Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1091 E. 2021/1364 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1091
KARAR NO: 2021/1364
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2018
NUMARASI: 2017/946 Esas – 2018/693 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası ile dava dışı borçlular hakkında takip açtığını, bu takip sırasında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan 2017/756 D.iş sayılı ihtiyati haciz kararı gereğince ihtiyati haciz işlemlerine başlanıldığını ve kararın infazının talep edildiğini, takip borçluları olan dava dışı iki ayrı gerçek kişi ve bir şirketin isim-ünvan ve adreslerinin davacı müvekkili şirketi ile hiçbir alakasının olmadığını, müvekkiline ait dava dilekçesinde belirtilen adresinde menkul mal haczi yapıldığını, mahcuz malların müvekkili şirket yetkilisine yediemin olarak teslim edildiğini, talepleri üzerine İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin takibin taliki kararı üzerine İcra Müdürlüğünce takibin talikine, haciz edilip muhafaza altına alınan malların 3. kişilere iadesine ve alacaklı şirket vekiline İİK 99. madde gereğince istihkak davası açması için 7 günlük süre verilmesine dair alacaklı şirket vekiline gönderilen ihtaratlı İİK 99. maddesi yazısı 02.10.2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen bu güne kadar 3. şahıs olan müvekkili aleyhine istihkak davası da açılmamakla yapılan vaki istihkak iddiasının kabul edildiğini, bu hali ile alacaklı davalı şirketin haksız haciz yapmış olduğunun şeklen ve manen açığa çıktığını, haksız haciz nedeni ile müvekkili şirketin ticari ismi ve itibarının zedelendiğini ve şirket yetkilisinin derin üzüntü yaşadığını belirterek 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; Açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının dava dilekçesindeki yanıltıcı beyanlarının aksine davacı adresinde sadece fiili haciz uygulanmış olup muhafaza işlemi yapılmadığını, haciz uygulanmasını gerektiren gerçek bir alacak mevcut olmakla ve İcra ve İflas Kanunu’nun alacaklıya bizzat tanıdığı müracaat haklarının kullanılması karşısında haksız bir hacizden bahsetmenin mümkün olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik kararları gereği haciz uygulanan adresin borçluyla hiçbir ilgisinin bulunmamasına rağmen 3. kişinin mallarının haksız yere muhafaza altına alınarak fiili işleyişinin bozulması gerektiği, dosyada böyle bir durumun olmadığı, fiilen haczedilen ancak muhafaza altına alınmayan davacı mallarıyla ilgili istihkak davası açılmamış olmasının tek başına haczin haksız olduğunu ve davacının istihkak iddiasını kabul anlamına gelmediğini, haczedilen menkul mal değeri ile alacak tutarı karşılaştırıldığında ekonomik menfaat görülmediği için istihkak davası açılmadığı ve haczin devam ettirilmediği, haciz uygulanan ”… Mah. … Sk. … Zeytinburnu/İstanbul” adresinin takip dosyası borçlusu …ŞTİ. İMALAT ŞUBESİ’nin bulunduğu taşınmaz adresi olduğunu, haciz sırasında davacı …ŞTİ’nin bilgisayarlarında icra memurunca yapılan evrak araştırmasında borçlu …ŞTİ’ye ait evrakların bulunduğunu, bu evrakların davacı şirketin adresi kiraladığına dair kira sözleşmesinden sonraki tarihli olduğunu, dosya borçlusu …’ın çalışanı …’ın haciz adresinde davacı bünyesinde çalıştığının tespit edildiğini, ünvanlarından da anlaşılacağı üzere dosya borçlusu …ŞTİ ve davacı …ŞTİ.’nin aynı iş kolunda ve aynı konularda faaliyet gösterdiğini, haciz uygulanmasını gerektiren alacak gerçek bir alacak olmakla ve İİK’nın tanıdığı müracaat hakları kullanılmakla, haksız bir hacizden ve fiili işleyişin sekteye uğratılmış olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Her iki şirketin ortakları farklı kişiler olmakla birlikte, davalı vekilinin … eski çalışanı olduğunu beyan ettiği …’a, davacı şirketin tek ortağı ve yetkilisi olan …’ün hacizden yaklaşık 2 ay sonra hissesinin tamamını devrettiği ve davacı şirket yetkilisinin … olduğu 01.11.2017 tarihli TSG.den anlaşılmaktadır. Dava konusu haciz tutanağında görüldüğü üzere icra memurunca davacı şirket bilgisayarında dava dışı borçlu şirketin birçok iş ve muhasebe evrakına rastlandığı da tespit edildiğine göre, davalı şirket haczinin tamamen haksız haciz olmadığı, davalının mevcut bir alacak hakkını korumak üzere yasaların kendine tanıdığı imkanlardan yararlanmak üzere hacze gittiği, menkul mal haczi yaptırsa da muhafaza yapılmadığı ve davacı şirketin işleyişine engel olunmadığı, nitekim istihkak davası da açmayarak haczi devam ettirmediği hususları gözönüne alındığında, davalı şirketin borçlu olmadığını, borçluyla hiçbir ilgisi olmadığını bilmesine rağmen davacı şirket adresinde davacı şirket mallarını haczettirdiğinden bahsetmek mümkün olmadığı kanaatiyle, davanın reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla haksız haczin alacaklının borçlu olmadığını bildiği kişi veya borçluya ait olmadığını bildiği eşyaya yönelik yapıldığı takdirde söz konusu olacağını,borçlu … adresinin haciz yapılan adresle alakası olmadığının açıkça bilinmesine ve borçlunun eski adresinden taşınmış olduğu ticaret sicil kayıtlarında belirli olmasına rağmen davalının hacze devam ettiğini, davalı şirket faktoring şirketi olup yapılan hacizlerde ve uygulamalarında hukuken yasal mevzuatı takip etmek ve yasal sınırları içerisinde kalmak mecburiyetinde olduğunu beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava; haksız haciz iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Haksız hacze dayalı manevi tazminat istemi 818 sayılı BK.’nun 49. maddesinden (6098 sayılı TBK’nun 58. maddesi) kaynaklanan bir sorumluluk olup, kusura dayanan bir sorumluluk türüdür. Bu nedenle de takip (haciz) yaptıran kişinin takipte veya haciz işleminde kötü niyetli ve kusurlu olduğu olgusu gerçekleşmedikçe ve ağır bir zarar da doğmadıkça manevi tazminatla sorumlu tutulamaz. Her ne kadar davacı haksız işlemden dolayı tazminat talep etmişse de icra dosyası borçlusunun çalışanı …ın, davacı şirketin hisselerini haciz tarihine yakın bir tarihte devralması, haciz mahallinde dosya borçlusuna ait 14.04.2017 tarihli cari ekstre evrakı bulunması, davacı tarafça sunulan kira sözleşmesinin adi nitelikte olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının icra takibi yapmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, ufak emarelerin dahi işlemi haksız olmaktan çıkartacağı, davalının takipte veya haciz işleminde kötü niyetli ve ağır kusurlu olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair gerekçesinin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/946 Esas – 2018/693 Karar sayılı mahkeme kararına yönelik davacı vekilinin istinaf isteminin HMK.m.353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcından yatırılan 44,40-TL’nin düşümü ile eksik kalan 14,90-TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-HMK’nın 359. Maddesinin 3. fıkrası gereği karar kesin nitelikte olduğundan kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, HMK. m. 353/1-b.1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021