Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1788 E. 2021/2278 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1788
KARAR NO: 2021/2278
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2016/684 – 2019/642
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkiline tahsis edilen … Mahallesi, … pafta, … ada, … nolu (e:… ) parsele ilişkin olarak 26/04/2012 tarihli … nolu ve 28/05/2015 tarihli 442 nolu KOSB yönetiminin almış bulunduğu tahsisin iptali kararlarından dolayı müvekkilinin mağdur olduğunu; bu tahsis kararlarının iptali ile 03/03/2016 tarihli olup bu yönetim kurulu kararlarının tasdikine ilişkin genel kurul kararının iptaline karar verilmesini ve karar defterine şerhini, davacının katılımcı olduğunun tespitini talep etmiş, müvekkiline bu tahsis yapılırken aynı zamanda ve aynı durumda olan şahıslara da tahsisli yerler verildiğini, onlara tapu verilirken, müvekkiline tahsis edilen yerin tapusunun verilmemesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, bu nedenle yönetim kurulu kararlarının bu yönden de iptalinin gerektiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, kaldı ki genel kurul toplantısının şirketin yönetim kurulu başkanı … varislerine davet ve çağrı yoluyla tebliğ edilmediğinden dolayı genel kurul toplantısının da yok hükmünde olduğunu ve iptalinin gerektiğini iddia ederek iş bu davayı açmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; iptal davasının süresinde açılmadığını ayrıca müvekkili tarafından yapılan işlerin de yerinde ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili tarafından sadece 4 adet parsele ilişkin tahsislerin iptaline karar verildiğini zira bu parsellerin tahsis edildiği şahıslarca inşaata başlanmamış olduğunu oysa 15/03/2012 tarihli genel kurulda alınan kararlar doğrultusunda inşaata başlamayanların tahsislerinin iptal edileceğinin açıkça kararlaştırılmış olduğunu, OSB yönetmeliğinin 108. maddesi gereğince inşaata başlamamış olan katılımcılara ait parsel ve inşaatların yönetim kurulunca geri alınması için yönetim kurulunun yetkilendirmesinin bulunduğunu savunduğu ve davanın reddini istediği belirlenmiştir. İlk derece mahkemesince; “Gerek alınan bilirkişi raporunda gerekse tüm dosya kapsamında davalı tarafın dayandığı yönetmeliğin 108. maddesinde üyelere tahsis edilen arsaya ilişkin olarak tahsisten itibaren bir yıl içinde gerçekleştirilecek yapıya ait projelerin OSB’ye tasdik ettirilerek yapı ruhsatı almayan ve yapı ruhsatından itibaren de iki yıl içinde üretime geçmeyen ve çevresel etki değerlendirmesi olumlu raporu almayan üyenin tahsisinin yönetimce iptal edileceği düzenlenmiştir. İptalle karşılaşmamak için üyelerin bu üç şartı birlikte gerçekleştirmesi gerekmektedir. Davacıya bu yönde mehil verilmiş ayrıca dosya içeriğine yansıyan yazışmalar yapılmış olup, mahkemece getirtilen belgelerden davacının yapı için işlem ve başvurularının yetersiz olduğu, bu nedenle Tuzla SGK tarafından davalı ile ilişkisiz bulunduğunun bildirildiği, esasen bu hususun davacının da kabulünde olduğu, davacının 108. maddede bildirilen süre içinde OSB’ye tastik ettirdiği bir yapı ruhsatının bulunmadığı, halen dava anında da bulunmadığı, bu nedenle usulünce başlatılan bir inşaatın da bulunmadığı, bu hususların davacıya ihtarlarla da bildirildiği geçen bunca zamana rağmen davacının iptalini talep ettiği yönetim kurulu kararlarına ve genel kurul kararına kadar da OSB’ye onaylatmak suretiyle yapı ruhsatı edinip inşaata başlamadığı, OSB’de üretime başlayamadığının belirlenmiş olduğu, bu nedenle davalının yönetim kurulundan alınan tahsislerin iptaline ilişkin kararların ve buna ilişkin genel kurul kararlarının haklı olduğu, davacının iddia ettiği gibi iptaline gerek bulunmadığı tespit edilmiş, sadece eşitlik ilkesine aykırı davranılması halinde bir başka deyişle davacı ile aynı konumda olup, tahsisi iptal edilmeyen üyelerin bulunması halinde kararların iptali cihetinin değerlendirilebileceği ancak davacıya tahsis edilen … nolu parsel ile dava dışı … varislerine ait … nolu parsel dışında diğer tüm katılımcı firmaların inşaatlarını bitirdikleri, bu nedenle yönetim kurulu kararları ile tespit edilen ve davacının da içinde bulunduğu diğer 4 adet katılımcıdan kalan ikisinin de ihtarlar üzerine inşaatlarını tamamladıkları, … mirasçılarının tahsisinin de davacı firmada olduğu gibi iptal edilmiş bulunduğu, bu nedenle eşitlik ilkesi yönünden de davalının almış bulunduğu yönetim kurulu kararlarının ve genel kurul kararının iptalinin gerekmediği tespit edilmiş ve bu tespite nazaran davacının artık katılımcı pozisyonunun devam ettiğine dair tespit talebinin de reddi gerektiğinden davacının iş bu davadaki tüm taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesinin eksik inceleme, değerlendirme ile karar verdiğini, sundukları beyan ve belgeleri değerlendirmediğini, yetersiz ve eksik bilirkişi raporu ile hüküm kurulduğunu, mahkemenin müvekkil şirketin katılımcı sıfatının hukuki anlamda sona erdiğine dair tespitinin hatalı olduğunu, dava konusu uyuşmazlığa OSB Yönetmeliğinin 108. Maddesinin doğrudan uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını, katılımcı sıfatının sona erdirilmesine dair Genel Kurul Kararı bulunmadığını, arsa tahsis iptalinin usul ve yasaya uygun yapılmadığını, tapuların verilmesinde eşitlik ilkesinin gözetilmediğini, ilk derece mahkemesinin davalı OSB Genel Kurul’unun eşit işlem ilkesine aykırı karar ve uygulaması hakkında hiçbir değerlendirme yapmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını ve genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; Genel kurul kararının iptali talebine ilişkindir. Mahkemenin gerekçeli kararında yönetmeliğin 108. maddesi kapsamında yönetim kurulunun tahsis ve iptal yetkisine göre değerlendirme yapıldığı, davacı vekilinin eşitlik ilkesine aykırı davranıldığına ilişkin iddialarının ise ayrıca değerlendirildiği, buna göre yönetmeliğin 108. maddesi düzenlemesinin gereğini, bildirimde bulunulmasına rağmen yerine getirmeyen davacı şirkete alınan tahsislerin iptaline ilişkin kararların haklı olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle; her ne kadar davacı vekili ilk derece mahkemesinin eksik inceleme, değerlendirme ile karar verdiğini, sundukları beyan ve belgeleri değerlendirmediğini, yetersiz ve eksik bilirkişi raporu ile hüküm kurulduğunu iddia etmiş ise de, mahkemenin tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yönetmeliğin 108. maddesi kapsamında yönetim kurulunun tahsis ve iptal yetkisine göre değerlendirme yaptığı, OSB yönetim kurulunun bakanlık görüşü uyarınca söz konusu parsellerin tahsisinin iptal edilmesine karar verdiği, bu konuda yönetmelikle bakanlığın yetkili kılındığı, OSB nin gecikmeli olarak 108. madde hükmünü bakanlığın talimatı ile uygulamak zorunda kaldığı, böylece OSB nin tahsis iptali kararının mevzuata uygun olduğunun anlaşıldığı ayrıca davacı vekilinin eşitlik ilkesine aykırı davranıldığına ilişkin iddialarının da mahkemece değerlendirildiği, buna göre yönetmeliğin 108. maddesi düzenlemesinin gereğini, bildirimde bulunulmasına rağmen yerine getirmeyen davacı şirkete alınan tahsislerin iptaline ilişkin kararların haklı olduğu sonucuna varıldığı, böylece tahsis iptal edilen davacının katılımcı sıfatı tartışmalı hale geldiğinden genel kurul toplantısına çağrılmadığı, bu hususun genel kurul kararının iptalini gerektirmediği tespit edildiğinden usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf talebinin HMK 353/1b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/05/2019 tarih, 2016/684 Esas – 2019/642 Karar sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 14,90-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/11/2021