Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2018/1311 E. 2019/1451 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1311
KARAR NO : 2019/1451
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2018
NUMARASI : 2016/99 – 2018/348
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/10/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile dava dışı borçlular … San. Tic. Ltd. Şti. ile … San. ve Ltd. Şti. aleyhine takip başlattığını ve bu takip kapsamında hiçbir şekilde adres araştırmaksızın, borçlularla bağlantısı olmadığı halde müvekkili şirketin iş yerinde 08/07/2014 tarihinde haksız yere haciz ve muhafaza işlemleri yapıldığını, bu haciz nedeniyle istihkak iddiası ile açmış oldukları davayı İstanbul 12. İHM’nin 2014/995 Esas – 2015/460 Karar sayılı ilamı ile kazandıklarını, bu kararın 11/08/2015 tarihinde kesinleştiğini ve mahcuzları yedieminden icra yolluk masrafını yine kendileri karşılayarak 18/09/2019 tarihinde teslim alabildiklerini, bu dava nedeniyle müvekkilinin kendisine 5.000,00 TL avukatlık ücreti ödediğini, bu haksız haciz nedeniyle borçlu olmayan ve borçlularla alakasız 3. kişi konumunda olan müvekkili şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını, bir takım şirketlerle iş ilişkilerinin bozulduğunu, yapılan haciz işlemine …Merkezi esnafının şahit olduğunu, haciz ve muhafaza nedeniyle müvekkili şirketinin ticari itibarının ve prestijinin yerle bir olduğunu, belirterek, şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.065,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın muhafaza tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekilince sunulan 03/11/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle, bilirkişi raporu uyarınca maddi tazminat yönünden taleplerini 9.424,31 TL olarak ıslah ettikleri bildirilmiş ve arttırılan maddi tazminat miktarına ilişkin gerekli ıslah harcı yatırılmıştır.Davalı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Aynı adrese daha önce İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 12/05/2014 tarihinde yapılan haciz işlemleri esnasında haciz mahallinde davacı şirketin dava dışı borçlularla bağlantısının bulunduğuna delalet teşkil edecek vergi beyannamesi, bilanço v.b. vesikaların tespit edildiğini, davacının o takibe ilişkin olarak yaptığı istihkak iddiasının İstanbul 12. İHM’nin 2014/654 Esas – 2014/501 Karar sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkilinin alacağın tahsili için hak arama sınırları çerçevesinde işlem yapıldığını, ağır kusur ya da kötü niyetlerinin bulunmadığını, önceki takibin devamına ilişkin icra mahkemesi kararı uyarınca ve o karara binaen istihkaklı haciz yapılması ve iştirak haczi uygulanmasını talep ettiklerini, haciz tutanağından görüleceği üzere adreste borçlu şirketin evrak bulunduğunu, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve davacının bu yöndeki iddialarının samimi olmadığını gösterdiğini, haciz sırasında borçluya ilişkin evrak bulunması ve istihkak iddiası ile ilgili olarak verilmiş bir takibin devamı kararı bulunması nedeniyle kanundan doğan bir hak kullanılarak istihkaklı haciz yapıldığını, maddi ve manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını, davacı tarafından başka bir müvekkili olan … için başlatılan İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ekonomik durumunun zaten kötü olduğunun anlaşıldığını, böyle bir şirketin iştirak haczini bahane ederek kar kaybı talebinde bulunmasının, alım satım yapamadığını iddia etmesinin kabul edilemeyeceğini, ayrıca maddi tazminat talebi içerisinde avukatlık giderinin istenemeyeceğini, kar mahrumiyeti taleplerinin de soyut ve dayanaksız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kısmen kabulü ile; 1-)Maddi tazminat yönünden; 5.202,42 TL kar kaybının muhafaza işleminin uygulandığı 08/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine; avukatlık ücreti kalemine ilişkin istemin reddine, 2-) Manevi tazminat isteminin ise TBK’nın 49 ve 58 maddeleri uyarınca davalının kusurlu olduğu anlaşılamadığından reddine,” şeklinde karar verilmiştir.Karar davacı vekiline 30/04/2018 tarihinde, davalı vekiline 07/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekilince sunulan 30/04/2018 tarihli dilekçeyle istinaf başvurusunda bulunulmuş, gerekli istinaf harçları yatırılmış, bu dilekçe davalı vekiline 07/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekilince sunulan 08/05/2018 tarihli dilekçeyle istinaf başvurusunda bulunulmuş, gerekli istinaf harçları yatırılmış, bu dilekçe davacı vekiline 23/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki anlatım ve iddialarını tekrar ederek İİK’nın 259/1 maddesine göre haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları zarardan alacaklının sorumlu olduğunu, maddi zarar bakımından alacaklının kusurlu olmasa dahi sorumlu olduğunu, yapılan haksız haczin müvekkili firmanın ticari itibarını zedelediğini, müşterilerinin sipariş ve sözleşmelerini iptal ettiğini, üçüncü kişiler nezdinde kredibilitesinin düştüğünü ve buna bağlı olarak da gelir ve kar kaybı yaşadığını, yerel mahkemece uğranılan kar kaybının 5.202,42 TL olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilerek karar altına alındığını, ancak haksız haczin kaldırılması için açılmak zorunda kalınan istihkak davası için ödenen 5.000,00 TL avukatlık ücretinin maddi zarar kapsamında değerlendirilmediğini, mahkemenin gerekçesinde yer verdiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararlarının farklı talep konularına ilişkin olduğunu, söz konusu avukatlık ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesince manevi tazminat talebinin reddine gerekçe olarak yazılan, İstanbul 12. İHM’nin 2014/995 Esas – 2015/460 Karar sayılı ilamında davalı aleyhine tazminata hükmedilmemiş olması hususunun hatalı bir gerekçe olduğunu, yeniden yanı adreste haciz yapılmasının bir kusur ve ağır ihmal olduğunu, yine hükmedilen tazminata taraflar tacir olduğundan ticari faiz hükmedilmesi gerekirken yasal faiz uygulanmasının da hatalı olduğunu, davalı şirketin icra dosyasıyla hiçbir ilgisi bulunmayan müvekkili şirket adresinde haciz ve muhafaza işlemi yapmış olmasının kasıtlı ve kötü niyetli olduğunu, davalı şirketin basiretli bir tacir gibi kendisinden beklenen özeni göstermesi gerekirken bunu yapmadığını, bu nedenle TBK’nın 49.maddesi gereğince davacı şirketin tüzel kişiliğinin manevi değerlerine saldırının varlığı kabul edilerek manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, dilekçelerinin ekinde sundukları Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihadına göre, sadece istihkak davası kararında kötü niyet tazminatı isteminin reddedilmesine dayalı olarak manevi tazminat talebinin reddedilemeyeceğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan bilirkişi raporunda satış kaybının taraflarınca uygulanan hacizle alakalı olduğuna ilişkin tespit bulunmadığını, 2014 yılında haciz olmasına rağmen davacı şirketçe kar raporlandığını, bu nedenle tazminatın yasal şartları oluşmadığından bütünüyle reddi gerekirken kısmen kabulünün hatalı olduğunu, davacı şirketin zaten maddi durumu kötüleşmiş ve hakkında onlarca icra dosyası açılmış olan bir şirket olduğunu, bu nedenle uygulanan haciz nedeniyle satışlarının düştüğü iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı hakkında çok sayıda icra dosyasında haciz yapıldığını, haciz ile satışların düşmesi arasında uygun illiyet bağı olmadığını, davacı hakkındaki diğer icra takiplerinin mahkemece değerlendirilmediğini, müvekkilinin iştirak haczi uyguladığını ve muhafaza işlemi yapmadığını, mahcuzların niteliğinin kar mahrumiyetine sebep olmayacağını, alacağın tahsili için hak arama sınırları içinde İİK prosedürünün gerektirdiği ölçüde yapılan işlemlerde hukuka aykırılık olmadığını, maddi ve manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin ağır kusur ya da kötü niyetinin olmadığını, İstanbul 12. İHM’nin de müvekkilini kötü niyetli bulmayarak tazminat talebini reddettiğini, daha önce yapılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki 12/05/2018 tarihli haciz sırasında aynı şekilde istihkak iddia edildiğini, bu haciz sırasında davacı şirkete ait belgelerine rastlandığını ve bu nedenle İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesince 2014/654 Esas – 2014/501 Karar sayılı kararla takibin devamına karar verildiğini, bu nedenle davacı şirketin de kusurlu olduğunun kabulü ve maddi tazminat tutarından indirim yapılması gerektiğini, istihkak davasının kabul edilmesinin tek başına maddi – manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli olmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Taraflar arasındaki uyuşmazlık; haksız haciz nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda; davalı-alacaklı şirket tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile borçlular … San. Tic. Ltd. Şti. ile …San. ve Ltd. Şti. aleyhine takip başlatıldığı, 08.07.2014 tarihinde davacının iş yerine hacze gidildiği, bu haciz sırasında haciz mahallinde hazır bulunan … isimli şahsın borçlu firmalar ile ilgi ve alakalarının olmadığını beyan ettiği, buna rağmen alacaklı vekilinin daha önce İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında haczedilen mallar üzerine bu dosyadan da iştirak haczi tatbik edilmesini talep etmesi üzerine 14 başlık halinde listelenen menkul eşyalar üzerinde haciz ve muhafaza işlemi yapıldığı, davacı tarafından buna karşı açılan dava neticesinde İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/995 esas- 2015/460 Karar sayılı kararla istihkak davasının kabul edilip, kötü niyet tazminatının reddedildiği, bu kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 11/08/2015 tarihinde kesinleştiği, haciz konan malların talebi üzerine 18/09/2015 tarihinde yedieminden alınarak davacı şirket temsilcisine teslim edildiği, davacının takip dosyasında 3.kişi durumunda olduğu anlaşılmıştır.Maddi tazminat bakımından dosya değerlendirildiğinde;Davalının söz konusu haczi haksız koydurduğunun mahkeme kararı ile kesin olarak belirlenmiş olması karşısında, davalı ayrıca kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı dikkate alınmasızın, bu nedenle davacının (varsa) oluşan maddi zararınıtazminle yükümlüdür.Dosya kapsamına göre, davaya konu 08/07/2014 tarihli haciz işlemi sırasında davacı şirketin 14 başlık halinde; “3 adet laptop, 1 adet masaüstü bilgisayar (sekreterlikteki) , 1 adet … Kırıcı, 3 adet … Akülü Vidalama, 1 adet … GF2 14-35 A, 2 adet … Tork Anahtarı, 1 adet darbeli matkap, 1 adet … Akülü Somon Sıkma, 1 adet Tarayıcı ve Fotokopi, 2 adet Nokta Vuruşlu Yazıcı” şeklinde listelenen eşyaları haczedilip muhafaza altına alınmış ve bu eşyalar ancak 18/09/2015 tarihinde davacıya geri teslim edilmiştir. Buna göre, davacı şirketin iştigal konusu göz önünde bulundurulduğunda, haczedilip muhafaza altına alınan bu eşyalar nedeniyle davacı şirketin işleyişinin olumsuz yönde etkileneceği, gelir getirici ticari faaliyetlerinin duracağı, ayrıca iş merkezinde komşu esnafın ve müşterilerinin gözü önünde gerçekleşen muhafaza ve yediemine teslim işlemi nedeniyle 3.kişiler nezdinde güvenirliğinin düşeceği, iş kaybına uğrayacağı ve bu nedenle kâr kaybı yaşamasının muhtemel olduğu açıkça ortadadır. Davalı tarafça ısrarla muhafaza işlemi yapılmadığı belirtilmekte ve gerekçeli kararda da bu yönde değerlendirmeye gidilmiş ise de, yukarıda özetlendiği ve icra dosyası içeriğinden açıkça görüldüğü üzere muhafaza işlemi yapılmış, eşyalar da yediemine teslim edilmiş, istihkak davasının kabulü ve kesinleşmesi sonrasında 18/09/2015 tarihinde davacıya iade edilmişlerdir. Bu nedenle davalının aksi yöndeki savunması yerinde görülmemiştir. Her ne kadar, davalı vekilince bildirilen ve dosya arasına getirtilen, … Bank A.Ş.’nin alacaklı, dosyamız davacısının borçlu olduğu İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden düzenlenen 12/12/2014 tarihli haciz tutanağında, mahallin boş olduğu, camda borçlunun adının bulunduğu, komşu ve yönetimin beyanına göre iflas ederek mahalli terk ettiği belirtilmiş ise de, davalı tarafça yapılan haciz ve muhafaza işlemi neticesinde davacının ticari faaliyetlerinin devam ettirmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki davacının bu dosyadaki maddi tazminat talebinin de yapılan haciz ve muhafaza nedeniyle işlerinin büyük ölçüde azalması sebebine dayandırıldığı,neticeten davacının tamamen iş yapamaz hale gelmiş olmasının beklenen bir hal olduğu, bu nedenle bu haciz tutanağının dosyamız davalısı lehine yorumlanamayacağı anlaşılmıştır.İzah edilen nedenlerle, ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi heyeti raporunda hacze bağlı olarak davacının somut zararına ilişkin olarak belirlenen 5.202,42-TL kâr kaybı hesaplamasının raporun gerekçeleri ve dosya kapsamı karşısında yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Davalı vekilince, haciz mahallinde borçlu şirkete ait evrak bulunduğu gerekçesiyle müterafık kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiği savunulmuş ise de, 08/07/2014 tarihli haciz zaptında bu yönde bir kaydın bulunmadığı, istinaf dilekçesi içeriğine göre de bahsedilen evrakların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapılan 12/05/2014 tarihli hacze ilişkin olduğu, kaldı ki o dosyadaki hacizde bir takım belgelere rastlanmış olmasına rağmen muhafaza işlemi yapılmamışken, davaya konu takipteki haciz sırasında bu yönde bir belgeye rastlanmamasına rağmen muhafaza işlemi yapılıp eşyaların yediemine teslim edildiği, ayrıca İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/995 Esas 2015/460 Karar sayılı istihkak davasının kabulüne ilişkin kararla malların davacıya ait olduğunun da kesin bir şekilde belirlenmiş olmasına nazaran, müterafık kusur indirimi yapılması gerektiğine dair itirazın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Davacı vekilince, İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/995 Esas 2015/460 Karar sayılı istihkak davasında kendisine ödenen 5.000,00 TL avukatlık ücretinin de maddi zarar kapsamında davalıdan tahsili talep edilmiş ise de, her davanın kendi içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, İcra Mahkemesince istihkak davasında davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olduğu, davacının vekiline iç ilişkiye binaen ödediği avukatlık ücretinin davalıdan tahsilini talep etmesinin tazminat hukukunun temel prensipleri ile gerçek zarar ilkesine uygun düşmeyeceği, ilk derece mahkemesince de bu yönde yapılan değerlendirmenin yerinde olduğu, gerekçede bu hususa ilişkin olarak yer verilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2015/5694 Esas, 2016/5978 Karar sayılı, 03/05/2016 tarihli; 2013/7384 Esas, 2014/4016 Karar sayılı, 10/03/2014 tarihli kararlarının da bu yönde olduğu, davacı vekilince istinaf dilekçesinde bu kararların konularının farklı olduğuna dair iddianın yersiz olduğu kanaatine varılmıştır.Tarafların tacir olmaları, davaya konu haksız haciz şeklindeki haksız fiilin tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması, tacirlerin bu mahiyetteki alacak ve borçlarının ticari nitelikte sayılması ve ticari faize tabi olması nedeniyle hüküm altına alınan maddi tazminat miktarının talep doğrultusunda haksız fiil tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmesi gerektiği, gerekçeli kararda dayanılan Yargıtay 4. HD’nin 2016/15736 Esas – 2017/1644 Karar sayılı ilamı aksi yönde ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2014/5314 E – 2014/16450 K, 2015/8321 E – 2015/11235 K, 2015/3821 E- 2016/4282 K sayılı ilamlarının ve Yargıtay 17. H.D.’nin istikrarlı kararlarının bu yönde olduğu, ilk derece mahkemesince bunun aksine bir şekilde yasal faize hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinafının yerinde olduğu anlaşılmıştır.Manevi tazminat bakımından dosya değerlendirildiğinde;İlk derece mahkemesinin kararında da belirtildiği üzere, haksız hacze dayalı manevi tazminat bakımından TBK’nın 58.maddesi gereğince alacaklının ağır olmasa da kusurlu olması gerektiği, haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesine, o kimsenin şeref ve haysiyetini ihlal eden, kişilik haklarına saldırı teşkil eden ve TBK’nın 58. maddesi gereğince manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını gerektiren bir davranış olduğu, davalının haciz tarihi itibariyle gerçekte alacaklı olmadığı halde haciz uygulattığı sonucuna varılması halinde, manevi tazminat isteminin ilke olarak kabulü gerektiği,Her ne kadar davalı tarafça, daha önce başka bir alacaklı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 12/05/2014 tarihinde yapılan haciz işlemleri esnasında haciz mahallinde davacı şirketin dava dışı borçlularla bağlantısının bulunduğuna delalet teşkil edecek vergi beyannamesi, bilanço v.b. vesikaların tespit edildiği, davacının o takibe ilişkin olarak yaptığı istihkak iddiasının İstanbul 12. İHM’nin 2014/654 Esas – 2014/501 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, müvekkilinin alacağın tahsili için hak arama sınırları çerçevesinde işlem yaptığı, ağır kusur ya da kötü niyetlerinin bulunmadığı belirtilmiş ise de, dosyada İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 12/05/2014 tarihinde yapılan hacze ilişkin, İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/654 Esas – 2014/501 Karar sayılı İİK’nın 97.maddesi kapsamında dosya üzerinden verilmiş “istihkak iddiacısı 3. Kişiye karar tebliğinden itibaren 7 gün içinden istihkak davası açmak için süre verilmesine” şeklindeki karar örneğinin mevcut olduğu, bu karar içeriğinde “haciz mahallinde, borçlu şirketin vergi beyannamesi, 3.kişinin bilgisayarında yer alıp, borçluya ait evraklar bulunduğundan” şeklinde bir gerekçeye yer verildiği, ancak o icra dosyası üzerinden yapılan hacizde haczedilen malların muhafaza altına alınıp taraflar haricinde bir yediemine teslim edildiğine dair belgenin dosyada mevcut olmadığı, oysa ki bu davaya konu haciz işlemi sırasında bir taraftan iştirak haczi yapılırken diğer taraftan muhafaza işlemi de yapılarak hacizli malların davacıdan alınıp bir yediemine teslim edildiği, daha önce veya sonra başkaca bir dosyadan hacze konu malların haczedilip muhafaza altına alındıklarına dair bir bilgi ve belgenin de dosyada bulunmadığı, bu nedenle sadece İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından konulan hacze dayalı olarak davalının iyi niyetli olduğu sonucuna varılamayacağı, o dosyadaki hacizde bir takım belgelere rastlanmış olmasına rağmen muhafaza işlemi yapılmamışken, davaya konu takipteki haciz sırasında bu yönde bir belgeye rastlanmamasına rağmen muhafaza işlemi yapılıp eşyaların yediemine teslim edildiği belirlenmiştir.İlk derece mahkemesinin gerekçesinde, İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/995 Esas- 2015/460 Karar sayılı ilamı ile istihkak davasının kabul edilmesine rağmen davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmediği, davalının önceki takip dosyalarında tespit edilen bulgulara ve vakıalara dayalı olarak yeniden aynı adreste haciz yapmasında kusurlu olduğu ya da ağır ihmalin bulunduğu söylenemeyeceği, haczin kasten zarar verme amacıyla yapıldığının anlaşılamadığı şeklinde gerekçeye yer verilmiş ise de,Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davalı şirketin yapmış olduğu davaya konu haciz ve özellikle muhafaza-yediemin işleminde ağır olmasa dahi kusurunun bulunduğu, kendi yaptığı haciz sırasında borçluya ait bir belgeye rastlamadığı halde daha önce yapılan başka bir haciz tutanağına dayalı olarak, o haciz sırasında dahi yapılmayan muhafaza işlemini yaptırtmak suretiyle davacının ticari faaliyetini sürdürmesini engelleyen davalının iyi niyetli kabul edilemeyeceği ve TBK’nın 58.maddesi kapsamında bu nedenle davacının oluşan manevi zararını gidermekle yükümlü olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinafının kabulü ile davacı lehine uygun bir miktar da manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği,Davacı lehine hükmedilmesi gereken manevi tazminat miktarı değerlendirildiğinde; mahkemece yaptırılan ekonomik ve sosyal durum araştırmaları, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, hükmedilecek tazminatın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıması ve aynı zamanda zenginleşmeye neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmesi, davaya konu haksız haciz nedeniyle davacı şirketin uğradığı manevi zarar göz önünde bulundurulduğunda, davacı lehine 5.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerekmiştir.Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle bağlı kalınarak yapılan inceleme neticesinde, davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılarak, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/99 Esas – 2018/348 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK; A-)Davanın KISMEN KABUL – KISMEN REDDİNE, B-)5.000,00 TL manevi tazminatın 08/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,C-)Maddi tazminat yönünden; 5.202,42 TL kâr kaybının muhafaza işleminin uygulandığı 08/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine,D-)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 696,93 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 257,28 TL harç ile 74,44 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 365,21 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,E-)Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı + 257,28 TL peşin harç, 74,44 TL ıslah harcı toplamı olan 360,92 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, F-)Davacı tarafından yapılan 83,50 TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen bölümü üzerinden hesaplanan 43,86 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, G-)Davalı tarafından yapılan 25,00 TL yargılama giderinin, davanın reddedilen bölümü üzerinden hesaplanan11,87 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, H-)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın kabul edilen maddi tazminat bölümü üzerinden belirlenen 2.725,00 TL + kabul edilen manevi tazminat bölümü üzerinden belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, I-)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın reddedilen maddi tazminat bölümü üzerinden belirlenen 2.725,00TL + reddedilen manevi tazminat bölümü üzerinden 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, J-)Harcanmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,3-Davacının istinaf başvurusu kabul edildiğinden yatırmış olduğu 35,90 TL istinaf karar harcının istek halinde iadesine, Davalının istinaf başvurusu reddedildiğinden, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 355,37 TL istinaf harcından peşin yatırılan 88,90 TL harcın mahsubu ile kalan 266,47 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, HMK’nın 302. maddesinin 5.fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,4-Taraflarca yatırılan 98,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 34,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 132,40 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan istinaf gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,8-HMK’nın 359.maddesinin 3. fıkrası gereği kararın taraflara tebliği işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/10/2019