Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/2149 E. 2021/2398 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2149
KARAR NO: 2021/2398
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2019
NUMARASI: 2017/610 Esas – 2019/561 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının keşidecisi … A.Ş. Olan 20.9.2016 keşide tarihli 124.000,00-TL bedelli … A.Ş. Nilüfer Ticari Merkez Şubesi tarafından … numaralı çekin hamili olduğunu ve bu çekin uhdesinde iken kaybettiğini/çalındığını iddia ederek çekin iptalini sağlamak amacıyla 23.11.2016 tarihinde İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/958 E.sayılı dosyasından çek iptali davasının açıldığını, çek hakkında ödemeden men yasağı kararı verildiğini, davaya müdahil olduklarını ve çek hakkında verilen ödeme yasağı kararının 9.12.2016 tarihli karar ile kaldırıldığını, çek hakkında ödeme yasağı kararı olduğundan bahisle çekin tahsil edilemediğini ve müvekkili şirketin ödeme dengesinin bozulduğunu, bu nedenle banka kredisi çekmak zorunda kaldığını, manevi olarak da çekin ödemesini alamadığı için kendi borçlarını ötelemek zorunda kaldığını, kendi müşteri çevresinde ve piyasada itibar kaybına uğrayarak zarar gördüğünü belirterek İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/958 E.sayılı dosyasına davalının yatırdığı teminat üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ve teminatın davacı tarafa iade edilmemesine, haksız ve usulsüz çek iptali davası nedeniyle maddi ve manevi zarara uğraması nedeniyle 15.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa yapılan tebligata rağmen süresinde cevap dilekçesi sunulmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; “… İhtiyati tedbir kararı verilen dosyada davalı tarafından anılan mahkemede verilen süre içerisinde çek istirdatına ilişkin dava açılmadığı anlaşılmış, davalı tarafından gerek çek iptali dava dosyasına gerekse mahkememiz dosyasına bu yönde bilgi dayanak sunulmamış olup, her ne kadar çek keşidecisi tarafından menfi tespit davası açıldığı ve bu dosyada verilen tedbir kararı ile yatırılan teminat karşılığında icra dosyasındaki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulduğu belirlenmiş ise de bu dava mahkememize konu davadaki tedbirle alakalı olmadığı, dolayısıyla davalının çek iptali davasında verilen süre içerisinde çek istirdatına ilişkin dava açmamasının sonucu olarak ihtiyati tedbirin haksız olduğu ve haksız ihtiyati tedbirden dolayı davalının sorumluluğu bulunduğu anlaşılmıştır. İhtiyati tedbir haksız ve bundan da bir zarar doğmuş ise, bu haksız ihtiyati tedbiri koydurtmuş olan taraf, (kusurlu olmasa bile) bundan zarar gören karşı tarafa veya üçüncü kişiye tazminat ödemekle yükümlüdür. Yine sorumluluğu aynı çerçevede incelendiğinde “Haksız ihtiyati tedbir koyduran tarafın (tazminat davalısının) ödemekte yükümlü olduğu zarar, İhtiyati tedbir kararının icra edildiği tarih ile ihtiyati tedbirin kalktığı ya da kalkmış sayıldığı tarih arasındaki dönemde meydana gelmiş olan zarar olup, haksız ihtiyati tedbirden dolayı tazminat davası açan davacının ödenmesini istediği zararı ile haksız ihtiyati tedbir arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı (sebep sonuç ilişkisi) bulunması da gerekir. (Prof Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı, İstanbul, 2001, s.4378 vd.) “Haksız ihtiyati tedbir nedeniyle açılan tazminat davasında, davacının zararını ispat etmesi şart olup, burada talep edilebilecek zarar, malvarlığının azalmasından ileri gelebileceği gibi mahrum kalınan kârdan (kazançtan) ya da pasifin artmasından da ileri gelebilir. Zararı belirlerken, davacının ihtiyati tedbir kararının verilmesinden sonraki malvarlığı ile ihtiyati tedbir kararının verilmemiş olması halinde ki malvarlığının durumu karşılaştırılacaktır.” (Yargıtay 4HD 2016/13898 2018/8204K) davacı ihtiyati tedbir ile ödemeden men yasağı verilmesi sebebiyle ödenmeyen çek bedelinin müvekkilinin ödeme sorumluluğu olan borçlarını teminen kredi kullanmak zorunda kaldığı ve hukuki yardım almasından kaynaklı masraflar olarak bildirmiş, davacının mahkemeye gelen ayrıntılı gelir tablosunda gerçekten de banka kredisi kullandığı anlaşılmış ancak, banka kredisinin kullanılmış olması salt söz konusu ihtiyati tedbir sebebiyle uğradığı zarara ilişkin olacak şekilde değerlendirilmesine yarar verilerin dosyada bulunmadığı görülmüştür. Esasen kullanılan kredi ile haksız ihtiyati tedbir sebebiyle oluştuğu iddia edilen zarar arasında illiyet bağı oluşmamıştır. Yukarıda ayrıntılı belirtildiği üzere haksız ihtiyati tedbir nedeniyle zarara uğradığı hususunda ispat yükü davacının üzerine olup, tarafça talebine ilişkin deliller dosyaya sunulmadığından HMK 190 maddesi gereğince ispatlanamayan davanın reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Çek iptali davasının kötü niyetli olarak açıldığını ve ihtiyati tedbirin haksız olduğunu bu nedenle müvekkilinin uğradığı zarardan davalının kusursuz sorumlu olduğunu, ödemeden men yasağının müvekkili şirketi sıkıntıya soktuğunu, davaya konu işlemler nedeniyle müvekkilinin avukatlık hizmeti almak ve banka kredisi kullanmak zorunda kaldığını, çeki tahsil edemeyen müvekkilinin borçlarını ödeyemediğini bu nedenle ticari itibarının zarar gördüğünü ve manevi sıkıntı yaşadığını belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava ; HMK 399. Madde gereğince haksız tedbir uygulanması nedeni ile maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; 6100 sayılı HMK’nın 399. Maddesi; ”(1) Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.(2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır.(3)Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.(2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır.(3) Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Yine aynı yasanın 392. maddesi;”- (1) İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.” hükümlerini içermektedir. Davacının talebinin dayanağının, davalı tarafından açılan çek iptali davasında tedbiren ödemeden men yasağı konulması olduğu, mahkemece davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde çek bedelinin 124.000,00-TL olduğu ve zararın çek bedeli kadar olduğu belirtilmiş ancak fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 15.000,00-TL maddi tazminat talep edilmiştir. Dosya kapsamından davacının tedbir kararı nedeniyle banka kredisi kullandığı ve yasal yollara başvurmak için avukatlık hizmeti aldığı ve bu nedenle zarara uğradığına dair iddiasını ispat edemediği anlaşılmış olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Dosyada mevcut delil durumuna göre, ispat yükü kendisine düşen davacı tarafın maddi ve manevi zarara uğradığına yönelik iddialarını ispat edemediği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/610 Esas – 2019/561 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik davacı vekilinin istinaf isteminin HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcından yatırılan 44,40-TL’nin düşümü ile eksik kalan 14,90-TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/11/2021