Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/568 E. 2019/740 K. 17.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/568
KARAR NO : 2019/740
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2017
NUMARASI : 2014/929 – 2017/572
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas ve Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyası ile müvekkili şirketin adresine gelinerek icra dosyasının gerçek borçlusu gibi haciz yapılarak müvekkiline ait … marka … fiilen haczedildiğini, yapılan haciz işlemine karşılık 28.09.2011 tarihinde İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/966 esas sayılı dosyası ile istihkak davası açıldığını, dava değeri 40.000.-TL olan dosyaya %25 teminat ile tedbir kararı alındığını, müvekkili şirket tarafından 10.000.-TL olarak yatırılan teminatın, mahkemenin müvekkilini haklı bulması neticesinde teminatın yaklaşık iki yıl sonra iade alındığını, bu dava devam ederken aynı taraflar tarafın İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas ve Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyası ile … marka … fiilen haczederek muhafaza altına aldıklarını, 28.09.2011 tarihinde İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1942 esas sayılı dosyası ile istihkak davası açıldığını, müvekkili tarafından 6.000.-TL teminatın da bu dosyaya yatırıldığını, muhafaza altına alınan makine müvekkilinin iş faaliyet alanının belkemiği olduğu için iş yapamaz hale geldiğini, elinde makinesi olmadığı için işleri yetiştiremediğinden iş yaptığı firmaların sözleşmeleri fesih ettiğini, aynı borca ilişkin aralarında hiçbir organik bağ bulunmayan müvekkili 3.kişinin şirketine sürekli hacze gelinmesinin müvekkil şirketin ticari prestijinin zedelenmesine ve iş kaybına neden olduğu gibi aynı zamanda müvekkili şirketin maddi zarara uğradığını, aynı konuya ilişkin olarak devam etmekte olan bir dava mevcut iken borçluya ait 16.000.-TL tutarındaki bîr borç için 40.000.-TL’lik malın haczinin gerçekleştirmesinin davalı yanın kötü niyetinin en belirgin özelliği olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000.-TL maddi 1.000.-TL manevi tazminata takdir edilecek bedele zarar tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile tahsili ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Haciz tarihleri 15.09.2011, 23.09.2011 ve 18.10.2011 olduğuna göre, zararın meydana geldiği an yürürlükte olan BK m.60’ta düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu yönüyle davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında taraf olmadığını, bu nedenle bu dosyadaki haciz işleminden kaynaklanan zarara ilişkin olarak müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, müvekkil şirketin İstanbul …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı ile dosyası ile başlatmış olduğu icra takibinde alacaklı olduğunu, dosya kapsamında borçlunun mevcut adreslerinde haciz işlemleri yapıldığını, “… . Sok. No…. …/İST.” adresi icra takibine konu bonoya borçlu tarafından yazılan ve imza altına alınan, yani borçlunun kendi adresi olarak ikrar ettiği adres olduğunu, aynı zamanda …’dan yapılan araştırmada borçlunun ortağı olduğu “…San. Tic. Ltd. Şti.”nin ticaret sicil kayıtlarındaki resmi adresinin de “…Sok. No:.. …./İST ” olduğunun tespit edildiğini, açıklanan nedenlerle müvekkilinin kusuru bulunmadığını, davacının zararından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, icra takibine konu bonoda borçlu tarafından ikrar edilen adres ile borçlunun ortağı olduğu şirketin ticaret sicil kayıtlarındaki resmi adresinin aynı olması nedeniyle müvekkili tarafından bu adreste yapılan haciz işlemine ilişkin müvekkile kusur izafe edilemeyeceğini belirterek, dava haksız fiil için öngörülen zamanaşımı süresinde açılmamış olduğundan davanın usulden reddine, husumet konusundaki itirazlarının kabulüne, hukuki dayanaktan yoksun ve haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İlk derece mahkemesince; “…Yukarda ayrıntılı olarak aktarılan seyre nazaran ilk tesbiti gereken husus İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında gerek takip, gerek ihtiyati haciz kararı ve gerekse fiili haciz işlemi davalı … Ltd. Şti. tarafından değil, dava dışı … tarafından yapılmıştır. Keza İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi’de anılan kararında; davalı …’nın alacaklı veya temlik alan gibi bir sıfatla icra dosyasında taraf olmadığını beyanla davacı yanın tazminat talebinin reddine karar vermiştir. Bu itibarla anılan dosya yönünden (ve 6.000,00 TL miktarlı teminata ilişkin olarak) davalı şirkete husumet yöneltilmesi yerinde değildir. … Davacı yanın iş kaybından kaynaklanan zarar talebi bakımından yapılan değerlendirmede, makine 23.09.2011 tarihinde muhafaza altına alınmış ve 04.10.2011 tarihinde iade edilmiştir. Davacı … Ltd Şti’nden verilmiş 08.09.2011 tarihli bir teklif mektubu ve 30.09.2011 tarihli bir yazıya dayanmış olmakla birlikte,… davacının … Ltd Şti’ne 08.09.2011 tarihinde sunduğu ve sipariş emri olarak kaşelenen konveyör sistemi teklifinin 5. Maddesinde (yapılacak sistemin kesimlerinin Lazer kesim makinesinde işleneceğinin) taahhüt edildiği görülmektedir. Bu itibarla hacze konu makinenin belirtilen zaman aralığında davacı bünyesinde bulunmamasının, lazer kesim koşulu nedeniyle işin zamanında yapılması ya da yapılamamasına bir etkisinin olmayacağı belirlenmiştir. Davacı tarafça yatırılan 10.000,00 TL tutarlı teminat bakımından 03.10.2011 ile iade kararının verildiği 23.01.2013 tarihi arasında geçen 477 gün için ve davacının faiz talep şekli ile bağlı kalınarak yapılan hesaplamada, bu nedenle uğranılan zarar miktarı 1.1192,50 TL olarak belirlenmiş, ayrıca dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti tarafından düzenlenen, makinenin kaldırılması ve yediemin giderlerine ilişkin olarak vinç çalışma bedeline dair tanzim olunan 04.11.2011 tarih ve 173586 numaralı KDV dahil 590,92 TL miktarlı fatura bedelininde zarar kapsamında bulunduğu kabul edilmiş, manevi tazminat talebi bakımından yapılan değerlendirmede;… toplanan tüm delillere göre saptanan maddi zarar miktarı ve manevi tazminat talep miktarı ile birlikte değerlendirilerek istemin kısmen kabulü gerektiği sonucuna varılmış, davanın dava değerinin arttırılmasına ilişkin talebide dikkate alınarak davanın kısmen kabulü yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davacının İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına ilişkin taleplerinin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davanın kısmen kabulü ile;1.000,00 TL maddi tazminat ve işlemiş 119,25 TL faiz olmak üzere toplam 1.119,25 TL tazminatın ve 590,92 TL masraf bedelinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, bu miktarlardan 1.000,00 TL’ye 23.01.2013 tarihinden itibaren ve 590,92 TL’ye 04.10.2011 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, şeklinde karar verilmiştir.Karar davacı vekiline 23/11/2017 tarihinde, davalı vekiline 01/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekilince sunulan 15/12/2017 tarihli dilekçeyle istinaf başvurusunda bulunulmuş, bu dilekçe davacı vekiline 04/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın zarara uğradığını ispat edemediğini, buna rağmen yerel mahkemenin teminatın yatırıldığı tarih ile iade tarihi arasında geçen 477 gün için maddi tazminata hükmetmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, haczin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sy. B.K.’nun BK. 41 ve devamında düzenlenen haksız fiil hükümlerine göre; haksız fiillerde zamanaşımının 1 yıl olduğunu, haciz tarihleri 15.09.2011, 23.09.2011 tarihleri olduğuna göre; zararın meydana geldiği an yürürlükte olan BK m.60’ta düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, bu yönüyle davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın zarar iddiasının dayanaktan yoksun olduğunun 15.04.2016,12.07.2016 ve 19.12.2016 tarihli bilirkişi rapoları ile kesinlik kazanmış olmasına rağmen yerel mahkemenin aksi yöndeki hükmünün hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından zarar olgusunu ispat edilememiş olmasına rağmen tazminat taleplerinin kısmen kabulünün doğru olmadığını, borçlu tarafından ikrar edilen adreslerde yapılan haciz işlemleri nedeniyle müvekkiline kusur yüklenmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bu sebeplerle ve HMK’nın 335.maddesi gereğince re’sen gözetilecek nedenlerle mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA: Haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Yerel mahkeme tarafından hükmün verildiği tarih itibarı ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 341/2. maddesinde; “Miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nun Ek 1. Maddesinin 1. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2017 yılı için HMK’nun 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00-TL olmuştur.Somut olayda; maddi tazminat talebi yönünden davalı tarafça istinafa konu edilen miktar 1.710,17-TL olup, sözkonusu miktarın hükmün verildiği tarih itibarı ile öngörülen kesinlik sınırının altında kalması sebebiyle yerel mahkemece verilen karar maddi tazminat için davalı bakımından hüküm tarihinde miktar itibarı ile kesindir. Hükmün verildiği tarih itibarı ile miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.Bu durumda, hüküm tarihi itibarı ile kendisi bakımından kesin olduğu yasada açıkça belirtilen maddi tazminat kararına karşı davalı taraf istinaf kanun yolu başvurusunda bulunamaz.Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nun 346. maddesi gereğince, hüküm tarihi itibarı ile kesin olan maddi tazminat kararına karşı istinaf başvurusunda bulunan davalı tarafın istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.Manevi tazminat yönünden davalının istinafları değerlendirildiğinde;Haksız ihtiyati hacizden doğan maddi zarara dayalı sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Haksız olarak ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği mevcuttur. Bu açıdan alacaklının ihtiyati haciz kararının hükümden düşmesinden sonra açacağı dava veya yapacağı takipte haklı çıkması da neticeye müessir bulunmadığı gibi, bu bakımdan alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili değildir. İhtiyati haciz, haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden 818 sayılı BK’nın 49. maddesindeki (6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi) koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir. (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 1993, Cilt 3, Sh.2583 v.d). Haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesi, o kimsenin şeref ve haysiyetini ihlal eden, kişilik haklarına saldırı teşkil eden ve 818 sayılı BK’nın 49. maddesi (6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi) gereğince manevi tazminat ile sorumlu tutulmayı gerektiren bir davranıştır. Davalının haciz tarihi itibariyle gerçekte alacaklı olmadığı halde ihtiyati haciz uygulattığı sonucuna varılması halinde, manevi tazminat isteminin ilke olarak kabulü gerekir.Dosya kapsamına göre, davalı … San ve Tic. Ltd. Şti.’nin dava dışı borçlu …aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası üzerinden başlatmış olduğu takip kapsamında yazılan talimat üzerine Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … talimat dosyası üzerinden 15/09/2011 tarihinde (takibe dayanan bonolarda yazılı adres olan) “…Cad. …. Sok No:… …” adresinde hacze gidildiği, haciz sırasında davacı … San. Dış. Tic. Ltd. Şti. Yetkilisi olduğunu beyan eden…’in söz konusu adresin bu şirkete ait olduğunu, borçlu ile ilgisinin bulunmadığını, adreste kendilerinden önce …. adlı bir firmanın faaliyet gösterdiğini duyduğunu, adreste silinmiş bir tabelasının bulunduğunu, ancak adı geçene ait bir eşya bulunmadığını beyan ettiği, alacaklı vekilinin talebi üzerine mahallinde hacze başlandığı, bir adet “… marka SB 3010 kodlu çalışır vaziyette, kullanılmış metal kesme makinesinin” haczedildiği ve davacı şirket yetkilisi…’e yediemin olarak teslim edildiği, ayrıca haciz sırasında…’in masası üzerinde “…’e ait broşür fotokopisinin” bulunarak icra dosyasına alındığı, şirket yetkilisi…. tarafından haczedilen makineye ilişkin istihkak iddiasında bulunulduğu, alacaklı vekilinin istihkak iddiasını kabul etmemesi üzerine gereğinin takdiri için asıl icra dairesince İcra Hukuk Mahkemesine başvurulduğu, İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/936 Esas – 2011/1029 Karar sayılı 21/09/2011 tarihli kararı ile … Ltd. Şti. Yetkilisi …. istihkak iddiasının yerinde görülmeyerek İİK’nın 96 ve 97.maddeleri gereğince istihkak davası açmak için 7 günlük süre verildiği, bu sürede açılan dava neticesinde İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/966 Esas – 2013/59 Karar sayılı 29/01/2013 tarihli kararı ile üçüncü kişi … Ltd. Şti.’nin istihkak davasının kabulüne karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeyerek 05/03/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.Buna göre, takibe dayanan bonolardaki adreste haciz yapılmış olması, haciz mahallinde bulunan davacı şirket yetkilisi…’in “adreste kendilerinden önce … adlı bir firmanın faaliyet gösterdiğini duyduğunu” beyan etmesi, adreste bu firmanın silinmiş bir tabelasının bulunması,…’in masasının üzerinde … ait bir broşürün bulunması, …’dan gelen kayda göre borçlu …’nin ortağı olduğu “… San. Tic. Ltd. Şti.”nin ticaret sicil kayıtlarındaki resmi adresinin de “…Bulvarı …. Sok. No:… …/İST ” olması, İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/936 Esas – 2011/1029 Karar sayılı 21/09/2011 tarihli kararı ile istihkak davası açma külfetinin davacı şirkete yüklenmiş olması karşısında, davalı şirketin davaya konu haczi ve muhafaza işlemini yapmakta kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceği, temyiz edilmeyerek kesinleşen İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/966 Esas – 2013/59 Karar sayılı 29/01/2013 tarihli kararında da davacının İİK’nın 97.maddesine dayalı kötüniyet tazminatı talebinin reddedilmiş olduğu, ilk derece mahkemesince, açıklanan bu nedenlerle davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.Bu açıklamalar doğrultusunda, davalı vekilinin, maddi tazminat kararına karşı istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 346. maddesi gereğince hüküm tarihi itibarı ile kesin olan maddi tazminat kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulamayacağından HMK. 341/2 ve HMK. 352/1 maddeleri uyarınca usulden reddine, manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun ise kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun, kesinlik sınırı altında kalması nedeniyle HMK’nın 352. maddesi gereği USULEN REDDİNE,2-Davalı tarafın manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/929- 2017/572 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILARAK; a-Davacının İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına ilişkin taleplerinin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,b-Davacının maddi tazminata yönelik davasının kısmen kabulü ile; 1.000,00 TL maddi tazminat ve işlemiş 119,25 TL faiz olmak üzere toplam 1.119,25 TL tazminatın ve 590,92 TL masraf bedelinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, bu miktarlardan 1.000,00 TL’ye 23.01.2013 tarihinden itibaren ve 590,92 TL’ye 04.10.2011 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, c-Davacının manevi tazminat talebinin REDDİNE,d-Alınması gereken 116,84-TL nisbi ilam harcından peşin+ıslah ile alınan 65,60 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 51,24-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,e-Davacının ilk dava açılırken peşin+ıslah olarak yatırdığı 65,60 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, f-Davacının yaptığı ilk masraf 33,05 TL, 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, 670,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.403,05 TL yargılama giderinin kabul ve reddedilen miktarlar dikkate alınarak 1.476,47-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,g-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.710,17-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, h-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince manevi tazminat talebinin reddi nedeniyle hesaplanan 1.000,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, ı-Harcanmayan gider avansının yatırana iadesine3-Davalının istinaf başvurusu kabul edildiğinden yatırmış olduğu 62,80-TL istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 4-Davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 5-Davalı tarafından yatırılan yatırılan 100,00-TL istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırana iadesine, 6-Davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, istinaf posta gideri davacı giderinden karşılandığından, davacının üzerinde bırakılmasına, 7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,8-HMK’nın 359.maddesinin 3. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/04/2019