Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/637 E. 2022/336 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/637
KARAR NO: 2022/336
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2019/888 – 2019/950
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin, davalı … organlarından olan yönetim kurulu ve müteşebbis heyet tarafından salt müvekkili şirketi zarara uğratmak amacıyla haksız fiil niteliğindeki 24/04/2018 tarihli 16 nolu yıkım kararı ile aynı tarihli aynı içerikli 5 nolu ruhsat ve iskan iptali ile yıkım kararının doğrudan ve dolaylı sonuçlarında korunmak için … ada … parselde bulunan her açıdan yasal iş yeri binası hakkında 3194 Sayılı Kanunun geçici 16. maddesi gereğince imar barışına başvurarak ilgili kurumlara 1.243.962,72 TL ödemek zorunda kalması nedeniyle uğramış olduğu zararın giderilmesi için 1.243.962,72 TL maddi tazminatın, 621.981,36 TL’sinin ödeme tarihi olan 25/06/2018’den 621.981,36 TL’sinin ise yine ödeme tarihi olan 16/08/2018 tarihinden itibaren ayrıca bu karar sebebiyle müvekkili şirketin ticari itibarının da zedelendiğini, bu sebeple de 20.000,00 TL manevi tazminatın ise davaya konu kararların alındığı tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsil olarak alınmasını talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Davacının, Tuzla Organize Sanayi Bölgesi sınırları içerisinde bulunan … ada … parsel sayılı sanayi parselini, 23/02/2012 tarihinde satın aldığını, bu parsel üzerinde ileri teknoloji üretimi yapacağını bildirerek ruhsat talebinde bulunduğunu, … 09/04/2013 tarihinde 2 yıl süreyle geçerli yapı ruhsatı verdiğini, ruhsat süresi bitmeden davacının yeniden ruhsat talep etmesi üzerine yine 2 yıl geçerlilik süresi olan 25/11/2014 tarih ve 103 kısmi yapı kulanım izin belgesi verildiğini, bu süre dolmadan davacı şirkete bilgilendirme yapıldığını ancak davacının herhangi bir ruhsat yenileme talebinde bulunmadığını, yapı ruhsatı geçersiz hale geldiğini ve yapının geçerli bir ruhsatı bulunmayan ve mevzuat gereği kaçak yapı niteliğinde bir bina haline geldiğini, İstanbul 7. İdare Mahkemesi tarafından verilen 30/05/2019 tarih 2018/1292 esas, 2019/1373 sayılı dosyası ile “davacının yapısının ruhsatsız bir yapı olduğun hususunda duraksama bulunmamaktadır” kararı verildiğini, mahkemenin görevli olmadığını, bu sebeple görevsizlik kararı verilmesini aksi halde ise davanın esastan reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… dava konusunun haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası olmasından dolayı uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiğinden görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; davalı tarafından hukuka aykırı olarak alındığı iddia edilen ruhsat ve iskan iptali ile yıkım kararı nedeniyle imar barışı başvurusu yapılarak ödenen bedel ve uğranılan manevi zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesi;”Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmünü, aynı yasanın 11/1. maddesi ise; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” hükmünü içermektedir. Davalı OSB, 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Hakkındaki Kanunun 5. maddesinde belirtildiği üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının onayı ile kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisidir. Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, 4562 Sayılı Kanun uyarınca kurulmuş olan davalı OSB, özel hukuk hükümlerine göre idare edilmekte, eş söyleyişle ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte; yaptığı işler itibariyle de tacir sıfatını taşımaktadır. Bu durumda, davacı şirket ve davalı OSB’nin ticari işletmesiyle ilgili olarak açılan iş bu davaya bakma görevi, Asliye Ticaret Mahkemesine aittir. (Benzer mahiyette Yargıtay 4 HD 2016/2723 E. – 2019/3402 K. ; Yargıtay 3 HD 2016/2487 E. – 2016/8521 K.) Diğer davalılar yönünden ise usul ekonomisi bakımından aynı olaya ilişkin farklı kararların çıkmaması için davaların birlikte görülmesinde fayda bulunmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf istemi yerindedir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve yargılama yapılıp yeniden esastan karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih, 2019/888 Esas – 2019/950 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından peşin olarak yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6- HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, HMK. m.353/1-a/3 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2022