Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1501 E. 2021/2230 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1501
KARAR NO: 2021/2230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2014/449 – 2018/1178
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde ; müvekkili ile davalı şirket arasında otomotiv ürünleri kredisi ve rehin sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme gereği müvekkili firmanın almış olduğu kredi karşılığında davalı adına teminat olarak … ile … plakalar üzerine rehin tesis edildiğini ve birer ay vadeli 4.578,71 TL eşit bedelli 36 senet tanzim edilerek davalıya verildiğini, tanzim edilen senetlerin son 8 adedi ödenmediğinden müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, takibin devamında rehin olarak gösterilen iki araç için yakalama haciz işlemi tatbik edildiğini ve araçlardan … plakalı aracın Kaş İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı sayılı dosyası ile satıldığını ve satış sonrası elde edilen 58.500,00 TL bedel gerekli kesintiler ile İstanbul İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, İstanbul İcra Müdürlüğü tarafından 47.989,58 TL nin davalıya ödendiğini, icra dosyasından davalıya yapılan ödeme ile ilgili icra dosyası borcunun kredi sözleşmesi ve sözleşmeden kaynaklanan her türlü rehin ile senetlerden doğan borcun sona erdiğini ancak davalının araçlar üzerindeki rehinler ile imzalanan senetlerin birbirinden farklı borç ilişkisi doğurduğu izlenimini verdiğini ve … plaka numaralı aracın satışından elde edilen ödemeyi rehin alacağına mahsuben icra dosyasından çekerek icra dosyasının işlemden kaldırılmasını önlediğini, icra dosyasından haciz ve yakalama şerhi işlenen … plakalı araç üzerindeki işlemlerin kötü niyetli olarak devamlılığının sağlandığını söz konusu aracın yedieminde muhafaza altında olduğunu, aracı yedieminden teslim alamayan müvekkilinin şirket yetkilisinin vermiş olduğu uğraşlardan bir netice elde edememesi üzerine icra müdürlüğüne sözlü olarak başvuruda bulunduğunu ve icra müdürü tarafından 14/03/2012 tarihi itibariyle 50.030,47 TL dosya borcu olduğunun imzalı belge ile bildirildiğini, davalının haksız eylemleri sebebiyle müvekkilin uğramış olduğu zararların tazminini, yedieminde bulunan aracın kullanılmamasından doğan zararları ve yediemin giderlerinden doğan zararı ve diğer doğacak zararların tazmini ile borç ilişkisi olmadığını, araç üzerinde olan rehinin kaldırılmasını, halen İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında hacizli ve yakalamalı durumda olan … plakalı aracın davanın devam ettiği süre içerisinde satılması halinde müvekkilin aleyhine gelişecek zararların önlenmesi amacıyla söz konusu araç için teminatsız olarak satışın durdurulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; müvekkili ile davacı şirket arasında 24/11/2018 tarihinde … numaralı sözleşme imzalandığını kredi rehin sözleşmesi uyarınca iki araç üzerinde müvekkili şirket lehine rehin hakkı tesis edildiğini, kredi geri ödeme planında belirtilen taksitlerin vadesi gelmesine rağmen davalı yanca ödenmediği ve temerrüde düştüğünü bu nedenle davacı yan adına icra takibine başlandığını, borçlu davacı şirketin kesinleşen icra takibine rağmen müvekkiline ödeme yapmaması üzerine … plakalı aracın hem teşvikli hemde kazalı olması yürür durumda olmaması nedeniyle öncelikle … plakalı aracın satışının talep edildiğini ve aracın 58.500,00 TL bedelle Kaş İcra Müdürlüğünce satıldığını, satış bedelinden toplam olarak 79.978,58 TL nin taraflara ödenmek üzere dosyaya geldiğini, satışa konu aracın aynı zamanda müvekkili şirkete rehinli olduğunu, satıştan gelen bakiyenin öncelikle rehin alacaklısına ödenmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından davacı adına başlatılmış bir rehin takibi de bulunmadığından İ.İ.K 125/3 uyarınca 04/10/2011 tarihli itibariyle toplam rehin alacaklarının 56.282,00 TL olduğunu bildirdiğini, gelen bakiyenin tamamının rehin alacağı altında olduğunu ve müvekkiline gönderildiğini, müvekkili şirket davacıya her ne kadar 08/5325 numaralı sözleşmeden kaynaklanan alacağın sona erdiğini bildirmiş ise de bu bildirimin sadece müvekkil şirket nezdinde ki kredi alacağının sona erdiğini gösterdiğini, vekil olarak İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas nolu takibinden kaynaklı vekalet ücreti ve masraflara ilişkin alacaklarının devam ettiğini, dosya alacaklarının devam etmesi ve dava şartları oluşmadan bu davanın açılması sebebi ile davacıya karşı herhangi bir haksız eylemlerinin olmadığını neticede davacının haksız eylemden dolayı zararlarının tazminini talep etmesinin mümkün olmadığını, davacıya ait … plaka numaralı aracın söz konusu takip dosyasından satılması durumunda teşvik sebebi ile muaf olunan verginin müvekkil şirketten tazminini talep etmesinin kötü niyetli olduğunu ortaya koyduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyaya dosya borcunun satıştan gelen bakiye ile sona ermediğinin yeniden yapılacak bir dosya hesabı ile devam etmekte olduğunu, vekil olarak yasal vekalet ücretini dosyadan tahsil edememiş olmaları sebebi ile aracın kaydına haciz ve yakalama konulmuş olduğunu, davacıya karşı zararları tanzim edilecek bir haksız eyleminin olmadığını, müvekkili şirketin vekilinin vekalet ücretinden feragat edemeyecek oluşu, borç ilişkinin sona erdiğinin müvekkili şirketçe bildirilmiş olduğu için tespit talebinde hukuk menfaatinin olmaması, rehin kaldırma yazılarının davacıya verilmiş olması, davacı tarafın göndermiş olduğu ihtarnamede müvekkil şirkete vermiş olduğu sürenin dolmasını beklemeden davayı açmış olması nedenleriyle davanın reddini talep ettiklerini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmilini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “Davacı yanın davalı yandan gönderilen belgeye göre davalı yana borcunun sona erdiğinin bildirilmesine rağmen haciz işlemlerine devam etmesi haksız bir haciz uygulaması olup bu açıdan davacının kanıtlanabilen ve maliyetler düşüldüğünde net olarak ortaya konulan zararının 84.576,26 TL olduğu hesaplanmıştır. Belirsiz alacak olarak açılan davada bu miktar nazara alınarak davacı yan davasını miktar olarak somutlaştırmış ve harcını da ikmal etmiş olmakla davanın kabulüne, somutlaştırma dilekçesi de dikkate alınarak 84.576,26 TL tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, dava dilekçesi içeriği dikkate alınarak dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, dava konusu dosya borcu açısından haczin kaldırılmasına,” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararın uygulanacak faiz türü ve miktarı yönünden hatalı olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ilgili hükümlerine göre ticari işlerde ve tacirler arası ilişkilerde ticari faiz uygulanması gerektiğini, her iki taraf için ticari sayılan ilişkilerde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın sözleşmeye aykırılıktan veya haksız eylemlerden kaynaklanan davalarda da ticari faiz (avans faizi) uygulanacağını ayrıca faiz başlangıç tarihinin de dava tarihi değil, davalının haksız fiil ile müvekkilini zarara uğrattığı dikkate alınarak haksız fiil tarihi olması gerektiğini savunarak İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/449 E. 2018/1178 K. sayılı kararının faiz türü ve miktarı yönünden kaldırılarak, 84.576,26TL maddi zararın haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davalı şirkete ait söz konusu yazının hiçbir incelemeye tabi tutulmadan ibraname olarak ortaya konulması ve bu doğrultuda karar verilmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini, kaldı ki bir an için ilgili yazının ibra niteliği taşıdığı kabul edilse dahi kanundan doğan vekalet ücreti alacakları doğrultusunda takibe devam edilmesinin usul ve yasaya uygun bulunmadığını, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat davalarında zarar unusurunun hesaplanmasında yerleşik yargıtay kararlarına göre ”olay anının” esas alınması gerektiğini ancak somut olayda varsayımlar ve ”muhtemel zarar” olgusu üzerinden hesaplama yapıldığını bu nedenle davalı tarafa haksız fiil isnatının yüklenemeyeceğini, muhtemel bir zarar olgusu üzerinden zarar tazmininin hukuka, hakkaniyete, akla ve izana aykırı olduğunu, kaldı ki … plakalı iş göremez durumda kazalı ve hasarlı olan aracın kaydında kamu alacakları ve başkaca haciz ve yakalamalar mevcut iken ve 03.08.2011 tarihli haciz tarihinden önce araçların başka bir alacaklı tarafından fiilen haczedilip yediemin otoparkına çekildiği borçlu şirket yetkilisi tarafından ikrar edilmiş iken davalı şirket’in eğer var ise zarar atfedilmesinin kabul edilemez olduğunu, bu bağlamda eylem, haksız fiil ve zarar arasında illiyet bağının bulunmadığının açık olduğunu, davalı tarafın, istanbul 8. asliye ticaret mahkemesinin 2014/449 e. sayılı dosyasından 84.576,26 TL maddi tazminat olarak belirlenen miktar kadar zarara uğramak yerine 4.578,82-TL tutarındaki kredi borcunu ödeyerek kredi borcunu kapatması hayatın olağan akışı içerisinde ortalama mukayese yetisi olan bir insandan beklenen bir davranış olduğunu, tam tersi ihtimalle de davalı tarafın hesaplanan zarar miktarında karı var ise 4.578,82 TL değerindeki ödemeyi yapmayarak davayı açmış olmasının sırf müvekkili şirketten şirketin haksız kazanç sağlamaya çalıştığının göstergesi olduğunu, hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunda zarara uğradığını iddia eden davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ve vergisel kazancının araştırılmadığını, soyut iddia ve verilerle hesaplama yapıldığını ve hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunda zarara uğradığını iddia eden davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ve vergisel kazancı araştırılmadığını, soyut iddia ve verilerle hesaplama yapıldığını, davacı borçlu şirketin müterafik kusurlu olup-olmadığının araştırılmadığını savunarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; haksız haciz nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Mahkemece alınan raporda; davalı – alacaklı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan takibin hukuka uygun olduğunu, davalı tarafından başlatılan icra takibi neticesinde borcun ibra edildiğinin belge ile sabit olmasına rağmen davalı alacaklı tarafından dava konusu araç üzerinde hacze devam edilip muhafaza tedbiri uygulanmasının hukuka aykırı olduğu ve bu durumda da davacının hukuka aykırı haciz sebebiyle uğradığı zararların tazminine yönelik talebinin yerinde olduğu, haciz tutanağında belirtildiği gibi hasarlı, beton mikseri bulunmayan ve hatta yürür durumunda olmayan dava konusu aracın iş görüyor gibi değerlendirilerek, davacının tazminat talebine dayanak teşkil etmesinde haklılık payı bulunmadığı, davacının sadece yedieminlik ücretlerinin tazmini konusunda davalıdan talepte bulunacağı tespitinde bulunulduğu görülmüştür. Ancak mahkeme, ilk heyetten alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını değerlendirerek yeni bir heyet marifetiyle bilirkişi incelemesi yaptırmış, yeni heyetten kök ve ek raporlar almıştır. Davalı yan itirazları ile bilirkişi heyetinin bir kısım zarar kalemleri yönünden davacı kayıtlarının incelenmesi yönündeki görüşleri doğrultusunda bilirkişi heyetinden dosya üzerinden yeniden inceleme yaptırılarak üçüncü ek rapor tanzim edilmiştir. Bu rapora göre, davaya konu aracın beton mikserinin olmadığı, lastiklerinin yürür durumda bulunmadığı, aracın kupa baş kısmının kaza nedeniyle hasarlı olduğu tespit edilmişken bu nitelikteki bir aracın sanki her ekipmanı tamammış gibi çalışabileceği varsayımıyla tazminat hesabına konu olmasının başlı başına bir vakıa olduğu, davalının belirttiği gibi, aracın tüm ekipmanlarının tamam olduğu varsayımıyla hesaplama yapılmadığını, tam tersine aracın yürür durumda olmadığı dikkate alınarak hesaplama yapıldığını ve aracın 3 yıllık bakım maliyetlerinin kar kaybı hesabından mahsup edildiği belirtilmiştir. İtirazlar üzerine alınan 30/03/2018 tarihli ek raporda ise davaya konu … plakalı aracın davalı tarafından hacizli yakalama kararının çıkarıldığı 01/08/2011 tarihine göre 861 gün net kazanç kaybının 78.381,26TL olduğu, ayrıca yediemin harcamalarının da 6.195,00TL olduğu tespit edilmiştir. Böylece toplam zararın 84.576,26TL olduğu belirlenmiştir. Davacı vekilince belirsiz alacak olarak açılan davanın değeri bu miktar üzerinden belirlenmiş ve harcı ikmal edilmiş olup, ilk derece mahkemesince de bu bedel üzerinden hüküm altına alınmıştır. Mahkemece, davalı yanın davacıya borcunun sona erdiğine ilişkin gönderdiği belgeye rağmen haciz işlemlerine devam etmesinin haksız haciz uygulaması olduğu ve bu açıdan davacının kanıtlanabilen ve maliyetler düşüldüğünde net olarak ortaya konulan zararının 84.576,26 TL olduğuna hükmedilmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 259/1. maddesinde, ihtiyati haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları bütün zararlardan alacaklının sorumlu olduğu düzenlenmiştir. İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. (Emsal Yargıtay 4. HD nin 06/02/2019 gün ve 2016/14413 E- 2019/483 K.sayılı ilamı) Somut olayda; davacı yana davalı tarafça borcunun sona erdiği bildirilmesine rağmen haciz işlemlerine devam edilmesinin haksız haciz niteliğinde olduğu, davacının uğradığı zararın bilirkişi raporu ile tespit edildiği, dava dilekçesinde faiz türü ve tarihi belirtilmediğinden talebe göre mahkemece dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinin yerinde olduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK 353-1-b,1 uyarınca reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/12/2018 tarih, 2014/449 Esas – 2018/1178 Karar sayılı kararına karşı taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca davacı yönünden alınması gerekli 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 14,90-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, Harçlar Kanunu uyarınca davalı yönünden alınması gerekli 5.777,40-TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 1.444,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.333,00-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/11/2021