Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1255 E. 2022/905 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1255
KARAR NO: 2022/905
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2018
NUMARASI: 2017/567 Esas – 2018/946 Esas
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; … Gazetesi’nin 28/01/2015 tarihli nüshası 1.sayfa manşette yayınlanan “…” ve devamı gazetenin 5.sayfasında yayınlanan “…” başlıklı yazılarda yer alan bilgi ve açıklamaların müvekkilinin yayın organları hakkında gerçek dışı haberin manevi haklarını ve ticari itibarlarını toplum nezdinde rencide eden isnatlar içermesinden ötürü, 50,000TL manevi tazminatın,yayın tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile dava konusu haberlerin hukuka aykırılıklarının tespiti ve … Gazetesi’nde ve trajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasını istemiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; … Yayıncılık A.Ş ‘nin … Gazetesi yayın sahibi olduğunu, …’ın da imtiyaz sahibi olduğunu,her iki müvekkilinin de … Gazetesi’nin kurulduğu 2007 yılından bugüne basın ahlak etiğine,hukuk-kamu düzenine uygun haber yaptığından bahisle davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… davanın kısmen kabulü ile 10.000,00-TL manevi tazminatın yayım tarihi olan 28/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, 6102 Sayılı TTK’nın 59. maddesi gereğince hükmün kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalılardan alınarak en yüksek 3 gazeteden birinde bir defa ilanına, fazlaya ilişkin istemin reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu haberde müvekkilinin ticari itibarını zedeleyici yorumlar yapıldığını ve hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve daha yüksek bir tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığını, Haberde aynı manşetlerin atılmasının eleştirildiğini ve haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu, Hükmedilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.Davalılar vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu edilen 28/01/2015 tarihli ve ”…” ve “…” başlıklı yazı içeriğinde; “… ‘ diyor, … ‘ … ‘ diye manşet atıyor.” şeklinde davacı şirkete ait yayın organları hakkında bir kısım itham ve ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. Bu kapsamda; davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde haberde davacı basın kuruluşu hakkında genel bir değerlendirme yapmayıp somut bir olgu isnadında bulunulduğu, basının …’dan emir aldığı, özgür ve tarafsız olmadığına yönelik isnatlarda bulunulduğu, ancak bu isnat ve iddialara ilişkin herhangi bir veri veya belgenin sunulmadığı, yazı içeriğindeki ifadelerin aynı yayın grubuna ait gazetelerin birbiriyle olan haber ilişkisine yönelik olabileceği ancak …’ın isteği üzerine haber yapıldığı şeklinde yorumlanamayacağı, bu haliyle haberin görünür gerçekliğe uygun olmadığı, yayının basının haber verme, toplumun da haber alma hakkı kapsamında yapılmadığı ve doğrudan davacının ticari itibarına saldırının hedeflendiği, bu durumda basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalılar vekilinin istinaf istemi yerinde değildir. Manevi tazminatın miktarı yönünden yapılan istinaf istemine gelince; 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda; haberin veriliş biçimi ve davacı üzerindeki etkisi, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Bu nedenle taraf vekillerinin tazminat miktarına ilişkin istinaf istemlerinin reddi gerekir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf istemlerinin HMK’ nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/567 Esas – 2018/946 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf istemlerinin HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 31,40-TL ve 171,00-TL harçtan mahsubu ile kalan 121,70-TL harcın kararın kesinleşmesine müteakip ve talep halinde davacı tarafa iadesine, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 683,10-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 116,37-TL ve 54,40-TL harçtan mahsubu ile kalan 512,33-TL harcın davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 6-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/03/2022