Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/753 E. 2020/745 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/753
KARAR NO : 2020/745
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI : 2015/373 – 2018/436
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/09/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalılar arasında Bakırköy 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/222 Esas sayılı dosyasından … Makinasının mülkiyetinin tespiti ve tazminat davasının devam ettiğini, bu davada davalılar vekilinin 28.10.2014 tarihinde sunmuş olduğu dilekçenin 6. Bölümünde ” Müvekkillerce tarafımıza haricen yaptıkları piyasa araştırması neticesinde davacı ve bahsi geçen diğer kişilerin, piyasada bu tür şaibeli işler yaptıkları naylon faturalarla hak iddia ettikleri ve davacı yanca, davaya konu makinaya ait olduğu iddia edilen faturanın da naylon olduğu, davacı şirkete ait iş yerinin HOME-OFİS tarzında olduğu, böyle bir makinayı koymak için fiziki imkanda bulunmadığı, davacı yanın makinayı aldığı iddia ettiği ve faturada bahsi geçen firmanın da yaklaşık 2 yıldır faal olmadığı ve batak bir firma olduğu, ait olduğunu iddia ettiği.” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu beyanlardan dolayı müvekkili şirketin itibarı zedelenmiş ve bu itibar zedeleyen beyanlardan dolayı telafisi imkansız zararların doğduğunu, müvekkilinin 30 yıldan bu yana piyasada var olan bir şirket olup, davalıların müvekkili şirketin itibarını zedeleyeceğini hesaplamadan ileri sürdükleri iddiaların kabul edilemeyeceğini, bu nedenle 30.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/222 Esas sayılı dosyasına sunulan ikinci cevap dilekçesinde belirtilen hususların davacı şirkete yönelik hiçbir hakaret ve iftira taşımadığını, piyasadan sormak suretiyle yapılan araştırma neticesinde aldıkları duyum olduğunu, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/222 Esas sayılı dosyasına konu olan makinanın davalı müvekkili … tarafından dava dışı … ‘dan aldığı ileri sürülmüş ise de, müvekkilinin bu kişiyi tanımadığını, hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını, davaya konu makinayı dava dışı … Ltd Şti’den satın alarak karşılığını ödediğini, müvekkili şirket açısından telafisi imkansız zararlar doğduğunu, dilekçede yer alan beyanları hakaret ve iftira niteliğini taşımayan bu kasıtla verilmemiş, tamamen duyuma dayalı ve savunma sınırları içerisinde kalan beyanlar olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini; karşı dava olarak müvekkili şirket yetkilisi …’ın yurt dışından gelen ve bir sözleşme imzalamak üzere toplantı haline oldukları müştekileri ile görüşürken iş yeri önünde polisler ve başkaca kişilerin olduğu söylenip ve müvekkili müşterileri ile birlikte şirkete döndüğünde polisler, davacı vekili ve müvekkilinin tanımadıkları kişilerin iş yeri önünde gördüklerini, davacı vekili müvekkilleri … ve …’a ” siz müvekkillerime ait olan makinayı çaldınız, hırsızlık malını elinizde bulunduruyorsunuz.” diyerek, müvekkillerine hırsızlıkla ve hırsızlık malını elinde bulundurmakla ,görevi kötüye kullanmakla ağır şekilde suçladığını, olayı gören müşterilerinin gözünde ve iş yeri çalışanları nazarında itibarının zedelendiğini bu nedenle, kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle müvekkillerinden … için 10.000 TL, … için 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; “Esas davada davacı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/222 Esas sayılı dosyasında taraflar arasında yapılan yargılama sırasında davalıların vermiş oldukları ikinci cevap dilekçesinde geçen beyanlarının şirketin itibarını zedeleyecek nitelikte hakaret içerdiğini, bu nedenle tazminat talebinde bulunmuş ise de, dilekçenin vekil vasıtası ile verildiği, anlaşılmaktadır. Vekil olan avukatın avukatlık kanunu gereğince mesleği gereği, neyin hakaret içerip içermediğini bilebilecek durumdadır, bu nedenle mahkemeye vereceği dilekçede müvekkili aleyhine suç oluşturacak şekilde dilekçe düzenlemesi ancak müvekkilinin açık onayıyla yapılabilir, dilekçede hakaret içeren unsurların bulunması durumunda vekilin görevine etik değerlere göre yapmadığı anlaşılır. Davalılar vekili tarafından Bakırköy 7. Asliye ticaret mahkemesine sunulan dilekçede, davacıya ilişkin “Naylon faturalarla hak iddia ettikleri, davacı yanca davaya konu makinaya ait olduğu iddia edilen faturanın da naylon fatura olduğu.” beyanı duyuma dayalı olarak yazıldığı açıkça belirtilmiş olup, bu ifadeler hakaret içermediği gibi Küçükçekmece 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/989 Esas 2015/865 Karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde sanık … aynı ürün için iki kez fatura düzenlediği tespit edilmiş olup, davalılar vekilinin dilekçesinin hakaret içermediği, savunma hakkının kullanılması kapsamında kaldığı anlaşıldığından, esas davanın reddine karar verilmiştir.Karşı dava yönünden davacılar … ve … karşı davalının vekilinin “Siz müvekkillerime ait olan bu makinayı çaldınız, hırsızlık malını elinizde bulunduruyorsunuz.” beyanına dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de, bu sözlerin karşı davalı vekili tarafından beyan edildiği, vekilin söylediği sözlerden dolayı asil aleyhine manevi tazminat talebinde bulunulamayacağı göz önüne alınarak, karşı davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı davacı – karşı davalı … vekiline 05/07/2018 tarihinde tebliğ edildiği, vekilinin 02/07/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurduğu, 35,90-TL maktu istinaf karar harcı ile 98,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcını yatırdığı, dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edildiği, İDM’ nin gerekçeli kararının davalı-karşı davacılar vekiline 05/07/2018 tarihinde tebliğ edildiği, vekilinin 19/07/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurduğu her üç davalı-karşı davacı yönünden ayrı ayrı 35,90-TL maktu istinaf karar harcı ve 98,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yatırıldığı, istinaf dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edildiği bu suretle Dairemizin 26/02/2020 tarihli geri çevirme kararının gerekleri yerine getirilmekle dosyanın esastan incelenmesine geçilmiştir. Davacı – karşı davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde; karşı taraf ile müvekkili şirket arasında görülmekte olan Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/222 Esas sayılı dosyasında karşı taraf vekili tarafından verilen 28/10/2014 tarihli dilekçede; müvekkili şirkete atfen naylon fatura düzenleyerek hak iddia ettikleri, piyasada bu tür şaibeli işler yaptıkları, müvekkili şirketin 2 yıldır faal olmadığı ve batak bir firma olduğu şeklindeki iddiaların hakaret ve iftira niteliğini taşıdığı, söz konusu dilekçeyi vekilin sunmuş olmasının davalıları sorumluluktan kurtaramayacağı, kaldı ki dilekçede yer alan söz konusu hakaret ve iftiraların müvekkilleri yani davalılar tarafından beyan edildiğinin açıkça belli olduğunu, müvekkili firmanın 1988 tarihinden bu yana demir-çelik sektöründe bilinen ve itibarlı bir firma olduğunu, müvekkili şirketin hiçbir vergi veya sosyal güvenlik kurumuna borcunun bulunmadığını, davalı vekilinin beyanı ile müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini ve ilk derece mahkemesi kararının asıl dava yönünden kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı-karşı davacılar vekili istinaf dilekçesinde; , müvekkili şirket yetkilisi …’ın yurtdışından gelen ve bir sözleşme imzalamak üzere toplantı halinde oldukları müşterileri ile görüşürken iş yeri önünde polisler ve başkaca kişilerin olduğu söylenince müvekkilinin müşterileri ile birlikte şirkete döndüğü, döndüğünde polisler, karşı taraf vekili ve tanımadıkları bir takım kişileri işyeri önünde gördüğünü, karşı taraf vekilinin müvekkilleri … ve …’a hitaben “siz müvekkililerime ait olan bu makineyi çaldıınız, hırsızlık malını elinizde bulunduruyorsunuz” diyerek müvekkilini hırsızlık ve güveni kötüye kullanmakla ağır şekilde suçladığını, bu bağırışmaların etraftaki esnaflar ve tacirler tarafından da duyulduğunu, bu esnada olayı anlamaya çalışan müvekkili şirketin yabancı müşterilerinin yanlarında bulunan tercüman vasıtasıyla konuyu öğrendikleri ve bu olayın kendilerini tedirgin ettiğini söyleyerek artık müvekkil şirket ile çalışamayacaklarını söylediklerini, tüm bu hususlarda defaatle tanık dinletme talebinde bulunmalarına rağmen mahkemesince tanıklarının dinlenmediğini ve kararın bu yönüyle eksik incelemeye dayandığını, açıklanan nedenlerle asıl davanın reddi yönünden verilen kararın onanmasını, karşı davanın reddine dair olan kararın ise kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;Dava ve karşı dava ; haksız fiil sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.Dairemizin bir çok kararında vurgulandığı üzere; şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde;“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasa’nın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercii veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olmayacaktır.İstinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; Somut olayda, asıl dava yönünden davalı vekilinin 28/10/2014 tarihli dilekçesindeki ” Müvekkillerce tarafımıza haricen yaptıkları piyasa araştırması neticesinde davacı ve bahsi geçen diğer kişilerin, piyasada bu tür şaibeli işler yaptıkları naylon faturalarla hak iddia ettikleri ve davacı yanca, davaya konu makinaya ait olduğu iddia edilen faturanın da naylon olduğu, davacı şirkete ait iş yerinin HOME-OFİS tarzında olduğu, böyle bir makinayı koymak için fiziki imkanda bulunmadığı, davacı yanın makinayı aldığı iddia ettiği ve faturada bahsi geçen firmanın da yaklaşık 2 yıldır faal olmadığı ve batak bir firma olduğu, ait olduğunu iddia ettiği” şeklindeki beyanların ifade, eleştiri ve savunma özgürlüğü kapsamında kaldığı, ölçülülük koşulunun ihlal edilmediği, savunma sınırlarının aşılmadığı anlaşılmakla davacının istinaf istemi asıl dava yönünden yerinde görülmemiştir.Karşı dava yönünden ise Türk hukukunda avukatlar müvekkili olduğu şirketin temsilcisi olmayıp şirketi davada savunun kişidir. Bu sebeple sarfettiği sözlerden müvekkili asil sorumlu tutulamaz. Somut olayda şirket yetkilisinin olay yerinde bulunmadığı,şirket vekilinin söylediği iddia edilen ‘siz müvekkillerime ait olan makinayı çaldınız, hırsızlık malını elinizde bulunduruyorsunuz.’ sözünden dolayı tazminat talep edildiği ancak şirket yetkilisinin sarf etmediği sözlerden dolayı kendisinden tazminat talep edilmesi husumet yokluğu sebebiyle mümkün olmayıp davacı-karşı davalının istinaf isteminin bu sebeple kabulüne davalı-karşı davacının istinaf isteminin ise reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1-Davacı – karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun asıl dava yönünden HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı – karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun karşı dava yönünden KABULÜNE, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/373 Esas – 2018/436 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILARAK; a-Davalı-karşı davacıların, davacı-karşı davalı aleyhine açmış olduğu davasının HUSUMETTEN REDDİNE,b-Karşı dava yönünden Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 54,40-TL harçtan peşin alınan 512,32 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 457.92 TL harcın istek halinde davalı-karşı davacılara iadesine, c-Kendisini vekille temsil ettiren davacı-karşı davalı için yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.400,00TL vekalet ücretinin, davalı – karşı davacılardan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, d-Yargılama giderlerinin davalı karşı davacılar üzerinde bırakılmasına,g-Harcanmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, B)İstinaf incelemesi bakımından 1-Asıl davada Davacı-karşı davalının istinaf başvurusu reddedildiğinden, alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacı- karşı davalıdan alınarak, hazineye gelir kaydına,2-Karşı davada Davalı-karşı davacıların istinaf başvurusu reddedildiğinden, alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davalı- karşı davacılardan alınarak, hazineye gelir kaydına,3-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının Hazineye gelir kaydına, 4-Kullanılmayan istinaf gider avansının yatıranlara iadesine, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-HMK’nın 359. maddesinin 3. fıkrası gereği kararın tebliği ile 302. maddesinin 5.fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/09/2020