Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/637 E. 2019/879 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/637
KARAR NO : 2019/879
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2018
NUMARASI : 2018/212 – 2018/915
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili bankanın Türkiye genelinde hizmet veren bir banka olduğunu, davalılardan …A.Ş’nin, … gazetesinin ve gazetenin internet sitesinin imtiyaz sahibi, … gazete yazarı,… ise 5817 sayılı basın kanunun tüzel kişiliğin sahibi ve yönetim kurulu başkanı olduğu, … gazetesinde ve gazetenin internet sitesinde Genel Müdür … hakkında asılsız, gerçek dışı, hakaret ve iftira içeren, kişilik haklarının ihlal eden haberler yayınlandığını, haberde müvekkili bankanın gayrı hukuki ve gayrı ahlaki oluşumlar içinde yer aldığı hususunun iddia edildiğini, müvekkili bankanın hiç bir lobi faaliyetinde yer almadığını, … katılmadığı bir kahvaltı toplantıya katılmış gibi gerçeğe aykırı haber yapıldığını, hukuka aykırı ve kişilik haklarını hedef alan gerçek dışı iddialar içeren yayın nedeniyle güven kuruluşu olan bankanın kişilik haklarının zedelendiğini, bankanın itibarının zarar gördüğünü, bu sebeplerle müvekkil bankanın tüzel kişiliğine yapılan saldırı nedeniyle oluşan zararın kısmen telafisi için iş bu tazminat davasını açtıklarını, 15.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini kararın aynı gazetede ve ulusal ve yerel tirajı en yüksek üç gazetede yayınlanmasını, tedbir talebinin kabulünü, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasını talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: Eser sahibi ya da yayımcı olmayan müvekkili …, işbu manevi tazminat davasında hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, söz konusu köşe yazısında gerçeğe aykırılık, hakaret ve iftira içeren söylemlerin olmayıp, yazının eleştiri kapsamında bulunduğunu, dava konusu köşe yazısının, dava dilekçesinde beyan olunanın aksine belgeye dayalı olarak ‘‘iddia ediliyor’’ ifadesiyle verildiğini, talep edilen tazminat miktarının çok fahiş olduğunu belirterek, müvekkili … hakkındaki davanın husumetten reddine, diğer müvekkilleri aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince Yapılan Yargılama Sonucunda; Davacının davasının reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekiline 10/01/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı tarafça 18/01/2019 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulmuş, gerekli istinaf harçları yatırılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece her ne kadar Yurt gazetesi ve internet sitesinde yayınlanan bu yazının gazetecilik refleksiyle yazılmış bir yazı olduğuna kanaat getirildiği belirtilmiş ise de, yazının bütünü incelendiğinde, dava konusu haberin gazetecilik refleksi ile yazılmış bir yazı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin, olmayan bir dosyayı kararına dayanak yaptığını, zira müvekkili banka genel müdürü … yargılandığı böyle bir Ağır Ceza Mahkemesi dosyası bulunmadığını, mahkemece olmayan bir dosyanın hükme dayanak yapılmasının, kararın eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayandığını gösterdiğini, mahkemeca, faiz- lobi kelimelerinin ayrı ayrı TDK daki anlamlarına göre değerlendirme yapılmış ise de, gerekçeli kararında “veremli” kelimesinin anlamını açıklamadığı gibi “faiz lobisinin veremli bankacısı” veya “Bankacılar:… veremli” cümlelerini de değerlendirmediğini, yazıdaki “Faiz lobisinin veremli bankacısı” ibaresi ile açık bir hakarette bulunulduğunun ortada olduğunu, ne müvekkili banka, ne de genel müdür …’in, bugüne kadar hiçbir şekilde kanunlara aykırı bir eylemin içinde bulunmadığı halde, gazetede yer alan haberde ve internet sitesinde yer alan yazılarda müvekkili bankanın “gayri hukuki ve gayri ahlaki oluşumlar içinde yer aldığının” iddia edilmesinin kişilik haklarına ağır bir saldırı niteliğinde olduğunu, davalıların ifade özgürlüğü sınırını aşarak haber yaptıklarını, haberin/yazının yazılmasına sebep teşkil eden Ağır Ceza mahkemesindeki yargılamanın davacının genel müdürü ile ilgisi olması şeklindeki gerekçenin gerçeğe uygun olmadığını, çünkü ortada böyle bir ceza davası bulunmadığını. söz konusu yayınlar verilirken, Banka adı ve … logosunun kullanılmasının, müvekkili bankanın itibarını daha fazla zedelediğini, Rekabet Kurulu tarafından 12 banka hakkında aynı konuda ceza verilmesine rağmen sadece … hakkında haber yapılması, diğer banka genel müdürleri hakkında haber yapılmaması, üstelik böyle bir toplantıya katılmamış olmasına rağmen sadece müvekkili banka ve genel müdürü hakkında haber yapılmış olmasının, haberin kasıtlı olarak müvekkili bankanın hedef alınarak yapıldığını gösterdiğini, yazıda bahsi geçen toplantının 2008 yılına ait olduğunu, … katılmadığı bir taplantıya katılmış gibi haber yapılmasının, olayda kamu yararı bulunmadığını da gösterdiğini, haberin yayınlanmasından bir gün sonra internet sitesindeki haberde “(…) dünkü yazı ile yapılan açıklamada … de olduğu bilgisine yer verilen kahvaltıda kendisinin bulunmadığı bölümü doğrudur.” şeklindeki haberle, haberin gerçeğe aykırı olduğunun, yazarın kendisi tarafından da kabul edildiğini, dava konusu haberde, basının Anayasa ile düzenlenmiş haber verme ve aydınlatma özgürlüğü sınırlarının aşıldığını, müvekkili davacının kişilik haklarını ihlal eden, ticari itibarını zedeleyen, gerçeğe aykırı, hakaret ve iftira içeren yayınlar yapıldığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, basın ve yayın yoluyla kişilik haklarının ihlal edildiği iddasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut uyuşmazlıkta; dava konusu yazı bir bütün olarak incelendiğinde, yazının dava dışı … yönelik olarak kaleme alındığı, haberde davacı bankanın adının, … banka genel müdürü olması nedeniyle geçtiği, hakaret niteliği taşıdığı iddia edilen ” … veremli” “Faiz lobisinin veremli bankacısı” şeklindeki ifadelerin, … yönelik olarak kullanıldığı, davacı bankaya hakaret amacı güdülmediği, haberin genel yayın ilkelerine uygun olduğu, basın özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı anlaşılmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/212 Esas 2018/915 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının, peşin alındığından yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 100,00 TL istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra HMK’nın 333.maddesi gereğince ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, tarafınca yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/05/2019