Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/736 E. 2022/492 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/736
KARAR NO: 2022/492
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2019/970 – 2019/822
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili ile davalılardan … Ltd Şti.nin ortaklarından olduğunu, müvekkili ile davalının ortak oldukları dönemde birikimlerini toplamak adına karşılıklı güven ilişkisi çerçevesinde İsviçre … …’ta … numaralı ortak Euro hesabı açtıklarını ve birikimlerini burada toplamaya başladıklarını, her iki tarafa hesap üzerinde, karşılıklı güven itibari ile münferit tasarrufta bulunma hakkı tanındığını, davalı … ile müvekkile ait olan ortak hesap yine … ve diğer davalılar tarafından ortak hareketle boşaltılmış olup, bu husus hakkında güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olarak yapılan suç duyurusu neticesinde davacı … ve birlikte hareket ettiği diğer davalılar eşi, kızı ve çalışanları hakkında İstanbul Anadolu 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/170 Esas sayılı dosyasından açılan kamu davası ile sabit oluştuğunu, davalıların mal kaçırması ve müvekkilin ileride telafisi mümkün olmayacak zararlara uğramaması için, davalıların araç ve gayrimenkullerin üçüncü şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi yönünde ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir ve davalılar tarafından uhdelerine geçirilmiş olan bedelin tespiti ile bedelin ortak hesaplarından çekilme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminin talep ve dava etmiştir. Davalılar …, … ve … vekilinin cevap dilekçesinde; davalılardan …’ın dava dışı … Ltd Şti 1998 yılında kurduğunu, kuruluş tarihi tibariyle şirket sermayesinni %95’i davalı …’e, %5 i de davalı …’in kardeşine ait olduğunu, davacının daha sonra … ya ortak olmak istediğini, 2008 yılında daacı ile davalı … arasında varılan anlaşma sonucunda, davalı …’nın %45 hissesini, 500.00-.Euro bedelle, davacıya devrettiğini, böylece %55’i …’e, %45’i ise davacıya ait olduğunu, davacı ve davalı …’in münferit imzaları ile temsil ve ilzam edilir olduğunu, diğer davalılardan …’ın ev hanımı olduğunu, …’nın hiçbir zaman en ortağı, ne müdürü, ne yetkilisi, ne çalışanı olduğunu, bu şirket ile hiçbir ticari veya hukuki bir ilişkisi olmadığını, şirket işlerini bilmediğini, davalı …’nın da …nın ticari faaliyetleri, davacı ile davalı …’in ortaklık ilişkileri ve banka hesapları ile ilgili bilgi ve ilgisi bakımından da hiçbir ilgisinin olmadığını, davaya konu mevduat hesabındaki paranın gerçek sahibi olmayıp, paranın mülkiyeti davacı ve davalı …’in ortak olduğu …’ya aitti olduğunu ve bu şirketin ticari işlemlerinden doğduğunu, davacı davasını farklı şekilde sunmaya çalışsa da söz konusu mevduat hesabındaki paranını kaynağı … şirketine ait işlemlere dayalı olduğunu, şirketle ortaklara veya ortaklar arası davalılar mutlak ticari davlar niteliğinde olup, bu davalara şirketin ticari merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılması gerektiğinden bu davaya bakmaya görevli ve yetkili Mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin olduğunu, aynı zamanda davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı meydana getiren fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zaman aşımına uğradığını, sayılan nedenlerle davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin … Ltd Şti muhasebeci olarak çalışmış ve bu çalıştığı dönem içerisinde esas şirket yetkilisi ve sorumlusu olan kısacası Patronu olan …’ın talimatları doğrultusunda gerek şirket bankak hesabından ve yine davalı …’ın şahsi hesaplarından para çekerek veya bu hesaplara para yatırarak defalarca işlemler yaptığını, davacının dilekçesinde davalılar hakkında kamu davası açılmış olmasını eylemin sübutu şeklinde yorumlaması ve sayın mahkememzie bir haklılık gerekçesi olarak sunması da hukuki mütalaa açısından mesnetsiz bir iddia olduğunu, kamu davası açılabilir ancak yargılanıp aklanmak da şüpheliler açısından bir hak olduğunu, dolayısı ile kamu davası açılması demek suçun sabit olması demek olmadığını, müvekkilini hiçbir surette davacıya yönelik bir mağduriyet oluşturma kastı ve saiki ile hareket etmeksizin sadece ve sadece iş verini olan işlerle esaslı anlamda ilgilini diğer davalı patronu …’in yurt dışında olduğu bir dönemde onun talimat ve isteğini yerine getirmek sureti ile yardımcı olmaktan öte olmayan, banka kayıtları ile sabit olan bu para transferi işlerinden dolayı, müvekkilin hakkında açılan davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde; davanın asıl konusu şirket ve şirket ortaklarının aralarındaki hukuki meselelerden olduğunu, davacının da iddiasını dayandırdığı ve davanın konusunu oluşturan mevduat hesabı, davacı … ile davalılardan …’ın ortak oldukları …ya ait bir ihesap olduğnu, Şirket ve Şirket ortaklarını ilgilendiren ve aralarında geçen hukuki meselelerden görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleri olduğu açık olduğunu, davaya bakmaya yetkili ve görevli mahkemenini İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın görev ve yetki sebepleri doğrultusunda reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dava şartı yokluğu sebebiyle dava usulden reddedilmelidir.Kaldı ki 6100 sayılı HMK’nın 107.maddesi ile açıkça miktarın belirlenebilir olduğu durumlarda belirsiz alacak davası açılamayacağı belirtilmiştir.Bu nedenlerle uyuşmazlığa konu ikinci sorunun kabul edilmesi mümkün görülmemiş ve dava açılırken uyuşmazlığa konu miktarı bilebilecek olan davacının açmış olduğu dava hukuki yarar yokluğundan usulden reddedilmiştir.” şeklinde karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava belirsiz alacak davası olup, davalı tarafından kapatılmış olan hesap kayıtlarına müvekkili tarafından ulaşılamadığı ayrıca davalıların savunmaları itibari ile uhdelerine geçirmiş oldukları bedellerin bir kısmının şirket borçlarına harcandığı ve bir kısmının dava yolu ile iade alındığı iddiaları itibari ile davanın belirsiz alacak davası olduğu sabit olduğunu, harç ikmali hususunun dava şartı olmadığı gibi, davalıların uhdesine geçirmiş olduğu bedelin sadece müvekkil tarafından yaptırılmış olan bilirkişi raporunda tespit edilen rakam olmaması, banka kayıtlarının celbi ile davalıların savunmalarında belirtilmiş olan kayıtların tamamının celbi sonrasında mutlak suretle bilirkişi raporu alınması gerektiği sabit olmakla, müvekkilinin belirsiz alacak davası ikame edemeyeceği iddia edilemeyeceğini, müvekkilinin alacağının bir kısmını dava konusu edebileceği, harç ikmali için süre verilmesi gerektiği, harç ikmali yapılmaması halinde talep edilen miktar üzerinden davaya devam olunmasının zorunlu olduğunu, yerel mahkeme kararında müvekkiline yönelik gerçek dışı yorumlar ile karar verildiğini, müvekkilinin dava açmakta hukuki yararı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; belirsiz alacak davasıdır. 6100 sayılı Kanun’un 107’nci maddesinde; “1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. 2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmü mevcuttur. Mahkeme gerekçesine alınan YHGK’nun 2015/22-188E.,2018/481K. Sayılı kararında uyuşmazlığa konu miktarın davacı tarafından belirlenememesine ilişkin :”Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.” tespiti yapılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde, davalıların uhdelerine geçirdikleri miktarın tam olarak belirlenemediğini, mahkeme tarafından celp edilecek banka kayıtları ile rakamın tam olarak ortaya çıkacağını beyan etmiştir. İstinaf dilekçesinde de davalı tarafından kapatılmış olan hesap kayıtlarına ulaşamadığını ve kayıtların mahkemece celbinden sonra bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirtmiştir. Bu durumda, tespit ettiği miktar haricinde davalıların uhdelerine geçirdikleri paralar olduğunu iddia ve talep eden ancak banka kayıtlarına ulaşamayan davacıdan bu alacak miktarının ve değerinin tam ve kesin olarak belirlemesi beklenemez. Bu nedenle davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı mevcuttur. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, belirtilen eksiklikler tamamlanıp yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/11/2019 tarih, 2019/970 Esas – 2019/822 karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından peşin olarak yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile harç iade müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/02/2022