Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/2242 E. 2021/2531 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2242
KARAR NO: 2021/2531
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2019
NUMARASI: 2016/271 – 2019/48
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; İBB adına çalışan … Ltd. Şti. ‘nin … kablolarına zarar verdiğini, zararın 7.158,14 TL olduğunu davacı tarafın personelin yerinde tutanak düzenlediği, tutanak içerisinde aynntıları gösterir listenin olduğu, 7.158,14 TL. hasar bedelinin 28.11.2014 den itibaren T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli avans işlemlerinde uyguladığı değişen oranlarda faize, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve yargılama sonuçlanıncaya kadar … Ltd. Şti’nin …’de bulunan hak edişlerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; İdare aleyhine açılan davada 7.158,14 TL. hasar bedelinin faizi ile birlikte tazmini talep edilmiş ise de idarenin sorumluluğu olmadığını; Yapım İşlerinin Genel Şartnamesinin ” iş ve işyerlerinin korunması ve sigortalanması” madde 9(6) fıkrasında “… işin devamı süresince meydana gelecek kazalardan, bu kazalann sebep olacağı can ve mal kaybından ve üçüncü kişilere verilecek her türlü zararlardan yüklenici doğrudan sorumlu olacaktır. Yüklenici veya alt yüklenicilerin sigorta kapsamı içinde veya dışarda kalan hareket ve fiillerinden dolayı meydana gelecek bütün talep ve iddiaların karşılanması yükümlülüğü de yükleniciye aittir” maddesine dayanarak İdarenin, zarardan sorumlu olamayacağından, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 1998/6486 E, 1998/7994 K.19.11.1998 tarihli kararında “Zarara neden olan müteahhit, ne ihale makamından İstihdam ettiği kişi nede Borçlar Kan. 100. Maddesi anlamında yardımcı kişi olduğundan, İhale makamı hakkınca açılan davanın husumet yönünden de reddi gerektiğini cevap dilekçesinde beyan etmiştir. Esas yönünden ise Borçlar Kanunun 41. Maddesi hukuki eylemin giderim borcunu doğurabilmesi için kasten ve ya ihmal ile işlenmesini öngördüğünü, müvekkil idarenin, iş sahibi değil de işveren olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve yüklenici firma elemanları tarafından verilen hasardan sorumlu olduğunun ileri sürülmesinin hukuka aykırı olduğundan,; düzenlenen hasar tespitinin tek taraflı tutanak olduğundan, davacının müterafik kusur durumunun araştırılması gerektiğinin ayrıca davanın tazminat davası olmasından dolayı da kısa vadeli avanslara göre uyguladığı faiz oranın yerine yasanın öngördüğü faizin yasal faiz olması gerektiğini talep etmiştir. Diğer davalı şirket ise usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermeyerek ve duruşmalara katılmayarak davayı reddetmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı … A.Ş.’ye ait olan ve Arnavutköy İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … Sok. ile … sok. kesişiminde Arnavutköy Santraline ait … kablolarına … müteahhidi olan … Ltd. Şti.’nin rabıt yenileme (kanalizasyon hattında evlerden gelen pis su akımın ana kanalizasyon bağlantısı arasındaki kanal bölgesi) işi yapım sırasında 28.11.2014 tarihinde kazı sırasında … A.Ş. ‘ye ait telefon kablolarına zarar verdiği tüm dosya kapsamı ile davacı tarafça tutulan tutanaklar ile dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu ile sabit olmakla, zarardan davalı şirketin çalışma sırasındaki haksız eylemi ile gerçekleşmiş olması diğer davalı …’nin ise yapım işinin asıl sahibi olması yanı sıra denetim ve gözetim yükümlülüğünün bulunması nedeniyle her iki davalının oluşan zarardan sorumlu olduğu anlaşılmakla, düzenlenen bilirkişi raporu ile tespit edilen zarar miktarı 7.158,14-TL olduğundan, belirlenen bu miktara ilişkin tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili kurumun diğer davalı ile anahtar teslimi sözleşme akdederek işi diğer davalıya yaptırdığını bu nedenle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, kusur ve zararın belirlenmesi için keşif yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, davacı kurum kendi işçileri ile hasarı giderdiği için işçilik ve araç giderlerinin zarardan indirilmesi gerektiğini, temerrüt gerçekleşmediği için hasar tarihinden faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin kamu kurumu olması nedeni ile avans faizine hükmedilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; haksız fiil nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Mahkemenin aldığı bilirkişi raporunda davacı tarafın tespit ettiği bedelin uygun olduğu belirtilmiştir. Dosyada toplanan delillerden davalılar arasında düzenlenen sözleşmenin niteliği bakımından eser sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamakta, yüklenici iş sahibinden bağımsız olarak üstlendiği işi sözleşme koşullarına uygun olarak tamamlayıp teslim etmeyi üstlenmektedir. Bu özellik dikkate alındığında bağımlılık ilişkisi, bir başka deyişle iş sahibinin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından eser sözleşmelerinin yerine getirilmesi ve işin yapımı sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde iş sahibinin zarardan sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir. Ancak bu kesin bir kural değildir. İş sahibi ile yüklenici arasındaki sözleşmede iş sahibine yükleniciye emir ve talimat verme, yapılan işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanınmış olması halinde, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi kurulmuş olacağından iş sahibinin “adam çalıştıran” sıfatıyla zarardan sorumlu tutulması gerektiği ve sorumluluk türünün de müteselsil (zincirleme) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur. (Benzer emsal Yargıtay 7.Hukuk Dairesi 2013/12224 Esas – 2014/11678 Karar) Dosya kapsamından; dava konusu yerde davalı …’nin diğer davalıya rabıt yenileme kazı işi yaptırdığı, hasar tarihi, kurum kayıtları, tanık beyanı bir arada değerlendirildiğinde davacıya ait yer altından geçen boru hattına davalılar tarafından yapılan kazı çalışması sırasında zarar verildiği anlaşılmıştır. Davacı kurumun özel hukuk tüzel kişisi olduğu, arızayı mal ve hizmet hizmet alımı şeklinde dava dışı firmaya yaptırdığı anlaşılmakla davalı vekilinin araç ve işçilik bedelinin zarardan indirilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. TBK 90. madde uyarınca ifa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur. Haksız fiile dayalı zararlarda borç haksız fiil tarihinde muaccel olup haksız fiil tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalı …, TTK 16/1 maddesi uyarınca tacir olup, davacı tacirin ticari faaliyetine konu zararına avans faizi uygulanmasında kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/01/2019 tarih, 2016/271 Esas – 2019/48 Karar sayılı kararına karşı davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 488,97-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 91,68-TL harcın düşümü ile eksik kalan 397,29-TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği karar kesin nitelikte olduğundan kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/11/2021