Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2017/1457 E. 2018/566 K. 08.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1457
KARAR NO : 2018/566
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2017
NUMARASI : 2014/721 – 2017/541
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08/05/2018
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı dosyası ile dava dışı borçlular …. Tic Ltd. Şti, hakkında icra takibi başlattığını, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün 2008/ … Esas sayılı dosyasından alınan talimatla 29/07/2008 tarihinde dava dışı borçlular adına Tuzla İcra Müdürlüğü’nün .. Talimat Sayılı dosyası ile müvekkili şirketin adresine hacze gittiğini, müvekkili şirkete ait 3 adet deri ütü makinası ve 1 adet Dost marka deri ütü makinasını haczedip muhafaza altına aldığını, davalı tarafça yapılan iş bu haksız ve mesnetsiz haciz ve muhafaza işlemlerine karşı davalı aleyhine İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nde 2008/1551 Esas sayılı dosya ile istihkak davası açıldığını, İstanbul 6.İcra Hukuk Mahkemesi’nce yapılan değerlendirme sonucu tesis edilen 2008/1551 Esas 2011/181 Karar sayılı ilam ile “davalı tarafın müvekkil şirkete ait 3 adet deri ütü makinesini, 1 adet Dost Marka deri ütü makinesini, 1 adet Selbeck marka deri ütü makinesini ve l adet izdermak marka deri ütü makinesini haksız ve mesnetsiz olarak haciz ve muhafaza altına aldığı, bahse konu bu makinelerin mülkiyetinin müvekkili şirkete ait olduğu” hususunun tespit edildiğini, öz konusu mahkeme ilamının kesinleştiğini, müvekkili şirket adresinden kaldırılan makinelerin şirketin can damarı olduğunu, dava konusu makinelerin olmadığı dönemde fabrikadaki faaliyetin durduğunu, işçilerinin maaşlarının ödenemediğini, sigortalarının yatırılamadığını, ayrıca işçilerin yemek, çay gibi sosyal ihtiyaçlarını karşılamak sureti ile maddi zararlara uğranıldığını bildirerek belirsiz alacak davası yoluyla 10.000,00 TL maddi tazminatın, haksız muhafaza işleminin yapıldığı tarihten itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 20.07.2015 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirlenen 23.485,50-TL miktar üzerinden davayı ıslah ettiklerini bildirerek eksik harcı ikmal etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak ikamesinin mümkün olmadığını, müvekkilince yapılan haciz ve muhafaza olayı ile davacının davaya konu ettiği maddi zararı arasında illiyet bağı bulunmadığını, müvekkilinin tazminat sorumluluğunun doğmadığını, dava dilekçesinde belirtilen tazminat kalemlerinin fahiş ve abartılı olduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER: İstanbul ..İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası, Tuzla İcra Müdürlüğünün … ve … talimat sayılı dosyaları, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/1551 Esas sayılı dosyası, davacı şirketin ticaret sicil kayıtları, 2000-2008 yıllarına ilişkin ticari defter ve kayıtları, Tuzla Vergi Dairesinden getirtilen vergi ve muhasebe kayıtları, 25.06.2015 tarihli kök bilirkişi heyet raporu, 14.11.2016 tarihli ek bilirkişi heyet raporu.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, haksız haciz ve muhafaza işlemi nedeniyle davacının maruz kaldığı maddi zarara karşılık tespit ve taktir olunan 23.485,50 TL maddi tazminatın haciz tarihi olan 27.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yargılama sırasında ilk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan kök raporun soyut ve afaki nitelikte olduğundan haklı itirazları gözetilerek davacı firmanın haciz tarihinden geriye dönük vergi ve muhasebe kayıtları getirtilerek gerçekten kazanç kaybı olup olmadığı hususunun tespiti için son on yıllık gelir ve kazanç kayıtlarının incelenerek ek rapor tanzimi için dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edildiğini, ancak bilirkişi heyetinin 8 ay sonra tanzim ettiği ek raporunda, getirtilen kayıtlar, kendilerinin kök rapora yaptığı itirazlar değerlendirilmeksizin soyut ve temelsiz bir şekilde kök rapordaki görüş ve kanaatlerin değişmediği belirtilerek somut hiçbir kritere dayanılmaksızın soyut bir kaç kelimeden ibaret piyasaya rayiç değer tespiti ve hesaplamaları ifadeleri ile davacı yanın gelir kaybının hesaplamasının yapıldığını, ek raporun yetersiz, özensiz, soyut ve afaki olduğunu, ek rapora itibar edilerek verilen kararın da usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişilerin on yıllık vergi kayıtları dururken hangi mantıkla soyut ve afaki bir şekilde kazanç kaybı bakımından piyasaya rayiç değer tespiti ve hesabı yaptıklarının anlaşılamadığını, delil olarak gösterilen takip ve dava dosyalarının dahi hakkıyla incelenmediğini, Tuzla Vergi Dairesinden getirtilen kayıtlara göre davacı şirketin 2000-2008 yılları arasındaki toplam net karının 12.640,61-TL olduğunu, 9 yıla bölündüğünde ortalama net karının 1.404,51 -TL olduğunun sabit olduğunu, ayrıca bu miktarın birkaç makineden değil tüm işletme faaliyetinden elde edilen net kar olduğunu, dava konusu olayda muhafaza altına alınan makine sayısının 4 olduğunu, söz konusu deri ütü makinelerinin davacı şirkete teslim edildiğini, yapılacak gelir kaybı hesaplamasında konuya dikkat çektikleri halde ne mahkemece ne de bilirkişilerce bu hususun dikkate alınmadığını, haciz yapılan adresin ödeme emrinin tebliğ edildiği adres olması, birer ay ara ile iki haczin aynı adreste yapılmış olması, haciz sırasında yıllardır aynı adreste faaliyet gösterdiğini beyan eden davacının herhangi bir evrakının adreste bulunmaması, borçlu şirket çalışanının haciz sırasında adreste bulunması hususları birlikte gözetildiğinde yapılan hacizde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, istihkak iddiasına ilişkin İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin verdiği kararda da davacının koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verildiğini, ayrıca davacı yan dilekçesinde 6 adet deri ütü makinesinin muhafaza altına alındığını beyan etmişse de, gerçekte 6 adet değil 4 adet makinenin muhafaza altına alındığını, 6 adet makine üzerinden yapılan hesaplamaların da hukuka aykırı olduğunu, bu hususların 27.06.2008 ve 29.07.2008 tarihli haciz ve muhafaza tutanakları incelendiğinde anlaşılacağını, yine 29.07.2008 tarihinde muhafaza edilen malların davacı yanca kendi beyanlarına göre 30.07.2009 tarihinde teslim alınmış olmasının kendi kusurlarından kaynaklandığını, oysa ki mahkemenin muhafazadan 3 ay sonra 20.10.2008 tarihinde teminat karşılığı davacıya teslimine karar verdiğini, davacının makineleri geç teslim almasının kendi kusurundan kaynaklandığını, bu nedenle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, TBK’nın 52 maddesi gereğince tazminatın indirilmesi ya da kaldırılması gerektiğini, ayrıca davacının zararını somut delillerle kanıtlayamadığını, İstanbul 6.İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/1551 Esas, 2011/181 Karar sayılı dosyasında davacının tazminat talepleri reddedilmiş olup bu hususta kesin bir hüküm bulunması nedeniyle de davanın usulden reddi gerektiğini bildirerek, istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümüyle reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; haksız haciz nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafça istinaf edilmiştir.
İlk derece mahkemesince yaptırılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi kök raporunda ; dava konusu makinelerin haksız haczedilmesinden dolayı davacı şirketin 307 gün faaliyet gösteremediği, deri sektörü ile ilgili yapılan karlılık araştırmaları sonucunda her bir makinenin günlük kazancının 85,00TL + %18 KDV, toplamda 6 adet makinenin günlük kazancının 510,00TL + %18 KDV olduğunu, 307 günlük brüt kazancın 510 x 307 = 156.570,00 TL olduğu, davacı tarafın kar mahrumiyetinin hesaplanabilmesi için faaliyet kar marjının tespiti gerektiği, deri ürünleri ile ilgili yapılan araştırmalarda net kar oranının %15 civarında olduğu, bu durumda davacının makineleri çalıştıramaması nedeniyle mahrum kaldığı net kar tutarının 156.570,00 x %15 = 23.485,50 TL olabileceği hususunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Davalı tarafça bilirkişi raporuna yönelik itirazlar da gözetilerek ilk derece mahkemesince 5.celsede alınan ara kararı ile Tuzla Vergi Dairesi Müdürlüğünden davacı şirketin 2008 yılından geriye doğru son on yıllık vergi gelir beyan kayıtlarının ve matrahlarının celbine karar verildiği, ayrıca emsal şirketlerin yıllık ortalama gelirine örnek teşkil edebilecek sair gelir beyanlarının ve vergi levhalarının da talep edildiği, bu eksikliklerin giderilmesinden sonra ek rapor için dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği, ancak bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 14.11.2016 tarihli ek raporda Tuzla Vergi Dairesinden gelen kayıtlar incelenmeksizin, yeni hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın kök rapordaki görüşlere atıf yapılmak suretiyle rapor oluşturulduğu ve ilk derece mahkemesince ek rapora itibar edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün …esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 27.06.2008 tarihinde mahallinde yapılan haciz sırasında 3 adet deri ütü makinesinin haczedildiği, muhafaza işlemi yapılmadığı, 29.07.2008 tarihinde mahallinde yapılan işlemlerle de 3 adet deri ütü makinesi (Selbeck marka, İzdermak marka ve Bağlan makine marka), bir adet Dost marka olmak üzere 4 adet deri ütü makinesinin haciz ve muhafaza altına alındığı, bunlardan birinci sıradaki 3 adet makinenin daha önceden hacizli olduğu, sonuç olarak muhafaza altına alınan deri ütü makinesi sayısının 4 olduğu, ancak yapılan bilirkişi incelemesinde her iki raporda 6 adet deri ütü makinesi esas alınarak hesaplama yapıldığı, dolayısıyla kabule göre yapılan hesaplamanın da hatalı olduğu anlaşılmıştır.
Dairemizce istinaf incelemesinin davacı şirkete ait 2000-2008 dönemine ilişkin ticaret sicil kayıtları, vergi ve muhasebe kayıtları incelenerek davacı şirketin 29/07/2008 tarihinde muhafaza altına alınan 4 adet deri ütü makinesinin şirket faaliyetinde kullanılamaması nedeniyle bu tarihten makinaların teminat karşılığı davacıya teslimine karar verildiği 20/10/2008 tarihine kadar geçen sürede davacının maddi olarak uğradığı zararının bulunup bulunmadığı bilirkişi heyeti marifetiyle tespiti amacıyla duruşmalı yapılmasına karar verildiği, karar gereğince dosyanın bilirkişiye tevdii edildiği, 2 mali müşavir ve 1 makina mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin 07/03/2018 tarihli raporunda hacze konu makinaların 6 adet olduğu, bu makinaların yeniden yerine nakli ve teslimi için 2.250,00-TL + KDV , montaj edilip üretim yapılabilmesi için 1.200,00-TL+ KDV ye ihtiyaç olduğu, davacının günde 8 saat üretim yaptığı, tüm giderler düşüldükten sonra net kar ortalamasının %15 olduğu, belirlenen gün olarak 83 günde davacının 6.349,50-TL ticari kayba uğradığı, muhasebel evrak yönünden yapılan incelemede 2006, 2007 ve 2008 yılı günlük kar oranlarının belirlendiği, 2008 yılı kar oranına göre davacının dönem zararının 4.197,31-TL, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında günlük kar 40-TL olarak değerlendirildiğinden davacının zararının 3.320,00-TL olacağı, ticari defterlerin sahibi lehine delil teşkil ettiği tespit edilmiştir.
2004 sayılı İİK’nın 259/1. maddesine göre haksız ihtiyati haciz halinde borçlunun ve üçüncü kişilerin uğradıkları bütün zararlardan alacaklı sorumludur. İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa alacaklı kusurlu olmasa dahi zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık manevi tazminat yönünden Türk Borçlar Kanunun 58. maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise kusura dayalıdır.
Dava, haksız haciz iddiasına dayanmaktadır. Haciz isteminin dayanağının bir hak veya alacak olması ve haciz tarihinde mevcut bulunması gerekir. Aksi halde, haksız bir haciz ve buna bağlı olarak da sorumluluk söz konusudur. Eylem ile zararlı sonuç arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerek ve yeterlidir.
İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/1551 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda, dava konusu 4 adet deri ütüleme makinesinin davacıya ait olduğu, haczin haksız olduğu belirlenmiş, davacının istihkak iddiası kabul edilmiş ve karar yasa yollarından geçerek kesinleşmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 259/1. maddesine göre, ihtiyati haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları bütün zararlardan alacaklı sorumludur. Haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Bu sebeple davalı vekilinin müvekkilinin haksız hacizde kusurunun bulunmadığı yönündeki savunması ve bu yöndeki istinaf sebebinin sonuca etkili olmadığı değerlendirilmiştir.
Davalı vekili istinafında, İstanbul 6.İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/1551 Esas-2011/181 Karar sayılı dosyasında davacının tazminat taleplerinin reddedildiğini bildirerek kesin hüküm nedeniyle davanın usulden de reddi gerektiğini savunmuş ise de; istihkak iddiasından kaynaklanan icra inkar tazminatı ile haczin haksızlığından kaynaklanan maddi tazminat taleplerinin hukuki sebeplerinin farklı olduğu, konusu ve tarafları farklı olan iki davada verilen hükümlerin birbirine karşı kesin hüküm oluşturmayacağı, bu hususun sadece manevi tazminat koşullarına etki edebileceği hususu değerlendirilmiş ve davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan çerçevede davacının makina sayısına göre muhafaza altına alınan 4 adet makinanın üretimden çekilmesi halinde işletmenin tamamında üretimin duracağı, buna göre 6 makina üzerinden yapılan hesaplamanın yerinde olduğu, davalı vekilinin makina sayısı açısından yaptığı itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı vekili davacının 2000 ila 2008 yılları arasındaki ticari defter kayıtlarındaki dönemsel kar oranı dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de bu noktada muhasebel kayıtların yeterli olmayacağı zira defterlerin gerçek kazancı tam olarak yansıtmayacağı, bu noktada hesap edilecek tazminat miktarının dosya kapsamına ve oluşa uygun düşmeyeceği anlaşıldığından davalının bu yöne ilişkin itirazı da yerinde görülmemiştir.
Deri sektöründeki %15 lik net kar ortalamasının uygun olduğu, bu noktada yapılacak hesaplamaya göre sonuca gidilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacının teminat karşılığı makinaları teslim alma zorunluluğunun yasal olarak bulunmadığı, ilk kök rapordaki gibi haciz ve muhafaza süresinin 307 gün üzerinden hesaplanması gerektiği, %15 net kar oranına göre 25/06/2015 tarihli kök raporun dosya kapsamına uygun yasal çerçevede ve denetlenebilir olduğu sonucuna varılarak dosya kapsamı, delil durumu, ilk derece mahkemesi kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/721 Esas, 2017/541 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Alınması gereken 1.604,29-TL istinaf karar ilam harcından, peşin yatırılan 401,07 TL istinaf karar harcının mahsubuna, bakiye 1.203,22 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafında yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra HMK’nın 333.maddesi gereğince kendisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından, davacı vekili lehine Avukatlık Ücreti Tarifesine göre taktir olunan 2.180,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Karardan birer suretinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/05/2018