Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1983 E. 2020/196 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1983
KARAR NO : 2020/196
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2019
NUMARASI : 2016/677 – 2019/432
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı Organize Sanayi Bölgesinin 03/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına, … parsel pay sahiplerinin (… varisleri) davet edilmediğini, katılımcılar cetveline eklenmediğini, davalının genel kurul toplantısının usul ve yasaya aykırı ve genel kurulun yok hükmünde olduğunu belirterek, dava konusu taşınmazın tapu sicilinde yapılacak (tahsis, tahsis iptali, geri alım, kamulaştırma, icra, ihale v.b.) işlemlerin, ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, müvekkillerinin … parsel maliki olarak Tuzla KOSB katılımcı olduğunun tespitine, davalı OSB’nin yaptığı 03/03/2016 tarihli genel kurul toplantısının iptaline ve yok hükmünde sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın süresinde açılmadığını, müvekkilinin 10/02/2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında inşaatlarına hiç başlanmayan ve yarım bırakılmış parsel üzerinde üretime geçmemiş bütün katılımcıların yönetmelik maddesi uyarınca hareket etmeleri aksi halde yönetmelik gereği katılımcıların tahsisinin iptaline karar verileceğinin kabul edildiğini, bu kararın davacı dahil 25 katılımcıya tebliğ edildiğini, müvekkili OSB’nin bağlı bulunduğu bakanlık tarafından teftişler yapıldığını, teftiş sonucunda bakanlık tarafından müvekkiline üst yazı gönderildiğini, bakanlık talimatında … parselin OSB Uygulama yönetmeliği’nin 108. Maddesi çerçecesinde derhal arsa tahsislerinin iptal edilmesinin bildirildiğini, 28/05/2015 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında İsmail Ünalmış varisleri olarak davacılara bakanlığın ilgili talimatı gereği tahsis iptallerinin bildirilmesine karar verildiğini, 2001 yılından 2015 yılına kadar tüm uyarılara rağmen inşaata başlanılmadığını, bakanlığın talimatı neticesinde davacıların mirasen intikal edeb tahsislerin iptaline karar vermek zorunda kaldındığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan inceleme sonucunda; “… Davacıların iptalini talep ettikleri genel kurul toplantısının 03/03/2016 tarihinde yapıldığı, davanın 03/06/2016 tarihinde, 30 günlük yasal süreden sonra açıldığı, … Davalı OSB’nin, 2001 tarihine kadar yapı kooperatifi iken, 18/04/2001 tarihinden itibaren OSB ye dönüştürüldüğü, söz konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı kooperatife aitken OSB’ye ait olduğu, davacıların murisine, ferdileşme yoluyla verilen bir tapu bulunmadığı, davacıların murisi kooperatifin ortaklarından biri iken, kooperatif OSB’ye dönüşünce katılımcılarından biri olduğu, davalı OSB’nin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı olduğu, bu bakanlığın denetimleri sonucunda düzenlenen teftiş raporu ile bağlı olduğunun izahtan vareste bulunduğu, davalı OSB’nin yönetmelik hükümleri ile, Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığının 13/04/2017 tarihli yazı cevabına göre tahsisin iptaline karar verilmesinde davalıya atfedilecek bir kusur olmadığı gibi, bu hususta yapılan işlemlerde de bir usulsüzlük tespit edilmediği, tahsisin iptali için yönetim kuruluna yetki verildiği, yönetim kurulunun, bakanlık yazısı doğrultusunda inşaata başlamayan murise tahsis edilen taşınmaz bakımından tahsisi iptal ettiği, iptal ile murisin dolayısıyla davacıların katılımcı sıfatının kalmadığı, yapılan genel kurul toplantısı için davacılara çağrı da yapılmadığı, davacıların katılımcı olduklarının tespitine dair taleplerinin kabul edilmesi için, OSB nin tahsis kararının iptaline ilişkin tasarruf ve kararın usulsüz olması veya davacıların verilen süreler içinde inşaatın yapılamamasına, üretimin başlamamasına ilişkin haklı bir sebebi ortaya koymaları gerektiği, ne var ki davacıların, inşaatın kendilerine kusur atfedilemeyen belli bir sebeple yapılamadığına ilişkin bir iddialarının da bulunmadığı gerekçesi ile; davanın reddine ” karar verilmiştir.Karar, davacı vekiline 06.07.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacılar vekilince sunulan 02/05/2019 tarihli ve 15.07.2019 tarihli dilekçelerle istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili 02/05/2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Tedbir talepli dava dosyasındaki “İhtiyati Tedbir” talebinin, 3 yıl süren yargılamanın 17/04/2019 tarihli son duruşmasında, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, İlk derece mahkemesince yargılama sürecinde tedbir taleplerine ilişkin bir hüküm kurulmayarak karara karşı başvuracakları kanun yollarının önünün kesildiğini, müvekkillerin mahkemeye erişim hakkının kısıtlandığını, mahkemece, tedbir talebinin red edildiği duruşmada nihai karar da tefhim edilerek, dosyadan el çekildiğini, dolayısıyla durum ve koşulların değişmesine bağlı olarak tekrar tedbir talebinde bulunma imkanlarının kalmadığını, Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde olup, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tedbir talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin hangi hukuki mülahazalar ile tedbir taleplerinin red edildiğini bilmemekle birlikte mülkiyeti müvekkillere ait arsanın 3. bir kişiye tahsis edilmesinin, telafisi zor hak kayıplarına sebep olacağını, mahkemece, ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin bir karar verilmeksizin sürüncemede bırakılması ve nihayetinde hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmesinin, adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlali olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair ara kararın kaldırılarak, … pafta … ada … nolu (…) taşınmazların tapu sicilinde yapılacak (tahsis, tahsis iptali, geri alım, kamulaştırma, icra, ihale v.b.) işlemlerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini, istemlerinin kabul edilememesi halinde, üçüncü kişilerin iyiniyetinin ortadan kaldırılması amacıyla, 17.04.2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile söz konusu taşınmazların tapu kayıtlarına “davalı” şerhi konulmasına yönelik taleplerinin reddi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacılar vekili 15.07.2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; 08.11.2015 tarih ve 29536 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “OSB Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 14. Maddesiyle, mülga 2009 tarihli OSB Uygulama Yönetmeliğin 34. maddesinde yapılan değişikle genel kurul kararlarına karşı iptal davası açma süresi 3 (üç) ay olarak değiştirildiğini, ilk derece mahkemesinin, davanın 30 günlük yasal süreden sonra açıldığı tespitinin yanlış olduğunu, dava süre yönünden red edilmemiş ise de, yapılan bu tespitin hatalı olduğunun vurgulanması gerektiğini, İlk Derece Mahkemesince, 02.04.2018 tarihli müzekkereyle davalı OSB’den, müvekkilleri adına yapılan tahsisle ilgili tüm bilgi ve belgelerin mahkemeye gönderilmesinin istenildiğini, ancak davalı OSB’nin, sözkonusu müzekkereye cevap vermediği gibi buna ilişkin herhangi bir bilgi veya belge sunamadığını, mahkemenin, müzekkerenin cevabını beklemeden dosyayı bilirkişiye gönderdiğini, yazı cevabı gelmeden bilirkişi incelemesi yaptırılarak ve yetersiz ve eksik bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin bilirkişi incelemesine ilişkin karar ve talimatlarının, HMK 266. ve 273. Madde hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, bilirkişinin hukuki mütalaada bulunduğunu, bilirkişi roporunda; (1) Davalı OSB’nin müvekkilerine yönelik bir arsa tahsisinin olup olmadığı, (2) Aynı durumda olan diğer katılımcılara tapu verilmesine rağmen müvekkillerine neden tapularının verilmediği, 3) Müvekkillerin katılımcı sıfatının sona erdirilmesine dair Genel Kurul kararı olup olmadığı (4) Davalı OSB’nin (dolayısıyla Genel Kurul’un) eşit işlem ilkesine aykırı karar ve uygulamaları bulunup bulunmadığı hususlarında herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapmadığını, ve mahkeme kararının da eksik ve hatalı bilirkişi raporunun özeti niteliğinde olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin, müvekkillerinin katılımcı sıfatının hukuki anlamda sona erdiğine dair tespitinin hatalı olduğunu, müvekkillerinin, dava konusu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının, davalı OSB’nin herhangi bir arsa tahsisiyle değil; aksine Kooperatif üyeliğinden doğduğunu, davalı OSB’nin, OSB Kanunu ve İlgili Yönetmelik kapsamında kamu arazilerinin bedelli veya bedelsiz devri şeklinde kurulmadığını, dolayısıyla dava konusu tahsisi iptal edildiği iddia edilen taşınmazın, kamulaştırma veya bedelsiz arsa tahsisi yoluyla OSB’nin mülkiyetine bırakılmadığını, yine arsanın temininde Bakanlık kredisi de kullanılmadığını, dava konusu taşınmazın, müvekkillerinin murisi tarafından bedeli ödenerek mülkiyet hakkı elde edilmiş olan bir taşınmaz olduğunu, müvekkillerin murisinin de üyesi olduğu S.S. İstanbul Kimya Sanayicileri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin, 08.05.2001 tarihli Genel Kurul toplantısında, kooperatife karşı yükümlüklerini yerine getirmiş olan ortaklarına tapu devirlerinin başlatılması amacıyla kooperatifin tasfiyesine karar verildiğini ve faaliyete “İstanbul Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi” olarak devam edildiğini, müvekkilleri dahil diğer üyelere taşınmazların devrine ilişkin kararın ise “S.S. İstanbul Kimya Sanayicileri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi” tarafından alındığını, bu amaçla kooperatif adına tescilli taşınmazın, 13.01.2005 tarih ve 2008 yevmiye numarası ile ifraz edilerek, mülga 2009 tarihli OSB Uygulama Yönetmeliği’nin 108. maddesindeki yükümlüklerin yerine getirilip getirilmediğine bakılmaksızın, müvekkilleri hariç, diğer katılımcıların tapu tescil işlemlerinin tamamlandığını, kooperatifin OSB’ye dönüşmesiyle birlikte müvekkillerinin doğrudan “Katılımcı” vasfı kazandıklarını, dolayısıyla müvekkillerinin katılımcı sıfatının, davalı OSB’nin kendisine OSB mevzuatı uyarınca arsa tahsis etmesi ile değil; aksine Kooperatif üyesi olmasından doğan mülkiyet hakkı dolayısıyla kendiliğinden doğduğunu, davalı OSB’nin, OSB mevzuatı uyarınca müvekkillerine (veya müvekkillerin murisine) yönelik herhangi bir arsa tahsisi bulunmadığını, dolayısıyla davalı OSB’nin tahsis etmediği bir arsanın tahsisini iptal etmesinin, hukuken ve maddeten mümkün olmadığını, bu hususlar gözetilmeksizin İlk Derece Mahkemesinin, arsa tahsisinin iptaline ilişkin işlemde bir usulsüzlük olmadığına yönünde kararının eksik ve hatalı olduğunu, katılımcı sıfatının sona erdirilmesine dair Genel Kurul Kararı bulunmadığını, kabul etmemekle birlikte, arsa tahsisinin OSB tarafından yapıldığı iddia edilse bile; dosyada mevcut davalı OBS’nin 17.06.2015 tarih ve 2015/296 sayılı yazısından da anlaşılacağı üzere müvekkillerinin “Katılımcı” sıfatının; katılımcısı olduğu davalı OSB Genel Kurul Kararına dayanarak değil, “Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 15.05.2015 tarih ve 34885888-660/2274 sayılı Teftiş/Denetim İşleri konulu yazısında yer alan talimat gereği” sona erdirildiğini, ilgili bakanlığın, müvekkillerinin katılımcı sıfatının sona erdirilmesine ilişkin herhangi bir yetkisi bulunmadığını, bu nedenle müvekkillerinin “Katılımcı” sıfatlarının hukuken devam ettiğini, arsa tahsisi iptalinin usul ve yasaya uygun şekilde yapılmadığını, davalı OSB’nin, müvekkilleri adına tahsisli arsanın bu tahsisini iptal edebilmesinde usul kuralına uyulmadığını, zira arsa tahsisinin iptal edilebilmesinin, diğer şartların varlığına ek olarak, mülga 2009 OSB Uygulama Yönetmeliğinin 111/3 maddesi gereği arsa bedelinin iade edilmesi şartına bağlı olduğunu, ancak davalı OSB tarafından bir bedel iadesi yapılmadığını, dolayısıyla davalı OSB’nin 28.05.2015 tarih ve 442 sayılı Yönetim Kurulu Toplantısının “Karar: 2” maddesinde müvekkilleri ile ilgili alınan arsa tahsisi iptal kararının, yasaya aykırı ve hukuken hükümsüz olduğunu, İlk Derece Mahkemesince, davalı OSB’nin kararının, usul ve yasaya uygun şekilde tebliğ edilmediğine dair itirazlarının değerlendirmediğini, söz konusu tebligatın, “… Varisleri” adına çıkarıldığını, “… Varisleri” adında hukuk aleminde bir “kişi” bulunmayıp, OSB’ce alınan kararın her bir varis için ayrı ayrı alınması ve tebligatın da her bir varis için (en azından vekillerine) ayrı ayrı yapılmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu, bu nedenle, yapıldığı iddia edilen sözkonusu tebligatın, hukuk aleminde hiç bir sonuç doğurmadığını, tapuların verilmesi işleminde eşitlik ilkesinin gözetilmediğini, davalı OSB’nin, dava dışı … Ticaret A.Ş.’ye yapı ruhsatı almamasına hatta henüz inşaata başlamamış olmasına rağmen 2005 yılında tapularını verdiğini, buna karşın aynı durumdaki müvekkillerine tüm ısrarlara rağmen tapularını vermediklerini, bu itirazlarının değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu, mahkemece davalı OSB Genel Kurul’un eşit işlem ilkesine aykırı karar ve uygulaması hakkında hiçbir değerlendirme yapılmadığını, ihtiyati tedbir talebinin son duruşmada karara bağlanmasının, usul ve yasaya aykırı olduğunu, ihtiyati Tedbir taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde olup, gerekçe gösterilmeksizin taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, tedbir talebinin red edildiği duruşmada nihai karar da tefhim edilerek, dosyadan el çekildiğini, dolayısıyla durum ve koşulların değişmesine bağlı olarak tekrar tedbir talebinde bulunma imkanlarının ortadan kaldırıldığını, bu durumun, karara karşı başvuracakları kanun yollarının önünün kesilmesine yol açtığını ve müvekkillerinin mahkemeye erişim hakkının kısıtlandığını, hangi hukuki mülahazalar ile tedbir taleplerinin red edildiğini bilmemekle birlikte; mülkiyeti müvekkillerine ait arsanın 3. bir kişiye tahsis edilmesinin, telafisi fevkalede zor hak kayıplarına sebep olacağından ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü gerektiğini, iş bu istinaf başvurusuna konu karar kesinleşinceye kadar ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin kararının kaldırılarak tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararın kaldırılarak, … pafta … ada … nolu (….) taşınmazların tapu sicilinde yapılacak (tahsis, tahsis iptali, geri alım, kamulaştırma, icra, ihale v.b.) işlemlerin, istinafa konu karar kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, ilk derece mahkemesi kararının müvekkilleri yararına kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, davalı İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesinin 03/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali, yok hükmünde sayılması ve davacıların katılımcı olduklarının tespiti istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde; davacıların … parsel maliki olarak Tuzla KOSB katılımcı olduğunun tespitine, davalı OSB’nin yaptığı 03/03/2016 tarihli genel kurul toplantısının iptaline ve yok hükmünde sayılmasına karar verilmesi talebi ile birlikte dava konusu taşınmazın tapu sicilinde yapılacak (tahsis, tahsis iptali, geri alım, kamulaştırma, icra, ihale v.b.) işlemlerin, ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesi de talep edilmiştir. Mahkemenin 17/04/2019 tarihli son celsesinde, taşınmaza tedbir konulması, davalıdır şerhi konulması talebinin reddine dair ara karar verilmiş, aynı celse dava esastan karara bağlanarak hüküm tefhim edilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında, davacıların ihtiyati tedbir ve davalıdır şerhi konulması taleplerinin reddine dair gerekçe yazılmamış ve bu husus davacı tarafça istinaf itirazı olarak ileri sürülmüştür. HMK’nun 297/1-c maddesine göre mahkeme kararlarının, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi zorunludur. Yine Anayasanın 141/3 maddesi hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğini düzenlemektedir. Kararlara konulan gerekçeler sayesinde taraflar kararın hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da istinaf ve temyiz incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir ifadeyle yasa yolu denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir.Bu durumda, davacılar vekilinin sair istinaf itirazları incelenmeksizin, istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, HMK 353/1-a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının, son celse verilen ara karara yönelik “gerekçesizlik” nedeniyle kaldırılmasına, nihai karar verilerek gerekçesinin yazıldığı da dikkate alınarak, davacıların ihtiyati tedbir ve davalıdır şerhi konulması taleplerinin reddine dair ara kararın gerekçesinin, gerekçeli kararda açıklanarak yazılması ve kararın taraflara tebliği ile usuli işlemler ikmal edildikten sonra istinaf incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın, HMK’nın 352. maddesi uyarınca mahkemesine geri çevrilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun usulen KABULÜNE, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/677 Esas 2019/432 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın açıklanan hususlar kapsamında işlem yapılmak üzere mahkemesine İADESİNE,2-Davacıların istinaf başvurusu usulen kabul edildiğinden, peşin yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının kendisine iadesine, harç iade işleminin ilk derece mahkemesince yapılmasına, 3-Davacılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Davacılar tarafından ayrıca yatırılan istinaf gider avansı bulunmadığından, iade konusunda karar verilmesine yer olmadığına,5-Davacılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 34,30TL istinaf posta giderinin ilk derece mahkemesinde verilecek esas hükümde değerlendirilmesine,6-Karardan birer suretinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/02/2020