Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2018/678 E. 2019/288 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/678
KARAR NO : 2019/288
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2017
NUMARASI : 2017/600 – 2017/776
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/02/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacılar vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait ….. Gazetesinin 01/04/2014 tarihli nüshasında ve internet sitesinde “……………” başlığı ile yayınlanan yazıda yer alan bilgilerin ve hakaret teşkil eden suçlamaların gerçek dışı, müvekkillerinin haklarına ve ticari itibarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğunu, sarf edilen “………………” gibi düzeysiz hakaret içeren sözlerin müvekkillerinin ticari itibarına zarar vermek, müvekkillerini itham altında bırakmak amacında olan, saldırı amacı ile yapılmış seviye yoksunu ve kasıtlı bir yayın niteliğinde olduğunu belirterek, bu sebeplerle gazetede yayınlanan hukuka aykırı ve müvekkillerinin haklarına tecavüz teşkil eden dava konusu yayınlar nedeniyle dava konusu “…………” başlıklı haber için müvekkilleri için ayrı ayrı 37.500,00 TL’den toplan 75.000,00 TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilihi, dava konusu yayınların hukuka aykırılıklarının tespiti ve masrafı davalılardan alınmak suretiyle kararın …… Gazetesinde ve tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yazının ilgili kısmının; ………………………….” şeklinde olduğunu, yazıda davacılara değil, adı geçen iş adamlarına yönelik bir eleştiri yapıldığını, davacılara yönelik bir hakaretin bulunmadığını, davacıların yazıda havuz ibaresine alındıklarını, bu ifadenin belirli bir yayın grubuna dikkat çekmek için kullanılmış bir sözcük olduğunu, ifadede davacılara yönelik bir hakaret veya suçlamanın yer almadığını, yazıda aktarılan olayların ve olayın içindeki kişilerin yorumlanıp eleştirilmesinin köşe yazarının basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek, davacının haksız talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
TOPLANAN DELİLLER: Mahkemesince; davaya konu yayının olumlu gazete nüshası dosya arasına alınmış, gerçek kişi davalıların ekonomik ve sosyal durum araştırmaları yaptırılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İlk derece mahkemesince; “… Yazıda geçmişte medya- siyaset ilişkilerinin sonuçları vurgulanmak istenmiş ve ayrıca bu ilişkinin olumsuz sonuçlar yarattığı anlatılarak ………… grubu da bu kapsamda eleştirilmiştir. Manevi tazminat tayini bakımından yasanın aradığı koşullar değerlendirildiğinde; bir kimsenin kişilik hakkına hukuka aykırı bir saldırı bulunmalı, açık yasal düzenleme bulunmadıkça kişilik hakkı saldırıya uğrayan ile zarar gören kişi aynı olmalı, manevi bir zarar bulunmalı, nedensellik bağı olmalı ve davalının sorumlu olmasını gerektiren bir kusuru veya bir kusursuz sorumluluk hali bulunmalıdır. Keza TMK’nın 25/2. Maddesinde üstün nitelikte özel veya kamusal yararın failin davranışını kişiliğe hukuka aykırı saldırı sayılmaktan kurtaracağı ifade edilmiştir. Bu durumun özellikle basın yayın organları ve medya ortamında ve keza siyasetçiler bakımından dikkate alınması gerektiği de açıktır. Eleştiride kullanılan dilin şaşırtıcı, sert ve kırıcı olması tek başına manevi tazminat takdiri için yeterli değildir. Yazıda medya sektöründe rakip olan tarafların tutum ve davranış açısından sert ve şaşırtıcı nitelikte eleştiri içerdiği bu kapsamda basın ve ifade özgürlüğünün öncelik aldığının kabulü gerektiği, yazı ve içeriğin bir bütün olarak değerlendirildiğinde kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığının kabulü gerektiği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar davacılar vekiline 25/01/2018 tarihinde, davalılar vekiline 23/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davacılar vekilince sunulan 08/02/2018 tarihli dilekçeyle istinaf başvurusunda bulunulmuş, bu dilekçe davalılar vekiline 19/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu yayının, çirkin ve seviyeden yoksun bir dille kaleme alındığını yazının ilk cümlesinden dahi açıkça anlaşıldığını, “………….” gibi düzeysiz, hakaret içeren galiz sözlerin müvekkillerinin ticari itibarına zarar verdiğini, …’ın dava konusu yazısı ile müvekkillerine itham ve isnatlarda bulunarak yarattığı kurguları dayanak alarak ve bunları gerçekmiş gibi lanse ederek müvekkillerine saldırdığını, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırsız olmadığını, gerçek dışı haberciliğin bu hak ve özgürlük kapsamında korunamayacağını, bunların ifade ve eleştiri hakkı kapsamında da değerlendirilemeyeceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasının ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DAVA: Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat, yayının hukuka aykırılığının tespiti ve kararın ilanı talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalı şirketin sahibi bulunduğu diğer davalı …’nın yönetim kurulu başkanı olduğu …….. Gazetesinin 01/04/2014 tarihli nüshasının 1. sayfasında davalı ….. “……….” başlığı ile yayınlanan ve 12. sahifede devam eden, ayrıca “……….com” sitesinde yayınlanan yazının bütünü incelendiğinde, geçmişteki medya-siyaset ilişkilerinin olumsuz sonuçlarının anlatılarak …………. grubunun da bu kapsamda eleştirildiği, davalı gazetenin ve web sitesinin yazılarında medya sektöründe rakibi olan …………sert bir şekilde eleştirildiği, hakaret kastı içermediği, medya sahiplerinin bu sıfatları gereğince bu tür ağır eleştirilere katlanması gerektiği, yazının bütünü ele alındığında basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle davaya konu yazı içeriğinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.Buna göre ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair gerekçesinin yerinde olmakla, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle bağlı kalınarak yapılan inceleme neticesinde, ilk derece mahkemesi kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/600 Esas 2017/776 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacıların istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile 8,50 TL harcın davacılardan tahsiline, 3-Davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Davacılar tarafından ayrıca yatırılan istinaf gider avansı bulunmadığından, iade konusunda karar verilmesine yer olmadığına, tarafınca yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/02/2019