Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/750 E. 2019/836 K. 30.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/750
KARAR NO : 2019/836
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2018
NUMARASI : 2016/684
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali İstemli
KARAR TARİHİ: 30/04/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “Tuzla … Mahallesi, … pafta, … ada, .. nolu ( … ) parsel” maliki olarak davalı …’nin 150 sicil nolu katılımcısı olduğunu, katılımcısı olduğu bölgenin … olduğunu, davalının 2004 yılından beri müvekkiline ait taşınmazın tapu tescil işlemlerini tamamlamadığını, 03/03/2016 tarihli Genel Kurul Toplantısının usul ve yasaya aykırı olarak yapıldığını, … Uygulama Yönetmeliğinin Genel Kurul toplantılarına ilişkin 21. ve 22. Maddeleri gereğince Bakanlık temsilcisine yapmış oldukları itiraza rağmen Genel Kurul Toplantısının gerçekleştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yok hükmünde olduğunu, müvekkiline tahsis edilen parsele ilişkin olarak davalı … 26/04/2012 tarih – 275 sayılı ve 28/05/2015 tarih – 442 sayılı Yönetim Kurulu Kararları ile almış olduğu tahsisin iptali kararlarının da TTK’nın 391. Maddesi gereğince batıl olduğundan iptali gerektiğini, müvekkiline bu tahsis yapılırken aynı zamanda ve aynı durumda olan şahıslara da tahsisli yerler verildiğini, onlara tapu verilirken müvekkiline verilmemesinde davalının kötü niyetli olduğunu belirterek, müvekkilinin maliki olduğu taşınmaz tapu sicilinde yapılacak spekülatif ve muvazaalı (tahsis, tahsis iptali, geri alım, kamulaştırma, icra, ihale v.b.) işlemlerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, müvekkilinin … pafta, … ada, … nolu ( … ) parsel maliki olarak davalı … 150 sicil nolu katılımcısı olduğunun tespitine, söz konusu batıl yönetim kurulu kararlarının iptali ile karar defterine şerhine, 03/03/2016 tarihli Genel Kurul Toplantısının iptaline ve yok hükmünde sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince, 07/06/2016 tarihli tensip zaptıyla; dava konusu taşınmazın tapu kaydına davalı şerhi konulmasına, tedbir talebinin dilekçeler teatisi tamamlandığında değerlendirilmek üzere bu aşamada reddine karar verilmiştir.Davalı vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; iş bu iptal davasının süresinde açılmadığını, ayrıca müvekkili tarafından yapılan işlerin kanuna ve hukuka uygun olduğunu, müvekkili tarafından sadece 4 adet parsele ilişkin tahsislerin iptaline karar verildiğini, zira bu parsellerin tahsis edildiği şahıslarca inşaata başlanmamış olduğunu, oysa 15/03/2012 tarihli Genel Kurulda alınan kararlar doğrultusunda inşaata başlamayanların tahsislerinin iptal edileceğinin açıkça kararlaştırılmış olduğunu, .. Yönetmenliğinin 108. Maddesi gereğince verilecek ek süre ile birlikte toplam 5 yıl içerisinde inşaatına başlamayan arsa tahsislerinin iptali konusunda Yönetim Kurulunun yetkilendirildiğini, davacının 14 yıl boyunca tahsis edilen 7103/1 (…) parsel için tüm uyarılara rağmen hiç bir işlem yapmadığını, inşaatlarına başlamadığını, üretime geçmediğini, müvekkili tarafından yapılan bir kamulaştırma işlemi olmadığını, … Uygulama Yönetmenliğinin 23.2 Maddesi gereğince Bakanlık temsilcisi nezdinde yapılan Genel Kurul’un yok sayılmasının mümkün olmadığını, Genel Kurulun yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, uzun süren dilekçeler teatisi sürecinden sonra, yapılan 18/10/2018 tarihli duruşmada ihtiyati tedbir talebi reddedilmiş, bu ara karar doğrultusunda gerekçeli ara karar ise 26/10/2018 tarihinde; “HMK’nun 390/3. Maddede düzenlenen …”davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmü nazara alınmıştır. Zira, getirtilen … yönetimi, 03/03/2016 tarihli genel kurul kararı, iptali istenen yönetim kurul kararları nazara alınarak; … yönetmenliğinin 108. Maddesi ve davacının inşaata hiç başlamadığı iddiası karşılığında; iptalin ancak eşitlik ilkesine aykırı olarak ve hiç inşaata başlamayan kişilere yapılan tahsisin iptal edilmemesi halinde söz konusu olabileceği; bunun bilirkişi incelemesi ile tespit edilebileceği; o aşamaya kadar davalının vermiş bulunduğu kararlar diğer yönlerden kendi mevzuatına ve yönetmenliğine uygun görüldüğü sebebiyle; ihtiyati tedbirin reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle yazılmıştır.Bu ara karar davacı vekiline tebliğ edilmeden davacı vekilinc 24/10/2018 tarihli dilekçeyle istinaf talebinde bulunulmuş, bu dilekçe davalı vekiline 09/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde özetle; Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tedbir talebinin reddinin Anayasa’nın 141/3. Maddesine aykırı olduğunu, müvekkile ait arsanın 3. bir kişiye tahsis edilmesinin telafisi fevkalede zor hak kayıplarına sebep olacağından ihtiyati tedbir talebinin kabulünün elzem olduğunu, iptali talep edilen kararlarda belirlenen bedelin davalı KOSB yönetimince ödenmediğini, bu nedenle müvekkilinin maliki olduğu arsayla ilgili tasarruf haklarının tümüyle kısıtlanmakta olduğunu, inşaatını tamamlamış ya da tamamlamamış tüm bölge katılımcılarının tapularının tescil edilmiş olmasına rağmen müvekkili şirketin tapusunun tescil edilmediğini, kuruluşundan bugüne kadar hiçbir katılımcının tahsisinin iptal edilmediğini, ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİ’nin “Başkalarına devir” kenar başlıklı 109/3. maddesinin; “Bu arsalar katılımcılar veya mirasçıları tarafından borcun tamamı ödenmeden ve tesis üretime geçmeden satılamaz, devredilemez ve temlik edilemez” şeklinde olmasına rağmen davalı OSB’nin diğer katılımcılarında bu şartların hiçbirinin aranmadığını, Bakanlığın talimatına dayanak denetimin/incelemenin sonunda Bilim, Sanayi ve Tekonoloji Bakanlığının 41122814-667.02E.251 sayılı 24/06/2016 tarihli suç duyuruları konulu yazısı ile davalı KOSB yöneticileri hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosuna 2016/107763 Sor. Nolu dosyada soruşturma başlatıldığını, davalının Bakanlık incelemesinde ve savcılık soruşturmasındaki beyanları ile mahkemeye verdiği cevaplarının çelişkili olduğunu, davalı KOSB yönetiminin 4562 sayılı Kanun ile tanınan imtiyaz ve yetkilerini kötüye kullanarak muvazaalı işlemlerle müvekkilinin sahibi olduğu taşınmazı değerinin çok altında bir bedel ile iktisap etmek gayretinde olduğunu, müvekkilinin mailiki olduğu arsa bedeli ile ilgili yönetim kurulu kararının müvekillinin davet edilmediği genel kurul toplantısında karara bağlandığını, genel kuruldan önce müvekkilinin katılımcı vasfının sona ermesinin hukuken mümkün olmadığını, HMK’nın 389/1. maddesine göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik nedeniyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiğini, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesine göre, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmayacağını, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbirin reddine ilişkin kararının kaldırılarak tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Dava: Davalı OSB’nin 26/04/2012 ve 28/05/2015 tarihli Yönetim Kurulu Kararlarının, 03/03/2016 tarihli Genel Kurul Toplantısının iptali talebine ilişkindir.Dairemizin önüne gelen uyuşmazlık ise; bu davada talep edilen “davacının maliki olduğu taşınmazla ilgili yapılacak tahsis, tahsis iptali, geri alım, kamulaştırma, icra, ihale v.b. işlemlerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması” talebinin reddine dair verilen ara karara ilişkin istinaftır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/2 maddesine göre, talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hallerde hakim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim her somut olayda ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nın 396.maddesi uyarınca durum ve koşulların değişmesi halinde mahkemesince ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verilmesi her zaman mümkündür.Yukarıda yazılı madde hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir konulması talep edilen mal yada hakkın dava konusu olması gerekir. Ancak nihai hükümle ve yargılama sonucu hüküm altına alınabilecek amaca tedbir yoluyla ve ara kararla ulaşılamaz. Somut olaya gelince; davanın konusunun İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi’nin 26/04/2012 ve 28/05/2015 tarihli Yönetim Kurulu Kararları ile 03/03/2016 tarihli Genel Kurul Toplantısının iptali talep edildiği, tedbiren bu Yönetim Kurulu kararlarının ve Genel Kurul kararının uygulanmaması yönünde ara karar verilemeyeceği, buna dair tedbir talebinin ancak yargılama ile tartışalacak ve nihai hükümle birlikte değerlendirilecek bir husus olup, nihai kararla elde edilecek şekilde tedbir kararı verilemeyeceği, ilk derece mahkemesince bu doğrultuda tedbir talebinin reddine ilişkin verilen 18/10/2018 tarihli ara kararın tedbir müessesi usulüne ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ve tedbir taleplerinin HMK’ nın 353/1-b.1 maddesi gereğince reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/684 Esas sayılı 18/10/2018 tarihli ara kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubuna, 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, HMK’nın 302. maddesinin 5.fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,3-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf gider avansı olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına, tarafınca yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/04/2019