Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1074 E. 2021/1263 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1074
KARAR NO : 2021/1263
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI: 2018/126 – 2018/941
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ 17/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ; davalılardan …’ın … Gazetesi’nin 12/08/2013 tarihli nüshasında yer alan “…” başlıklı yazısında; müvekkillerini … olarak nitelendirdiğini, … bugün ve geçmişte kötü, acımasız, zalim biri olarak bilindiğini, davalılardan … yayımlayan, …’nun yayın sahibi, …’nun ise yazı tarihinde gazete genel müdürü olarak yazıdan sorumlu olduğunu belirterek davacı … Holding için 25.000,00-TL, davacı … için 25.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini ve hükmün yayımlanmasını talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; yazıdaki ”…’ lar” ifadesinin davacı tüzel kişiliğe yönelmediğinin çok açık olduğu, davacı gerçek kişiye yöneldiğinin de söylenemeyeceğini açıklamış, öncelikle husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini savunmuş, dava konusu yazının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri niteliğinde olduğunu, istenilen tazminatın miktarının fahiş olduğunu belirterek haksız davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince; “Davanın kısmen kabulü ile, davacı … Holding Aş açısından 10.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 12/08/2013 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılar … LTD ŞTİ, …, …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı … yönünden açılan davanın reddine, davalı … yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, hükmün Türkiye de yayınlanan ulusal bir gazetede bir kereye mahsus olmak üzere yayınlanmasına” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar ve davalılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; … ailesinin başının ve … Holdingde davacı …’un olduğu herkesçe bilindiğinden aktif husumetten reddinin hatalı olduğunu, haberin yapıldığı tarihte davalı …’nun şirket genel müdürü olduğundan sorumluluğunun bulunduğunu, hükmedilen tazminatın az olduğunu belirterek aleyhe kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin gerekçesinin yetersiz olduğunu, kararın ilk fıkrasında diğer taleplerin reddi denilmesine rağmen başka bir bentte yayım talebinin kabulünün çelişki olduğunu, gösterilen delillerin toplanmadığını, yazı içerisinde davacıların doğrudan hedef alınmadığını, matufiyet ilkesinin oluşmadığını, davacıların aktif husumetinin bulunmadığını, yazının basın ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davalıların tanınan kişiler olması nedeni ile eleştirilere katlanmaları gerektiğini, vekalet ücretinin yanlış hükmedildiğini belirterek aleyhe kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İstinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan incelemede; Dava, basın yolu ile kişilik haklarının ihlalinden kaynaklı manevi tazminat istemine ilişkindir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Kamuya mal olmuş kişilerin şeref ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde bu iki hak arasında makul bir denge kurulmalıdır. Dengeleme yapılırken; dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işlevi ile yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliği ile uygulanan yaptırımın niteliği göz önüne alınmalıdır. İfade özgürlüğünün sınırı, kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkıdır. Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken öncelikle dava konusu yayının/açıklamanın davacılara ilişkin bölümünün, kamuoyunu ilgilendiren ve kamunun yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığına bakılmalıdır.Tüm bu açıklamalar ışığında; dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği, haberin veriliş biçimi ve bütünlüğü çerçevesinde, kamuoyu gündemini uzun süre meşgul eden toplumsal olay ve bu olaylar karşısında kişi ve kurumların aldığı tutum değerlendirilerek basının haber verme hakkı ve eleştiri sınırları içerisinde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının şahsına yönelik doğrudan “Firavun” diye bir ifade bulunmadığı da görülmektedir. Bu itibarla davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle kaldırılması gerekmiştir.Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf isteminin reddine, davalılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile HMK 353/1-b-2. Maddesi gereğince davanın reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacılar vekilinin istinaf isteminin REDDİNE, B-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/10/2018 tarih, 2018/126 Esas – 2018/941 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b/2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, yeniden hüküm oluşturularak;1-Davanın REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile bakiye 794,58-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar tarafça yapılan 26,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 5-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak, davalılara verilmesine, 6-Yargılama sırasında gider avansı yatırılması halinde arta kalan kısmın yatıran tarafa iadesine, B- İstinaf incelemesi bakımından ;1-Davalılar tarafından peşin yatırılan 170,77-TL istinaf karar ve ilam harcının, istem halinde kendilerine iadesine, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 14,90-TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 2-Dosya üzerinden inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf aşamasında istinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin takdiren üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 5- HMK’nın 359. Maddesinin 4. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/06/2021