Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2018/1402 E. 2019/1524 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1402
KARAR NO : 2019/1524
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/02/2018
NUMARASI : 2015/1252 – 2018/110
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalının temlik alacaklısı olduğu İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından aldığı talimat ile Gaziosmanpaşa …. İcra Dairesinin … Tal. Sayılı dosyası ile 07/08/2014 tarihinde müvekkili şirketin “… Asfaltı no:… Gaziosmanpaşa/ İstanbul” adresine icra memurları ve polisler ile geldiğini, haciz aracının müvekkili şirketin giriş kapısının önüne park ettiğini, polislerin, davalının vekilinin, yanında çalışan elemanının, icra memuru ile içeriye girdiğini, başka haciz dosyaları için araçta bulunan kişilerin de iş yerinin önünde beklemeye başladıklarını, taraflarınca davalı alacaklı vekiline, haciz için gelinen dosya borçlusunun müvekkili şirket olmadığının, müvekkili şirket ile aralarında akrabalık ilişkisi bulunan … San. Ve Tic. A.Ş. olduğunun, müvekkilinin 01/01/1986 yılından beri bu adreste faaliyet gösterdiğinin, her iki şirketin ortaklarının soyadları … olduğu için şirketlerin ünvanları arasında benzerlik bulunmakla birlikte müvekkili şirket ve borçlu şirket arasında organik bağ bulunmadığının izah edilmesine, vergi levhası imza sirküleri gibi şirket ile ilgili evraklar da dosyaya ibraz edilmesine ve borçlu haciz mahallinde bulunmamasına rağmen, davalı alacaklı vekilinin bu beyanlara itibar etmeyerek evrak araştırması yapılmasını icra memurundan talep ettiğini, yapılan araştırmada borçlu şirkete ait herhangi bir evrak bulunmamakla birlikte bazı evrakların kötü niyetli olarak sanki borçlu şirket ile bir ilgisi varmış gibi dosya içine aldığını, halbuki bu evrakların müvekkili şirkete ait olup borçlu şirket ile ilgisi bulunmayan evraklar olduğunu, buna rağmen davalı alacaklı vekilinin haksız ve kötü niyetli olarak müvekkili şirketin adresinde haciz yapılmasını talep ettiğini, bunun üzerine müvekkil şirkete ait 11.000 kg hurda bakır ürününe, 4 adet bilgisayara, 1 adet laptop bilgisayara ve 1 adet TV üzerine haciz konulduğunu, davalı alacaklı vekilinin yasal süresinde müvekkili şirket aleyhine istihkak davası açmadığını, böylece yaptığı haciz işleminin haksız ve hukuksuz olduğunu kendisinin de kabul ettiğini, yapılan haksız haciz işlemi nedeniyle müvekkili şirketin ticari itibarının sarsıldığını, müvekkili şirketin adresinde polisler ve icra memurlarının icra arabasının görülmesinin hemen duyulduğunu, hatta o sırada müvekkil şirkete bakır satmaya gelen bir müşterisinin durumu görünce bakır kamyonunu boşaltmadan geri döndüğünü, haciz işlemleri yaklaşık 3 saat sürdüğü için müvekkili şirkete iş görüşmesine gelen müşterilerin de kafalarında soru işareti olarak oradan ayrıldıklarını, bu sebeple müvekkilinin manen zarar gördüğünü belirterek, davanın kabulü ile 100.000,00 TL manevi tazminatın haksız haciz tarihi olan 07/08/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu cevap dilekçelerinde özetle; Dava dışı … A.Ş.’nin borçlular … San. Tic. A.Ş., …San. Tic. Ltd. Şti. Ve … San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. aleyhine, 22/03/2013 keşide tarihli 150.000 TL tutarındaki çekin tahsili amacıyla İst. …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasıyla 30/03/2013 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu edilen alacağın dava – dışı … A.Ş’den temlik alındığını, bu icra dosyasıyla alakalı Gaziosmanpaşa…. İcra Müdürlüğü … Talimat sayılı dosyasıyla 07.08.2014 tarihinde … No… Gaziosmanpaşa/İSTANBUL adresinde … huzurunda gerçekleştirilen hacizde davacı lehine istihkak iddiasında bulunulduğunu, bu iddia üzerine mahalde yapılan araştırma sonucunda; borçlu …Sanayi Ticaret A.Ş.’nin ortaklarından …, davacı ile borçlu … Sanayi Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğini yapmış …, söz konusu icra dosyasından 06/08/2014 tarihinde tatbik edilen hacizde istihkak iddiasında bulunan ve İstanbul 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/8367 Esas sayılı dosyası ile istihkak davası derdest olan üçüncü şahıs … Sanayi Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı … birlikte imzalamış olduğu kira sözleşmesinin ve işbu sözleşmeye dair ek anlaşmanın, borçlu …Sanayi Ticaret A.Ş. ve davacı arasında imzalanmış kira sözleşmesinin, borçlu …Sanayi Ticaret A.Ş. adına düzenlenmiş 08.11.2013 ve 28.02.2013 tarihli taşıma irsaliyelerinin, borçlu … Sanayi Ticaret A.Ş.’nin eski yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda davacının halihazırdaki yönetim kurulu üyesi olan … imzasına havi Bahçelievler Kaymakamlığı’na hitaben yazılmış dilekçe ve vekaletname suretlerinin, borçlu …Sanayi Ticaret A.Ş. ve davacı arasındaki ticari faaliyeti gösterir diğer bir takım belgelere rastlandığını, davacı şirket ile takip borçlusu şirketin ortaklık yapısının zaman içinde benzerlik gösterdiğini, davacı şirket ile takip borçlusu yetkilileri arasında akrabalık bağı olduğunu, davacının “…”, takip borçlusunun ise “…” ticari unvanını kullandığını, davacının 46.72.01 (Rev.2) demir dışı metal cevherleri ve konsantrelerinin toplam ticaretiyle, takip borçlusunun 46.77.01 (Rev.2) atık ve hurda toptan ticareti alanlarında iştigal ettiğini, eş söyleyişle aynı sektörde birbirlerini tamamlar alanlarda faaliyet gösterdiğini, davacının “… No:… Gaziosmanpaşa/İSTANBUL”, takip borçlusunun ise “… No:… Gaziosmanpaşa/İSTANBUL” adreslerini ticaret siciline tescil ettirdiğini, davacı şirketin adresinde gerçekleştirilen hacizde borçlu şirkete ait birçok evrak bulunduğunu, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 25/06/2012 gün ve 2012/7697 Esas ve 2012/7940 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; vergi levhasının beyana dayalı olarak düzenlenen belgelerden olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/03/2014 gün ve 2013/17-580 Esas 2014/393 Karar sayılı kararında ifade edildiği üzere; faturanın her zaman düzenlenebilecek belgelerden olduğunu ve huzurdaki davada cinsi kolaylıkla bulanabilecek elektronik aletler ile hurda bakırın haczedildiğini, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin 03/06/2013 gün ve 2013/2900 Esas 2013/8345 Karar sayılı kararında ifade edildiği üzere, davacının ibraz ettiği faturaların mülkiyeti aidiyetinin; satıcı firmaların ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile ( envanter kayıtları ve ödeme konularına da bakılarak ) tespit edilmesi, faturaların gerçekliği saptanırsa bu kez keşif ve bilirkişi incelemesiyle seri no, marka vb. tüm ayırt edici özelliklerini belirleyerek mahcuzların faturalar kapsamında kalıp kalmadığını araştırılması sonucunda belirlenebileceği nazara alındığında, davalı müvekkilinin 07/08/2014 tarihli haczi uygulamakta herhangi bir kusurunun olmadığını, İİK.md.80/1-2-3 madde ve fıkraları gereğince davacının iş yerinde haciz memurunun bulunmasının kanuni bir zorunluk olduğunu ve icra memurunun evrak arama yetkisinin bulunduğunu, davacının istihkak iddiasında bulunması ve mahalde bulunan belgelerin ardından haciz işleminin gerçekleşmesi nedeniyle belli bir sürenin geçtiğini, davacının iştigal ettiği alan, tüketiciyle/müşteriyle sık aralıklarla karşılaşılan eş deyişle bir mağaza gibi sürekli alış-verişin olmadığı biçimde olduğundan, “davacının gelen müşterilerin kaçtığı” iddiasının hakikatı yansıtmadığını, davacının, “piyasada çıkan dedikodu” iddiasının ise soyut bir iddianın önüne geçememekle birlikte, müvekkili şirkete atfedilebilecek bir husus olmadığını, davacının talep ettiği tazminat tutarının da, somut olayın oldukça üzerinde olduğunu, takip borçlusu ile davacı şirket arasındaki benzerlikler ve mahalde bulunan evrakların mevcudiyeti karşısında müvekkili şirketin, davaya konu haczi uygulamasında herhangi bir kusurunun olmadığını, İstanbul 17.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 14/08/2014 gün ve 2014/1013 Esas 2014/782 Karar sayılı kararının yalnızca, “mülkiyet karinesinin” belirlenmesine yönelik olup, “mülkiyetin tespiti” anlamında bir hüküm oluşturmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/12/2004 gün 2004-4-600 Esas 2004/625 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, istihkak davası ile genel hükümlere dayanılarak açılan huzurdaki manevi tazminat istemi yönünden kesin hüküm oluşturmayacağını, somut uyuşmazlıkta, takip dosyasının durumu ele alınarak, tercihen davacı aleyhine istihkak davası açılmamasının davacının haklılığını göstermeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk Derece Mahkemesince; “… dava dışı borçlu şirketin ödeme emri tebliğ adresi ve ticaret sicil memurluğu kayıtlarındaki adresinin davaya esas haczin yapıldığı adresten farklı olduğu, davalının İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı tarafından istihkak iddiası sonrası süresinde İİK 99.maddeye göre dava açmadığı, haciz konusu malların borçluyla bir ilgisinin olmadığının kesinleştiği, bu nedenle yapılan haciz uygulamasının haksız olduğu, davalının olayda tam kusurlu bulunduğu, …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminatın 07/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine, karar verilmiştir.Karar davacı vekiline 04/05/2018 tarihinde, davalı vekiline 03/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekilince sunulan 19/04/2018 tarihli dilekçeyle istinaf başvurusunda bulunulmuş, gerekli istinaf harçları yatırılmış, bu dilekçe davacı vekiline 04/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekilince sunulan 04/05/2018 tarihli dilekçeyle hem istinafa cevap verilmiş, hem de karşı istinaf talebinde bulunulmuş, gerekli istinaf harçları yatırılmış, bu dilekçe davalı vekiline 15/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekilince sunulan 08/05/2018 tarihli dilekçeyle bu istinafa cevap verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmadığını, davacı şirket ile borçlu şirketin ünvanlarının neredeyse aynı olduğunu, aynı iş kolunda faaliyet gösteren şirketlerin eski ve mevcut yönetim kurulu üyelerinin aynı kişiler olduğunu, şirket ortaklarının yakın akraba olduğunu, şirketlerin adreslerinin birkaç bina farkla aynı adres olduğunu, adreste borçlu şirkete ait taşıma irsaliyeleri bulunduğunu, borçlu şirket ile istihkak iddia eden şirket arasında imzalanmış kira sözleşmesinin adreste bulunduğunu, ayrıca borçluya ilişkin başkaca evrakların da haciz mahallinde bulunduğunu, ortada bu kadar aleni bir durum varken mahalinde haciz işlemine girişilmesinin BK’nın 49.maddesi anlamında “kusurlu ve başkasına zarar veren bir fiil” olarak nitelendirilemeyeceğini, mahkemenin sadece davacı yanın soyut beyanlarına ve davacı şirket çalışanlarının soyut tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu, davacı tanıklarının beyanlarında çelişkiler olduğunu, zararın ne şekilde oluştuğunun nasıl tespit edildiğinin dahi belli olmadığını, kararın gerekçe kısmında dava konusu haciz işleminin değil, başka bir adreste yapılan haciz işlemiyle ilgili bilgiler yer aldığını, bulunulan istihkak iddiasına herhangi bir dava açılmamasının sebebinin haciz sonrası borçlularla borç tasfiye protokolü imzalanması ve borcun ödeme ile tasfiye edilmiş olması olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının bozularak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili bu istinafa cevap ve karşı istinaf dilekçesinde özetle; İstihkak iddiaları sonrasında, süresinde İİK 99.maddeye göre dava açılmadığından haciz konusu menkul malların borçluyla bir ilgisinin olmadığının kesinleştiğini, bu nedenle müvekkili hakkında yapılan haciz işleminin haksız ve usulsüz olduğunu, davalı alacaklı vekilinin müvekkilinin borçlu şirket ile bir ilgisi bulunmadığını bildiği halde müvekkili şirketin adresinde haciz yaptırdığını, bunun neticesinde müvekkilinin ticari itibarının sarsıldığını, bu nedenle davalının istinaf talebinin haksız olduğunu, müvekkilinin sarsılan ticari itibarı dikkate alındığında takdir edilen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğunu, bu yönüyle kararın yasaya aykırı bulunduğunu belirterek, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, kötüniyetle istinafa başvuran karşı tarafın HMK 329. madde gereğince giderlere ve cezaya mahkum edilmesine, taraflarınca yapılan katılma yolu ile istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili bu istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın, kararı süresi içinde istinafa götürmediğini, davasında haklı olduğuna inanan ve gerçekten de tazminat miktarını düşük bulan davacının süresi içinde istinaf yoluna başvurması gerektiğini, davacının süresinde istinafa başvurmamasının iddiasının samimiyetsizliğini gösterdiği gibi, hayatın normal akışına da aykırı olduğunu, ortada zarar, hukuka aykırı fiil ve kusur bulunmadığını belirterek, davacının istinaf istemini reddine, kendi istinaf dilekçelerindeki taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava; haksız haciz nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut olayda; … A.Ş. tarafından dava dışı borçlular … Sanayi Tic. A.Ş. ile birlikte 2 borçlu şirkete karşı, İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden 30/03/2013 tarihinde, kambiyo senetlerine özgü takip başlatılmış, ödeme emri borçlu … Sanayi Tic. A.Ş.’nin eski “… no:… Gaziosmanpaşa/İstanbul” adresine tebliğ edilmiş, takipten sonra dosya alacağı davalı … A.Ş. tarafından temlik alınmış, takibin kesinleşmesi üzerine önce borçlu … Sanayi Tic. A.Ş.’nin “… Cad. No:… Eyüp/İstanbul” adresine 06/08/2014 tarihinde haciz için gidilmiş, buna ilişkin haciz tutanağında bir takım eşyalar istihkak iddialı olarak haczedilmiş, bu istihkak iddiasına karşın davalı alacaklı vekilince yapılan şikayet başvurusu İstanbul 17. İHM’nin 2014/1012 Esas – 2014/781 Kararı ile reddedilmiş,sonrasında asıl icra dosyasında yazılan 07/08/2014 tarihli talimat üzerine, Gaziosmanpaşa …. İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası üzerinden alacaklı vekilinin göstermiş olduğu “… No:… Gaziosmanpaşa/İSTANBUL” adresine hacze gidilmiş, ancak düzenlenen davaya konu haciz tutanağında haciz yapılan adresin “… No:… Gaziosmanpaşa/İSTANBUL” olduğu belirtilmiş, haciz mahallinde hazır bulunan … ve 3. Şahıs vekilinin söz konusu adresin borçlu şirkete ait olmadığını, ….’ye ait olduğunu belirtmesine, vergi levhasını, ticari sicil kaydına ilişkin belgeleri ve imza sirkülerini sunmasına rağmen, davalı temlik alacaklısı vekilinin talebi üzerine haciz mahallinde borçlu şirkete ait evrak araması yapıldığı, yapılan aramada; borçlu …Sanayi Ticaret A.Ş.’nin ortaklarından …. davacı şirket ile borçlu … Sanayi Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğini yapmış …. ile 06/08/2014 tarihli hacizde istihkak iddiasında bulunan üçüncü şahıs …Sanayi Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı …. birlikte imzalamış olduğu 13/07/2010 tarihli kira sözleşmesine, 02/01/1995 tarihli kira sözleşmesine ek anlaşmaya, borçlu ….Sanayi Ticaret A.Ş. ve davacı şirket arasında imzalanmış 01/06/2003 başlangıç tarihli (başka bir adrese ilişkin) kira sözleşmesine, “…Sanayi ve Ticaret A.Ş.” adına düzenlenmiş 08.11.2013 ve 28.02.2013 tarihli taşıma irsaliyelerine, borçlu …Sanayi Ticaret A.Ş.’nin eski yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda davacının halihazırdaki yönetim kurulu üyesi olan …’nun imzasına havi Bahçelievler Kaymakamlığı’na hitaben yazılmış dilekçe ve vekaletname suretlerine ve diğer bir takım belgelere rastlanmış, haciz mahallinde bulunan davacı 3. şahıs vekili bu belgelere karşı açıklamalarda bulunarak; müvekkili şirketin … şirketi ile ticari ilişkisi olduğundan o şirkete ilişkin evrakların müvekkili şirkette bulunmasının normal olduğu, … müvekkili şirketin ortağı ve yetkilisi olması nedeniyle bu kişiye ait evrakın adreste bulunduğu, 2010 yılına ilişkin kira sözleşmesinin başka bir adresteki dükkana ilişkin olduğu, borçlu şirketle ilgisi bulunmadığı, 09/01/2013 fatura tarihli muhasebe kaydı üzerinde yazılı notun borçlu şirketten mal alındığı için vergi dairesine beyan için yapılan çalışmaya ait olduğu, 08/11/2013 ve 28/02/2013 tarihli irsaliyelere şirket adına sehven … yerine … olarak yazıldığını, unvanların altındaki adresin ve vergi numarasının müvekkili şirkete ait olduğunu, bunların borçlu şirketle ilgisinin bulunmadığını, 2003 yılına ilişkin sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından borçlu şirkete kiraya verilen başka bir adrese ilişkin olduğunu, 1995 yılına ilişkin kira sözleşmesinin müvekkili şirketin şu anda bulunduğu yere ait olup borçlu şirketin ortakları 20 yıl önce burada hissedar olmaları nedeniyle isimlerinin geçtiği, daha sonra müvekkili şirketin ortaklarının burayı satın aldıkları belirtilmiş, buna rağmen davalı alacaklı vekilinin talebi üzerine mahalde haciz yapılarak, istihkak iddialı olarak 11.000 kg hurda bakır, 2 adet bilgisayar, 1 adet televizyon, 1 adet diz üstü bilgisayar ve 2 adet toplama bilgisayar haczedilerek …’e yediemin olarak teslim edilmiş, İİK’nın 99.maddesi gereğince alacaklı vekilinin muhafaza talebi reddedilerek alacaklı vekiline istihkak davası açması için 7 günlük süre verilmiş, ancak alacaklı vekilince bu süre içerisinde istihkak davası açılmamıştır.Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde;Davalı tarafça, yapılan haciz işlemi esnasında haciz mahallinde davacı şirketin dava dışı borçlu … Sanayi Ticaret A.Ş. ile bağlantısının bulunduğuna delalet teşkil edecek belgelerin tespit edildiği, takip borçlusu ile davacı şirket arasındaki benzerlikler ve mahalde bulunan evrakın mevcudiyeti karşısında müvekkili şirketin davaya konu haczi uygulamasında herhangi bir kusurunun olmadığı belirtilmiş ise de,az yukarıda yer verildiği üzere, davaya konu 07/08/2014 tarihli haciz işlemi sırasında haciz mahallinde, borçlu …. Sanayi Ticaret A.Ş.’yle ilgili olduğu gerekçesiyle fotokopileri dosya arasında alınan belgelerin esasında bu mahiyette olmadıkları, her iki şirketin ortakları arasında akrabalık bağı bulunması, birinin yöneticisinin sonradan diğerine ortak ve yönetici olması, 1995 yılında borçlu şirket ortaklarının da hissedar olduğu bir taşınmazın davacı şirketin kiralanmış olması, borçlu ve davacı şirket yöneticilerinin birlikte malik oldukları bir taşınmazın 2010 yılında 3. bir kişiye kiralamış olmaları, 2003 yılında davacı şirketin borçlu şirkete başka bir taşınmazın kiraya vermiş olması, 08/11/2013 ve 28/02/2013 tarihli irsaliyelere şirket adına sehven … yerine … olarak yazılması (unvanların altındaki adres ve vergi numarası davacı şirkete ait olup, unvan yazılırken “…” ibaresinden sonra davacı şirkete ait olan “…Sanayi ve Ticaret A.Ş.” unvanı yazılmış, borçlu şirkete ait olan “…Sanayi Ticaret A.Ş.” yazılmamıştır.) , 09/01/2013 fatura tarihli muhasebe kaydı üzerine alış ve satışa ilişkin el yazısıyla notlar yazılması (bu kaydın davacı şirkete ait fatura listesi olduğu ve borçlu şirketten alınan bir mala ilişkin fatura kaydına ilişkin olduğu açıkça anlaşılmaktadır) hususlarına dayalı olarak davalının iyi niyetli olduğu sonucuna varılamayacağı, zaten davalı vekilince süresi içerisinde istihkak davası açılmayarak İİK’nın 99.maddesi gereğince davacı şirketin istihkak iddiasının da kabul edilmiş olduğu, dava dışı borçlu şirketin ödeme emri tebliğ adresi ve ticaret sicil memurluğu kayıtlarındaki adresinin davaya esas haczin yapıldığı adresten farklı olduğu görülmüştür.Bu minvalde, davaya konu haksız haciz işlemi nedeniyle TBK’nın 58.maddesi gereğince davalı tarafın davacının oluşan manevi zararını gidermekle yükümlü olduğu, bu nedenle davalı vekilinin davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, davalı vekilince, hükmedilen manevi tazminat miktarına ilişkin bir istinaf sebebi ileri sürmediği, bu nedenle HMK’nın 355.maddesi gereğince Dairemizce bu yönden bir değerlendirme yapılamayacağı, davacı vekilinin, hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğuna yönelik istinafı değerlendirildiğinde ise;Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtilen; “Türk Borçlar Kanununun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir” ilkeleri doğrultusunda,mahkemece yaptırılan ekonomik ve sosyal durum araştırmaları, haksız haciz uygulamasının niteliği, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, hükmedilecek tazminatın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıması ve aynı zamanda zenginleşmeye neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmesi göz önünde bulundurulduğunda, davacı lehine hükmedilen 10.000,00-TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun da reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının 3. Sayfasının ilk paragrafında, davaya konu Gaziosmanpaşa …. İcra Dairesinin … Talimat sayılı dosyası üzerinde yapılan 07/08/2014 tarihli haciz tutanağı yerine, asıl takip dosyası İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinde yapılan 06/08/2014 tarihli haciz tutanağının açıklandığı, bu yönüyle gerekçenin hatalı olduğu, davalı vekilinin istinafının bu yönden haklı olduğu, bu hususun kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle davacı bakımından da HMK’nın 355. maddesi gereğince re’sen dikkate alınması gerektiği anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinafının usulen kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Tarafların istinaf başvurularının USULEN KABULÜNE, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1252 Esas – 2018/110 Karar sayılı kararının “gerekçesi” HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca açıklandığı şekilde DÜZELTİLEREK;a-Davanın KISMEN KABULÜNE, b-10.000,00 TL manevi tazminatın 07/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Fazlaya dair istemin REDDİNE, d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 683,10-TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 1.707,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,e-Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1 maddesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, f-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2 maddesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, g-Davacı tarafından yapılan toplam 212,50 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 21,25 TL yargılama gideri ile 683,10 TL karar harcı, 25,20 TL başvuru harcı ve 3,80 TL vekalet harcı toplamı 733,35 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, h-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi ile yatırana iadesine,2-Tarafların istinaf başvuruları kabul edildiğinden yatırmış oldukları istinaf karar harçlarının istek halinde iadesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca yatırılan stinaf gider avansından kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra HMK’nın 333.maddesi gereğince ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,5-HMK’nın 359. Maddesinin 3. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işlemi ile 302. maddesinin 5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın değişik 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/10/2019