Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1742 E. 2022/1399 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1742
KARAR NO: 2022/1399
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2020
NUMARASI: 2019/278 – 2020/226
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin, Türkiye’nin en önemli ve en büyük medya kuruluşlarından … Grubuna bağlı olan … logolu televizyon kanalının sahibi olduğunu, müvekkiline ait … logolu televizyon kanalında, 2019 yerel seçim öncesi halk ile sokak röportajları yayınlandığını, 26.02.2019 tarihinde de tesadüfen yoldan geçen … isimli kişi ile müvekkilinin kanal röportaj yapmış olduğunu, röportaj sonrasında bir kısım kişiler tarafından tamamen kötü niyetli olarak hayali bir senaryo üretilerek. … isimli kişinin bir cast ajansına bağlı olarak dizilerde figüranlık yapan bir kışı olduğunu, müvekkili şirketin röportaj yaptığı kişileri ajanslardan anlaşmalı olarak ücret karşılığı temin ediyormuş gibi sosyal medyada, haber sitelerinde ve yazılı basında karalayıcı yalan ifadeler kullanıldığını, bu konuyu davalı tarafın da gündeme taşıyarak, … Gazetesi’nin 27.02.2019 tarihli nüshasının 8. Sayfasında “…” başlıklı ve https://www…com.tr/… URL adresinde kayıtlı olan 27.02.2019 tarihli … imzalı köşe yazısı yayınlanmış olduğunu, söz konusu köşe yazısının müvekkili şirketin kişilik haklarını ağır surette ihlal etmesi nedeniyle davalı taraftarı 50.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili amacıyla arabulucuya başvurulduğunu, ancak davalı taraf ile anlaşma sağlanamadığını belirterek, müvekkilinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden dava konusu yayın nedeniyle, 50,000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 27.02.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın kişilik hukukuna ilişkin olduğunu belirterek, görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemesi olduğunu, Demokratik Hukuk Düzenlerinde Basın Özgürlüğünün kaynağını Anayasanın oluşturduğunu, nitekim Anayasanın 28. Maddesi ; “basın hürdür, sansür edilemez …” hükmünü ihtiva etmekte olduğunu, normatif dayanağını Anayasadan alan Basın Özgürlüğünün sınırlarını öğrenmek için yüksek mahkemenin istikrar bulmuş kararlarına bakmak gerektiğini, cevap dilekçesinde sunmuş oldukları mezkur Yargıtay Kararından da anlaşılacağı üzere basın özgürlüğünün sınırlarını; kamu yararı, güncellik, öz biçim dengesi ve görünürde ki gerçekliğin oluşturmakta olduğunu, mahkemenin çizdiği bu ölçüler içinde dava konusu yazıya bakıldığında yazıda hiçbir kurum ya da şahsa bir hakaret veya manevi tazminatı gerektirecek bir aşağılama yapılmadığının açıkça görüleceğini, müvekkili … nun kaleme aldığı yazıda ismi geçen … cast ajanslarına bağlı olarak çalışan ve dizilerde rol alan bir şahıs olduğunu, müvekkilinin dava konusu yazıyı kaleme alırken gazeteci …’nın haberine dayandığını, …, … isimli şahsın bağlı olduğu cast ajansı sahibinin ajansın görevlendirmesi ile röportajı verdiğini yazmış bunun üzerine müvekkilinin de yazıyı kaleme almış olduğunu, zaten yazıya bakıldığında da kimseye hakaret edilmediği kimsenin manevi şahsiyetine zarar verilmediğini, özellikle 2019 yerel seçimlerinde bu şekilde bir sürü röportaj verilmekte ve seçmenler etkilenmeye çalışıldığını, dolayısı ile müvekkilinin de bir gazetecinin vermiş olduğu haberi kendi yazısına konu etmiş olduğunu, davacı tarafın istemiş olduğu manevi tazminatın fahiş olduğunu, Yargıtay müstakar kararlarında manevi tazminatın zenginleşme ve fakirleşmeye yol açmaması gerekliğini açıkça belirtmiş olduğunu, müvekkilinin maaşla geçinen bir gazeteci ve … A,Ş nin tirajı ve gelirleri göz önüne alındığında istenen miktarın astronomik olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;”….Bu sebeple tüm veriler ışığında davaya konu … gazetesinin 27/02/2019 tarihli …’na ait “…” başlıklı köşe yazısında Anayasa’nın temel hak ve özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse de diğer kanunlarda yer alan kişilik haklarına aykırı, objektif bilgi vermenin ve eleştirmenin sınırı dışında, hakaret niteliğinde ya da yersiz, onur kırıcı söz ve deyimlerin kullanıldığına dair kanaat getirilmemiş olup aksi düşünülse dahi basın özgürlüğünün içinde bir derece abartıyı taşıyabileceği ve haberin de bu kapsamda değerlendirilebileceği gözetilerek davanın reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu köşe yazısında kullanılan ifadelerin eleştiri sınırlarını aşan ve müvekkilinin kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte olduğunu, AAÜT’nin 10/3. Maddesi uyarınca manevi tazminat davasının tamamının reddi durumunda Avukatlık ücretinin bu tarifenin ikinci Kısmının ikinci bölümüne göre hükmedileceği ve dava tümden reddedildiği için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi gereğince kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat talep edebilir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Ancak belirtmek gerekir ki ifade açıklama özgürlüğü sınırsız değildir.İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu paylaşımda davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. İfade özgürlüğünün sınırı, kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkıdır. Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken öncelikle dava konusu paylaşımın davacılara ilişkin bölümünün, kamuoyunu ilgilendiren ve kamunun yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığına bakılmalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; köşe yazısında davalının kendi değer yargısına göre kurgu şeklinde röportaj yapıldığını düşünerek bu yönde yorumda bulunduğu, yazıda davacı hakkında sarf edilen ifadelerin düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırları kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda; davacının kişilik haklarına saldırı bulunulduğundan söz edilemeyeceğinden davanın reddi kararı doğrudur.( Aynı doğrultuda dairemizin 2020/1146 E.- 2022/1009 K. Sayılı ilamı) Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf istemi yerinde değildir. Avukat Asgari Ücret Tarifesinin 10/3 maddesi uyarınca manevi tazminat davasının tamamının reddi durumunda Avukatlık ücreti ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. İlk derece mahkemesince karar verildiği tarih itibariyle ücret tarifesinin ikinci kısmının ikinci bölümünde Asliye Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen avukatlık ücreti 3.400,00-TL dir. Buna göre dava tümden reddedilmesine ve tüm davalılar yönünden red sebebinin aynı olmasına rağmen davalılar lehine 7.300,00-TL avukatlık ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu yöne değinen istinaf istemi yerindedir. Açıklanan nedenler davacı vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile kararın HMK 353/1b-2 maddesi uyarınca vekalet ücreti yönünden kaldırılarak davalılar lehine 3.400,00-TL vekalet ücretine hükmedilmesi yönünde karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/278 Esas- 2020/226 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b/2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, yeniden hüküm oluşturularak; 1-Davanın Reddine, 2-Peşin yatırılan 853,88 TL harçtan harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 773,18 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar tarafından yapılan 23,50-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine, 5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine, B- İstinaf incelemesi bakımından; 1-Davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının, istem halinde kendisine iadesine, 2-Dosya üzerinden inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında istinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin takdiren üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile 302. maddesinin 5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/05/2022