Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1721 E. 2022/1592 K. 06.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1721
KARAR NO: 2022/1592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI: 2019/486 – 2020/404
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Türkiye’nin en önemli ve büyük medya kuruluşlarından … Grubuna bağlı olarak faaliyet gösteren … logolu televizyon kanalının sahibi olduğu, uzun yıllardır medya sektörünün önde gelen kurumları arasında yer alan müvekkilinin toplumu aydınlatmak ve bilgilendirmek adına habercilik işini layığıyla yaptığını, davalı …nin yayın hakkı sahibi olduğu … gazetesinin internet sitesinde 29/06/2019 tarihinde yayınlanan haberde müvekkilinin yayın hakkı sahibi olduğu … aleyhine hayal ürünü bir olay üzerinden karalama kampanyası başlatıldığını, müvekkilinin ticari itibarının hedef gösterildiğini, dava konusu yayın içeriğinin “…” şeklinde olduğu, dava konusu yayında yer alan açıklamaların tamamen gerçek dışı olmasının yanı sıra yayının tek amacının … hakkında kamuoyunda kasten olumsuz hava yaratmak olduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 24. Maddesinde kişilik hakları ihlal edilen kişiye dava açma ve hukuka aykırılığının tespitinin hakkını verdiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. Md göre ise kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir şeklinde denildiği ve tazminat talep edilebilmesi için haksız fiili gerçekleştirenin kusuru veya ağır zarar doğmuş olmasının arandığını, netice olarak davalı tarafça haksız , dayanaksız ve söylemlerle kamuoyunda müvekkili aleyhine intiba yaratma kastıyla yayınlanan haber neticesinde doğan manevi zararının giderilmesi amacıyla huzurdaki davanın ikame edildiğini beyanla 100.000,00.-TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 28/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; haberde, iftira içerikli, hakaret niteliğinde davacıya karalamak veya itibarını düşürmeye yönelik herhangi bir taraf bulunmadığını, haberin bir gazetecilik faaliyeti olarak, basın özgürlüğü kapsamı içinde yapıldığını, dava konusu haberin, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe gecesinde, darbe bildirisinin … kanalında, …’den önce yayınlandığına dair … sitesinde yapılan haberin, müvekkil … Gazetesi’nin internet sitesinde yayınlanmasından ibaret olduğunu, yapılan haberin alenileşmiş haber niteliğinde olduğunu, alenileşmiş haberlerin yayınlanmasında herhangi bir hukuka aykırılık olmadığı Yargıtay kararlarınca da ortaya konulduğunu, haber verme hakkının unsurlarının gerçekleştirildiğini, gazetecinin maddi olayı araştırma gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, haberin basın özgürlüğü kapsamında olduğunu, … Gazetesi’nin gazetecilik meslek etiği kuralları doğrultusunda, mesleğin gereği olarak, halka haber verme yükümlülüğünü yerine getirdiğini, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, talep edilen tazminat talebinin fahiş olduğunu beyanla açılan davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince;”…. davaya konu yazıda; ‘…’ başlığı ile yayınlanan haberin içeriğinde ifadelerin görünür gerçekliğe uygun olmadığı, haber görünür gerçekliğe uymadığından hukuka da uygun bulunmadığı, haberin veriliş şekli ve kamuoyuna yansıtılış biçimi ile davacıya karşı yanlış bir olgu oluşturulduğu, bu nedenle davalıların ifade özgürlüğü altında yayın yaptığının kabulü mümkün olmadığı, yapılan yayında kullanılan ifadeler ile davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir biçimde saldırının gerçekleştiği, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşıdığı anlaşılmaktadır… davanın kısmen kabulü ile ,10.000,00.-TL manevi tazminatın 29/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine….” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraflar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Haberde kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir sözün bulunmadığını, ilgili bildirinin davacı şirkete ait kanalda 23:23’te okunduğunu, görüntülerle kanıtlanmış olduğunu, dava konusu haberin alenileşmiş haber niteliğinde olduğunu, yayının haber verme hakkı ve basın özgürlü kapsamında kaldığını belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince; … kanalında saat 23:23’te o gece yaşanan gelişmelerin ve olayların haberleştirildiği, bir kalkışma var. …: …” şeklinde açıklamanın yapıldığı anlaşılmaktadır. … de yayınlanan darbe bildirisinin ise … deki açıklamadan farklı olduğu görülmüştür. Davalı şirkete ait gazetenin İnternet sitesinde ise; 29/06/2019 tarihinde “… Bildirisini …’den önce … okumuş” başlıklı haberin içeriğinde; “…” ifadelerinin yer aldığı görülmektedir. Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; … de okunan darbe bildirisinin …de yayınlanmadığı, darbe bildirisinin …de okunmadığı, ancak …de yayınlanan “…”, şeklindeki haber göz önüne alındığında haberin davalı tarafından bir başka bakış açısıyla muhalif gözüyle değerlendirilerek gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlık kullanılarak eleştiri sınırları içerisinde aktarıldığı ve yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yapılan yayının basın özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/486 Esas – 2020/404 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b/2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, yeniden hüküm oluşturularak; 1-Davanın REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.707,75-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.627,05-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacının üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça yapılan 61,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Yargılama sırasında gider avansı yatırılması halinde arta kalan kısmın yatıran tarafa iadesine, C- İstinaf incelemesi bakımından; 1-Davalı tarafından peşin yatırılan 171,00-TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve istem halinde kendisine iadesine, 2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Dosya üzerinden inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf aşamasında istinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin takdiren üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 6-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile 302. maddesinin 5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/06/2022