Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/332 E. 2019/746 K. 17.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/332
KARAR NO : 2019/746
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2018
NUMARASI : 2018/609 – 2018/1214
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Hacizden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkili şirket aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin adresi olmayan bir adrese ödeme emri ve yenileme emri gönderilerek takibin usulsüz olarak kesinleştirildiğini, davalı tarafça müvekkili şirketin adresine haciz yapılması gayesiyle gelindiğinde, müvekkili şirketin iş bu icra takibinden haberdar olduğunu, davalı vekilinin gelinen adresle tebliğ adresinin farklı olduğunu ve dolayısıyla da haciz usulsüz olduğunu anlayınca 28/09/2017 tarihili haciz tutanağı düzenlendiğini ve tutanakta hacze usulsüz gelindiği belirtilerek, müvekkili şirkete ait menkul malların haczedildiğini ve yediemin olarak şirket yetkilisi … teslim edildiğini, davalı tarafça, müvekkili şirkete haksız takip başlatarak müvekkili şirkete geldiklerinde iş durmasına sebebiyet verdiklerini ve personelde tedirginliğe sebep olduklarını, müvekkili şirketin haksız eylem niteliğinde olan haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi zararının oluştuğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000-TL madi tazminat ile 15.000-TL manevi tazminatın haksız icra takibinin ve haczin öğrenildiği tarih olan 28/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız fiil iddiasına dayalı tazminat davası niteliğinde olduğunu, 6100 sayılı HMK’nun 16. maddesi gereğince, davaya konu haciz işleminin meydana geldiği ve davacı şirket merkezinin adresinin İstanbul Anadolu Adliyesi sınırları içerisinde olduğunu, müvekkil şirketin şirket merkezinin ise Bakırköy Adliyesi yetki sınırları içerisinde kaldığını, iş bu davada mahkeme yetkili olmadığından, davanın Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını, başlattıkları icra takibinin kesinleşmesi üzerine davacı şirket adresine hacze gidildiğini, yapılan tebligatların icra dairesi tarafından davacı şirket yerine isim benzerliği olan hatta yalnız bir ünvanı farklı olan bir şirkete tebliğ edilmiş olduğundan, yanlışlığın haciz mahallinde anlaşıldığını ve haciz işlemlerine son verildiğini, gerçekleştirilen bu icra işlemlerinde, müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu ve kusurunun bulunmadığını belirterek, öncelikle mahkemenizin yetkisizliğine, davanın husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ilk itirazda bulunarak müvekkilinin adresi Bakırköy olduğundan işbu davanın yetkisiz olduğunu ve davaya bakma yetkisinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu beyan ettiği, davacının Ataşehir, davalının adresinin ise … Mah. … Cad. No: … … İstanbul olduğu anlaşılmakla gerekçesi ile; “Davacının Ataşehir İstanbul adresinde bulunup davalı adresinin K.çekmece olduğu, haksız haciz uygulandığı iddia olunan yerin Tuzlada olup mahkememizin davaya bakmaya yetkili olmadığı anlaşılmakla, Mahkemenin Yetkisizliğine, davalının adresinin bulunduğu Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili olduğundan, dava dosyasının talep halinde yetkili mahkemeye gönderilmesine ” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; makemece her ne kadar yetkili mahkeme Bakırköy mahkemeleri olarak belirlemişse de, yerel mahkemede görülen iş bu davanın haksız fiil iddasına dayalı tazminat davası niteliğinde olduğu ve bu tür davaların görüleceği mahkemelerle ilgili 6100 sayılı HMK’nun 16. Maddesi gereğince davaya konu haciz işleminin meydana geldiği ve davacı şirket merkezinin adresinin İstanbul Anadolu Adliyesi sınırları içerisinde olduğu, müvekkili şirket merkezinin ise Bakırköy Adliyesi yetki sınırları içerisinde kalmakta olduğundan iş bu davanın İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğinden, yerel mahkemenin yetkili mahkemeyi Bakırköy Adliyesi olarak belirlemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret mahkemeleri olduğuna karar verilmesini talep etmiştir.Dava, haksız hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince, davaya bakmaya Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğu benimsenerek yetkisizlik kararı verilmiş, karar davalı tarafça istinaf edilmiştir. Davanın niteliği gereği kesin yetki hali bulunmadığından, HMK’nın 355- (1) maddesi uyarınca Dairemizce, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.HMK’nın 6. Maddesinde, genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu belirtilmiştir. HMK’nın 16- (1) maddesindeki,” Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. ” şeklindeki hükmü uyarınca birden fazla mahkeme yetkili kılınarak, davacıya bir seçimlik hak tanınmış olduğu gözönüne alındığında, davacının, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda seçimlik hakkı bulunmaktadır. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açar ise o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir. HMK’nın 19/2. Maddesinde ise; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmü yer almaktadır. Somut uyuşmazlıkta; davaya konu haciz işleminin uygulandığı ve davacı şirket adresinin İstanbul Anadolu Adliyesi yetki sınırları içerisinde kaldığı, davalı şirket adresinin ise Bakırköy Adliyesi yetki sınırları içerisinde bulunduğu, HMK 6 ve 16. maddeleri dikkate alındığında davanın yetkili mahkemede açılmadığı, bu durumda HMK’nın 19/2. maddesi hükmü uyarınca seçme hakkının davalı tarafa geçtiği ve davalı tarafça, gerek cevap dilekçesi, gerekse duruşmada tercih hakkının Bakırköy Adliyesi yönünde kullanıldığı, mahkemece de davalı talebi doğrultusunda karar verildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.Sonuç olarak dosya kapsamı, delil durumu, ilk derece mahkemesi kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından, usul ve esas itibariyle yasaya aykırı bir durum bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/609 Esas 2018/1214 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının, peşin alındığından yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafça ayrıca yatırılan istinaf gider avansı bulunmadığından, iade konusunda karar verilmesine yer olmadığına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/04/2019