Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2018/2333 E. 2019/221 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2333
KARAR NO : 2019/221
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/06/2018
NUMARASI : 2018/520 – 2018/633
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait 154 kV Levent-Maslak kablosunun arızasının bulunması amacıyla …… alınan izinler doğrultusunda, ……. yolunun Seyrantepe mevkisinde, yan yolda 02.07.2014 tarihinde yapılan kazıda; T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü Marmaray Bölge Müdürlüğüne ait ”…….” kapsamında ….. Bölge Müdürlüğü yüklenicisi ….. ortak Girişimi tarafından yapılan metro hattı tüneli inşaatı esnasında tünelin A-419 bölümünde yapılan yer altından kazık çakılması esnasında müvekkiline ait 154-k W 1000 mm2 XLPE Maslak- Levent kablosunun üç fazına hasar verildiğinin tespit edildiğini, hasarla ilgili olay mahallinde tutanak tanzim edildiğini ve İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/77 D. İş sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine delil tespiti yaptırıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 538.109,50 TL hasar bedelinin olay tarihi olan 02.07.2014’ten itibaren değişen oranlardaki avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız fiili nedeniyle hasar bedelinin tazmini talebine ilişkin olduğunu, TTK. 4. maddesi uyarınca bu davanın ticari nitelikte bulunmadığını, dolayısıyla İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, davanın öncelikle görev yönünden reddini, bunun dışında talebin zamanaşımına uğradığını ve müvekkili bakanlığa husumetin düşmeyeceğini, davanın esastan da haksız olup reddi gerektiğini savunmuştur.
TOPLANAN DELİLLER : İş bu dosyanın tefrikinin yapıldığı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1114 Esas sayılı dosya sureti.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :İlk derece mahkemesince; “uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir. Nitekim davalı taraf tacir olmadığı gibi uygulanması gereken hükümlerin de Türk Borçlar Kanununda düzenlenen haksız fiile ilişkin hükümler olduğu anlaşılmaktadır. HMK 114. Maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceğinin açıklandığı anlaşılmakla, iş bu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak, davanın görev yönünden reddine….” şeklinde karar verilmiştir.Karar davacı vekiline 16/10/2018 tarihinde, davalı vekiline 16/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 28/09/2018 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuş, istinaf dilekçesi davalı vekiline gerekçeli kararla birlikte 16/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararının hukuka aykırı olduğunu, bozulması gerektiğini, müvekkili şirketin tacir olduğunu, davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesinin isabetsiz olduğunu, davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DAVA: Metro inşaatı sırasında davacı şirkete ait kablolara hasar verildiği iddiasına dayalı hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 13.03.2018 tarih, 2017/3186 Esas, 2018/1821 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü, son fıkrası ise “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” düzenlemesini içermektedir. İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Hizmet kusurunun tam ve kapsamlı bir tanımını yapmak zor olmakla birlikte genel olarak doktrinde hizmet kusuru; idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması, şeklinde tanımlanmaktadır. Hukuk devleti ilkesi gereği faaliyetlerini hukuka uygun biçimde yürütmek zorunda olan idarenin, hukuka aykırı eylem yapması veya işlem tesis etmesi, kural olarak hizmet kusurudur. Anayasa’nın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu düzenlenmiştir ve idare kendi eylem ve işlemlerinden bir zarar meydana gelmişse bu zararı gidermekle yükümlüdür. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, hizmet sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca idari yargı mahkemelerinde tam yargı davası açılması gerekmektedir. (HGK.04/11/2015 gün 2015/17-86 esas ve 2364 karar) İdari yargıda tam yargı davası kapsamına giren tazminat davaları, idari faaliyetlerin hukuka uygunluk denetimi sonucu, ilgililerin sübjektif hukuki durumlarında ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesini amaçlayan, idarenin hukuk kuralları içinde kalmasını sağlayan etkin bir denetim ve yaptırım aracıdır. Davalı T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bir kamu kurumu olup, yukarıda açıklandığı üzere kural olarak, işlem ve eylemleri kamusal nitelik taşır. Somut olayda, davalı idare tarafından metro tüneli yapım çalışması sırasında maddi zarar oluştuğu iddia edilmiştir. Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. Anlatılan olay doğrultusunda davalının hizmet kusuruna dayanılarak tazminat istenildiği anlaşılmaktadır. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2017/883 esas-2017/2213 karar sayılı, 26/04/2017 tarihli emsal nitelikteki ilamı). Yargı yolu sorunu, HMK 114. maddesinde dava şartı olarak düzenlendiğinden ve kamu düzenine ilişkin olduğundan, açıkça veya hiç ileri sürülmese de mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır. Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda, ilk derece mahkemesince öncelikle 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunun 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle aynı Kanunun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gözönünde bulundurularak davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeple usulen kabulü ile HMK 353/1-a.4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yargı yolu dava şartı eksikliği nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-b ve aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜNE, HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/520 Esas – 2018/633 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,a-Davanın HMK’nın 114/1-b, 115/2 maddesi gereğince yargı yolu yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, c-Kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına yürürlükteki avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 2.720,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, e-HMK’nın 333.maddesi gereğince davacı tarafça yatırılan gider ve delil avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubuna, bakiye 8,50-TL harcın davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından ayrıca yatırılan istinaf gider avansı bulunmadığından, iade konusunda karar verilmesine yer olmadığına, 4-HMK’nın 359.maddesinin 3. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile 302. maddesinin 5.fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtaya temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/02/2019