrudan borçlandırma sistemi sözleşmesi imzalandığını, sistemin yaygın bayi ve satış teşkilatına sahip firmaların mal ve hizmet satışı gerçekleştirdikleri bayi ve distribütörlerden olan alacaklarının bayi lehine tesis edilen kredi limiti kadar garanti kapsamına alınması ve otomatik olarak bayi hesaplarından ana firma hesabına transfer edilmesini sağlayan otomatik tahsilat sistemi olduğunu, imzalanan kredi sözleşmesinin amacının mal satıcısının fatura bedelini malı sattığı anda alması, malın alıcısı olan şirketlerin ise malların bedellerini kendi kredi sözleşmesi çerçevesinde taksitler halinde bankaya ödemesini sağlayarak ticari hayatı kolaylaştırır olduğunu, davalı banka tarafından davacı şirkete alacağı mallara ilişkin 50.000-TL kredi limiti tanındığını, bunun karşılığında ise davalı banka tarafından davacı şirketten 100.00-TL değerinde teminat senedi alındığını, diğer davacılar … ve …in ise işbu teminat senedine kefil olduğunu, sözleşme uyarınca bayisi olduğu, ticari işler yaptığı ve mal aldığı dava dışı üçüncü şirket olan … Tic. A.Ş.’den satın aldığı mallara karşılık davalı bankaya doğrudan kredi borcu altına girdiğini, sözleşmenin yapılmasından sonra davalı bankanın tanıdığı kredi limitinin dolmaması için karşı tarafın bankaya 11.09.2015 tarihinde 1.500,00-TL 06/01/2016 tarihinde 2.000-TL ve bunların yanı sıra dekontu elinde olmaksızın karşı taraf olan bankaya yaklaşık 3.500-TL ödeme yaptığını, kullanılan kredilerin son ödeme tarihi olarak herhangi bir tarih belirlenmediğini, 48.685,99-TL’lik kısmının belirli aralıklarla parçalar halinde ticari işler için kullanıldığını, davacıların bankaya olan borçlarının 7.000-TL’lik miktarını ödediği ve ödemelerin taksitlerinin uzatılması 05/05/2016 tarihinde dilekçe verdiğini, banka tarafından 3.900-TL’lik tutarın yatırılması halinde borcun yapılandırılması teklifinin kabul edilebileceğine dair konuşmalar yapıldığını, davacı … tarafından aynı gün istenilen tutarın yatırıldığını, ancak borcun tekrardan yapılandırmaya alınarak yeni ödeme planını beklerken bankadan menfi ya da müspet bir dönüş olmadığını, davacıların defalarca bankaya giderek bilgi istemesine rağmen sonucun beklenmesi gerektiği bilgisinin verildiğini, bir anda kötü niyetli bir şekilde davacılar aleyhine ihtiyati haciz kararı ile icra takibi başlatıldığını, ihtiyati haciz kararı ile alacak miktarının kat be katının bir anda haczedildiğini, bankalara 89/1 haciz müzekkeresi gönderilerek davacıların ticari hayatının akışının bir anda durdurulduğunu ve maddi zarara uğratıldığını, tüm bu nedenlerle davacı şirketin uğramış olduğu maddi kayıpların giderilmesi için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000-TL, ticari itibarın zedelenmesine ilişkin manevi tazminat için 7.500-TL, manevi üzüntü ve kayıplar için … ve … için ayrı ayrı dolmak üzere 7.500, toplamda 15.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu icra takip işlemlerinin borçlular tarafından borçların ödenmesi amacıyla verilmiş olan bonoya dayalı olarak başlatıldığını, icra takip işlemlerinin başlatılmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, icra takibinin dayanağının 06/03/2015 tanzim ve 31/03/2016 vade tarihli bono olduğunu, bu bononun imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan borçların ödenmesi amacıyla Davacı … Otomotiv tarafından keşide edilip diğer borçlular tarafından aval verilerek bankaya teslim edildiğini, yazılı vadede borçların ödenmemesi üzerine İİK’nun 257/1 maddesi gereğince ihtiyati haciz talep edilip icra takip işlemlerine başlanılmasına herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, ilgili bononun teminat bonosu niteliğinin bulunmadığını, bono metninde bononun teminat için alındığını gösterir hiçbir ibare bulunmadığı gibi davacı tarafça bu iddiayı destekler bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığını, takip dayanağı bononun teminat senedi olduğunu iddia etmenin haksız olduğunu, Davacılardan … ve …’in takip konusu bonoyu düzenleyen … Otomotiv’in avalisti olarak borçlardan düzenleyen gibi sorumlu olduğunu, bu nedenlerle davacıların öncelikle asıl borçluya gidilmeden kefillere takip yapılamayacağına ilişkin iddialarının işbu davada ileri sürülemeyeceğini, takip dayanağı borcun ve bonolardaki imzaların inkar edilmiş olması nedeni ile de huzurdaki davanın reddedilmesi gerektiğini, davacıların borçlu olduklarını bilmedikleri yönündeki iddialarının beyanları ve borçlarının yapılandırılmasına yönelik 25/03/2016 tarihli dilekçeleri ile çeliştiğini, davacıların bahsettiği doğrudan borçlanma sistemi üzerinden davacıların vermiş olduğu yetki ve taahhütler gereğince ana firmadan aldıkları mallara ilişkin bedelleri bankanın ödediğini ve bu ödeme kadar bankaya borçlandıklarını bilebilecek durumda olmaları gerektiğinden borçlarını ödeyip ödemediklerini bilmemelerinin hayatın olağan akışına ters olduğunu, davacıların bankanın alacağını sürüncemede bırakılması amacı ile iyi niyet kurallarına aykırı olarak huzurdaki davayı açtıklarını, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Davacı her ne kadar ilgili bono açık bir senet olarak düzenlendiğinden, vade tarihinin, taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı düzenlendiğini belirtmişse de, ihtiyati hacze konu bononun vadesinin, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı düzenlendiğini gösterir belgeler dosyaya sunulamamıştır. Kambiyo senedinin alt ilişkisindeki kredi ve kullandırılan bu kredi ile ilişkili olan genel kredi sözleşmesine göre, borcun doğumu anında muaccel hale geldiği, anlaşılmaktadır.Bütün bu sebeplerle ilgili senedin vadesinin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu da tespit edilemediğinden, davalı tarafından talep edilen ihtiyati haczin haksız olmadığına kanaat getirilmiş olup davanın reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Yargıtay 19. HD e. 2018/1685, k. 2019/2273 sayılı kararı uyarınca kredi sözleşmesinde senedin teminat olabileceğine dair bir atfın bulunmasının senedin teminat olması için yeterli kabul edildiğini, bononun düzenlenme tarihi ile genel kredi sözleşmesi’nin imza tarihi 06/03/2015 olduğu, aynı gün imzalanan sözleşmenin ekinde bononun bulunduğu ve sözleşme ile bononun aynı amaçla imzalandığının aşikar olduğunu, İİK 257. maddesi uyarınce ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın rehinle teminat altına alınmamış olması gerektiğini oysa ki ödeme talimatı, taahhütname ve rehin sözleşmesinde davalı bankanın alacağını rehinle de teminat altına aldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, dosyanın, banka işlemleri hususunda nitelikli bir bilirkişiye tevdii edilmesi gerektiğini beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava ;haksız icra takibinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. TBK.m.49 uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Madde 50 uyarınca zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Dosyada kapsamından; davacının icra takibine konu bononun teminat senedi olarak verildiğine dair dosyada herhangi bir delil bulunmaması ve taraflar arasındaki borç ilişkisi birlikte göz önünde bulundurulduğunda ispat yükü kendisine düşen davacının dava konusu haczin haksız olduğu iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf istemi yerinde değildir. Açıklanan nedenlerde davacılar vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1/b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/866 Esas – 2020/551 Karar sayılı kararına yönelik davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 242,10-TL (80,70*3) maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 187,70-TL harcın davacılardan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile 302. maddesinin 5. fıkrası Dairemiz tarafından yapılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m. 361 gereğince, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/06/2022