Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1563 E. 2022/1174 K. 25.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1563
KARAR NO: 2022/1174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2020
NUMARASI: 2019/318 – 2020/361
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin Türkiye’nin en büyük medya kuruluşu olan …’ya bağlı olarak faaliyet gösteren başta .., … ve … Gazeteleri ile …, … , … olmak üzere birçok yazılı ve görsel basın kuruluşunu bünyesinde barındıran … Medya Grubu’na bağlı www…com.tr internet sitesinin yayın hakkı sahibi olan şirket olduğunu, Mîllî Gazete’nin 11.03.2019 tarihli nüshasında manşette büyük harflerle ve davacı … ‘in Logosu Kullanılarak; “…” başlığı ile, ikinci … harfine … logosu eklenmek suretiyle yayınlanan haberin davacının haklarını ve itibarını zedeleyen, açıkça hakaret ve iftira içeren ifadeler barındırdığını ayrıca söz konusu haberin davalılara ait internet sitesinde https://www…com.tr/… URL adresinde de yayınlandığını, dava konusunun haberlerde aynen; edepsizlik, yalan … iftiranın dozu daha da artıyor, sağdaki ve soldaki de yalan haber, …, söz konusu haberlerin manşetten ve büyük harflerle davacı şirket’in Jogosu kullanılarak davacı şirkete “Yalancı” şeklinde isnatta bulunularak yayınlanmasının zararın etkisini daha da artırdığını, söz konusu yayınlarda davacı şirket’in internet sitesinde 09.03.2019 tarihinde yayınlanan “…” başlıklı hukuka uygun haberinin görseli de kullanılarak, söz konusu haber adeta bahane gösterilerek davacı şirket’e hakaret edildiğini, ağır ithamlarda bulunulduğunu, dava konusu haberlerde geçen; “…” şeklindeki ifadenin başlı başına hakaret ve iftira teşkil ettiğini, davacı şirketin bir basın yayın kuruluşu olduğunu, söz konusu isnatların hiçbir dayanağının bulunmadığını, davalının isnatlarının tek amacının davacı şirket aleyhine kamuoyu yaratma çabası olduğunu, dava konusu yayınlar ile davacıya karşı dayanağı olmayan ve doğru olmadığı çok açık olan ithamlarda bulunulduğunu, davacı şirket aleyhine kamuoyu oluşturulmasının amaçlandığını, Hukuk Genel Kurulu Kararı’nda da belirtildiği üzere “gerçek dışı haber verilmesi daima hukuka aykırılık” “Yalancı” ve “İftiracı” ifadelerinin emsal yargıtay kararında da hukuka aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu yayınlarda manşetten, büyük harflerle, davacı şirketin logosu kullanılarak davacı şirketin yalancı ve iftiracı ilan edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu yayın ile basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığını belirterek davaya konu haksız haber sebebi ile 100.000,00 TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 11.03/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava konusu ifadelerin hukuka aykırılığının tespiti ve masrafı davalılardan alınmak suretiyle kararın tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; haberin yorum yapılmaksızın, haberin doğruluğu ve yanlışlığı hakkında bir kanaat dahi belirtilmeksizin objektif bir biçimde halkın haber alma özgürlüğü ve basının haber verme hakkı çerçevesinde hukuka uygun olarak aktarıldığını, eleştiri sınırları içinde kalan, hukuka aykırı olmayan, basın görevi olan kamuoyuna haber verme niteliğinde kalan işbu haber dolayısıyla davacının haklarına yapılmış bir saldırı bulunmadığını, ve davanın reddi gerektiğini, basının halka ulaştırmasında kamu yararı bulunan haberleri zamanında ve haberin gerektirdiği ayrıntılarla doğru olarak toplayıp topluma ulaştırdığında kamu görevi niteliğindeki görevini yerine getirmiş olduğunu, dava konusu haberde yayınlanmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi bulunan gerçek ve güncel bir haber olduğundan, ayrıca olayın, açıklamanın, eleştirinin özle biçim dengesi korunarak yayımlandığından davacının iddiası gibi basında sorumlu tutulamadığını, haberi yorum yapmadan yayınlayan gazetelerin tazminattan sorumlu tutulamayacaklarını, aksi halde basın özgürlüğünün ihlal edilmiş olacağını, davaya konu yazıların ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla dava konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığını ve hukuka uygun olduğunu, haksız yere açılmış olan davanın reddi gerektiğini, davacının taleplerinin kötü niyetli ve haksız zenginleşme adına olduğunu, manevi tazminata faizin olay tarihinden itibaren değil dava tarihinden itibaren işletilebileceğini belirterek tamamen haksız ve hukuka aykırı olan hukuki dayanaktan yoksun sadece sebepsiz zenginleşmek maksadıyla açılmış olan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davaya konu olan olayda; davacı tarafa ait … canlı yayınında … yapıldığı yönündeki haber üzerine davalılara ait Milli Gazede’de 11/03/2019 tarihinde yayımlanan haberde davacının bünyesinde barındırdığı … logosu kullanılarak “…” başlığı altında “… ….” şeklindeki ifadeler içeren haberin davacının haklarını ve itibarını zedeleyen, açıkça hakaret içeren, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, eylemin bu yönüyle hukuka aykırılık oluşturduğu taktir edilmekle davanın konusuna, tarafların sıfatına, olayın meydana gelmesindeki özelliklere göre 3.500,00 TL manevi tazminatın haberin yayınlandığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, haykırılığa ilişkin karar özetinin karar kesinleştiğinde tüm Türkiye’de yayınlanan trajı en yüksek iki büyük gazetede masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğunu, amaca uygun olmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulü ile karar özetinin tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; kamu hizmeti gerçekleştiren kurum ve kuruluşların kişilik haklarını ihlal edici mahiyette olmadığı sürece her türlü eleştiriye katlanmakla yükümlü olduğunu, görselde bir siyasi partinin açıkça ‘…’ yapmakla suçlandığını, müvekkilinin, davacı şirketin yaptığı haberlerin gerçek olmadığı kanaatiyle ilgili haberlere ”…” ve bir siyasi partinin mensupları tarafından ezana saygısızlık yapıldığı iddia edilmesinden dolayı ”’…” ifadelerini kullanıldığını, tazminata hükmedilmesini gerektirecek hiçbir durumun bulunmadığını savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Davalı vekili, verilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurmuşsa da mahkemece çıkarılan muhtıraya rağmen istinaf karar ve ilam harcını yatırmadığından, davalı vekilinin istinaf talebi HMK’nın 352.maddesi uyarınca usulden reddedilmiş, davalı yönünden istinaf incelemesi yapılmamıştır. Davacı vekilinin istinaf talepleriyle ilgili olarak istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; basın yoluyla kişilik hakkına saldırı nedeniyle manevi tazminat davasıdır.Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince;davacı tarafa ait …canlı yayınında … yapıldığı yönündeki haber üzerine davalılara ait Milli Gazete’de 11/03/2019 tarihinde yayımlanan haberde, davacının bünyesinde barındırdığı … logosu kullanılarak “…” başlığı altında “…, …, Taksim İstiklal Caddesi’nde aile ve kadın düşmanı derneklerin yaptığı eylemdeki ezanı ıslıklama saygısızlığı üzerinden yeni iftiralar üretmeleri de sert tepkilere neden oldu…” şeklinde ifadeler kullanıldığı anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda; olayın meydana geliş biçimi, davalının davacı için kullandığı ifadeler, yayının davacı üzerindeki etkisi, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı az değildir. Davacı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin ise HMK’nın 352.maddesi uyarınca usulden reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/06/2020 tarih, 2019/318 Esas – 2020/361 Karar sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Davalılar vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 352.maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 239,08-TL harcın mahsubu ile kalan 158,38-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, Davalılar yönünden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 5/04/2022