Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2018/1817 E. 2020/682 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1817
KARAR NO : 2020/682
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2018
NUMARASI : 2017/116 – 2018/517
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/09/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı tarafça, dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı dosyaları üzerinden icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibi neticesinde müvekkilinin takibe konu borcun borçlusu ile hiçbir organik bağı olmamasına rağmen müvekkili şirkete … Esas sayılı dosya üzerinden 17.05.2012 tarihinde, … Esas sayılı dosya üzerinden de 07.08.2012 tarihinde olmak üzere iki defa hacze gidildiğini ve müvekkilinin bir takım menkul mallarının haczedildiğini, hacizler esnasında istihkak iddialarını bildirdiklerini, İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesince takiplerin devamına karar verildiğini, takibin devamına karar verilmesi üzerine davalı şirketin talebi ile bahsi geçen her iki dosya üzerinden 01.10.2012 tarihinde yeniden müvekkili şirkete hacze gelindiğini, bu durumda önceki hacizler nedeniyle sıkıntı yaşayan ve ticari itibarı zedelenen müvekkili şirketin ticari itibarının daha fazla zedelenmemesi ve işlerinin aksamaması için haciz esnasında her iki icra takip dosyası için toplam 42.416,00-TL paranın ihtirazi kayıt konularak müvekkilince yatırıldığını, yatırılan para için İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinde istihkak davası açıldığını, yapılan yargılama sonucunda ihtirazi kayıtla yapılan ödemelerin iadesine hükmedildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, bunun üzerine müvekkilinin dosyaya yatırmış olduğu paranın iadesi için Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının dosya borcunu 11.10.2016 tarihinde ödediğini, ödenen bedelin 14.10.2016 tarihinde taraflarına gönderildiğini, davalı tarafça hiçbir araştırma yapılmadan müvekkilinin tarafı olmadığı bir icra takibinde borçluyla aralarında organik bir ilişki olmadığı bilindiği halde kötü niyetli olarak ayrı tarihlerde 3 kez hacze gelinerek mallarının haczedilmesinin itibarını zedelediğini, ayrıca her iki icra dosyasına para yatırmak zorunda kalan müvekkilinin 01.10.2012 tarihinden itibaren 14.10.2016 tarihine kadar 42.416,00-TL’yi kullanamadığını, bu parayı kullanamamaktan kaynaklı kardan mahrum kaldığını belirterek, yapılan haksız haciz nedeniyle fazlaya ilişkin her türlü talep hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın 12/10/2016 tarihinden itibaren, 15.000,00-TL manevi tazminatın 01/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilince yargılama sırasında ibraz edilen dilekçe ile; maddi tazminat talebi 31.000,00-TL olarak ıslah edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı ile borçlu şirket yetkililerinin yakın akraba olduklarını, istihkak davasında davacı tarafça dinletilen tanığın davacı şirket tarafından borçlu şirket borçlarının ödendiğinin beyan edildiğini, davacı şirket adresinde borçlu şirkete ait boş çek yaprakları bulunduğunu ve bu durumun haciz zaptına geçirildiğini, borçlu şirketin sicil adreslerini terk etmiş olmalarına rağmen davacı şirket adresinde borçlu şirkete ait faturalar bulunduğunu, davacı ile borçlu şirketin aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerini, davacının hacizden hemen sonra borçlu şirket ile olan bağını gizlemek gayesiyle ünvanını değiştirdiğini, yapılan haciz işleminde herhangi bir kusur bulunmadığını, hacizden dolayı davacının zarar görmediğini, icra hukuk mahkemesince takibin devamı kararı verildiğini, manevi tazminat istenebilecek bir fiilin de bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “… alacaklı vekilinin talebi üzerine davacıya ait iş yerinde yapılan aramada borçlu şirkete ait bir takım evraklarının bulunması üzerine haciz ve muhafaza işlemi yapıldığı, davacı tarafın iş yerinde borçluya ait bu evrakların bulunması sebebinin açıklanamamış olması nedeniyle sonradan açılan istihkak davasının kazanılmış olmasına karşın haczin yapılması sırasında davacı tarafın da kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, bu kapsamda haczin kasten zarar verme amacıyla yapılmamış olması nedeniyle davacıların manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerektiği, yine açıklanan nedenlerle davacı tarafın iş yerinde muhafaza işlemi yapılması sırasında bölüşük kusurlu olmasından dolayı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi uyarınca hüküm altına alınan maddi tazminat tutarından takdiren %20 oranında indirim yapılması gerektiğinin anlaşıldığını, bu kapsamda 24.800,00-TL tazminatın davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar vermek gerektiği, maddi tazminat olarak davacı tarafça ödenen bedelin faizine hükmedildiğinden ve faize faiz işletilemeyeceğinden hükmedilen alacağın faizine hükmedilmediği gerekçesi ile; 1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE, Davacı tarafın maddi tazminat talebinin TBK’nın 52. md. gereğince takdiren %20 oranında indirilerek 24.800,00-TL tazminatın davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine ” karar verilmiştir. Karara karşı taraflar istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk derece mahkemesinin, maddi tazminat taleplerinden BK 52 gereği yapılan indirim kararı ile manevi tazminat taleplerinin reddi ve faiz uygulanmamasına ilişkin verilen kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/555 E., 2014/220 K. Sayılı kesinleşen kararından anlaşılacağı üzere, müvekkili şirkete hacze gelinmesine neden olan borçlu şirketle ilgili olarak organik bağı ortaya koyacak hiçbir belge ve bulguya rastlanmadığının sabit olduğunu, müvekkil şirkette, borçlusu tarafından imzalı veya resmi olan hiçbir evrak bulunmadığını, haciz mahallinde imzasız bir dilekçe bulunduğunu, bu dilekçeninde bulunma nedeninin, borçlu … tanık beyanına göre iflas ettiği, intihara teşebbüs ettiği, kardeşi …’ ın ise borçluya yardım etmek amacı ile bir kısım borçlarını ödemeye çalışmasından dolayı müvekkili şirkette bulunduğunu, açıkça anlaşılacağı üzere, müvekkili şirketin haczin yapılmasında hiçbir kusuru olmadığını, buna rağmen hükmedilen tazminattan BK 52.madde gereği %20 oranında indirim yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gibi kabul etmemekle birlikte, aksi düşünülürse bile yapılan indirim oranının yüksek olduğunu, davalı tarafın kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğunun açık olduğunu, defalarca haksız hacizle karşı karşıya kalmış olan müvekkili şirketin haciz işlemlerine tanıklık yapan iş yerleri ile çalışmış olduğu kişilere karşı ticari itibarının zedelendiğinin de açık olduğunu, ilk derece mahkemesinin tüm bu durumları gözetip manevi tazminata da hükmetmesi gerekirken, manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi tazminat belirlenirken faiz oranları göz önüne alınarak belirlendiğini, herhangi bir faiz kararı verilmesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesince faize hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Tazminat miktarı olarak belirlenen tutarın, dosyada alınan bilirkişi raporunda hatalı hesaplandığını ve bu rapora itirazları dikkate alınmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişinin faiz kaybının zarar olarak hesabını 01.10.2012 ile 14.10.2016 tarihleri arası esas dönem olarak aldığını, ancak, davacının ödemiş olduğu paranın iadesi için Bakırköy 6. 2016/15095 Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını ve müvekkilinin 23.08.2016 ile 14.10.2016 tarihleri arasında işleyen faizi de icra dosyasına ödediğini, bilirkişi tarafından bu tarihler arasında yapılmış olan faiz ödemesinin dikkate alınmadığını, içinde faiz söz konusu olan alacağa faiz hesaplaması yapılarak, yasaya aykırı şekilde birleşik faiz uygulandığını, söz konusu olayda maddi-manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, haczin haksız olmadığını, yapılan haciz işleminde kusur da bulunmadığını, zaten icra hukuk mahkemesi tarafından kesin hüküm niteliğinde takibin devamı kararı verildiğini, İcra Mahkemesi tarafından verilen takibin devamı kararına istinaden işlem yapıldığını, haciz esnasında mahcuzların davacıya ait olduğunu tespit eden bir mahkeme kararı ya da mahcuzların davacıya ait olduğunu gösteren güçlü bir delil sunulmadığını, bu durum yargılama ile tespit edilecek olduğundan, yapılan işlemde müvekkilinin kusuru ya da kötü niyetli olduğunun söylenemeyeceğini, haciz işleminden kaynaklı hiçbir zarar doğmadığını, davacı tarafından ödenen paranın iadesi için müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını ve davacı tarafça yatırılan paranın iade edildiğini, davacı tarafından açılmış istihkak davasında tedbir talebinin red edildiğini, bu hali ile tedbir kararı bulunmadığından paranın icra dosyasından çekildiğini, müvekkiline atfedilebilecek bir kusur da bulunmadığını, davacı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve borçlu … San. Ve tic. Ltd. Şti. aralarında organik bağ olan tüzel kişiler olduklarını, borçlunun davacının uhdesinde faaliyetini hala sürdürdüğünü, haciz adresinde borçlunun fatura ve ödeme makbuzlarının mevcut olmasının borçlunun halen adreste faal olduğunu gösterdiğini, davacı tarafından açılmış olan istihkak davasının usul ve yasaya aykırı olarak kabul edilerek aleyhe kesinleştiğini, davacı ile borçlu şirket yetkililerinin yakın akraba olduklarını, istihkak davasında dinletilen davacı tanığı tarafından davacı şirket tarafından borçlu şirket borçlarını ödendiğinin beyan edildiğini, davacı şirket adresinde, borçlu şirkete ait boş çek yaprakları bulunduğunu ve bu durumun haciz zaptına geçirildiğini, borçlu şirketin, sicil adreslerini terk etmiş olmalarına rağmen davacı şirket adresinde borçlu şirkete ait faturalar bulunduğunu, davac tarafça açılmış olan istihkak davasında, borçlu şirketin ticareti terk ettiği iddia edilmişse de davacı şirketin adresinde borçlu şirket tarafından davacı şirkete kesilmiş çok sayıda fatura tespit edildiğini, faaliyetini bırakan bir şirketin davacı şirkete fatura kesmesi ve mal sevkiyatı yapıyor olmasının ise davacı taraf beyanları ile çeliştiğini, davacı ile borçlu şirketin, aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerini, davacının hacizden hemen sonra borçlu şirket ile olan bağı gizlemek gayesi ile ünvanını değiştirdiğini, davacı ile borçlunu, alacaklılardan mal kaçırmak için muvazaalı işlemler yaptıklarını, aralarında organik bağ bulunduğunu, davacı ve borçlu şirketin, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettilerini, bu hususun mahkemece dikkate alınmayarak davanın kısmen kabulüne şeklinde hüküm kurulmasının hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden inceleme neticesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlular … San. Tic. Ltd. Şti ve … aleyhine alınan ihtiyati haciz kararına binaen 16.019,89-TL kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlanıldığı, 17/05/2012 tarihinde davacı şirket adresinde dava dışı borçlu şirkete ait evraklar bulunması nedeniyle davalı vekilinin talebi üzerine menkul haczi yapıldığı, haciz sırasında davacı şirket yetkilisinin istihkak iddiasında bulunduğu, İstanbul 2. İcra Hukuk mahkemesinin 2012/270 Esas sayılı dosyasında 3. Şahsın istihkak davası açmak hususunda muhtar olmak üzere haczin devamına karar verildiği, bu karara binaen davalı şirket tarafından 01/10/2012 tarihinde davacı şirket adresinde tekrar hacze gidildiği, davacı şirket yetkilisinin ihtirazı kayıtla dosya borucunu ödeyerek haczin kaldırılmasını talep ettiği görülmüştür. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlular … San. Tic. Ltd. Şti ve … aleyhine alınan ihtiyati haciz kararına binaen toplam 16.019,25-TL alacak üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlanıldığı, 07/08/2012 tarihinde davacı şirket adresinde, dava dışı borçlu şirkete ait işçi çıkışına ilişkin ibraname ve kıdem tazminatı dilekçesi bulunması nedeniyle davalı vekilinin talebi üzerine menkul haczi yapıldığı, haciz sırasında davacı şirket vekilinin istihkak iddiasında bulunduğu, İstanbul 2. İcra Hukuk mahkemesinin 2012/443 Esas sayılı dosyasında 3. Şahsın istihkak davası açmak hususunda muhtar olmak üzere haczin devamına karar verildiği, bu karara binaen davalı şirket tarafından 01/10/2012 tarihinde davacı şirket adresinde tekrar hacze gidildiği, davacı şirket vekilinin ihtirazı kayıtla dosya borucunu ödeyerek haczin kaldırılmasını talep ettiği görülmüştür. İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/555 E., 2014/220 K. sayılı dosyası ile görülen istihkak davası sonucunda mahkemece; “Haczin davacıya ait iş yerinde yapıldığı, bu adresin takip veya tebligat adresi olmadığı, borçlu şirket ve davacı şirket ortaklarının farklı kişiler olduğu, yalnızca borçlu şirket ortağı ve asıl borçlu …’ ın davacı şirket ortağı … kardeşi olduğu, her iki şirketin aynı iş kolunda çalıştıkları ancak iş yerlerinin farklı olduğu, borçlu …’ ın tanık beyanına göre iflas ettiği, intihara teşebbüs ettiği, kardeşi …’ ın ise borçluya yardım etmek amacı ile bir kısım borçlarını ödemeye çalıştığı bunun dışında davacı ve borçlu şirketin birlikte hareket ettikleri, aralarında organik bağ bulunduğu veya muvazaalı işlem yaparak işyeri devirettiklerine ilişkin delil de bulunmadığı, davacı şirket ortağı … borçlunun kardeşi … yardım etmesinin borçlu şirketin borçlarından davacı şirketin sorumlu olmasını gerektirmeyeceği gerekçesi ile; davanın kabulü ile, Davacı tarafından ihtirazı kayıt ile yapılan ödemelerin davacıya iadesine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/18887 Esas – 2016/9018 Karar sayılı ilamı ile mahkeme kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına karar verildiği ve kararın 23/08/2016 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; Alacaklı davacı …. San ve Tic. Ltd. Şti tarafından, borçlu … A.Ş. aleyhine İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/555 E. – 2014/220 K. Sayılı ilamına binaen 42.416,00-TL asıl alacak 439,27-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 42.855,27-TL alacak üzerinden ilamlı icra takibi başlatıldığı, borçlu-davalı şirket tarafından 11/10/2016 tarihinde dosya kapak hesabı yapılarak belirlenen bedelin dosyaya yatırıldığı ve yatırılan paranın 14/10/2016 tarihinde davacı şirkete ödendiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına alınan 22/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Davacı tarafça icra takip dosyalarına ödenen 42.416,00-TL’nin, davacı tarafça ödeme tarihi olan 01/10/2012 tarihinden bu bedelin davacıya iade edildiği 14/10/2016 tarihine kadar talep edilebilecek faizinin 31.260,59-TL olduğu belirtilmiştir. Davacı davasını 31.000,00-TL olarak ıslah etmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere; davaya konu haczin davacıya ait iş yerinde yapıldığı, bu adresin takip veya tebligat adresi olmadığı, borçlu şirket ve davacı şirket ortaklarının farklı kişiler oldukları, yalnızca borçlu şirket ortağı …, davacı şirket ortağı … kardeşi olduğu, her iki şirketin aynı iş kolunda çalıştıkları ancak iş yerlerinin farklı olduğu, davacı tarafça açılan istihkak davası sonucunda davanın kabulüne karar verildiği de dikkate alındığında, yapılan hacizlerin haksız olduğu, bu nedenle davalı şirketin bir kusuru olmasa dahi davacının maddi zararından sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Alacaklı vekilinin talebi üzerine davacıya ait iş yerinde yapılan aramada borçlu şirkete ait bir takım evrakların bulunması üzerine haciz işlemlerinin yapıldığı, davacı tarafça, iş yerinde borçluya ait bu evrakların bulunma sebebinin açıklanamadığı, istihkak davası sonucunda mahcuzların davacı şirkete ait olduğunun tespit edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu hacizlerin uygulanmasında davacı şirketin de bölüşük kusurunun bulunduğu anlaşılmakla, mahkemece 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi uyarınca hüküm altına alınan maddi tazminat tutarından uygun miktarda hakkaniyet indirimi yapılmış olması yerinde olduğu gibi, haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötü niyetinin ve ağır kusurunun varlığı ile buna bağlı olarak zararının oluşması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği, olayların dosya içerisindeki gelişimi dikkate alındığında sırf davacıya zarar vermek amacıyla haciz işleminin yapıldığı başka bir ifade ile takibin haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemeyeceğinden davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygundur. Davacı tarafça icra takip dosyalarına haksız olarak ödenen 42.416,00-TL bedelin kullanılamamasından kaynaklı zarar alacağı dava konusu edilmiş olup, zarar icra takip dosyasındaki istirdat ödemesine kadar hesap edildiği ve takip tarihinden itibaren faiz yürütüldüğü anlaşılmakla artık zarara ayrıca faiz istenemeyeceğinden ilk derece mahkemesince faize hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafça ihtirazı kayıtla icra takip dosyalarına ödenen 42.416,00-TL’nin, davacı tarafça ödeme tarihi olan 01/10/2012 tarihinden bu bedelin davacıya iade edildiği 14/10/2016 tarihine kadar talep edilebilecek faizinin 31.260,59-TL olduğu belirlenmiştir. Bu hali ile davacının haksız yere ödemek zorunda kaldığı bedeli kullanamamaktan kaynaklanan zararını talep edebileceği açık olmakla birlikte; davacı tarafın ihtirazi kayıt ile yaptığı ödemenin istirdadı için başlattığı icra takip talebinde 42.416,00-TL asıl alacak dışında 439,27-TL işlemiş faiz de talep edildiği, ayrıca davalı takip borcunu öderken yapılan kapak hesabında 73,21-TL faiz hesaplandığı bu şekilde davalının 512,48-TL istirdada konu alacak için faiz ödediği istirdada konu paradan mahrumiyet nedeniyle davacının kaybı faiz hesabı ile 31.260,59-TL hesap edildiğinden 512,48-TL nin mükerrer olduğu bu durum gözetildiğinde istirdada konu ana paranın mahrumiyeti nedeniyle bakiye alacağın 30.748,11-TL olduğu %20 bölüşük kusur nazara alındığında 24.598,49-TL zarar olduğu ,zarar kapsamında icra takibindeki işlemiş ve işleyen faizin ilk derece mahkemesinde mahsup edilmediği anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine, Davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinafının KABULÜNE, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/116 Esas – 2018/517 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILARAK;A-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜNE; 24.598,49-TL tazminatın davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, B-Davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine,C-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 1.680,32-TL ilam harcından 513,00-TL ıslah harcı ve peşin alınan 273,24-TL’nin mahsubu ile bakiye 894,08-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,D-Davacı tarafından yatırılan 273,24-TL peşin harç, 31,40-TL başvuru harcı ve 513,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 817,64-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,E-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.689,77-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,F-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,G-Davacı tarafından yapılan 1.353,00-TL yargılama giderinden davanın kabul edilen bölümü üzerinden hesaplanan 723,51-TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, H-Harcanmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, İstinaf İncelemesi Yönünden 3-Davacının istinaf başvurusu reddedildiğinden, alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile kalan 18,50-TL harcın davacıdan tahsiline, 4-Davalının istinaf başvurusu kabul edildiğinden yatırmış olduğu 423,52-TL istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 5-Taraflarca yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 6-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,20-TL istinaf gideri toplamı 146,30-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Taraflarca ayrıca yatırılan istinaf gider avansından harcanmayan kısmın kendilerine iadesine, 8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,9-HMK’nın 302. maddesinin 5.fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/09/2020