Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1341 E. 2021/1640 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1341
KARAR NO: 2021/1640
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
NUMARASI: 2017/801 – 2018/1365
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ; müvekkilinin rödevansçı olarak işletme hakkına sahip olduğu Arnavutköy İlçesi …niköy Mevkiinde bulunan … numaralı maden ruhsat sahalarının İstanbul Bölgesi 3. Havaalanı ile kısmen çakışması nedeniyle bu alanlarda müvekkili şirketin madencilik faaliyetinin kısıtlandığını, 3213 sayılı Maden Kanunun 7. maddesi gereğince Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Md. atadığı heyetler tarafından müvekkili şirketi bölgede yaptığı yatırım giderleri ve stoklarının tespit edildiğini, müvekkilinin üretimini tamamladığı kumu stokladığı, stoklanan bu madenlerin şirketin resmi envanterine kaydedilerek her yıl bakanlığa verilen faaliyet raporlarında yer aldığı gibi müvekkili tarafından da beyan edildiğini ve bu beyanın doğruluğunun Maden İşleri Genel Md. tarafından mahallinde tespit edildiğini, müvekkiline ait kumun bir kısmının satıldığını, bir kısmının proje alanı dışına taşındığını, bir kısmının ise Ulaştırma Bakanlığının kumun üstündeki tesisleri zamanında kaldırmaması sonucu mücbir sebeple stok alanından çıkarılamadığını, Maden İşleri Genel Md. tarafından müvekkiline bu stokların sahadan alınması için 18 ay süre verildiğini, ancak bakanlık tarafından tesisler zamanında teslim alınmadığından stokların taşınmasının mümkün olmadığını, bu nedenle ek süre istendiğini, bakanlığın tesislerini almasının beklendiği aşamada mülkiyeti müvekkiline ait bulunan stok halindeki kum maliyetinin müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında davalılar tarafından alınıp götürüldüğünü, bu konuda Beyoğlu … Noterliğinden 16/09*/2015 tarihli ihtarının gönderilerek faaliyetin durdurulmasının istendiğini, aynı zamanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına da yazılı olarak bildirildiğini ve bakanlık tarafından müvekkiline verilen cevapta ruhsat sahibine ait olan stokların yüklenici tarafından kullanılmasına müsaade edilmemesi gerektiğinin belirtildiğini, davalılar tarafından müvekkiline ait olan 889.592 ton kum madeninin stoklardan taşındığını, bu durumun Arnavutköy Kaymakamlığına bildirildiğini ve yapılan tetkik sonucu Durusu Jandarma Komutanlığı tarafından 03/02/2015 tarihinde kum stoğunun taşındığı alana gelinerek kumların davalılara ait olan iş makineleri ve kamyonlarla başka bir bölgeye götürüldüğü, ancak bahse konu arazinin … Kömür Ocaklarına ait olup olmadığının tespit edilemediğine ilişkin tutanak tutulduğunu, davalılar tarafından işletme hakkı müvekkiline ait olan … ruhsatlı sahada 562.351 ton, … ruhsatlı saha 327.241 ton olmak üzere toplam 889.592 ton kumun 14/09/2005 tarihinden itibaren ve sonrasında alınarak götürüldüğü ve müvekkilinin bu şekilde zarara uğratıldığını belirterek tonu 6.5 TL’den hesaplanmak ve Devlet hakkının tenzilinden sonra kalan 5.666.701,04-TL maddi zararın avans faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … İnşaat, … İnşaat, … İnşaat, … İnşaat ve … İnşaat vekili cevap dilekçesinde; davalı … A.Ş.’nin, … İnşaatı Adi Ortaklığı ortaklarından olmadığı, zira hisse devir işlemlerinin gerçekleştirildiği ve … A.Ş’nin adi ortaklığa dahil olduğunu, bu nedenle … A.Ş hakkındaki davanın husumetten reddi ile … A.Ş’nin davaya dahil edilmesi gerektiğini, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı, Haberleşme Bakanı ve Kalkınma Bakanı tarafından imzalanan 18.07.2013 tarihli 14 nolu kurul kararında, davacının, kumun çıkarıldığı ruhsat sahasında mevcut üretime hazır stoğunu 3. Havalimanı projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla yer teslimi yapılıncaya ve fiziki inşaat çalışmaları başlayıncaya kadar geçecek süre içerisinden almasına karar verildiğini, bu kararın ardından yaklaşık 2 yıl sonra 05.05.2015 tarihinde Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü tarafından 3. Havalimanı projesinin gerçekleştirileceği alanın yer teslimin yapıldığını bu süreçte davacının hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın üretime hazır kum stoğunu alandan aldığını, yer teslim tutanağında açıkça teslime engel herhangi bir hususun kalmadığından bahisle ifadesine yer verildiğini ve bu saha bütünüyle 05.05.2015 tarihinde inşaat çalışmalarının başlatılması için herhangi bir şart yada koşul belirtilmeden … A.Ş’ye teslim edildiğini, yer teslim tarihinden sonra bu alanda davacının herhangi bir hakkının kalmadığını, ancak davacının hukuka aykırı olarak şantiyeyi terketmediğini, ilgili kurumlara bu konuda yazılar yazılarak yer teslimi yapılan sahadan davacının zorla çıkarıldığını belirterek haksız olan davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde; yukarıda içeriği özetlenen dilekçedeki hususlar tekrar edilerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı taraf davada yer tesliminin yapılmasından sonraki bir tarih olan 14.09.2015 tarihi ve sonrasında davalılarca alandan kum alındığını ve bu şekilde zarara uğradığını belirtmiş olmakla yukarıda izah edildiği üzere davacının ilgili alanla irtibatının idari bir tasarrufla ortadan kaldırıldığı ve aynı idari kararla anılan sahanın davalılara teslim edildiği, dolayısıyla idari işlem ya da eylem nedeniyle kumun davacı tarafından alınamaması durumunun ortaya çıktığı ve bu sebeple uğranılan zararın ancak idari yargıda dava konusu yapılabileceği, davalılara karşı zarara yönelik tazminat davası açılmasının mümkün bulunmadığı, davalılara husumet yöneltilemeyeceği kanaatine varılmakla, davanın bu nedenle reddine” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilini zarara uğratan haksız fiilin failinin davalılar olduğunu, müvekkilinin uğradığı zararın idareden talep edilmesinin mümkün olmadığını, yerel mahkeme kararının Anayasa ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkını ve mülkiyet hakkını açıkça ihlal ettiğini savunarak kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasıdır. Somut olayda; 05.05.2015 tarihinde Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü tarafından 3. Havalimanı projesinin gerçekleştirileceği alanın yer teslimin yapıldığı, yer teslim tutanağında açıkça “teslime engel herhangi bir hususun kalmadığından bahisle” ifadesine yer verildiği ve bu saha bütünüyle 05.05.2015 tarihinde inşaat çalışmalarının başlatılması için herhangi bir şart yada koşul belirtilmeden … A.Ş’ye teslim edildiği ve akabinde davalıların sahada inşaat çalışmalarını başlattıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda davalıların faaliyetinin idari karara dayalı olarak gerçekleştiği tartışmasız olup idari kararla faaliyet gösteren davalılara karşı zarar iddiasının ileri sürülemeyeceği ancak idareye karşı dava ve talepte bulunabileceği açıktır. Açıklanan nedenlerle somut olayda davalılara husumet düşmeyeceğinden davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/12/2018 tarih, 2017/801 Esas – 2018/1365 Karar sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 14,90-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5- HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/09/2021