Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/499 E. 2021/910 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/499
KARAR NO: 2021/910
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2017/1004 Esas – 2018/994 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı İcra dosyası ile dava dışı borçlu … Ltd. Şti. hakkında icra takibi başlattığını, sonrasında Bakırköy … İcra Müdürlüğü … Tal. sayılı dosyası ile 25.09.2009 tarihinde müvekkilinin adresinde, müvekkiline ait makineler ve bir kısım menkul malları haczettiğini ve muhafaza altına alarak yediemine teslim edildiğini, haciz ve muhafaza işlemi sırasındaki istihkak iddiaları nedeniyle, İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/11154 E. sayılı kararı ile takibin devamına ve istihkak davası açmak üzere taraflarına 7 gün süre verildiğini, bunun üzerine davacı tarafından davalı ve dava dışı borçlu hakkında İstanbul … İcra Mahkemesinin … E sayılı dosyası ile istihkak davası açıldığını, yargılama sonunda, mahkeme tarafından davalarının kabulüne, haczedilen menkul malların müvekkile ait olduğuna ve üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilerek ilamın kesinleştiğini, buna göre müvekkilinin işyerinde imalatta kullanılan makinelerin haksız olarak haczedildiğini ve muhafaza altına alındığını, yapılan bu haciz nedeniyle müvekkilinin işyerini çalıştıramaz duruma geldiğini, aldığı siparişlerin yarım kaldığını ve bu nedenle kendisinin ve de müşterilerinin mağdur olduklarını, piyasada saygın bir konumu ve itibarı olan müvekkilinin, bu olay neticesinde sanki borçluymuş gibi muamele gördüğünü ve fabrikasını kapatmak zorunda kaldığını, ayrıca işine devam edemediğinden yanında çalışan birçok işçisini işten çıkarmak zorunda kaldığını, müvekkilin, haksız haciz olayından önceki ve sonraki ticari kayıtları incelendiğinde açıkça ne kadar zarara uğradığının tespit edilebileceğini, ayrıca, yediemine götürülen menkul malların yıllarca açık alanda yağmur altında muhafaza edildiğini; bu nedenle, makinelerde paslanma ve yıpranma meydana geldiğini, makinelerin çalışamaz hale geldiğini, bu menkul malların halen yedieminde ve artık kullanılamaz durumda olduğunu, ayrıca haciz tarihinden bugüne kadar fahiş miktarda yediemin ücreti işlediğini, müvekkilinin yediemin ücretini ödeyemediğinden menkul malları da teslim alamadığını, haciz ve muhafaza işlemi sırasında, davalı vekillerine borç ve borçlu ile hiçbir alakasının olmadığının ifade edildiğini, her defasında haciz ve muhafaza tehdidi ile para tahsil edilmeye çalışıldığını davacının bu tutumunun haksız ve kötü niyetli hareket ettiğini gösterdiğini, bu durumun, tazminatın miktarının takdir ve tayininde dikkate alınmasını talep ettiklerini, davalının factoring şirketi olduğunu, basiretli bir tacir gibi kendisinden beklenen özen ve hassasiyeti göstermediğini, Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarına göre, haksız haciz nedeniyle davalının kusursuz sorumlu olduğunu, müvekkilinin adresinde ve menkul mallarının haczedilmesinin davacı şirket tüzel kişiliğinin itibarı ve piyasadaki saygınlığını zedelediğini, şirket yetkililerinin derin üzüntüye ve sıkıntıya sokulduğunu, bu nedenle davalının manevi tazminata mahkûm edilmesini talep ettiklerini beyanla, yukarıda açıklanan nedenlerle; fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davalının haksız ve kötü niyetli haciz nedeniyle 10.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 30.000,00 TL tazminata mahkûm edilmesine, haciz tarihi olan 25.09.2009 tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıya yüklenmesini vekâleten talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava dışı … Ltd. Şti. aleyhine bedeli tahsil edilemeyen çekler dolayısıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E, sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, kesinleşen takibin akabinde borcun tahsili için haciz işlemlerine girişildiğini, yapılan haciz işlemlerinin icra-iflas kanununa uygun olarak gerçekleştirildiğini, haciz işlemleri çerçevesinde dosya borçlusu dava dışı … Ltd Şti. nin belirlenen adresine farklı tarihlerde hacze gidildiğini, işlemlerde haciz mahallinin, İcra İflas Kanununa göre borçlunun mallarının bulunduğu yer olduğunu, dolayısıyla karşı tarafın itiraz hakları saklı tutulmak kaydıyla haczin kendi ikametgahları dışında başka bir mahalde yapıldığı iddiaları kabul edilmiş olsa dahi icra müdürlüğünce haczin hukuka uygun şekilde gerçekleştirildiğini, şirketlerin faaliyet kolunun aynı olduğunu, aynı binada bulunmaları ve mahkemece talebi halinde açıkça görüleceği üzere ortaklar arasındaki yakın akrabalık bağı nedeniyle, taşınırlar da taraflardan kimin öncelikli hak sahibi olduğu hususunun belirlenmesinin tamamıyla güçleştirdiğini, bu sebeple icra takip işlemlerinde borçlunun mallarının haczedilmesi sırasında mahcuz mallar üzerinde başka şahısların hak iddia etmesinin mümkün olup özellikle taşınırlarda hak sahipliğinin ortaya çıkması her durumda kesin kez belirlenemediğinden bu durumun yargılamayı gerektirdiğini, dolayısıyla yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığını, bu sebeple karşı tarafın talep ettiği maddi-manevi tazminat talebine öncelikle hukuka aykırı fiil bulunmaması sebebiyle itiraz ettiklerini, icra müdürlüğünde ve borçlunun mallarının bulunduğu yerlerin tespitinde somut verilere dayanıldığını, bu bağlamda borçlunun ticari alışverişlerinde faturalarda beyan ettiği adresi olan “… Mah. … Sok. No: … Güneşli-Bağcılar/İSTANBUL” adresi olduğunu, dolayısıyla hacze çıkılan adres ile aynı olduğunu, bu doğrultuda diğer alacaklılar tarafından dava dışı borçlu … Ltd Şti’ne hacze çıkıldığını, haciz mahallinin yukarıda belirtilen adres ile aynı olduğunu, bu bilgiye dayanak olarak alacaklı … Factoring’in kendilerinin de haciz yaptıkları mahalde haciz tatbik ettiğine dair muhtelif tarihli 3 adet haciz tutanağı olduğunu bu halde taraflarına zarar verme kastının (kusurun) izafe edilmesinin, iki şirketin hem birbirleri ile olan maddi ilişkileri hem de ortaklarının akrabalık bağı göz önüne alındığında mümkün olmadığını, açıklanan sebeplerden ötürü maddi-manevi tazminat talebi olmazsa olmaz şartlarından biri olan kusur unsurunun yokluğu sebebiyle tüm tazminat taleplerinin reddini talep ettiklerini, malların yeddi emin zilyetliğinde iken zarar gördüğü uygun olmayan koşullarda muhafaza edildiği beyan edilse de malların yeddi eminde zarar görmüş olduğu iddiasının taraflarına atfının mümkün olmadığını, sorumluluğun görevlendirilen yeddi emine ait olduğunu, ayrıca hacizli malların muhafaza işleminin yapıldığı sırada mallara zarar verilmediğini, 24.07.2009 tarihli haciz tutanağında icra memurunca tevsik edildiğini, bu sebeple davacının mevzu konuyla alakalı iddialarına tümüyle itiraz ettiklerini beyanla, yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle; öncelikle iddialarının ispatı açısından davacı … Ltd Şti. ile dava dışı-borçlu … Ltd. Şti. ortaklarının nüfus kayıtlarının istenilmesine, izahatları neticesinde davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “… davalının yaptırdığı haksız haciz ve muhafaza işlemine istinaden davacının makinelerinin haczedilmesi ve satılması nedeniyle davacının 39.235,00 TL tutarında maddi zarara uğradığı; davacının iddia ettiği gibi kar kaybı zararına uğradığının ise raporumuzun teknik kısmada tespit edilemediği: davacının talebi gibi 20.000 TL tutarında manevi zarara uğradığı, davacının bu zarar alacaklarının, talep gibi, haciz tarihinden (davacı talebine göre 25.09.2009 tarihinden, haciz tutanağına göre 24.07.2009 tarihinden) itibarın işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili gerektiği; anlaşıldığından; davacının davasının ıslah dilekçesi doğrultusunda kısmen kabulü ile 39.235,00 TL maddi tazminat ve 20.000 TL manevi tazminatın haciz tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin ispat edilemeyen kar kaybı ve manevi tazminat talebinin talebin reddine … ” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekilleri istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Tasfiye memuru … tarafından davacı vekiline verilmiş olan bir vekaletnamenin dosyada olmadığını, bilirkişi raporunda tespit edilen değerlerin yanlış olduğunu, 25/05/2009 tarihli haciz tutanağına göre binanın 1. Katı olduğu, borçlu şirkete ait olmadığının belirtildiği, ancak icra memuru tarafından sunulan belgelere rağmen haciz işlemine devam edildiği, yine 24/07/2009 tarihli haciz muhafaza işleminin de 1. Katta yapıldığı, davacı şirketin ise binanın 2. Katında olduğunun aşikar olduğu, müvekkilinin olayda bir kusurunun bulunmadığını, kötü niyetinin de olmadığını, şirket zararın da hacizden kaynaklanmadığını, rutin faaliyetleri sırasında zarar ettiğini, son bilirkişi raporunun da kar kaybının belirlenemediğini, hatalı şekilde makinaların değerinin maddi zarar olarak dikkate alındığını, manevi tazminatın ek kazanç vesilesi olamayacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; Vekaletnamelerini dilekçe ekinde sunduklarını, mahrum kalınan kar taleplerinin reddi yönünde verilen kararın hatalı olduğunu, makinaların kullanılamaması sebebiyle zararlarının bilirkişi tarafından belirlendiğini, davalı taraf lehine oluşturan vekalet ücretinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını, ıslah dilekçesi doğrultusunda davasının kabulünü istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleriyle bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava, haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nın 259/1. maddesinde, ihtiyati haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları bütün zararlardan alacaklının sorumlu olduğu düzenlenmiştir. İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Haksız hacze dayalı manevi tazminat istemi 818 sayılı BK.’nun 49. maddesinden (6098 sayılı TBK’nun 58. maddesi) kaynaklanan bir sorumluluk olup, kusura dayanan bir sorumluluk türüdür.Haciz işleminin borçlu olmadığını bildiği veya borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur. Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötüniyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir. Davalı tarafın, davacıya ait iş yerine giderek davacıya ait iş makinalarını haczettirdiği İstanbul 10. İcra Mahkemesi’ nin 2009/1304 İstihkak davasında haczedilen menkul malların davacıya ait olduğunun belirlendiği, hacizde davalının ağır kusuru bulunduğu anlaşıldığından manevi tazminat koşulları gerçekleşmiştir.TBK 58 maddesi gereğince hak ve nesafet kurallarına uygun olarak belirlenen manevi tazminat miktarı yerindedir.. Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf istemi doğru görülmemiştir. Maddi tazminat yönünden ise; davalı tarafın ağır kusuru aranmayacak olup, Borçlar Kanunu 49. Maddesi gereğince zarar belirlenmesi yapılacaktır. Bu konuda bilirkişiden 06/08/2020 tarihli rapor ve 10/03/2021 tarihli ek rapor alınmış, ek rapora göre davacının makinalarının haczedilmesi ve satılması nedeniyle davacının makinaların iktisap/maliyet bedeli olan 39.500,00-TL zararının olduğu belirlenmiş ancak ilk derece mahkemesinde alınan raporda ise 39.235,00-TL zararın olduğu tespit edilmiş bu durumda İlk derece mahkemesince alınan raporun usul ve yasaya uygun olduğu görülmüştür. Davalının makinaların değerinin yanlış hesaplandığına ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Davacı vekili kazanç kaybı olduğunu ileri sürmüş ise de, bilirkişi Mali Müşavir bilirkişisi …den alınan 05/09/2014 tarihli raporda davacının makinalarının haczi nedeniyle zarar ettiğinin belirlenemediği, davacı … yerinin 2018 yılında da zararının olduğu, haczin yapıldığı 03/02/2019 yılı için ise 11.645,00-TL, sonraki yıl için 56.206,78-TL zarar olduğu belirlenmiş ancak bunun tamamının haciz işlemlerinden kaynaklanmadığının rutin olarak her ay yapılan harcamalardan kaynaklandığının belirlendiği ve yine defterlerin de usulüne uygun olarak tasdiklerinin yapılamadığının belirlenemediği, vergi kayıtlarına göre de şirketin 2018 yılında zarar ettiği bu durumda davacı şirkette bulunan bu makinalarının haczedilmesi sebebiyle kazanç kaybının ne kadar olduğunun tespit edilememesi nedeniyle davacının kar kaybı zararını ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin buna ilişkin istinaf istemi yerinde değildir. Davacı vekilinin davalı lehine hatalı vekalet ücreti belirlendiğe ilişkin istinaf istemine gelince; ilk derece mahkemesince karar tarihin de yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davalı lehine vekalet ücreti belirlendiğinden ve bu miktar yönetmeliğe uygun olduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf istemi yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf istemlerinin HMK’ nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/1004 Esas – 2018/994 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik davalı vekilinin ve katılma yoluyla davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacının istinaf başvurusu reddedildiğinden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcından yatırılan 44,40-TL’nin düşümü ile eksik kalan 14,90-TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu reddedildiğinden, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.046,34-TL istinaf karar ve ilam harcından yatırılan 1.012,40-TL’ nin düşümü ile eksik kalan 3.033,94-TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin takdiren üzerlerinde bırakılmasına, artan gider avansının talep halinde mahkemesince yatıranlara iadesine, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 3. fıkrası gereği karar kesin nitelikte olduğundan kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dair duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı HMK’ nun 362/1-a maddesi itibariyle miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.27/04/2021