Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1676 E. 2022/1607 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1676
KARAR NO: 2022/1607
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2018/802 – 2019/862
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirket çalışanlarından iş akitleri feshedilen işçilerle ilgili olarak … Gazetesinde ”…” başlıklı haber yapıldığını, yazı ve yorumlarda şirketin ve … markasının kişilik haklarına zarar vermesi kastı ile hareket ederek saldırı-karalama kampanyası başlatıldığını, konunun siyasi bir zemine de oturtularak mecrasından tamamen çıkartıldığını, basın özgürlüğü ile ilgili tüm ilkelerin ihlal edildiğini belirterek 50.000 TL manevi tazminatın haksız fiil vuku tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu haber ve köşe yazılarının DİSK Konfedarasyonuna bağlı Gıda-İş sendikasına üye olduğu için işten atılan davacı işyerinde çalışan işçilerin bu konu ile ilgili yapmış olduğu eylemler, haberler, yazıların haber verme hakkı kapsamında kamuoyuna aktarılması olduğunu, sadece bu haberle değil ülke ve dünyada yaşanan tüm işçi eylem ve haberlerini … gazetesinde yayınladıklarını, gazetecilerin çeşitli olay ve olguları kamuya aktarmakta bu olay ve olgularla ilgili görüşlerini eleştirilerini açıkladıklarını, dava konusu haberler bu kapsamda incelendiğinde tamamen hukuka uygunluk sınırları içerisinde ve haber verme hakkı kapsamında kaldığını, açıklanan nedenlerle haksız olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… davalı gazete yayınlarında; davacı şirket çalışanlarında iş sözleşmeleri 27/10/2015 tarihinde feshedilen işçilerle ilgili 28/10/2014 tarihinde başlayan ve 2 ay boyunca devam eden yayınlarda, işçilerin Gıda-İş Sendikasına üye olmaları nedeniyle işten çıkarıldıkları belirtilmek suretiyle, yapılan eylemler, gösteriler, grev yasakları, işçilerin ve sendikaların olaya ilişkin tepkilerinin kamuyu aydınlatma niteliğinde haber konusu yapıldığı, haberlere dayanak yapılan işçilerle röportaj ve söyleşilerde beyan edilen ifadelerin manşete taşınmasından ibaret olduğu, dava konusu haberlerin bütünü itibarıyla görünür gerçekliğe uygun, basının haber verme, toplumun haber alma hakkı kapsamında kalıp davacının kişilik hakkına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak, davanın reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, müvekkili şirketin, işçinin belini büktüğü, köle istediği, emeği sömürdüğü, ağır çalışma koşulları dayattığı gibi haber ve yorumlarla …in işçi, emek ve sendika düşmanı olarak yaftalandığını, tümü sendikalı olan 1000i aşkın işçinin çalıştığı bir fabrikada, 6-7 işçinin iş akdinin sendika değiştirdikleri için fesih edildiğine dair iddialar ile fabrika önünde direnişe başlamalarından ibaret eylemi, işyeri önündeki direnişi aylarca sürdürmeleri için davalı tarafça kampanya yapmak suretiyle teşvik edildiğini, açmış oldukları davada manevi tazminatın koşullarının oluştuğunu beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, somut olayda; davacı şirket nezdinde çalışan bir kısım işçilerin iş akitlerinin davacı işveren tarafından feshedildiği, davaya konu yazılarda iş bu işçilerin işten çıkartılması akabinde yaşadığı sürece ilişkin gelişmelerin aktarıldığı, yazı dizisinde söz konusu gelişmelerin bazen olduğu gibi, bazense eleştirel ve çarpıcı bir dille ele alındığı, davaya konu yayınlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, haber konusunun gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek iddia kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde aktarıldığı, bu tür düşünce ve yorum açıklamalarına ilişkin eleştirilerin sert bir üslupla dile getirilmesinin fikir farklılıklarının doğal bir sonucu olduğu, sarfedilen sözlerin ağır ve sert eleştiri niteliğinde olduğu, ancak davacının kişilik haklarına saldırı boyutuna varmadığı, dava konusu yayınların basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmıştır. Bu durumda davanın reddi gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesi kararı da aynı doğrultudadır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/802 Esas – 2019/862 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 26,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile 302. maddesinin 5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/06/2022