Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1644 E. 2021/173 K. 27.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1644
KARAR NO : 2021/173
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2018
NUMARASI : 2017/918 – 2018/502
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; … Gazetesinin 11/09/2014 tarihli nüshasından 1. Sayfada “Torba Yasa Meclisten Geçti Havuza Akıtılan Paraya Af Çıktı” ve 8. sayfasında “Torba’dan Vatandaşa Borç, Yandaşa Rant Çıktı” başlıklı haberde yer alan bilgi ve açıklamaların gerçek dışı, dolayısıyla yanıltıcı, haksız ve müvekkillerinin manevi haklarını ve ticari itibarlarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğunu, söz konusu haberde; hükümet tarafından yapılan; Soma’da yaşanan facia sonrasında madencilerle taşeron işçilere yeni haklar getiren torba yasadan yola çıkılarak müvekkillerinin sahibi olduğu … Medya Grubu’nun usulsüz işlemlerle el değiştirdiği ve bu yeni düzenlemelerin bu işlemler esnasında yapılan para transferlerini örtmek için getirildiği, müvekkillerin sahibi olduğu medya kuruluşlarının iktidar güdümünde olan kuruluşlar olduğunu belirttiğini, söz konusu bu çirkin ve müvekkilleri töhmet altında bırakan çıkarımlar ile müvekkillerin usulsüz işlemlerle el değiştirdiği yönünde ve “havuz” şeklindeki söylemlerle ve gerçekliği ve doğruluğu, montaj olup olmadığı, kimler arasında geçtiği meçhul bir ses kaydının tapeleri olduğu iddia edilen bir takım ses kayıtlarına dayanılarak, müvekkil şirketlerin sahibi oldukları yayın organları hakkında kamuoyunda olumsuz bir algı yaratılmasına bilinçli ve kasıtlı olarak vesile olunduğunu, davaya konu yayın içerisinde, hiçbir somut ve geçerli kanıta dayanılmaksızın, … Grubunun satın alınabilmesi için havuz usulü para toplandığı, … Grubu’nun iktidarın güdümünde bir yayın kuruluşu olduğu, bu sebeple yeni torba yasa kapsamında vergi affı düzenlemeleri yapıldığı, kaba tabirle adeta “havuza” (!) aktarılan paranın aklanması (!) için bu düzenlemelerin yapıldığı anlamına gelen ifadelerle ortada bir yolsuzluk varmış ve müvekkiller de bunun bir parçasıymış gibi kamuoyuna aktarılması, haber verme hakkı ile açıklanabilecek ve korunabilecek bir eylem olamayacağını, müvekkil şirketlerin sahibi oldukları Atv-Sabah grubunun gizli kapaklı ve usulsüz işlemlerle el değiştirdiği izlenimini kamuoyuna gerçek gibi sunan dava konusu yayın, müvekkil şirketleri töhmet altında bırakan, kamuoyu nezdindeki güvenirliklerini ve itibarlarını sarsma amacına hizmet eden bir haber niteliğinde olduğunu, davaya konu haber ile müvekkil şirketlerin sahibi olduğu … Gazetesi ve … Televizyonunun usulsüz işlemlerle el değiştirdiği izlenimi kamuoyuna verilmekte; dolayısıyla gerçek dışı bir suçlama gerçek gibi kamuoyu ile paylaşıldığını, müvekkili şirketlerin bugüne kadar herhangi bir usulsüzlüğün içerisinde olmadığını, herhangi bir kisi veya kurumun güdümünde bulunmadığını, her daim tarafsız ve objektif bir şekilde yayıncılık yapmaya devam ettiğini bunun aksinin, kamuoyuna gerçek dışı yayınlar ile empoze edilmeye ve müvekkillerin usulsüz işlemlerle el değiştirdiği ve iktidar tarafından yönlendirildiği algısının kamuoyunda oluşturulmaya çalışılması veya buna vesile olunması da gazetecilik etiği ve İlkeleri ile basın ahlak ve meslek İlkelerine de açıkça aykırı olduğunu, neticede, davaya konu haberin, gerçekliği ve doğruluğu, montaj olup olmadığı, kimler arasında geçtiği meçhul ses kayıtlarına ve o kayıtları hayali bir kurgu dahilinde sunan yönlendirici açıklamalara dayanılarak, müvekkil şirketlerin sahibi oldukları yayın organları hakkında kamuoyunda olumsuz bir algı yaratılmasına bilinçli ve kasıtlı olarak vesile olduğu; müvekkilleri töhmet altında bıraktığı; kamuoyu nezdindeki güvenirliliklerini ve itibarlarını sarsma amacına hizmet ettiğinin sabit olduğunu, müvekkillerini töhmet altında bırakan, mesleki ve ticari itibarlarına, yıllar içinde oluşturduğu güven ve imaja saldırı teşkil eden yayının doğrudan manevi zarar yaratan bilinçli ve kasıtlı bir haksız fiil teşkil ettiğini, yapılan bu kasıtlı ve gerçek dışı yayınla müvekkiller aleyhine kamuoyunun yönlendirildiği ve toplum nezdinde müvekkillerine yönelik kötü ve haksız bir imaj yaratmaya çalıştığını, açıklanan bu nedenlerle açıkça hukuka aykırı ve müvekkillerinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden yayınlar nedeniyle 1. Sayfada “Torba Yasa Meclisten Geçti Havuza Akıtılan Paraya Af Çıktı” ve 8. sayfasında “Torba’dan Vatandaşa Borç, Yandaşa Rant Çıktı” başlığı ile devam eden yayın için müvekkilleri için ayrı ayrı 50.000,00-TL den toplam 100.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile dava konusu yayınların hukuka aykırılıklarının tespiti ve masrafı davalıdan alınmak suretiyle kararın … Gazetesinin ve tirajı en yüksek ulusal iki gazete yayınlanmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; söz konusu haberin torba yasa ve getirdiklerine ilişkin olmakla, yasanın çıkış tarihi ile güncel, yasadan etkilenecek kişilerin vatandaşlar olması ile toplumu ilgilendiren, yasada yer alanların aktarılması ile gerçek ve nihayet olanın eleştirel dille açıklaması ile biçim ve içerik arasındaki düşünsel bağın kurulduğu bir haber olduğunu, haber anons ve asıl kısım olarak 1. ve 8. sayfalarda yayınlandığını, haberin asıl kısmında ne davacının ismi ne … grubunun ismi ne de davacıyı ilgilendiren herhangi bir kelime bulunmadığını, bu sebeple haberin 8. sayfasının değerlendirme ve dava dışı tutulması gerektiğini, aksi halde davacının gösterdiği alınganlık sebebiyle, kendisiyle ilgili olmayan bir habere sansür uygulama çabası gündeme geleceğini ve bunun da hukukun ihlali anlamına geldiğini, bu sebeple, 8. sayfaya ilişkin iddialara karşı cevap vermeye gerek duymadığını, mahkemenin aksi görüşte olması halinde, bu kısma ilişkin cevaplarını da ayrıca beyan sunarak belirteceğini, bu hususlara ek olarak herkesin malumu olan bir hususun haber yapılmaması düşünülemeyeceğini, devletin yaptığından milletin haberi olmalı ilkesi gereği, eğer böyle önemli kurumlarda böyle mühim bir iddia söz konusu oluyorsa, iddianın topluma duyurulması hem toplumsal ilgi gereği hem de kamusal yarar gereği olduğunu, kaldı ki haberin sadece müvekkilleri tarafından yapılmadığını, aylarca her basın ve medya kuruluşunun haberlerinde yer aldığını, tüm sosyal medyada konuşulduğunu, herkesin bildiği konuştuğu tartıştığı bir mevzu haline geldiğini, hal böyleyken davacının rahatsızlık duyabileceği gerekçesiyle haber yapılmamasının, toplumun haber alma özgürlüğüne getirilen bir engel teşkil ettiğini, hak ihlali olmayan haber sebebiyle davanın reddi gerekmekle, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda sadece bir cümleden oluşan dava konusu için 100.000,00-TL fahiş tazminatın, açıkça sebepsiz zenginleşme oluşturduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz davanın ve dava konusu tazminat talebinin reddine, karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; haberin güncel olması, kamuoyunu ilgilendirmesi unsurlarının bulunması nedeniyle basının haber verme kapsamında kaldığı,.. medya kuruluşlarının birbirine rakip olmaları da dikkate alınarak birbirleri hakkındaki haberleri yayınlamaları sert eleştiri kapsamında kaldığı, medya kuruluşlarının katlanması gerektiği, bu nedenle davacıların kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığı…” denilerek, davanın reddine karar verilmiştir.Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; aşamalardaki beyanlarını tekrarla dava konusu yayının basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olmadığını ileri sürerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede: Dava: Basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum, halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.Somut olaya gelince; dava konusu olan 11.09.2014 tarihli Sözcü gazetesinin dava konusu edilen “Havuza verilen paralara da af var” başlığıyla yayınlanan yazı bütün olarak değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde torba yasa hakkında eleştirel mahiyette ifadelere yer verildiği, yazının Basın ve İfade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. (Aynı mahiyetteki Emsal;Yargıtay 4. HD. 2018/3857 E. – 2019/1258 K.)Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/918 Esas – 2018/502 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 118,60-TL istinaf karar ve ilam harcından yatırılan 35,90-TL’nin düşümü ile eksik kalan 82,70-TL harcın istinaf eden davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,5- HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/01/2021