Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/430 E. 2021/635 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/430
KARAR NO: 2021/635
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2016/23 Esas – 2018/1172 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; TMSF tarafından el konulan ve davalı …. bünyesinde birleşen … Bankası A.Ş. İzmir Şubesi tarafından verilen ve Irak’ta bulunan lehdara yönelik düzenlenen 20.06.1989 vadeli 153.000 ABD Doları bedelli banka teminat mektubunun bedelinin depo edilmesi ve komisyon bedellerinin ödenmesi için davalının davacıya Beyoğlu … Noterliği’nce düzenlenen 10.02.2005 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnameyi gönderdiği, davacının ihtarnameye teminat mektubunun tanzim riskinin olmadığı, zaman aşımı ve muhatabın devlet olması gerektiği gerekçeleri ile itiraz ettiği (Karşıyaka … Noterliği 15.02.2005 tarih ve … yevmiye no ile), davacının itirazı üzerine davalının ihtiyati haciz kararı aldırdığı, bu karara dayanarak 153.000 ABD Doları teminat mektubu bedeli ve 15.548,39 TL komisyon vs bedeli için icra takibi başlattığı (İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. dosyası), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na haciz müzekkeresi göndererek davacının bankadaki hak ve alacaklarının haczedildiği, icra takibine yapılan itiraz üzerine icra takibinin durduğu, ancak ihtiyatî haczin infazının devam ettiği, davalının itirazın iptali talebiyle dava açtığı (İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2005/379 E.), davacının icra takibine konu banka teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti istemi ile açtığı davanın sonucunda verilen teminat mektubunun hükümsüzlüğüne dair kararın Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleştiği (İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/69 E., 2011/587 K), dava devam ederken davacının banka hesaplarından haczedilen tarihler ve tutarları 31.12.2007’de 36.071,08 TL, 31.12.2008’de 9.474,00 TL, 06.01.2011 tarihinde 14.004,19 TL olmak üzere toplam 59.540,27 TL’nin icra dosyasına yattığı, bu tutarın 01.12.2015 tarihinde davacıya ödeninceye kadar nemalandırılmaksızın icra dosyasında kaldığı, beyan edilmekte ve bu paranın nemalandırılmaksızın kalması sebebiyle uğranılan kayıp (munzam zarar) için yıllık mevduat faizine göre, bankalarca TL mevduata uygulanan en yüksek faiz oranları üzerinden, basit faiz ile Davacının 85.500 TL faiz kaybına uğradığı, yıllık bileşik faiz esasına göre yapılacak hesapla bu tutarın çok daha yüksek olacağı, parayı dövize çevirerek yıllık döviz mevduat faiz oranları üzerinden, davacının basit faiz esasına göre, toplam 32.700 ABD Doları faiz kaybına uğradığı, yıllık bileşik faiz esasına göre yapılacak hesapla bu tutarın çok daha yüksek olacağı, dava tarihi itibariyle gelir kaybı ve munzam zararının kur farkı ile mahrum kaldığı döviz faiz geliri olarak 167.000 TL olduğu, 160.000 TL munzam zararın, dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının bu sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacıya ihtarname keşide edildiği (Beyoğlu … Noterliği 10.02.2005 tarihli), ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığı (İstanbul … İcra Müdürlüğü … E.), icra takibine yapılan itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığı (İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2005/379 E.) Genel Kredi Sözleşmesi’nin hükümleri gereği olarak, teminat mektubunun hükümsüzlüğü talepli dava kesinleşinceye kadar Davalının teminat mektubundan doğan komisyon ve benzeri hak ve alacaklarının devam edeceği, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/379 E. dosyada verdiği kararın henüz kesinleşmediği, bu yüzden bekletici mesele yapılması gerektiği, borçlular aleyhine yasal takip başlatıldığı tarihte dava konusu teminat mektubunun hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş bir ilam olmadığı gibi açılmış bir davanın da bulunmadığı, bu sebeple yasal takip başlatıldığında teminat mektubu meri olduğundan, deposunu ve tahakkuk eden komisyonlarının tahsilini talep etme haklarının bulunduğu; talebin hukuka ve aralarında akdedilen genel kredi sözleşmelerine uygun olduğu, davacının İcra ve İflas Kanunu’nun 134. Maddesindeki paranın nemalandırılması imkânından yararlanmak için talepte bulunmadığı, paranın icra müdürlüğü kasasına girdiği ve Davacı tarafindan buradan çekildiği, bu arada Davalı Banka kasasına giren bir paranın bulunmadığı, davacı tarafından ihtiyati haciz kararına itiraz edilmediği, bu nedenle ihtiyati haczin haksızlığı sebebiyle dava açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının ihtiyati haciz kararına itiraz etmeyerek zarardan kurtulmak için kanunen izlenmesi gereken yolu izlemediği ve zarara kendisinin sebebiyet verdiği, mahkeme kararı neticesinde yapılan tahsilat nedeniyle munzam zarara ilişkin talepte bulunulmasının haksız olduğu, dava konusu alacağın 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve zamanaşımına uğradığı, bu sebeple davanın reddinin gerektiği, davacının talep ettiği 160.000 TL içinde faiz de bulunduğu ve faiz üzerinden faiz hesaplandığı, bu sebeple tutarın hatalı hesaplandığı, icra dosyasına yatırılan para TL olmasına rağmen USD cinsinden hesaplama yapıldığı, bunım yasal dayanağının bulunmadığı, davacı tarafın zararının oluştuğu kabul edilse bile davacının faiz talep edemeyeceği beyanla davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… davacı vekili, faiz dışında ve onu aşan zararına ilişkin hiçbir somut bilgi ve delil sunmuş değildir. Dava dilekçesinde örnekleme olarak yapılan hesaplamalar mevduat faizi getirisi ve dolar üzerinden olup, Yüksek Mahkemenin yukarıya aktarılan kararında belirtildiği üzere enflasyon, döviz kurlarındaki yükselme veya bankaların uyguladığı faiz oranlarındaki artışlar tek başına munzam zararın gerçekleştiği veya kanıtlandığı anlamına gelmeyeceğinden bu hesaplamalara dayanılarak zarar tazmini yoluna gidilemez. Davacı, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğünü ispat yükü altında olup, somutta bu yönde bir iddia bulunmadığı gibi delil de sunulmadığından, ispat edilemeyen munzam zarar isteminin reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekraren davanın haksız haciz nedeniyle haczedilen müvekkilin parasının, takibin iptali nedeniyle yaklaşık 8 yıl sonra icra dosyasından geri alınabilmiş olması nedeniyle uğranılan zararın tazmini davası olduğunu,müvekkilinin toplam 59.540.TL alacağının haczedilerek icra dosyasına alınıp ortalama 7 yıl süre ile bu parasından faydalanamadığını, bu bedellerin açmış oldukları davanın bitmesi ve Yargıtay tarafından onanmasından sonra 01.12.2015 tarihinde hiçbir nema olmaksızın icra dosyasından iade edildiğini, müvekkiline parası iade edilirken herhangi bir temerrüt faizi ödenmediği gibi zararının temerrüt faizi ile karşılanmasının da mümkün olmadığını,müvekkilinin bir sanayi işletmesi olarak faaliyetlerini faktoring kullanarak kredi ile devam ettirdiğini, dava dilekçesinde müvekkilinin kredi maliyetlerinin daha fazla olduğu ifade edilerek mevduat faizi, döviz kurları hareketleri gibi örneklemelerle zarar hesaplamaları yapılarak minumum zararın talep edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2010/28 Esas, 2010/6526 Karar sayılı emsal ilamında “mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmelidir” gerekçesi ile yerel mahkeme kararını bozduğunu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2008/4799 Esas, 2010/1264 Karar sayılı emsal ilamında da yine benzer şekilde “mahkemece her yıl itibarı ile gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve devlet tahvillerine verilen faiz oranları, Türk Lirası karşısında döviz kurlarına ilişkin değişiklik listeleri davacıdan istenmek, gerektiğinde bunları ilgili resmi kurul veya kuruluşlardan araştırmak, bu sahada uzman bilirkişi görüşünden de yararlanılması” gereğine işaret edilerek yerel mahkeme kararı bozduğunu, Yerel mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde yapılan zarar tespitinin yeterli olduğunu düşündüklerini, müvekkilinin hem 59.000.TL parasına 7 yıl sonra kavuşup hiçbir faiz ve zarar ödenmediği gibi yaklaşık 20.000.TL de avukatlık ücreti ve yargılama masrafına katlanmak zorunda bırakıldığını beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede: Dava; haksız haciz nedeni ile, paranın davacıya iade edildiği tarihe değin, faiz dışındaki zararların tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili Yerel Mahkemeye 3.celsede, ” Bizim davamıza dayanak yaptığımız alacak istemimiz paranın faizine ilişkin olmayıp, bunu aşan munzam zararı konu almaktadır, bu para o tarihte müvekkilimin eline geçmiş olsaydı bu parayı kullanacaktı zaten dava dilekçesindeki hesaplamalarımızı da örnekleme olarak bu kapsamda yapmıştık ” şeklinde beyanda bulunduğu, buna göre davacının talebinin paranın faizine ilişkin olmayıp bunu aşan munzam zararı konu aldığı anlaşılmıştır.Dosya kapsamından, davacının toplam 59.459,27-TL sinin ihtiyaten haczedildiği, davacının haczedilen parayı kullanamadığı için zararının söz konusu olduğu, İİK.’ nun 259/1 maddesi uyarınca ihtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun bu yüzden uğrayacağı bütün zararlardan mesul olduğu, dosya kapsamından ihtiyati haczin haksız olduğunun anlaşıldığı, haczin kaldırıldığı, haczedilen paranın davacıya iade edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, icra müdürlüğünden ihtiyati haciz yoluyla icra müdürlüğüne yatırılan paranın nemalandırılıp nemalandırılmadığı, para takip borçlusuna iade edilirken nema ödenip ödenmediği sorularak haczedilen paranın kullanılamaması nedeniyle oluşan zararın hesabı yönünden rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a-6 uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, HMz’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/23 Esas – 2018/1172 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,2-Dosyanın yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40-TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde iadesine,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6-HMK’nın 359. Maddesinin 3. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,HMK. M.353/1-a.6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/03/2021