Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1870 E. 2022/1531 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1870
KARAR NO: 2022/1531
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2020
NUMARASI: 2019/708 – 2020/550
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Avukat olan davalının “… Mah. … Sokak … Çorlu Tekirdağ” adresinde bulunan “… A Sitesi Yöneticiliği”nin vekillik görevini yürüttüğünü, davalının, vekil edeni adına Çorlu İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/ 171 Esas sayılı ve yine Çorlu 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/533 Esas,2018/18 Karar sayılı dosyaları ile müvekkili şirket aleyhine ihalenin feshi ve Tapu İptal davaları ikame ettiğini, işbu davaların her ikisinden de yapılan yargılama neticesinde davaların reddine karar verildiğini, anılan mahkeme dosyalarının yargılamaları devam ederken davalının, vekil olarak takip etmekte olduğu işi şahsi bir mesele haline getirerek vekillik görevine aykırı bir şekilde, davacı müvekkili aleyhine bir takım gerçek dışı, yerici ve ticari itibarı sarsıcı söylentiler ortaya attığını, davacı şirket ve şirket çalışanları hakkında hem Savcılık makamına hem de Cumhurbaşkanlığına şikayette bulunduğunu, davacı şirketin tanınmış, saygın bir işletme olduğunu, davalının, müvekkil aleyhine yaymış olduğu gerçek dışı isnatların, anılan bölgede ikamet etmekte olan sakinlerin müvekkiline karşı bakış açısını değiştirdiğini, davalının müvekkili şirket aleyhine yaptığı reklamlar sebebiyle de müvekkilinin o bölgede ticaret yapmasına, taşınmaz satmasına da engel olduğunu, yüksek ölçekte ticari faaliyette bulunan müvekkil şirketin ciddi bir manevi zarara da maruz kaldığını beyanla davanın kabulüne, fazlaya dair talep, dava ıslah hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL. maddi ve şirketin ticari itibarının sarsılması sebebiyle 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin görev yaptığı tüm davalarda sadece davanın konusuna yönelik somut delillere ve tanık anlatımlarına dayanarak beyan ve savunmalarda bulunduğunu, davanın konusu dışında karşı tarafın kişiliği, özel ve ticari hayatı ile hiç bir zaman ilgilenmediğini, müvekkilinin bizzat şahit olduğu tüm haksızlıklara rağmen ne davacı şirkete ne de davacı şirket adına hareket eden … ve … hakkında yasal zeminden uzak söz ve davranışta bulunmadığını, davacının iddialarının doğru olmasının mümkün olmadığını beyanla yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; dosyada dinlenen davacı ve davalı tanık beyanları tüm dosya kapsamından davacının iddiasını ispatlayamadığı, davalının sunduğu delillerin Anayasal şikayet hakkı ve bu bağlamda hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı kabul edilerek maddi ve manevi tazminat davasının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemece davanın reddi sebeplerinin yeteri kadar somut ve açık bir şekilde gerekçelendirilmediğini,tanık beyanlarına kararda yer verilmediği gibi, davacı tanık beyanına hangi sebeple itibar edilmediğinin de anlaşılamadığını, davalının sunduğu delillerin anayasal şikâyet hakkı ve bu bağlamda hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı kabul edilerek davanın reddine dair karar verilmesinin son derece hatalı olduğunu, asılsız gerçekte var olmayan vakıaların ortaya atılması ve çevrede sürekli olarak konuşulmasının dedikodu niteliği taşıdığını, hak arama özgürlüğü sınırları içerisinde değerlendirilme imkânı bulunmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; davalının gerçeğe aykırı ve davalı şirketi kötülemek suretiyle gerçekleştirdiği iddia olunan eylemler neticesinde davacı şirketin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini talebine ilişkindir. Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır. Somut olayda; davalının davacı şirket vekili hakkında Cumhuriyet Savcılığına ve davacı şirketle ilgili Cumhurbaşkanlığına şikayetinin bulunduğu, davaya konu söz ve şikayetlerin yasal şikayet hakkı kapsamında sarf edildiği, davacıyı salt zararlandırmak için bu hakkın kullanılmadığı, başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği, davalının eylemleri kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp hak arama özgürlüğü kapsamında şikayet hakkının kullanılması şeklinde olup tanık beyanları da davacının iddialarını ispatlamaya yeterli bulunmadığından davacı vekilinin istinaf istemi doğru değildir.Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/10/2020 tarih, 2019/708 Esas – 2020/550 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b 1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 26,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/06/2022